nest
38 (uyuyan dev)
dördüncü nesil silik 1 takipçi 12.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    son entry

    8.
  1. hannah arendt

    3.
  2. 14 Ekim 1906'da almanya'da * dünyaya gelmiş olup 1975'de hayata veda eden kadın filozof, siyaset bilimcisi. yahudi olması hasebiyle II. Dünya savaşının ilk yıllarında amerika'ya gitmiştir. Chicago Üniversitesi, New School of Social Research gibi üniversitelerde siyaset profesörü olarak çalışmıştır. Ağırlıklı olarak antisemitizm, etnosentrizm, totalitarizm üzerine yazılar yazmıştır. etnosentrizm ve totalitarizm üzerine araştırma yapanların kaynakçalarının olmazsa olmaz ismidir. Ayrıca bir kadın felsefeci olmasının etkisi ile ne kadar kendisine "feminist filozof" atıfları bulunulsa da feminist değildir.
    Arendt ayrıca bir zaman öğrencisi olduğu -nazi partisini destekleyen ve evli olan- martin heidegger ile bir dönem aşk da yaşamıştır. Hatta nazi iktidarı son bulduğunda heidegger'in yargılanması sürecinde onun lehinde tanıklık yapmıştır.
    Türkçeye çevrilmiş eserleri:
    Totalitarizmin Kaynakları 1 * *
    Totalitarizmin Kaynakları 2 *
    Şiddet Üzerine * *
    Sivil itaatsizlik Kamu Vicdanına Çağrı (Jürgen Habermas, R. Dworkin, M. L. King, J. Rawls, Henry David Thoreau, Johan Galtung da yazdığı derleme bir kitaptır.) *
    insanlık Durumu * *
    Metafizik ve Politika * (martin heidegger ile birlikte) *
    Geçmişle Gelecek Arasında Siyasi Düşünce Konulu Altı Deneme *
    3 ...
  3. tepki

    8.
  4. Herhangi bir etkiye cevap olarak doğan, genellikle olumsuz söz veya davranışken tepki nasıl olur ki olumlu tepki. Yok yok durun durun daha ilk cümlelerden tepkiye etki geri tepti zannetmeyin.Bu yazı hakkında olumlu tepkiler almalıyım bu durumda hangisi etki hangisi tepki ooff karıştı galiba... Şimdi bu yazı tepki, okuyucuların yorumları ise etki... Ne fark eder demeyin sakın tepkiye etki durumu çok önemli. Bundan kötüsü ise nötr kalma siyasi olma daha bilimsel bir dille eylemsizlik ilkesi gerçi tepkisizlik de bir tepki...

    Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."

    Neoklasik tepki: "Şeker kardeşim sıraya geçiver."

    Realist tepki: "Sıra var."

    Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"

    Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."

    Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa'da... "

    Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"

    Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi... "

    Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."

    Kaderci tepki: "iki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."

    Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."

    Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."

    Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."

    iyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."

    Hümanist tepki: "insanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz."

    Pascal "gücü doğuran düşüncedir" derken tamam bu etkiye tepki. Peki "güneşin varlığına delil yine güneştir" örneğinde nerede etki nerede tepki? Etki tepki muğlak görünse de "delil ararsan güneşten yüz çevirme" ise Mevlana'nın eylem ilkesi .

    Yarısına kadar dolu şarap bardağına bakıp "bu bardak yarısına kadar boş" diye tutturanlar pesimistler; "en kötü kitabın bile iyi bir sayfası vardır, son sayfası" diyen optimistler, söyleyin; "yaşamın karşısında ölüm değil, hiçlik" diyen Camus'a ne buyrulur. Yaşam etki ölüm tepki peki hiçlik ne ola ki eylemsizlik ilkesi mi?

    Bu nasıl etkileşim demeden hadi gelin tepkileşin. Sanırım haklısınız bu yazıya nötr kalmak en iyisi... Yaşasın eylemsizlik ilkesi... * *
    4 ...
  5. luciano pavarotti

    40.
  6. hayata veda eden dünyaca ünlü operacı.
    ... Çok başarılı bir opera kariyerini, dünyanın en çok satan klasik müzik albümü 'Üç Tenor'la büyük bir şöhrete dönüştüren Luciano Pavarotti öldü. Pavarotti, eşsiz sesi kadar yaşam biçimi ve popüler çalışmalarıyla da Enrico Caruso ve Maria Callas'tan sonra tüm zamanların en ünlü opera sanatçısı olmuştu.*
    ayrıntılar: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=232177
    1 ...
  7. uluslararasi vicdani ret hareketi

    1.
  8. vicdani ret

    60.
  9. vicdani ret

    59.
  10. homo economicus

    9.
  11. mete tuncay

    1.
  12. mete tuncay a armagan

    1.
  13. Haziran 2007'de iletişim yayınlarından çıkan mete tunçay'a ithafen hazırlanmış bir derleme. Kitap, mete tunçay'ın siyasetbilmi teorisi, sol ve türk soluna ilişkin düşünceleri, tek parti iktidarına içkin fikirleri üzerine çeşitli akademisyen ve yazarların anlattıklarından oluşuyor. Kişiliğine ilişkin yazıları da Murat Belge, Ümit Hassan, Ionna Kuçuradi, ilhan Tekeli kaleme almış. Mete tunçay yaşarken böyle bir kitabın yayımlanması ayrı bir güzellik olmuş. Özellikle kitabın ilk bölümlerinde ilber ortaylı hakkında kendisine sorulan bir soruya verdiği yanıt beni çok güldürdü:

    "...ilber biraz kendi bildiğinden fazlasını da biliyormuş gibi yapan bir insandır öteden beri. Ne bileyim doğru dürüst Farsça bilmeden konuşmasının içinde ezberlediği uzun bir Farsça şiiri uygun bir telaffuzla okuyunca herkesin ağzı açık kalıyor ama ilber, Farsça biliyor muydu o zaman? Hâlâ biliyor mu, emin değilim."

    Bilgi için: http://www.radikal.com.tr...p?ek=ktp&haberno=6560
    0 ...
  14. emmanuel le roy ladurie

    1.
  15. annales okulu'nun bütünsel tarih hedefinin gerçekleştirilmesine en çok yaklaşan, ikinci kuşak annales tarihçilerin en önemlilerinden birisidir. le roy'un, "the peasants of languedoc" * * adlı doktora tezi, iki yüz yıldan fazla bir süreyi kapsayan bir dönemin total tarihidir. zaten bütünsel(total) tarih yazımı ikinci kuşakla kapanmış, üçüncü kuşak annalesçiler bu alanda eser vermemişlerdir. üçüncü kuşak annales tarihçileri kendine özgü yollarla annales geleneği ile amerikan düşünce eğilimleri psiko-tarih, yeni ekonomik tarih, popüler kültür tarihi, simgesel antropoloji, vb. - arasında bir sentez kurmaya çalışmışlar ve eserlerini bu bağlamda vermişlerdir.
    1 ...
  16. le mythe de sisyphe

    8.
  17. biten ilişkiden geriye kalan silinmez izler

    32.
  18. zapiski iz podpolya

    31.
  19. herşeyden iğrenme durumu hasıl olduğunda bir sigara yakılır, yeraltına inilir, sayfalar ardı arkasına çevrilir ve başlanır dosto ile sohbete. evrensel değişmez özellikleriyle insanı nasıl da çözmüş biridir. zira bu kitabı kim eline alsa dostoyevski onunla konuşur.* * * *
    1 ...
  20. persepolis

    3.
  21. 6. FiLMEKiMi'nde gösterime girecek olan küçük bir kız çocuğunun gözünden iran islam Devrimi'ni anlatan animasyon filmi. Marjane Satrapi ve Vincent Paronnaud'nun yönettiği film, Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü almış. Persepolis sadece iran devletinin sert tepkisini çekmekle kalmayıp, gösterime girdiği ülkelerde de tartışma yaratmış. Satrapi'nin çok satan çizgi romanından beyazperdeye uyarlanan filmi Chiara Mastroianni, Catherine Deneuve, Danille Darrieux seslendirmiş. *
    bakış açısı olarak kızım olmadan asla'da gördüğümüz iran rejimine yönelik provokatif öğeleri bu animasyon ne kadar taşıyor göreceğiz bakalım.
    7 ...
  22. müntehir

    3.
  23. aslında intihar etmiş kişi için söylenir ama yaşadığı halde müntehirler de vardır. örneğin antonin artaud'un "beni intihar ettiler" demesi gibi... bir de şair bayram balcı'nın hayatı ihlal ediyorum diye bir şiiri vardır ki "müntehir" hali çok iyi anlatır:

    ...
    ihtimal ve ihtiras
    bir intihar biçimidir aşk
    illegaldir astarı devletin
    iğfal edilmiş katiller
    vakitsiz infaz eder adamı

    bütün kediler ağlar
    müntehir halime
    yenik düşer siyanüre damar
    ihtimal. ihlal. infial ve ihtilal
    bu dört sözcüğe gömdüm hayatı.
    1 ...
  24. college royal

    1.
  25. college de france

    1.
  26. Fransa'da * Rönesans'la kurulan dünyaca ünlü eğitim kurumu. bu üniversite müsbet ilimlerin ve humanizmin programını oluşturduğu rönesans kültürünün bir okulu olarak kurulmuştur. I. François (1515-1547) esasen bu okulu, Rönesans döneminde kurulmuş diğer bir üniversite olan sorbonne'nun sosyal bilimleri bir eğitim dalı olarak bünyesine almaması üzerine 1530'da college royal adıyla kurmuştur. yani fransa'da sosyal bilimler üzerine araştırma yapan ilk üniversite niteliğindedir ve sonradan college de france adını almıştır. Hemen hemen akla hayale gelebilecek bir çok entelektüelin ders verdiği ve vermekte olduğu dünyaca ünlü bilim merkezidir..
    http://www.college-de-fra.../EN/all/ins_pre/index.htm
    0 ...
  27. islamciligin dogusu

    1.
  28. iletisim yayinlari'ndan çıkan mumtazer turkone kitabıdır. aynı zamanda türköne'nin doktora tezi olan bu kitapta, islamcılık modernleşmenin bir parçası olarak ele alınır zira geleneksel ulemanınkinin tersine yenileşmeci mesajlar içerir. özellikle kitapta tanzimat dönemi hussunda çok aydınlatıcı bilgiler var. örneğin namik kemal pek bilinmedik yönleriyle anlatılıyor. *
    0 ...
  29. mümtaz er türköne

    16.
  30. uzun yazayım da saçmaladığım anlaşılmasın

    4.
  31. birgün aslında cevapları çok uzun sürebilecek sorulardan müteşekkil bir take home için 2 sayfayı geçmemesi koşulunu dayatan bir hocamız winston churchill'in bir anısını aktarmıştı bize:
    churchill bir arkadaşına uzunca bir mektup yazar ve altına şöyle bir not düşer:
    kusura bakma dostum kısa bir mektup yazacak kadar uzun zamanım yoktu.
    2 ...
  32. mehmet kucuk e

    1.
  33. doğan özlem tarafından 2002 yılına ölen çeviri dünyasının en önemli simalarından mehmet küçük'ün hatırasına yazılmış bir kitap. doğu batı yayınlarından 2003 yılında çıkmış:
    Bu kitap hayatının önemlice bir kısmını çeviriye adamış bir çevirmen üstüne. Zaman içinde çıraklıktan ustalığa yönelmiş bir çevirmen. O kadar keyifle çeviriyor ki... Neredeyse her mevsim dışarı çıkmamacasına eve kapanıp aşkla, şevkle çeviri yapmayı gündelik hayatın anlamı haline getirmiş. O kadar çabuk ustalaşmış ki... Çeviriye üslubu yedirmiş. Sanki Türkçe yazıyor. Adama sadece çevirmen demek yeterli mi ? Tabii ki değil. Adam ruhunu koyuyor. Ve kendinden geçercesine bütünleşiyor konuyla. Büyük bir şevkle tercüme ediyor. Bu alana icazetsiz dalan ve kendini dişiyle tırnağıyla kabul ettiren bir kavgacı adam. Tercümeyle geçen bir ömür yazmayı biraz ıskalamış. Zaman zaman ite kaka, kıra döke yazmış da. Hasbi bir yazma eylemi başkaldırıyı da beraberinde getiriyor. Dönemin duyarlı konularında geliştirmeye çalıştığı sözünü dümdüz söylemiş. Otorite olarak telakki edilen entellektüellerle hesaplaşma denemesinin izlerine bu metinlerde de rastlamak olası. Demek ki düşünce alanında da otorite tanımıyor. Demek ki dönemin kabullenimleri dolayısıyla akademi ve yayın alemindeki güç odakları karşısında takım elbiseli, kravatlı bir sığınmayı, tipik bir akademisyen yavşaklığını temsil etmiyor. Dolayısıyla bir yanaşma eylemi değil, direnç söz konusu. Bu direncin hakkını veren bir bütünlüğe ve kapsayıcılığa ulaşamaması önemli değil. Direncin potansiyeli tüm unsurlarıyla mevcut. Bu kitap, armağan kitaplardan hepten farklı. Mehmet Küçük'ün rengi, Mehmet Küçük'ün ruhu bu kitaba bütünüyle olmasa da sinmiş. Bu kitap Mehmet Küçük'e tam yakışmıyor. Yakışması için Türkçe yazılarını bir biçimde deşelemek gerek. Ancak o zaman adamın söylediklerine bütünüyle vakıf olmak mümkün. Gün gelir, belki de ölümünün beşinci, onuncu yılında bir başka Mehmet Küçük kitabı çıkarmak nasip olur. Kitaba onun tepkisini somutlaştıran o yakası açılmadık küfürleri de içeren birkaç yazısını yerleştirmek, akademiye dair bir metnini ve bir yayıncıya yazdığı sunturlu küfürlerle süslenmiş bir mektubunu eklemek daha sahih bir Mehmet Küçük portresini çizmenin yolunu açar, açabilir. *
    0 ...
  34. mehmet kucuk

    1.
  35. Yaşamının önemli bir kısmını çeviriye adamıştır. felsefe ve sosyal bilim alanındaki çalışmalarıyla da tanınmıştır. maalesef 2002 yılında bir trafik kazasında hayata veda etmiştir. tarih, felsefe, sosyoloji, iletişim gibi sosyal bilimler alanında çalışan ve bu alanlara meraklı olanlar için övgünün dahi yeterli olamayacağı enfes eserleri türkçeye çevirmiştir. zira bu eserleri adam gibi çevirecek nadir çevirmen örneklerinden biriydi mehmet küçük. terminolojiye son derece hakim olmak ister bu kitaplar. ayrıca pek çok üniversitede derlemeleri ders kitabı olarak okutuluyor. yazık ki uludagsozlukte kendisine hiç yer verilmemiş hadi burası yeni diyelim, eksisozlukte hakkında sadece 5 entry var. hadi bunlar sadece sözlük akdemik çok şey beklememeli diyelim, google'dan aratsanız siyasetçi olan diğer mehmet küçük haberleriyle dolu. ama ona dair pek birşey yok. çeviriyi kolay birşey zannedip onu görmezden gelmek ne acı. oysaki çeviri yeni bir üretim. bir metni yeniden inşa etmek demek. neyseki doğan özlem onun hatırasına bir kitap yazmıştı mehmet küçük'e adında.
    ayrıntı yayınlarına bunca hizmeti geçen küçük'ün ayrıntı yayınevinin 10. yılında varlık dergisine yazdığı yazıyı okursa ayrıca onun ne denli derin bir fikri yapıda ve o oranda da incelikli bir ruhi yapıda olduğunu görebilir herkes. ve çeviri denen işin zorluklarını tabi... bu metin ayrıntı yayınlarının haberler sayfasında duruyor.

    mehmet küçük'ün Derlemeleri:
    Modernite Versus Postmodernite * *
    Medya, iktidar ve ideoloji **
    Çevirilerinden birkaçı:
    Bilim ve iktidar * * * *
    Marksizm ve Dil Felsefesi * * *
    Ahlâk ve Modernlik * * *
    Medya, Ulus ve Devlet * * *
    Olumsallık, ironi ve Dayanışma * * * *
    1 ...
  36. panopticon

    2.
  37. michel foucault'nun hapishanenin doğuşu * adlı kitabında kullandığı bir kavramdır. foucault'dan önce de bu kavram kullanılmıştır. panopticon esasen 18. yüzyıl sonu düşünürlerinden jeremy bentham'ın kendi hapishane projesine verdiği isimdir. fakat bu proje uygulamaya konmamıştır. bentham'ın bu projesine göre hapishane hücreleri bir daire etrafında dizilmişlerdir ve hücrenin ortasındaki kulede gardiyan tarafından tek yönlü olarak gözetlenmektedirler. ama mahkumlar bu gözetleme kulesinde gardiyanın bulunup bulunmadığını bilmezler. bu sebeple de gözetlenme ihtimaline karşı kendi kendilerini kontrol altında tutarlar. foucault ise bu kavramın modern dönemde iktidarın bir nevi kontrol mekanizması olduğunu söyler. panopticon bir nevi görünmez iktidardır ve -toplumun en küçük birimlerine kadar- her yerdedir. hastanelerde, hapishanelerde, okullarda hatta kendimizi özgür sandığımız evlerimizin içinde bile... bu görünmez gardiyan sistemle uyumlu organizmalar haline getirir insanları.
    3 ...
  38. biopolitik iktidar

    1.
  39. vico

    3.
  40. fingirdemek

    7.
  41. Dikkati çekecek kadar kırıtkan, oynak davranmak. *
    0 ...
  42. aptal kadın

    1.
  43. Erkeklerin aşk hayatındaki mutlulukları, partnerlerinin zeka düzeyiyle bağlantılıymış.
    BD'li bilimadamları, sevgililerine aşık 4 bin 500 erkeği ve sevgililerinin IQ seviyesini incelemiş. Araştırmanın sonunda, IQ seviyesi düşük kadınlarla birlikte olan erkeklerin ilişkilerinde çok mutlu oldukları belirlenmiş.
    Aşırı zeki kadınlarla birlikte olan erkekler ise, aşk hayatlarının stresli olduğunu açıklamışklar. Bunun nedenini erkeğin her an kontrolü elinde bulundurup gücünü göstermek istemesine bağlayan araştırmacılar, "Erkek aptal kadınla birlikte olduğunda kendini değerli ve güçlü hisseder ve mutlu olur" demişler. *
    (bkz: kolay gelsin)
    3 ...
  44. horatius

    2.
  45. m.ö.64- m.ö.8 yılları arasında yaşamıştır. Kendisine Roma ve Atina'da iyi bir eğitim sağlayan azatlı bir kölenin oğludur. şair duyarlılığı, içtenliği ve inceliğiyle en beğenilen Latin şairlerinden biridir. Doğa ve yalnızlık tutkusu, gevşekliği ve rahatlığa düşkünlüğu, şiirini besleyen çok özgün bir yeteneğin oluşumuna katkıda bulunmustur. Çesitli ve karmaşık şiir ritimlerini sanatkarca kullanan Horatius, aynı zamanda büyük bir edebiyat kuramcısıdır. Daha çok yergileri, lirik ve didaktik şiirleriyle tanınmıştır. *
    yalnızlığı seçişinin ve insanlarla arasındaki duvarın sebebi de sanırım şu sözünden anlaşılır:
    "Odi profanum vulgus et arceo."
    yani "insan sürüsünden nefret ediyorum ve uzak duruyorum."
    1 ...
  46. duvar yazıları

    88.
  47. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük