subjektif ve aynı zamanda kötü niyetli bir tespit.
Ülkeye gelen kişinin gelmeden önce halkının çoğunluğu müslüman ülkelerdeki uygulamaları araştırması gerek diye düşünüyorum. günde 5 defa 2-3 dakika süren ve müslümanların inançlarının gereği olarak yaptıkları bir eyleme bu kadar tahammülsüzlük neden acaba? Hoparlör sistemleri kötü, değiştirilsin, daha modern sistemlerle yapılsın yapılacaksa de, bunu eleştir anlarım ama biz gittiğimiz ülkelerde insanların farelerle koyun koyuna yatmasına nasıl tepki göstermiyorsak, inançlarıdır diye saygı duyuyorsak, veya böcek yemelerine karışmıyorsak "kültürleridir bizi ilgilendirmez" diyorsak, bu ülkeye gelenler de ezan sesinin kirlilik değil dini bir kural olduğunu kabul ederek gelmeli ve ona göre tahammül gösterip saygı duymalı ya da hiç gelmemeli. Sonuçta ezan sesi olmayan bir çok turistik şehir var dünyada.
Ezan sesinden rahatsız olanların, duymak istemeyenlerin gidip yerleşmelerinde bir sakınca bulunmayan yerlerdir. Bildiğim kadarıyla ülke içinde yolculuk yapmak isteyenlere henüz vize uygulanmıyor.
Ezan sesinin verdiği rahatsızlık mı bazılarını bazı tuhaf cümleler kurmaya sevk ediyor yoksa insanları kışkırtma dürtüsü mü merak ediyorum. Ne oldu şimdi gelip buraya kinini kusunca? Müslümanlığı benimsememiş olabilirsin, Allah'a inanmıyor da olabilirsin ama nedir bu kendini afişe etme merakı. Onu da geçtim dini konularda hassas olanların hassasiyetleriyle dalga geçme isteği neden? Sana ne kazandırıyor bu tür sözler?
Teknoloji ilerledi. Ezan başlayınca müzik dinleyebilirsin, kulağına kulaklık takabilirsin. Zaten çok uzun sürmüyor. 2-3 dakika tahammül etmek o kadar zor olmasa gerek.
Benim gibi düşünenler zaten senin bu kışkırtmalarına gelmez gelmesine ama çok iyi biliyorsun ki bu aşağılamaların yüzünden sana saldırmak isteyecek yüz binlerce insan var bu ülkede. Bunları bilmene rağmen neden devam ediyorsun sataşmalarına. Hiç boşuna "yobazlar yeaaa, geri kafalılar yeaa, caniler yeaa deme". ikimizde biliyoruz senin gibi düşünenler çoğunlukta olsa veya cesaretleri olsa Allah'a inanıyor diye insanları kazığa oturtacaklar.
insanları kumar, hırsızlık ve daha bir sürü illegal yola sürükleyen, bataklığa saplayan durum. Sürekli olarak bu durumdan bir an önce kurtulma isteği çıkmaz yollara yöneltir kişiyi. Sonuç değişmez. Çırpındıkça batarsın.
Eskiden daha ikna edici cümlelerle kendime anlatabildiğim, fakat son zamanlarda benim için tamamen tanımsız, içi boş ama dolu, zor ama kolay, tarif edilemeyecek bir kavram.
"Düşünürken yalnız mıyım?" düşüncesiyle başlayan bu gel-git yalnızlığın sınırlarını merak etmemle birlikte, varlığımın biri veya birilerinin yalnızlığının sonucu mu olduğu, yalnız kalma ile yalnızlığı anlama eşiğinin evrensel bir yasaya tabi olup olmadığı ve buna benzer daha bir çok sorunun sürekli beynimde yankılanmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hale büründü.
'Yalnızım.' deyip geçemiyorum artık ve daha da kötüsü üzülemiyorum.
Bilenler bilir. 'Şakirt' kelimesi talebe manasına gelse de çoğu zaman dindar kesimle dalga geçmek için kullanılır. Şahsen bir çok zaman bu kelime bana da komik gelir(di).
Bendeniz beş vakit namazdan bi haber ama 5 vakit alkol alan, cuma namazlarına gitmeyen, sorulduğu zaman "elhamdülillah müslümanım" refleksi fevkalade gelişmiş pisliğin tekiyim. Dindar kesimle de "ehehehe şakirte bak" diye çok dalga geçmişliğim olmuştur.
Geçtiğimiz bir zaman, uzun dönemdir çalıştığım işyerinden ayrılıp başka bir işe girdim. Yen işyerimin sahipleri o dalga geçtiğim 'şakirt' tayfasındandı. Kendime yakıştıramasam da biraz boş kalmamak için, biraz da maddi sıkıntılar nedeniyle işe başlamış bulundum. O kadar çok fikrim vardı ki böyle tiplerle ilgili resmen böceklerle aynı ortamda çalışıyormuşum gibi hissediyordum kendimi.
Bir gün geçti iki gün geçti, işe başlamamın üzerinden bir hafta geçti. Bir cuma günüydü. Öğle vakti yaklaştı ve ben tedirgin olmaya başladım. "Ulan" dedim kendi kendime. "Bunlar şimdi beni zorla cuma namazına götürür." Üstelik nasıl abdest alınacağını bile bilmiyorum. "Off yaaaa" dedim. "Şimdi çek çekebilirsen."
Ama beklediğim gibi olmadı hatta beklediğimin tam tersi oldu. Adamlar bana "hadi" bile demediler. Çektiler kapılarını gittiler, namazlarını kılıp geldiler. Kimse bana "Sen gitmedin mi" diye sormadı.
bir hafta, iki hafta, üç hafta derken baktım 2 ay geçmiş hala bana "Cumaya gelmiyor musun mübarek?" diyen yok.
Neyse namaz faslını böylece atlattık. Kendi kendime "o kadar çalışan var bana mı dikkat edecekler?" diye düşündüm.
Sonra bir gün ummadığım bir olay oldu. Arabayla evin önünden çıkarken yanlışlıkla komşunun arabasına bodoslama girdim. Ulan zaten borç gırtlağa kadar, biraz rahatlayayım diye 'şakirt'lerin yanında bile çalışmayı göze almışım, üstelik vurduğum aracın sahibi müthiş derecede kıl bir herif. Adam indi aşağıya ağıt yakmaya başladı, "Havar komşular havaaaar, arabam pert oldu." diye. Yapacak bir şey yok mecburen işyerini aradım. Sabahın sekizinde patron bakmasın mı telefona?
"Abi ben bir kaza yaptım biraz gecikebilirim." dedim. "Nerdesin sen?" dedi. Adresi verdim. "Bekle geliyorum." dedi ve telefonu kapattı. 15 dakika sonra yanıma geldi, vurduğum arabanın sahibiyle öyle bir konuştu ki az önce bana çemkirebn herif gitti yerine adeta bir melek geldi. Sonradan öğrendim, tüm zararını karşılamayı kabul etmiş bizim 'şakirt' patron.
Buraya kadar normal. "Ulan zararı karşılar masrafını da maaşımdan keser." diye düşünmüştüm. 2 yıldır aynı işyerindeyim, maaşımdan daha 5 kuruş kesilmedi ve muhasebeci dahil kimsenin bu olaydan haberi yok.
Bunu da boşverin.
işe başlarken anlaştığım maaş 2500 lira idi. 2 yılın sonunda şu andaki maaşım 3500 lira. Diyeceksiniz ki "asgari ücretten sigortanı göstermişlerdir." Geçenlerde kontrol ettirdim, sigorta primim aylık 5000 lira alıyormuşum gibi ödeniyormuş. Neden böyle diye sordum, "Emekli olunca rahat edersin." dediler.Tuhaf geldi tabii. Araştırdım. Kalan parayı da inanmayacaksınız belki ama -sonradan eşimden öğrendim-, oğlumun adına bir hesap açmışlar, 18 yaşında çekebilmesi kaydıyla oraya yatırıyorlarmış.
Ve bu şakirt(!) ler daha beterini de yaptılar bana. Bir gün işyerinde çok bunalmıştım. Müşterinin biriyle tartışmıştım.Tartıştığım kişi patronun arkadaşı olduğunu ve beni şikayet edeceğini söyledi. O an çok küfür etmek istedim ama edemedim. Oturup sinirimden ağlamaya başladım. O anda patron şakirt(!) beni gördü. "Hayır olsun, bir derdin mi var? dedi. Ben de her şeyi göze alıp olanı biteni anlattım. Sadece dinledi ve besmele çekti. "Sıkma canını, yarın olsun, hayrolsun." dedi ve çekti gitti. o geceyi nasıl geçirdiğimi anlatamam. "Kesin yarın kıyamet kopacak." derken ertesi gün telefonda tartıştığım adam geldi yanıma, "Kardeş bir yanlış anlaşılma olmuş biz 'x' abi ile görüştük olay çözüldü." dedi.
Daha aklıma gelmeyen bir dolu olay.
Şimdi nasıl mıyım? Artık ben patronları arıyorum" Cumaya gitmiyor muyuz?" diye.
Tanım: Yıllarca saçma sapan bilgilerle hiç tanımadığı insanlara bok atan kişinin, gerçeklerle yüzleştiği anda hissettiği duygu.
Peşin Edit: Biliyorum her dindar aynı değil ama ben yaşadıklarımı yazdım.
Allah'ın neyi neden yaptığını biliyormuş gibi, allah adına konuşma basitliğini gösteren birisinin saçmalıkları. Bunun bir üst modeli de "ahlaksızca yaşadıkları için deprem oldu." zihniyetidir. samimi müslümanların böyle saçmalıklara prim vermeyeceğinin bilinmesi gerekir.
eline aldığından haberi olmayanların eline düdük vermek istedikleri hakem. fenerbahçe hakem öğütme a.ş'nin son hedefi. kendilerinden başka herkesin fenerbahçe düşmanlığı yaptığını zanneden zavallıların "hepiniz antifb gözlüğü takıyonuz ühühühühüh." diye ağlamalarının sebebi.
ne kadar geri kalmış, ne kadar barbar insanlara sahip olduğumuz bir ülke olduğumuz gerçeğini gözümüze sokan futbolcudur. vay be herif kariyerinde kırmızı kart görmemiş de bizim ülkemizde görmüş. sıçtık amk. turist de gelmez artık bu ülkeye. halis özkahya ülkemizin kötü reklamını yapmıştır. tiz kellesi vurula.
meireles tükürse de tükürmese de suratına bir insanın ağzından çıkmış vücut salgısının geldiği için yüzünün şekil değiştirdiği açıkça belli olan hakem. Yani hakemin ağzının içine girecek kadar yaklaşıp çemkirmemek gerekiyormuş değil mi muhittin?
çoğul eki kullanmadan da yeterince ürküten varlıklar. nasıl davranacaklarını kestirebildiğim ama ne planladıklarını asla tahmin edemediğim, insanların dişi versiyonuna verilen ad.
Şampiyon olamayacaklarını anladıkları her sene yaptıkları gibi yeniden "Hakemlerin hepsi Galatasaray'ı kayırıyo. bu sene de onları şampiyon yapacakları belli oldu yeaa." kafasına bürünmüş fenerbahçelilerin düşüncelerini desteklemek amacıyla adını ön plana çıkarttıkları yeni kurbanlardan biri. He amk he. Siz şampiyon olamadığınız her sene biz hakemleri ayarlıyoruz. Siz şampiyon olduğunuz sene de nasıl oluyorsa 17 takımı, hakemleri, federasyonu hepsini üst üste koyup yeniyorsunuz. türk futbolu bir hakemini daha beyni bulutlanmış fenerbahçe camiasına kaptırmak üzere.
kendilerini eleştirenlerin bir dönem aileleri tarafından eleştirildiklerini unutmamaları gerekir. 20'li yaşları geride bırakmış biri olarak bir zamanlar aile büyüklerimin de bizim nesle yaratık gibi baktıklarını hatırladım şimdi.
tanım: kendilerine göre doğruları, yanlışları, hedefleri, beklentileri olan 10 yıl sonra 2005 sonrası nesil diye bir başlık açarak "utandığım nesil" şeklinde entry girecek nesildir.
küfür etmiş mi bilmem çünkü dudak okuma yeteneğim yok ama ettiyse hocanın Emre'nin ailesinin yüzüne nasıl bakacağını merak ettiğim durum. Çok kötü. Görüntülere defalarca baktım. hareketleri tam küfür edermiş gibi ama ne dediğini dudaklarını okumaya çalışsam da anlayamadım.
edit: o değil de bazı amına koyduğumun piçlerine dert olmuş küfür. Saldıracak yer bulamadılar buna taktılar. fatih terim sizin amınıza koysun piçler.
- Cemaatspor olmasaydı,
- Aynı pozisyon bize olsaydı,
- Bizim hocamız efendi onlarınki küfür ediyo,
Bu örnekler çoğaltılabilir. Canlarım benim nasıl bir kafaya ulaştılarsa istisnasız bir ağızdan aynı şeyleri tekrarlarlar.
çekinmeyin, yolda gördüğünüz bir fenerliye galatasaray diye seslenin. Ağzından çıkacak ilk kelime "cemaat yeaaa" olacaktır. O kadar tuhaftır bu tipler.
2012 - 2013 sezonu başlamadan önce taraftar forumlarından "galatasaray anlaşamadı, uyuma yönetim melo'nun bonservisini al." deyü ağlayan piçlerin uzanamayacaklarını anladıktan sonra bok attıkları oyuncusuna sahip çıkan asil insanlar topluluğudur.
Galatasaray lehine verilmeyenleri görmeyen körün galatasaray aleyhine verilenler değerlendirilemedikten sonra birden gözünün açılmasıyla imana gelmesine gülen kitledir. he gülüm he melo penaltı çizgisine kadar çıkarak kurtardı. Savcıları göreve davet ediyorum.
Hakem penaltı verince "muhahahaa" diye anıran fenerlilerin bi taraflarına girmiştir. melo'nun ayağı ....................................... anladınız siz onu. antuda başladılar zaten cemaat demeye. Hadi minik serçeler antuya alalim sizi.