danheim sponsorluğunda, soğuk ülkelerin mükemmel müziklerini kesintisiz dinleyebileceğiniz mükemmel ötesi bir radyodur. Şayet Danimarka, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerin epik müziklerini seviyorsanız ya da daha basite indirger isek Viking müziklerini seviyorsanız, vazgeçemeyebilirsiniz...
Ludwig Van Beethoven' ın 245. doğum günü için tasarlanan doodledır.
Google' ın bu denli önemli şeyleri atlamaması ayrı bir keyif...
Nice mutlu senelere Beethoven... iyi ki doğmuşsun....
uludağ sözlük galeri şeysini sözlüğün önüne geçirmek üzeredir.
sözlüğün instagrama dönüşmesidir.
yok anın görüntüsü, yok geceye bir fotoğraf bırak....
istatistikler fotoğraftan geçilmiyor. bir de çoluğunun çocuğunun fotoğraflarını yayınlayanlar var ki sorma gitsin.
arkadaşım neyabiyonuz siz ya...
iki okuma hevesimiz vardı, onu da yok etmeyin.
Bursa Nilüfer ilçesi FSM bulvarında bulunan, evden kaçış oyunu konseptli mekan. 2 - 5 kişilik gruplarla gidilebilen bu mekan bir ev. evde kapıların tümü kilitli ve bu kilitleri açmak için 50 dakikan var. süren başladıktan sonra ipuçlarını birleştirip kapıları açmaya çalışıyorsun. bu arada ara ara gelen efektler ile altına yapıyorsun. müthiş bir aktivite. deneyiniz..
insanın aciz olduğunun, dünya üzerinde ''iman - inanç'' olsun olmasın, en derin dip yerlerde, kıyılarda köşelerde ''kader'' diye bir şeyin var olduğunun en içler acısı göstergesi : insanın ebeveynlerini seçme şansının olmaması..
bir kız tanıyorum. dünyalar iyisi. ahlaki yönden tam benim uygun gördüğüm kriterlerde. - ben neyim ki? uygun görmek falan işte. ama tabiri buydu artistlikten yazmadım. - babası emlakçıydı, annesi ev hanımı. yıllar yılı aynı mahallede yaşadık. her türlü özgürlükten ya da herkesin faydalanabildiği sıradan şeylerden uzak yaşadı. o kadar uzaktı ki o sıradan şeylere neredeyse ''nimet'' olarak bakıyordu. dondurma yemek, bir çay bahçesinde bir bardak çay içmek, sinemaya gitmek. öyle ki ilk gittiği film, ortaokulda sınıfça gittikleri ''aslan kral''dı. sonra bir daha uzun süre sinemeya da gidemedi, adım gibi biliyorum.
babası annesini aleni olarak aldattı. hatta buna aldatmak değil eşeğin genital bölgesine su kaçırmak da denebilirdi. ''dostu'' diye tabir edilen bayanı gece yarısı karısı ve çocuklarının içinde uyuduğu o küçük apartman dairesine getirdi. karısına ''bu hasta ona bakacağız.'' gibi bir cümle de sarf etti, şerefsiz köpek.
sonrası curcuna tabi. ''allah belanı versin''lerden tut ''ben çocukları da alıp annemin evine gidiyorum''lar.. en önemlisi de çocukların göz yaşları.. o kızı hala çok yakından tanıyorum, hayatındaki her şey aynı çizgide devam ediyor. ve kız da yaşamaya devam ediyor.
babası annesini dövdü, zamanında çocukları da dövdü, iflas etti hapse girdi aç kaldılar, çıktı karısıyla yaşadığı eve dostunu getirdi, ama yine de hatasız olduğunu düşünüyor.
bi kız daha tanıyorum, yine aynı mahalleden yine aynı yaşlarda.. sorunlarını ya da yaşadıklarını size anlatsam ''yürü git lan aynı hikaye, allah bilir kardeşlerdir'' dersiniz.. ama değiller..
bu kızın da babası hayvanın teki. nasıl bir sinir sistemi ise adamdaki, insanların ömürlerini yiyen türden. hangi ortama girse huzur bozan bir hayvan, hangi konu hakkında konuşulsa en iyisini bilen o. ama hayatta o kadar başarısız ki..
icra desen kapılarından eksik olmadı, kış günleri soğukta evlerinde kalorifer yanmaz donarlar, evde yiyecekj yemek yoktur çorba ile beslenirler, kapılarından polis eksik olmaz, baba kayıptır. tefeciler babanın peşindedir, ha ölüm haberi geldi ha gelecek korkusuyla her kapı çalınışında titrerler...
peki ya bu kızların anneleri... ikisi de 17 - 18 yaşlarında ne oldyuğunu anlamadan evlendirilmiş. ikisi de görücü usulü, sevmek neymiş bilinmezmiş ki o devirlerde, hele molla bir mahallede 17 yaşındaysan sevdiğin an recm ile cezalandırılırsın... öylece evlenmişler.. hayatlarını bu hayvanlara adamışlar.
ya çocuklar... iki kızı da her gün görüyorum şimdi. birinin annesi hala ağlıyor, diğeri de ölen annesinin ardından ağlıyor..
20 li yaşların ortalarına yaklaşmış bu iki kız da çalışıyor. biri hayırsız babasının ev için kılını kıpırdatmadığını görüp evin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor aldığı 700 tl ile, diğeri de ölen annesinin emaneti olan kardeşini okutmaya ve babasınınn tüm sorumsuzlarını örtmeye çalışıyor...
peki ya seçme şansları??
işte bu noktada insanın isyan edesi geliyor. gerçekten isyan edesi. iki dakikalık zevk için mi sahip oldu bu kızlar bu kadar zor bir hayata? ya da zorunda mıydılar böyle hayvansı babalara sahip olmaya? şimdi örnek erkek olarak babalarını mı model alacak bu hatunlar?
ben inanmıyorum, yani dünyada adalet olduğuna. ya da allah'ın her kulunu sevdiğine.. cidden inanmıyorum.. bu kızların huzur içinde öleceklerine ya da bir gün olup devranın döneceğine..
insanın ebeveynlerini seçme şansının olmaması biraz kabul edilebilir. e sonuçta kaide.. ama keşke olsaydı...
not: lisedeyken ''keşke cahit berkay babam olsa..'' dediğim çok olmuştur.
şu da var. evlatlar babalarını ya da annelerini seçemiyor, burası kesin. ama anne babalar en azından biraz ahlaki biraz da insani, her türlü davranışlarını seçebilir.
kişinin ebeveynlerini seçememesi gibi bir başlığa meydan bile kalmaz belki...
yazık etmeyin lan çocuklarınıza, yanlız ölmek istemiyorsanız; öldüğünüzde arkanızdan güzel dilekler ve dualar okunduğunu bilmek istiyorsanız yazık etmeyin, insan olun... in san!
yapılması hiç de mantıksız olmayan harekettir (kanımca).. özel nedir ki zaten, hele de sevgilinizle güvene ve samimiyete dayanan sağlam bir ilişkiniz varsa.
bir kız gözünden ya da bir erkek gözünden ele alalım buyrun.
++ diyelim ki dişisiniz ve erkek arkadaşınızla gram sorununuz yok.. bağlılık ve saygı mükemmel. özel bi dolabı var ve kahretsin ki bi gün anahtarını buluveriyorsunuz. açıyorsunuz dolabı, o da nesi.. eski kız arkadaşı ile yaptığı dillere destan tatilin an an kareleri... gülümsemeleri sanki hiç bozulmamışçasına sinir oluyorsunuz.. oysa ki size ait, sizi seviyor, sizin yanınızda ve sizin yatağınızda.. gitti di mi gücünüze?
-- diyelim ki erkeksiniz.. aynı koşullar sizin için de geçerli... sevgilinizin çamaşır dolabının derinliklerinde bi kutu buluyorsunuz, bi açıyorsunuz ki eski günlükleri ve günlük sayfaları arasında, eski erkek arkadaşı ile olan fotoğrafları, anıları vs... tamam belli bi geçmişi var ve evet siz bunu bile bile sevdiniz bu hatunu.. e peki bu geçmiş neden şimdi dürtmekte sizi bu kadar?
her iki durumda da kişinin eşyalarını karıştırmak ilişkiyi yıpratabilir aslında. hem zaten aranızda mükemmel bir ilişki varsa neden saklansın ki fotoğraflar, mektuplar, yazılar... bu durumda özele saygı duymayan karıştırıcı partner bi kez andaval olmaktayken, hala daha eski sevgilisinin fotoğraflarını saklayan 2 numaralı partner dünyanın en gereksiz insanı oluverir bi anda... siz siz olun ne eskileri saklayın, ne de özelleri deşin... olmasın arkadaş özel mözel... senden ala özelim mi var benim diyebilmeli özgürce.