Sözlüğün boş kalmasına getirdiğim açıklama. Bir diğer teorim ise insanların bu saatlerde herkesin uyuduğunu düşünüp yazmamasıdır. Hayata dair böyle tespitler yapıyorum arada.
Yazıyla iki bin yirmi bir. Aslında büyük bir sayı da değil. Geriye doğru saymaya kalksanız çok sürmez. Onca duyduğumuz okuduğumuz tarihi olaylar aslında ne kadar da kısa süre önce yaşanmış.
Hayatımın normali olmuştur artık. insanlar sohbet ederken uyumayı da çok severim ezelden beri. Şimdilerdeyse twitch'ten falan canlı yayın uyuyorum. Hatta yayınlar dizilerin yerini aldı. Yayın kötü bile olsa canlı olduğu için diziden daha iyi hissettiriyor. sanırım kendini güvende hissetmekle falan ilgili.
Hiç alarmsız, istenilen vakitte kalkınca geçmiş olan süredir. Dün kronometreye basıp uyudum 7 saat 13 dakika geçmişti. Halbuki 8 saat uyumayı beklerdim.
Bir kabulleniş. Sadece doğa karşısında değil, insanların yaptığı işlere baktığımda da felsefe, sanat, bilim vs... bende bu insanların seviyesine ulaşabilecek kafa yok diyorum artık. Önceden "ne ki çalış sen de yaparsın" diye düşünürdüm lakin aslında çalışabilmek başarı zaten.
Metroda, parkta, kafede kitap okumak şeklinde yapılandır. Bunu yapan nasıl yapıyor? Ben evim harici bir mekanda güvercin gibi takılıyorum. En ufak sese, harekete dönüp bakıyorum. Bu rahatlığı nasıl kazanıyoruz?
Çok güzel şeyler düşündüğüne inanırken birden inancını kaybetmek, bunu yazsam ne olacak, kime ne anlatıyorum ki gibi düşüncelerin ağır basması sonucu güzelim yazıyı enter'lamadan silme hadisesi.