nihal yalçın'dır kendisi. o nasıl göz pörtletmedir anlayabilmiş değilim. konuşmadan gözleriyle bile küfredebilme, tehdit etme, laf sokma kapasitesine sahip oyuncu. bravo.
dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan fahiş tutarları her ay gıkımız çıkmadan tedaşa bağışlamaktır. asgari ücretin 1/3 ü tutarında gelen elektirik faturaları insanı canından bezdirir. yeter artık bu nedir diyecek bir kapı bile bulamayan yurdum insanlarının durumu sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayan sömürü sisteminden başka birşey değildir.
(bkz: arka balkona fabrika da açmadık ki)
yanında sevgilisi olmadan da sinema, tiyatro, konser vb. yerlere gidebileceğini, ona ihtiyacı olmadığını, yalnızken de zevk alacağını belirten kişidir. yemeyiniz efendim böyle tehditleri. aslında öyle midir? değildir. 'benimle gelmeni istiyorum' demenin triplenmiş halidir. 'seninle daha çok zevk alırım' demenin umrumda değilsin halidir.
ikili ilişkilerde tartışmak; çoğu zaman sorunları çözmeye kapı aralar ama taraflardan birisi polemik yaşamamak için her dediğinize olumlu yanıt verirse işte o zaman kan beyninize sıçrar ve onun sakinliğini bozmak için her cepheden saldırırsınız. sonunda ne mi olur? sizin siniriniz kat be kat artmışken o istifini bozmadan günlük hayatına devam eder.sağlıklı bir tartışma ortamı için sakin taraf sizseniz;
- karşınızdakini insan yerine koyun
- o sinirliyse sizde asabi olun ki tepki verdiğinizi anlasın daha fazla uzatmasın
- kısa cevaplar verip karşıdakinin kendini ifade etmesine engel olmayın
- mümkün olduğunca tartışmayı onun istediği boyutta sürdürün abartmayın ya da önemli değilmiş gibi davranmayın
- her dediğini onaylamayın dinlemediğinizi anlamasın
- ve sonunda 'ya ben bugün iyi değilim o nedenle üzüyorum seni, yoksa ortada bir sorun yok' diyerek sakinleşmesini sağlayın
yoksa ne mi olur? bu pilavı ısıtıp ısıtıp önünüze koyar.o zaman görürüsünüz sallamamayı.
sonuna kadar haklı bir gururdur. son dönemde nereden türediği bilinmeyen özenti, konuştuğu anlaşılmayan kesimi ayrı tutmakla birlikte; tarihin tozlu sayfalarında bile adından söz ettirmiş, erkek hegomanyasında kalmayıp savaş çadırlarında eşinin yanında yerini almış, devletin idaresinde söz sahibi olmuş türk kadının evladı olmayı onur saymaktır.
kişi ölünce nereye gömülmek istediğini yakınlarına bildirmelidir. aksi halde o üzüntü ve telaşla belki de hiç istemediğiniz biriniz yanına düşebilirsiniz.
(bkz: beni kalbine gömme, beynine göm)
14 şubat gibi saçma bir günün, krize dönüşmeden atlatılabilmesi için gün boyu yaşanan çırpınışlara bir gün sonra göz atma gerekliliğidir.
bir hayli kabarık kredi kartı ekstresi. mutlu etmiş olmanın verdiği huzur.
--spoiler--
Amerikalı yönetmen Marty Callaghan tarafından çekilen “Ermeni isyanı” adlı belgesel Ermeni lobisinin baskısıyla ABD’deki televizyonlarda gösterilmeyince Türk Tarih Kurumu devreye girdi. Kurum, belgeseli satın alarak sitesinde yayınlamaya başladı.
AMERiKALI yönetmen Marty Callaghan, pek çok Amerikalı’nın 1. Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu’da yaşananları bilmediği düşüncesiyle 2006’da “Ermeni isyanı 1894-1920” adlı, belgesel çekti. Yönetmen Callaghan, Türk, Amerikan, ingiliz arsivlerinin yanı sıra Türk, ingiliz ve Amerikan tarihçilerle röportajlar yaptı, arşivlerdeki film ve fotoğraflardan yararlandı. Ancak aradan geçen zaman boyunca belgesel Amerika’daki televizyonlarda yayınlanamadı.Tülay ŞUBATLI / AHT
--spoiler--
bizim televizyonlarımız ancak 'akasya durağı, arka sokaklar vb.'yayınlar yapar.
--spoiler--
4 DiLE ÇEVRiLDi
Türk Tarih Kurumu’nun internet sitesinde yayınlanmaya başlayan belgesel Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Fransızca’ya da çevrildi. Dünyaca ünlü tarihçilerle röportajların yer aldığı belgeselde, Yusuf Halaçoğlu’nun ve Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay’ın yanı sıra Louisville Üniversitesi’nden Prof. Justin McCarthy de konuşuyor. 1 saatlik belgeselde, 2 milyondan fazla Ermeni, Türk, Kürt ve Azeri’nin hastalık, açlık, soğuk ve katliamlar sonucu öldüğü anlatılıyor.Tülay ŞUBATLI / AHT
--spoiler--
hiç şerefsiziyle karşılaşmadığım isimdir. tanıdığım bütün ahmet'ler en sevilen oğul, en candan arkadaş, güzel yüzlerinde 'ben seni hiç kandırmam' ifadesi olan, kızların yavşayıpta asılamadığı tiplerdi.
örümcek ağlarıyla örülü beyninde elektrik akımı durduğu için fikir üretemez. yetersiz olduğundan kendinden olmayanı hazmedemez sonra geçer klavye başına Allah ne verdiyse döktürür.
bana insanlık tarihinde öyle bir ulus, devlet yada topluluk söyleyin ki; tarihi boyunca savaşlar, haksızlıklar ve işgaller olmamış olsun ve hala mevcudiyetini devam ettirebilsin.hiç düşünmeyin çünkü yok.bunlar tarihin doğal akışı içerisinde olan ve varlığını sürdürebilmek için yapılması gereken acı mecburiyetlerdir.ama gel gör ki senin soyun, varlık mücadeleni hunharca eleştirsin ve senin ona bıraktığın mirastan utanç duysun.ve bu utancı da bir meziyetmiş gibi savunsun.senin kılıcınla, kalkanınla ve kanınla savunduğun varoluş mücadeleni kirli ağızıyla inkar etsin.
neyse ki atalarım bu günleri görmediniz.sizin adınıza utanç duyuyorum bu nesle tabi olmaktan.kanınızı helal etmeyiniz.
(bkz: eksileme için start verildi)
8 yaşındaki bir kız çocuğunun dünyaya olan bakış açısı.bu saptama korkutmuştur.
-anne sence ben gerçekmiyim?
-nasıl yani?
-yani şu an aslında seninle konuşmuyor da rüya görüyorsam bunu nasıl ispatlarım. yani şu an uyuyorsak ve hepimiz bir rüyanın içindeysek yani var sandığımız hiç bir şey aslında yoksa. ya rüyaysa.
-?
hala cevap verilememiştir.
kadın ya da erkek, acil izlettirilmesi gerekir. asya'nın aşkı, cemşit'in vefası ve ilyas'ın şerefsizliğini herkes izlemeli ve ders almalı. film deyip geçememek lazım.
-gel geri gel.
diye biri uyarır ama araştırmacı kişiliğiniz, nehir yatağından altın bulmak için o soğuk suda zamanını geçiren maceracı ruhunuz belki vardır diye araştırmaya başlar.bulur mu ?belki ama şöyle bir gerçek var.
(bkz: nerde çokluk orda b..luk).ne yapsın adam o nüfusta kimse kimsenin umrunda olamaz.ne insanın bir değeri olur ne de insanlığın esemesi okunur.sonra haberlerde izleriniz hunharca ölsün diye defalarca çiğnenen çocukları.ya da modern kölelik sisteminde çalıştırılan, böyle bir dünyaya gelmekte hiç bir sorumluluğu olmayan insanları.
bir zamanlar herşeyin serbest olduğu, sigara içme bölümünün bile bulunduğu, enteresan kişilikler, sanatçılar, bilim ve siyaset insanları yetiştirmiş naçizane eğitim kurumu.
(bkz: bulunmaktan onur duyduk)
hayatı boyunca içtiği sudan bile kalori almayı becermiş metobolizmalar insanoğluna çok büyük bir oyun oynar.aç bırakır, en güzel yiyecek ve içeceklerden mahrum eder.zannedersiniz ki o suntaları yiyince tatmin olacak bedenlerimiz.yalan.koca bir yalan.yedikçe dünyadan tiksinip ince gördüğünüz herkesten nefret edeceksiniz.karşınıza geçip pişkin pişkin 'yiyorum yiyorum hiç kilo alamıyorum acaba bi doktora mı görünsem?'diye kelimeler sarfedip sizi isyanın uçurumlarına sürükleyecekler.boş verin arkadaşlar o suntalardan da o ince zarif vücutlu arkadaşlardan da uzak durun yoksa hayat yemeye çalıştığınız krakerden bile tatsız olur.
insanoğlu her ne kadar yerleşik hayata geçse de yine de içinde bir seyyah vardır.bu seyyah yerinde duramayan yaramz çocuk gibi yaş aldıkça farkında olmadan küçülür ve onu avucunuzda tutamaz hale gelirsiniz. işte o zaman yapılacak teek şey vardır bırakmak.bırakın gitsin.ne de olsa gün gelir döner.tabi siz hala oraydaysanız.
her yıl aralık sonu, şubat ortalarına tekabül eder. Her 2 ay süren bir süreçtir.tam da o nedenden dolayı özeldir bu çiçek her köşe başında üç kuruşa satılması ne değerini düşürür ne de kokusundaşi miski azaltır.temiz bir odada ve günlük su değişimiyle 10 gün kadar tazeliğini ve büyüsünü korur.