Korktugum basima gelmedi..seni uzaktan sevmek asklarin en guzeli mottosunu artik umursamiyorum..eskisi gibi ya buyu bozulursa ya bu dehset zevkli asktan uzaklasirsam kaygilari yok oldu..hala ellerini yuzunu boynunu kalbini merhametini sinirliligini ofkeni 'gulusunu' sefkatini gozlerini darmadagin saclarini herseyini cokk seviyorum, seni dusununce ruhumda kelebekler ucusuyor..ama biraz akisina biraktim suyu bu aralar ondan da olabilir neyse ne seviyorum seni jack ve senin bunu bildigini bilmek nasil mutlu ediyor bu catlak kadini anlatamam (: unutmadan seni hasta gordugumun ertesi gunu ben de hastalaniyorum bugun tum gun burnumu cektim firk firk sahilde...lutfen dikkat et sagligina beni de hasta etme (mecazi degil gercek anlamda) operim sevgiyle...
Blackberry'nin en guzel ve en kullanisli modelidir, ustelik blackberry beyaz olur mu yahu adi ustunde mottosunu da yikmistir efendim.Yaklasik 1 aydir kullaniyorum ve inanilmaz memnunum, Blackberry almayi dusunenlere Bold 9780'i siddetle tavsiye ederim.Tek handikapi tum Blackberry'lerde oldugu gibi miniminnacik tuslariyla yazmak biraz zorluyor..
Yarim asira yakin bu dunyada yasayan ve bir an once asteroidine donmesini arzuladigim (daha ne kadar katlanacak kimbilir bu tuhaf topluluga),sonnn olarak dogumgununu tum kalbimle kutlamak istedigim guzel gulen adam...
dün istanbul'daydım...senin sokaklarında dolaştım, soluduğun havayı çektim ciğerlerime, baktığın gökyüzüne baktım...soğuktu ama güneşliydi şehrin...akşam oldu atladım geldim iklimime..biliyor musun aynı şehirde olduğumuzu bilmek bile güzeldi jack...hayat çok berbat, sıkıcı, boğucu...ama sen varsın hala..ordasın ve gülümsüyorsun bana..n'olur ölme...Ya da benden önce...
yaklaşık 20 dakika süren (anlaşmalı olduğu takdirde) olay... benim gibi ilk defa bir mahkeme salonunda bulunuyorsanız, hakimin sorduğu sorulardan çok 'ben neredeyim, yahu aynı filmlerdeki gibiymiş' düşünceleri beyninizde dolaşırken bir bakarsınız bitmiş gitmiş... evliliğe nasıl alışamadıysam buna da alışmam zaman alacak sanırım...
istersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın..
Örselenmiş bir çocukluk
işte benim bütün hikayem..
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın..
istersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize...
Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
istersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize...
...seni seviyorum ve inanılmaz kötüyüm bu aralar..her şey yolunda gidiyor ama sen yoksun, saçlarının kokusu yok burnumda..o narin, ince, düzgün ellerin parmakların yok avuçlarımda...boynun, dudakların, burnun, gözlerin alnın yok dudaklarımın ucunda...off jack
Yves Saint Laurent'nın şeker parfümü, bağımlılık yapar armani'nin diamonds'ı gibidir, reklam filminde kate moss oynamıştır...arkasında paris'in muazzam manzarasıyla..
jil sander'ın bana en güzel hediyesi..yaklaşık 10 yıldır değişmeyen yaz kokum...beyaz şişesiyle malibu'yu anımsatır sanki...
ilk sıktığınızda meyve bahçesi gibi kokarsınız, sonra portakalla yasemin karışımı bir şeye dönüşür, akşama doğru buram buram vanilya ve tarifsiz miski amber kokarsınız...tam bir yaz parfümüdür...şişesi diğer parfümlerimin yanında biraz kaba durur ama yazları elim hep ona gider..
Alışveriş delileri için Nanjing Lu caddesi, kültürel gezi amaçlı gidenler için budist tapınaklarının önerildiği Çin'in en büyük kenti...
Uzakdoğuyla 'uzaktan yakından' ilgim olmamasına karşın şu aralar 'annemle ben de mi gitsem' diye düşündürüyor beni..valide taktı gidecek..ismi de pek havalı; shangai! bonsai gibi (: hmmm...
sabahın beşinde meyhane güzelleri tarafından şahsıma dinletilen şarkıdır..
öyle bir şey ki kızamadım bile 'ulen saat kaç! ödüm koptu bu saatte aranır mı deli misiniz!' kelimeleri düğüm oldu boğazımda (yine esir almışlar bizim balıkçıyı)...
Türk sanat musikisi eserleri içinde en sevdiğimdir...
sana demiştim 'kalbin temiz bana şans dile' diye; diledin mi bilmiyorum ama yeni yılın ilk iş gününden beri iş görüşmeleriyle geçiyor günler, sınavlar, testler, mülakatlar.. çok mutluyum! herşey yavaş yavaş yoluna giriyor, ben yine göklere dönüyorum ki kısa vadeli gelecek planlarımda bu yoktu aslında, birden buna karar verdim...stabil bir hayat yaşayamadığımı, bi' yere ait olma hissinden nefret ettiğimi az çok biliyorsun,(ki bu yüzdendir evlilik denilen şeyi beceremeyişim) şimdi içim içime sığmıyor...bekle yeryüzünün görmediğim toprakları ben geliyorum!! (;
ne dilediysen çok teşekkür ederim jack..
bu sefer gittiğim iklimlerde yalnız olmayacağım, ada da benimle dolaşacak dünyayı hohoytt yeni bir gezgin yetişecek çekirdekten, zaten fazlasıyla renkli bir kişilik, şimdi minicik bir gökkuşağı büyüyecek elimde!68 hippileri gibi takılacağız ve ben bunu düşündükçe içimden nehirler taşıyor...eminim yeryüzündeki iyi annelere bundan bahsetsem beni topa tutarlar ama ben iyi anne rolü istemiyorum, ona eğlenceli bir yol arkadaşı ve doğru bilgilenmesini sağlayan bir öğretici olmak tek derdim...bakalım, ilk basamağı çıktık..sıra diğer basamaklarda...
sen de bir daha böyle özletme kendini olur mu..
yılbaşı için ayrıca teşekkür ederim..seni görmek güzeldi..
ara ara yazarım neler olup bittiğini (;
seni seviyorum...
son iki gündür rüyalarımda geziniyorsun ve nasıl mutlu uyanıyorum anlatamam...daha önce seni rüyamda gördüğümü hatırlamıyorum ama görmedim galiba, bu ilkti...birinde elimden tutuyorsun, beni koruyorsun, ellerin öyle sıcak ki içimden nehirler akıyor birden..karanlık bir yola doğru gidiyoruz ama ben hiç korkmuyorum..sımsıkı kavrıyorum ellerini, bırakmıyorum...diğerinde ise benden nefret eder gibi bi' halin var (: yahu diyorum ben ne yaptım bu adama, bir gıcıksın bir kötüsün anlatamam, elimi yüzünde gezdiriyorum 'merhaba' falan diyorum hiiç görmüyorsun beni...türlü şaklabanlıklar yapıyorum ama sende hiç refleks yok...nasıl üzülüyorum bi' görsen..e tüm bunlara rağmen güzel uyandım, mutluydum, ruhum senle doluydu, bu da en tuhafı herhalde...
bu aralar hayatın acı gerçekleriyle savaşıyorum, deli gibi iş arıyorum haftalardır dur bakalım bir dönen olur herhalde, o kadar yere başvurdum biri mutlaka çağırır mülakata ama ya kimseden ses çıkmazsa off onca zaman kendi işimi yaptıktan sonra gelip burda iş aramak çok garip geliyor ama zevkli bir yandan da cv hazırlamak falan, en son altı yıl önce cv hazırlamıştım...ne tuhaf di mi, bir bakıyorsun başka bir yerdesin, bir bakıyorsun düşmüşsün kalkmaya çabalıyorsun, sana daha önce de yazmıştım hiç bir şey sonsuza dek sürmez...hep bitiş ve yeni başlangıçlarla dolu hayat ama ben artık yorulduğumu hissediyorum, gözüm kara değil gibi eskisi gibi ve bu beni korkutuyor..bu aralar sık sık ada'nın geleceğini düşünürken buluyorum kendimi..ne zormuş..paranoyak olmak üzereyim, ya ona mutlu bir çocukluk yaşatamazsam, ya okulda başına bi şey gelirse, ya sevdiği çocuk onu üzerse, ya istediğim eğitimi verecek gücüm olmazsa oof of...çok bunaldım çok...arada seni görünce acayip rahatlıyorum, nolur gitme bir yerlere..aa geçen gün sen bir şeyden bahsederken ne geldi aklıma ahaha bu kız delirmiş diyebilirsin; o karanlık sokaklarda karşına çıkıp sana sımsıkı sarılmak geldi içimden ama ne garip daha o sokakların nerede olduğunu bile bilmiyorum (: ütopik bir hayal işte..eşek kadar oldum hala neler düşlüyorum, sen neler düşlüyorsun acaba, bilmeyi öyle isterdim ki..ya da hala hayal kurabiliyor musun..yeni yılda da benimle olsan ne güzel olurdu ama sanırım bu sene yoksun..ben side civarında olacağım, bilirsin yeni yıl doğumgünü falan sevmiyorum böyle kutlamaları...sakin bir gün olacak benim için, oradaki otellerin aptal havai fişeklerinin gürültüsünü saymazsak....ah burda hava nasıl sıcak anlatamam, geceleri yıldızlar öyle berrak ki ve kısa kollu tişörtlerle geziniyoruz hatta birazdan benimkini parka götüreceğim, kovalar kürekler her bişeyi alacağız yanımıza...sana şimdiden mutlu bir yıl diliyorum jack..ne istiyorsan ne diliyorsan o olsun, kalbin çok temiz benim için de şans diler misin (: seni çok ama çok seviyorum, a bu arada bu aralar felaket yakışıklı görünüyorsun! ama kilolarını (olmayan kilolarını) çok takıyorsun kafana yapma lütfen, harika görünüyorsun ve gayet iyisin, verme kilo falan (: düşünme bunları..
ben geldim..bıraktım oraları..anılarımı, evimi, ağaçlarımı, kasvetli şehrimi, bahçemdeki domateslerimi, herşeyimi orda bıraktım ve geldim..zor oldu ama burdayım, burdayız..
biraz enkaz gibiyim ve seni de pek iyi gördüğümü söyleyemem jack...bi' şey var ama ne bilmiyorum gözlerinde..
mutsuz musun...
hayat çok mu sıradan, hep aynı şeyler...
sanki herşeyden sıkılmış gibisin, her an çekip gidecek bir havan var, o güzel gülüşün silinmiş yüzünden..ah jack umarım bunlar yanılsamadır sadece..sana yazamadım, özür dilerim..filmlerdeki gibi her başladığım mektubu buruşturup bir kağıt yığını yapmadım masanın üstünde (: o sadece filmlerde oluyormuş ben tek bir kağıtla savaştım durdum...dostane bir mektuba başlamak çok zormuş sana yazılan..riyakarlıkla eşdeğer, seni böylesine severken içim seninle dolup taşarken 'dost' kelimesi arkadaşlık kavramları masumiyetten çıkıp yalana dönüşürdü o zaman...işte böyle...seni çok özlemişim..
yazacak çok şey var, anlatmak istediğim çok şey ama şimdilik buralarda olduğumu ve seni tüm kalbimle hissettiğimi bil yeter...ah bir de nerelere kaybettiysen o enerjini git bul lütfen, gözlerindeki mutsuzluğa dayanamıyorum...
sonbahar veya ilkbaharda daha güzeldir..yazın bu zamanları tam bir cehennem..sıcaktan bir çok turistin fenalık geçirdiğine şahit oldum...çömlek yapmadan dönmeyin derim (avanos)..acayip eğlenceli..bir de turkuaz rengin ve nazar boncuğunun en çok yakıştığı yer..
seni çok merak ettim; acaba nasıl...iyi mi..mutlu mu..sağlığı nasıl..görsem, gözlerin ele verir, anlarım biraz..ve bu hafta gördüm ki iyisin, jackini de almışsın yanına (: ben haftalardır yollardayım, kendimleydim..vermem gereken bir karar vardı ve yanıma o kararımı alıp uçuyorum 2 gün sonra kendi evime, uzaklara...bir dönem buralarda olmayabilirim beni merak etme olur mu..çok zor bir süreçten geçeceğim, herşeyin farkındayım ve hazırlıklıyım..her zamanki gibi güçlü olmaya çalışacağım..belki dönerim belki dönmem buralara..yine yeni bir hayat kurmam gerekecek, bi dikiş tutturamadım gitti değil mi..ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum azıcık mutluluk için ama hayat bana çok farklı bir mönü sunuyor her seferinde, ben de kendi yemeğimi kendim yapmak için dalıyorum yine mutfağıma..hiç bir yere ait hissetmedim hep kendimi, uzak ülkeler farklı iklimler çekti ama nereye gidersem gideyim istanbul'da saatin kaç olduğunu havanın nasıl olduğunu bilir yüreğim her zaman..hep orda kal, mutlu kal biliyorsun seni çok seviyorum..belki eylül gibi bir mektubumu alırsın, şaşırma..ve dostça bir mektup olur bu, merak etme...yine görüşmek üzere jack, bana şans dile....
içinden geçerken kaybolduğum şehir..yarım saat dolandım durdum, şehir planlaması çok kötü..lokumcu amca sağolsun iyi tarif etti de çıktım bi' şekilde niğde yoluna fakat göbekteki lunaparkı çok sevdim yine yolum düşerse bu sefer binerim o balerine (:
keyfinize bakın şekerim..yiyin için gezin görün bol bol yüzün ve okuyun ohh mis..bu güzel dönemin tadını çıkarın..
ama son ana kadar amazon kadınları gibi normal doğum yapıcam diye diretmeyin..sonrası pek fena oluyor..tam 22 saat aralıksız doğum sancısı çekmiş biri olarak aman diyeyim ..artık ölmek istiyorum derken bir anda kendinizi ameliyat masasında bulabiliyorsunuz..
dün gece masada televizyon, yaz ayları, izlenme oranları derken konu nasıl geldi bilmiyorum lakin türkiye'de çiftçinin tarımın artık olmadığı konuşuldu; var efendim bizzat gördüm.15 gündür deli gibi anadoluyu geziyorum, yaklaşık 2800 km yaptım, benim gördüklerimi görseniz eminim bu konudaki fikirleriniz değişir..rüzgarda salınan başaklarla dolu sapsarı tarlalar , ovalar (konya ovası)...durup dayanamayıp daldığım vişne ağaçları, meyve bahçeleri..tezek kokan köyler..tam üç kere çarpmaktan son anda yırttığım, anayollarda takılan koyun sürüleri, inekler..uçsuz bucaksız sebze tarlaları..buz gibi su çağlayan çeşmeler, gözlerinize sevgiyle ve merakla bakan köy çocukları, zorla gözleme yedirmeye çalışan hiç tanımadığım köylü teyzeler, neler neler..ben yanıma türkiye yol haritasını alarak çıktım yola ve dinlendim büyülendim aradığım neyse onu buldum ve döndüm, bunu yapabilen herkes anadoluda hala tarımın ve çiftçinin varlığından haberdar olabilir..."durup eşyayı dinlemekten iyidir yola çıkmak" diye yazıyordu bir albüm kartonetinde..öyle gerçekten de, hayat sokaklarda (:
kariyerinin altın çağını yaşıyor robert downey jr. şu aralar, kötü günleri geride bırakıp eşi, yapımcı susan downey ile kelimenin tam anlamıyla hayatına yeni bir sayfa açmıştır.henüz 45 yaşında olmasına rağmen hollywood'un ünlü yapımcılarından robert downey sr'ın oğlu olması ve babasının teşviki sayesinde 1970'de babasının prodüktörlüğünde çekilen pound filmiyle 5 yaşında oyunculuğa başlamış ve onlarca filmi, inişi çıkışı eksik olmayan kariyerine sığdırmayı başarmıştır..önümüzdeki iki yıl içinde 3 filmde yer alması bekleniyor, bunlar; the avengers , office paranormal ve henüz ismi kesinleşmemiş olan sherlock holmes'un ikinci filmi...
elle dergisine verdiği röportajda eşi susan için şöyle diyor: "hala bana ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.ona rastladığım dönemde hayatımda ne eksikti bilmiyordum ama o bu boşluğu öyle bir doldurdu ki , bunu bir daha düşünmeme gerek kalmadı." bu arada şunu söylemekte fayda var; kusurları ve suçları kolay affetmeyen hollywood dünyası robert downey jr.'a bir istisna yaptı. Bunun tek sebebi, çok yetenekli bir oyuncu olması...
ölene kadar tony stark rolünü oynayabileceğini söyleyen robert downey jr. için , iron man'in ve diğer bir çok süper kahramanın yaratıcısı marvel'in baş adamı stan lee şöyle diyor; tony stark'a hayat vermek için doğmuş..kesinlikle ben de öyle düşünüyorum, bu adam tony stark'ı oynamıyor resmen yaşıyor...
efenim benim babamdır o...çünkü hiç bir zaman "baba bunu giyebilir miyim?" sorularıyla muhatap olmamıştır, benim tercihlerime saygı göstermiştir..
öperim ellerinden babacığım... *