ilk entry'sini girip "sözlüğe hoş gelmiş yazar" derdim ki, demiyorum. neden? daha önce zilyon tane zibidinin denediği bir yoldan, "kutsal"lara dokunmak suretiyle şunu yazmış şimdi;
o değil de, kimdir nedir diye baktım, camel'la ilgili 20 civarı entry'sinin çoğu. valla hem şu entry'yi yazıp, hem de camel'a hayran oluyorsan bir bok anlamamışsın demektir. ya da bahsettiğim yolun daimi yolcularındansan o zaman hiçbir bok anlamışsın demektir.
hadi bakalım, hoş geldin.
edit: derken bakınız'ını verdiğim son entry'si dışındaki 20 entry'sini de silmiş. ne yapmaya çalıştığını merak ediyorum. takibinde olduğum yazar kişisi asdfasdfas...
bir ya da birden fazla... var böyle manyaklar he, kaçtır dikkatimi çekti. geliyor açıyor bir başlığı, bodoslama dalıyor önündeki entry'lere, artısız geçmiyor... taşaklı bir bakınız mı, uzuncana bir fikir yazısı mı... hiç önemi yok. misal bugün (bkz: voodoo) başlığına abanmış. inanmıyorsan bakarsın. daha rastladığımda bu başlıktan nereye dadandığını ifşa ederim bu ipnelerin.
ne sike derman olduğu bilinmez güzide fasilitemiz uludağ video'yu hiç değilse ucundan kıyısından birilerine faidesi dokunabilecek bir şekilde kullanmak, amme hizmetini yerine getirmek denebilir bu eyleme. katiyetle kötüye kullanmak değil...
zaten adamın* ve moderasyonun zerre umrunda değil buralar; misal bir derdim var'a bir şey yazmışız, 1,5 aydır kimse bakmamış. afedersin de, senin sikinde değilse ben mi sallayacağım kuralı nizamı...
müzik kapsamlı etkinlikler için kamuoyu isteklerini toplayan faideli bir site. organiztörlerin devamlı takibinde olduğu bir yer bildiğim kadarıyla. hastası olunan grup ya da sanatçıları tıklayın diyorum.
inandırıcılık konusunda diğerlerinin gözünde şu kadar(elimle gösteriyorum burayı) değeri olmayan, genel itibariyle kıskançlık kaynaklı sebeplerden pek de sevilmeyen insan.
(kendi başlığımda kendimi ima ediyorsam da ibneyim. gerçek hayatta ne olduğumu merak eden mesaj atar.)
kalite? kime göre neye göre? bana göre abi, benim entry'm, uzatma, giriyorum...
uzuncadır okumama rağmen, geçenlerde güzel rastlantısını fark ettiğim, edebiyat ve üslup noktasındaki farkta ortak paydada gördüğüm adamların nick'leri. bunlarla beraber bir elin parmaklarını geçmez "ne yazmış acaba ya?" diye baktıklarımın sayısı, rastlantı derken... yoksa 100 tane adamın nick altına "takip edilesi yazar", "nesildaş dost" yazıp herkesle enseye şaplak bir ilişkisi olan biri değilim, az çok bilinir. peki kim bu 3-5 isim? çok da fazla yağlama işine bulaşmadan zaten gerekli olanı başlıklarında ya da mesajlarımda söylemiş bulunmaktan ya da söyleyecekken sadece sıralayayım;
edit: entry'nin sonu çok yavan bitmiş yalnız. nick'leri okuyorsun bitiyor, havada kalıyor sonra yazı. banane ya, bu entry'yi okumayın zaten, gidin bu saydıklarımı okuyun.
altta yazan angutlar için bu edit de: lan gerizekalı!!! bi' oku bi' oku ne yazmışız! "bu başlığı açanın nick'i h ile başlıyormuş"muş herhal. yürü lan oradan. kendi yazarlığına bak da ondan sonra konuş, bu başlığa gel. alayına subjektif bir başlık ve entry zaten. en başında söyledim. var mı daha diyeceğin? sikkafa seni, anket açıp doldurmaya meraklı değilim ben senin gibi merak etme! geçtim oraları, "kaliteyi nick'te aramak"mış... tuh anlayışına üfüreyim. sinirimi zıplattınız lan.
şu an milyonlarca kişinin içinde bulunduğu hezeyan!* takımı, turnuvalarda son dakikada çeyrek finale, yarı finale çıkartan adamların bir maç üzerinden yola çıkılarak ağzına sıçılması durumu. türkiye'yi bırak da sol frame'den de görebilirsin baya. böyle insanlarız neticede türkler olarak.
ulular ulusu buckethead'imin 2007'de çıkardığı 5 parçalı, toplamda 44 dakikalık enfes albüm. baya özel... o kadar özel ki hatta, sınırlı sayıda basılan albümün her kapağı bizzat buckethead'in elinden çıkmış. ondan güzeli, 4. parça aunt suzie'ye dikkat edin derim.
1. "Sneak Attack" 6:15
2. "Reopening of the Scapula Factory" 10:01
3. "Infiltration" 4:09
4. "Aunt Suzie" 11:44
5. "A New War is Underway" 12:07
bulanık bir gecede bir arkadaş sohbeti, nostalji muhabbeti ve ertesi güne tozlu tozlu bulunacak bu albüm... zamanında müzik setinin kolonlarıyla seviştiğim o günler... toptan anılar... müzik!!! canlı enstrümanlar!
şu an bakıyorum, "bilgisayarım --> d: --> müzik --> mustafa sandal" dizininde bu albüm! mustafa sandal'ın bir üstünde "mogwai", altında "niacin"... alaka kurmaya çalışıyorum. mustafa sandal! gülüyorum falan... vazgeçiyorum, tıklıyorum:
hatırladığım şekerci dükkanları vardı; küreğinle şeffaf poşedine çeşit çeşit haribolar koyabildiğin, aldığın kadar parasını verdiğin, yapış yapış bir mekan... burada görülebilirdi işte bu eylem.
"sözlükteki bilmem nereliler" nevindeki hemşehri gruplarından daha faydalı olabilecek kimseler. faydaları kendilerine, dolayısıyla matematik'e tabii... içinden çıkılmayan bir problem olur, tecrübe paylaşılır, farklı bir perspektif gerekir falan filan... bizzat bu kimselerin arasında olduğumu söylemek isterim ben de.
zikirler eşliğinde hatmettiğimiz paul gilbert eseri, ilahi, baş tacı. göt uçuklatan delay kullanımları, oktavlı oktavlı... get out of my yard albümünden...
sınıfın haylaz tayfasını oluşturan öğrenciler tarafından yaz aylarıyle birlikte periyodik olarak yapılmaya başlanan ilkokul (benim zamanımda ilkokul ve ortaokul) ritüeli... beden dersinden bile daha çok iple çekilirdi bu kaçışlar. üç beş para toplanırdı herkesten 2,5 luk buz gibi bir kola ve naylon bardaklar için. deniz kenarı ya da park gibi bir mekana gidilirdi, bardaklar uzatılırdı sıra sıra... her biri diğerinin kaç bardak içtiğini sayardı çaktırmadan; "lan oğlum murat'ın üçüncü bardağı bu hoopp! herkese 2.343(5 kere 5 desen 10 saniye bekleyecek velet tutmuş hesap etmiş!) bardak düşüyordu" gibi laflar duyulurdu sıkça. "hayır lan iki bu!" şeklinde bir cevap hemen akabinde.