Şu sıralar kanal d de yayınlanan şebeke isimli programda baba karakteri ile görünen, sesini duyar duymaz dublaj işi ile ilgilenmiş olacağını düşündüğüm ve araştırmalarım sonucunda hakkında, "Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü yüksek kısım mezunu. 36 senelik devlet tiyatrosu sanatçısı." olduğu bilgisine ulaştığım şahsiyet.
hakkında ki, saptamam doğrultusunda bir bilgiye rastlayamamış olsam da dublaj sektöründe emek vermiş biri olduğu konusunda diretiyorum.
sanırım yıllarca sesini duymuştuk, şimdi yüzünü de görebiliyoruz.
türk telekomun görme engelli vatandaşlarımıza sunduğu bir hizmettir.
reklamında suç ve ceza dan bir kesit veriliyor. hoş olmuş.
reklamı izledikten sonra suç ve ceza´yı bir kez daha okuyasım geldi.
şen yuva tv dizisinin inci ve münir karaktrerlerinin oğlu olan yavrucağın dizideki ismidir. uyy gadası belası alunası sempatik sevimli yavrucak.
dizi, sırf onun için bile izlenir.
çekimleri kars da yapılmış olan bir doğu anadolu kültüründe yaşanan yitik eski bir aşk öyküsünü de içinde barındıran enfes bir kültür filmi olan "deli deli olma" nın senaristidir ayrıca kendisi halen güncel bir halde yayında olan bir tv dizisininde senaristleri arasındadır.
hayatımdaki iki adam, biri çağan ırmak, ilki babam.
iki tane cep telefonu kullananlardanım. birinin ekranın da babamın fotoğrafı, diğerinin ekranında da çok sevdiğim çağan ırmak´ın fotoğrafı vardır.
bu gün, yeni komşularımızın küçük, yaramaz, iki torunundan biri fotoğraflardan çağan ırmak olanı için:
- bu kim? diye sorunca ve sanırım derinlerde bi yerlerde bilinç altımda da bu olunca, ben, birden:
- benim erkek arkadaşım. demek suretiyle bir yalan üretmiş oldum.
aman yarabbim bu ne sihirli bi yalandı böyle. bi anda nasıl da ayaklarımı yerden kesmeye muktedir bi yalan üretmiştim böyle.
tabi herşey, çocuğun:
- ama bu çok yaşlı duruyo. demesine kadardı.
ben de ne yapayım:
- fotoğraftan öyle. diyip konuyu telefonumu çantama kaldırmak suretiyle kapatmış oldum.
ama yalandan da olsa ve o, bilmese de ne güzel güler bana fotoğrafından, her an.
Söyleyemedin...
Ben de olsam söyleyemezdim...
Söyleyemedin...
Anlamam için, Gözümün değebileceği her yere işaretler iliştirdin.
Anladım sonunda, çok geçmeden anladım.
Düzenin sırasında sadece, bir kurbandım oysa...
Sen de bilirsin, burada olan hep bu oluyor, egoları tatminsiz kimselerin arsız soykalıklarında...
Merve´yi gördüm bu gece rüyamda, bir paket sigara veriyordum ona.
Merve, beni bekliyor gibiydi bizim şubenin kapısında.
Senden önce rüyam bildirdi bunu bana.
Söyleyemedin...
Söylesen, belki , bundan daha çok incinirdim.
Şekerler...
Paket paket, oraya buraya istiflenmiş küp şekerler...
Ölen var...
Doğu Anadolu kültüründe biri öldüğünde, gelenler olur taziyeye, ellerinde birer paket küp şekerle...
Bir mantığı var elbet bunun da; ama ne acaba ?
Belki, taziye evinde en az yedi gece oturulduğundan(dır), Doğu Anadolu Kültürünün popüler içeceği çay olduğundan, çay da şekerli içildiğindendir.
Bir nevi ince düşüncedir belki, o zamanda şeker kıtlığı yaşanmasın diye.
Şekerler...
Paket paket, oraya buraya istiflenmiş küp şeker...
Ölen var...
1957 yılında Bursa da doğmuş, gazeteciliğe 1975 yılında Milletindir Hakimiyet gazetesinde spor muhabiri olarak başlamış, 1986 yılında polis-adliye muhabiri olarak Bursa Hakimiyet gazetesine geçmiştir. Ayrıca,1987 yılında Olay Gazetesinin kurucuları arasında yer almış, 1992 yılında Flash Tv de Programcı olarak çalışmış ve orada Haber Müdürlüğü de yapmıştır.
Gerçek Kesit, Flash Ekip, Beyaz Masa gibi programları da hazırlamış ve sunmuş, Bursa´nın ilk televizyon habercisidir.
1995 yılında As Tv de Haber Müdürü olarak görev yapmış. 2002 yılında Bursa Tv Genel Yayın Yönetmenliği görevine getirilmiş.
Meslek hayatı boyunca birçok kurum ve kuruluştan sayısız plaket almış, benim bizzat yakından tanıma şerefine nail olduğum açık sözlü, mert ve değerli bir abidir kendisi.
altı yaşımda babam beni evden kovdu. ben de istanbul´a amcamın yanına gittim. yengem beni istemedi yurtta büyüdüm.
yok artık, daha neler...
küçük emrah filmlerinin gölgesinde büyümüş bir uçukla konuşuyor olmalıydım.
adam beni saf görmüş olacak ki başladı duygu sömürüsü ile damar muhabbete, tek kusuru ölçüsüz atmasıydı *
- altı yaşımda babam beni evden kovdu.
?- eee
- ben de istanbul´a amcamın yanına gittim.
?- yok yaa, peki yolda kırmızı şapkalı kızla da karşılaştın mı?
alice´ yi de gördün mü?
peki gepetto nasıl, bu arada yüzünü sağa yada sola çevirir misin lütfen; burnun gözüme girecek.
kaç cm oldu * *
bir de kürdan...
işte! bütün gereçler tamam.
esnafım benim...
karnımda ki açlığın, bana çıkış kapısını göstermesi ile şahit oldum onların diyaloğuna.
iki esnaf, şöyle söyleşiyorlardı aralarında:
e1: bize yaramaz gümüş, be gülüm.
e2: altın o zaman, abi.
e1: bak o olur. altın saat, künye, kolye...
yakayı bağrı da açtık mı şöyle, buraların pezosuyum artık.
e2: abi, bi de ağza kürdan...
(başka bir yere olabilirmiş gibi ağzı belirtmesi tuhaf geldi)
işte! bütün gereçler tamam.