sanırım bayan kelimesini baymak fiilinden türediğini düşünerek itici bulan kadınların tercihidir.
konu ile ilgili vakt-i zamanında rahmetli şakir süter bir yazı taşımıştı köşesine, okumaya değer sanırım.
--Kadın ve kız farkı--
Kadın ile kız arasında dağlar kadar fark vardır.
Üstelik bu farklar yaşla ya da cinsel deneyimle ilgili değildir.
50 yaşında da kız kalır bazıları, 20 yaşında kadınlar olduğu gibi.
- Kız, Marmara Denizi’dir. Kadın, Pasifik Okyanusu.
- Kız, nesquiktir. Kadın, 70’lik yeni rakı.
- Kız, bahar yağmurunda pembe bir şemsiyedir. Kadın, şarapnel yağmurunda bir sahra çadırı.
- Kız, frambuazlı cheesecaketir. Kadın, bir tencere etli biber dolması.
- Kız, Fransız biblosudur. Kadın, binayı taşıyan kolon.
- Kız, bebek kolonyasıdır. Kadın, tuz ruhu.
Sahil havası almak, güneşi teninde hissetmek ve çevrendekilerin imrenen bakışlarının tadını çıkarmak istiyorsan, kız tam sana göredir.
Ama savaş alanının tam ortasından geçerken bir kız değil, bir kadın gerekir.
- Kız, yavru kedidir. Kadın, olgun bir kaplan.
- Kız, Çin vazosu gibidir, elinden bırakırsan tuzla buz olur, ağlarsın. Kadın, pimi çekilmiş el bombası gibidir. Elinden bırakırsan ya ölürsün, ya sakat kalırsın.
- Kız, hayatın tuzu biberidir. Yaşamı keyifli kılar. Kadın, hayatın ta kendisidir.
- Kız, sahip olmak istediğindir. Kadın, sana sahip olmasını istediğin...
formatın aslında atılan bir şey olmadığını bilmeyen yurdum bilgisayar kullanıcısının sık sorduğu sorudur. format kelimesi ile (veya çok daha güzel bir versiyon olarak biçimlendirmek) kullanılması gereken yapı, en doğru şekliyle, "formatlamak"tır. Çok daha güzel bir gariplik de şurada vardır ki, format bilgisayarın kendisine değil, sadece sabit diskine uygulanan bir işlemdir. dolayısıyla "bilgisayara format nasıl atılır" demek yerine "sabit disk nasıl formatlanır (veya biçimlendirilir)" demek gerekir.
bana mühendis olmak için ne olmak gerektiğini öğreten kurum.
bana birçok şey öğreten kurum.
bana en çok, güvenmemeyi öğreten kurum. patenti şahsıma ait olan, "her sınıfın bir sonuncusu vardır" aforizmasını aklıma getirmiş, hiç aklımdan çıkmamasını sağlamış kurum. ne alaka mı?
insan üniversite öğrenciliği boyunca kendisini verilenleri öğrenmekten ziyade derslerin ne kadar gereksiz olduğunu ispatlamaya adamış öğrenciler görünce, bir gece önce çalışıp ezberlediği sorularla sınava girip o sınavı geçince o konuyu biliyor yetkinliği alan insanlar görünce, derslere devam etmemeyi marifet olarak gören insanlar görünce, ve bütün bunları hemen her bölümden öğrenciler arasında görüp bir de sayıca ne kadar fazla olduklarını fark edince...
...herhangi bir meslekten birine işi düşünce diyor ki kendi kendisine "ya bu da onlardan biriyse"? işini doğru yaptığına nasıl emin olabilirim ki...