uc saattir tek derdim; daha dunyadan haberi olmayan 35 gunluk bir bebegin olmesine "oh iyi olmus" diyen vicdansizlara tepki gosterdigimi anlatmaya calismak oldu.
ne teroristligim kaldi, ne devlet dusmanligim, ne geri zekaliligim...
kendimi niye yoruyorum ki!
okudugunu anlamaktan aciz, insanligini unutmus adamlara niye laf anlatmaya calisiyorum.
"Sevgili dostlarım, Gezi olaylarından bugüne Türkiye’de sahnelenen oyunu dikkatle izliyorum… Bütün bu gördüklerimiz ve incelediklerimizde derin ve net izler var. Çıkan sonuç da çok açık; Gazi Mustafa Kemal’in ölümü dahil sonrasında yaşanan bütün bu tip olaylarda yani “kritik olanın ortadan kaldırılmasında” aynı örgütlenmenin izini bulabiliriz!"
star gazetesindeki köşe yazısından bir bölüm bu. şimdi link paylaşıp havuz medyasına damla da olsa katkıda bulunmak istemiyorum.
ben de söylediği yalanlar yüzünden sanıp heyecanlandım ama maalesef, fatih terim'in özel mesajlarını mı yayınlamış ne. mahkemeye gelmemekte ısrar ediyormuş, o yüzden görüldüğü yerde kelepçe takılıp mahkemeye getirilmesine karar verilmiş.
("yeniakit de neymiş lan. açmam o linki" diyenler için ilgili kısım aşağıda.)
"bu yapıda herkes var. hatta iran, suriye üzerinden ve pejak üzerinden bu şer ittifakına destek veriyor. israil, suriye, mısır bu kirli oyunda birlikte hareket ediyor.. almanya deyince zaten orada abd, ingiltere, fransa, israil ve vatikan var demektir.. bu yapı içinde yunanistan da var, kıbrıs rum kesimi de.. iskandinav ülkeleri de var, benelüx ülkeleri de..
bu ihanet çetesinin içinde nato üyesi müttefik bildiklerimiz de var, ab içinde birlik olma senaryosunun üyeleri de var. kimi halkı müslüman ülkelerin işbirlikçi yöneticileri de bu haçlı ittifakına destek veriyor.
bu saldırılar sadece pkk, dhkp-c değil, son saldırıda ermeni teröristlerin de olduğu iddiaları sözkonusu.. paralel yapı da çeteye dahil, masonik örgütler, beyaz türkler, derin devlet, herkes bu koalisyona dahil..
kapitalist borsa spekülatörleri, komünist maskeli taşeron örgütler, faşist militanlar, ılımlı islamcılar, sağ-sol, alevi-sünni yedekleri ile birlikte hepsi cephede.. bunların kadrolarında şeyh de var, fahişe de.. yoksulunu da, zenginini de kışkırtıyorlar.. liberalini, çevrecisini, herkesi bu kirli savaşın içine çekmeye çalışıyorlar."
habere göre ajans mülakatlarda siyasi sorular soruyor. selahattin demirtaş, tayyip erdoğan, akp, ışid vs. hakkında sorular sorularak siyasi eğilimi belirleniyor. montaj elemanına bile bu tip sorular soruluyor.
""mağazamıza yapılan bu saldırı kırşehir halkı tarafından değil şehrimize dışarıdan gelen ve ülkemizi iç savaşa sürükleyen provokatörler tarafından yapılmıştır"
yüzyıllardır bir bütünüz ve bir bütün kalacağız.""
"sana 4 yıl şampiyonluk yaşatmış teknik direktörü 3 maç yenildi diye kovuyorsun. bir yıl boyunca kazancına kazanç katan ceo'ya iki ay zarar ettirince yol veriyorsun. 40 yıl mutlu mesut yaşadığın eşin seni aldattığında gözünün yaşına bakmadan boşuyorsun. elbet ülkenin kan ağladığı, ekonomi, sağlık, hukuk, eğitim, iç güvenlik, dış ilişkiler gibi alanlarda dibe vurduğumuz bugünlerde "ama yol yaptılar, hastane yaptılar, ama başörtüsü sorununu çözdüler" demekten vazgeçmeyi de öğreneceksin."
Tarafsız bölge programında ahmet hakan'ın söylediğine göre yandaş kanallardan birinde geçen altyazı. Hürriyete yapılan baskınla ilgili yazılmış. Hürriyet binasında camlar kırıldı ya, çok büyütmüşler.
Sedat ergin'i gördüm, adamı kilometrelerce köpek kovalamış zannedersin. Öyle bir dehşetin içinden çıkmış gelmiş. Ama cam derdindeymiş.
Bilmediğimiz birşey değil zaten. Ama şu an analiz adı altında söylenenler sanki başkanlarının ağzından çıkıyor. Gizli gizli çaktırmadan yaparsın anlarım da bu kadar alenen olmamalı.
anadolu ajansı çalışanlarının facebookta yaptığı paylaşımlardır. mustafa uygun'un yazdığı:
"Şehit için son görev onun naaşını taşımak değil, kan akıtmalıyız kan, kan, kan kokmalı o dağlar... Son görevimiz KATLiAM olmalı... Genç, yaşlı, hamile, çocuk gözetmeksizin."
bunun peşine burak akay'ın yazdığı:
"Yemin ederim yetki versinler katliam yaparım... Çok fena psikoya bağladım"
devamı da var da neyse. birileri kan istiyor. inşallah bu oyuna gelmeyiz.
cumhurbaşkanının şu anda anlattığı şey. başımızda olduğu süre boyunca eğitim sorunumuzu çözmüşler. bunu da her yere üniversite yaparak yapmışlar. az önce söyledi, kulaklarımla duydum.
siz boşverin terörü, şehitleri falan. dinleyin cumhurbaşkanını. son 13 yılda yaptığı yol, hastane falan, onları anlatıyor şu an. dinleyin az!
bu ülkenin diyanet işleri başkanı zırhlı araçla gezerken, ığdır'da polisler terör bölgesine servis aracıyla götürülüyor. demek ki diyanet işleri başkanımız hepsinden çok daha önemli bir kişilik.
bonus: (diyanet işlerinin bilmem kaç milyar dolarlık bütçesinin yetmeyip bilmem kaç milyar dolarlık ek bütçe istemesi)
dağlıca'daki yürek yakan kalleş saldırının olduğu gün, diyarbakır'ın sur ilçesinde roketatarlı saldırı sonucu şehit olan iki polis memuru var; mustafa turanlı ve muzaffer can ersoy... dağlıca o kadar yürek yaktı ki, bu yiğitlere şehitçik muamelesi yaptık ülkece. üzerlerine düşünmedik, yazmadık bile. sadece kendi ailelerinin yüreklerini yaktılar sanki.
bırakın "1 şehit de, 50 şehit de bizim için aynı" goygoyunu. değil işte. halbuki mustafa turanlı'nın ablası cenazede "bakın, belki nefes alıyordur" dedi. halbuki onun da bir hikayesi vardı. maaşını fakirlere dağıtıyordu. hatta bir keresinde ayağı çıplak bir suçluya ayakkabısını vermişti. o kadar şefkatliydi. şark görevinde olduğu için annesini üç yıldır göremiyordu. şehit can ersoy evliydi ve zeynep adında 1 yaşında bir kızı vardı.
iki şehidin arkasından "diyarbakır terörle mücadele şubesi"nin facebook hesabı şu yazıyı paylaştı:
"Biliyor musun Diyarbakır?.. Muzaffer Can ve Mustafa şehit oldu bu sabah senin için... Sabah uykusuzduk.. Yorgunduk.. Diğer arkadaşlarımın çoğu da tıpkı benim gibi, tıpkı Muzaffer Can gibi Mustafa gibi yorgundu.. Bitkindi.. Sadece görevimizi yapıyorduk.. Sen rahat rahat yaşa diye ölümü bekliyorduk.. Sadece sen sabah dükkanını rahat rahat aç, işe rahat rahat git ve ailen huzur içinde yaşasın diye ölüme kendimizi siper ettik... Sonra bir fısıltı gibi geldi ölümün sesi.. Kahpe roket tıpkı bir gölge gibi sokuldu yanı başımıza.. Ardından Gürültü, ateş ve duman... Allah-u Ekber dedik düşerken.. Muzaffer Can ve Mustafa aldı elimizden şehadet mertebesini.. Bekleyin kardeşlerim dediler.. Nur yüzlerine sıçramış kan ve baruta rağmen mertçe ve erkekçe gittiler şehadete.. Kadın gibi çığlık atmadan, çocuk gibi göz yaşı dökmeden.. Erkek gibi işte.. Sadece sen huzurlu ol diye Diyarbakır! Sana birşey olmasın Vatanım merak etme. Biz sadece şehit olduk.. ?"
bu arada daha önce değinildi mi bilmiyorum ama bir milletvekilinin, arkasına yüzlerce kişiyi alarak bir gazete binasını bastığı, 1 kasım'da ne sonuç çıkarsa çıksın tayyip erdoğan'ı başkan yaptıracaklarını açıkladığı bir ülkede yaşıyoruz, farkında mısınız?
taner yıldız'a üniforma gönderilmişti. gençlik kolları başkanlığı yapmış bu arkadaşa da perdeleri, nevresimleri kuşanıp "kefenimizi giyip geldik" diyen gençleri hatırlayarak bir kefen mi yollasak!