en az haftanın 3 günü görmekten son derece zevk aldığım, ciddi anlamda eşi benzeri olmayan, mütevazi, naif, kaliteli, 10 numara insan. üstelik artık meslektaşım. büyüksün hacı.
kardeşimin marmara üni'de, ekürisinin de boğaziçi üni'de okudukları bölümdür. ünileri de, bölümleri de, kendileri de oldukça taşşaklıdır. ama bi baltaya sap olurlar mı bilemem.
benim için kaçınılmaz bir şeydir.
bazen hiç mecalim yokken insanlara gülümsemek zorunda kalmak ömrümden ömür alıyor. erken kalkmak, evin içinde her an dışarı çıkacakmışsın gibi hazır ve nazır dolaşmak, konuşmadığın babanın elini öpmek zorunda kalmak.. off! ben de nerde o eski bayramlar diyenlerdenim, sorgulayınca sebebinin yalnızca bayram harçlıkları olduğunu farkettim, yine her gelen büyüğüm elime üç beş kuruş sıkıştırsa hiç sıkılır mıydım bu kadar!
adını yarışmadaki galibiyetinden çok, derya büyükuncuyla karıştırılmasından sonra duyurmuş merhumdur. böyle bir maskaralığa alet olması beni en az ölümü kadar üzdü. allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin.
dünya gündemine bomba gibi düşmüş, içler acısı olan halde ülkedir.
iftar vaktinin haber saatine denk gelmesiyle lokmalarımızı kursağımızda bırakan sahnelere şahit oluyoruz.
somalinin hali insanlık ayıbımızdır. sadece erzak yardımı çare değildir. verimsiz topraklarına çare bulunmalı, o insanlara geçim kaynağı sağlanmalı ve dahası korunmayla ilgili bilinçlendirilmeleri gerekiyor.
bizler insafsızca israf ederken orada insanlar bir dilim kuru ekmeğe muhtaçlar.. dua etmekten fazla imkanı olanlar için ( afrika yaz 5601 e gönder) Allah yardımcıları olsun.
aha yemin ederim için de bulunduğum durumun ta kendisi. çok zor bir durum bu ya. valla kolay bir şey değil yani. başlığı açanı duygularıma tercüman olduğu için gözlerinden öpüyorum ve şukusunu veriyorum.
türkçeyi bilmiyor değil de, bağlaç olan de ve ki'leri ayrı yazamaması, gereken özeni göstermemesi beni bitiriyor arkadaş.
soru eki olan mi'yi saymıyorum bile.
hakikaten fırsat dolu ürünlerdir. öyle ki, bir arkadaşımın annesi burdaki ürünlerden kızına bir oda dolusu çeyiz dizmişti. en son kalpli kek kalıbı alırken bizzat şahit oldum!
en büyük hayalim altında bim olan bir evde oturmak dostlar. gerçekten. bim candır.
2 hafta kadar önce her zaman kullandığım nextcare banyo süngerlerinden getirmişlerdi. yahu 9 liraya aldığım şey 3,5 liraydı, inanılır gibi değil! kendimi kaybettim orda, gözlerimi açtığımda koltukta yatıyordum.
gördüğüm en vurdumduymaz, en nankör, en vefasız erkeklerdir.
evet ortamına göre çok kibar ve anlayışlıdırlar, ama sırf gösteriş işte, genel olarak hanzodurlar.
yaradılıştan bir cazibeleri vardır evet, ideal erkek profili çizerler. ama yalan.
hayatımdaki en azılı boğa erkeği babam. ses harika, karizma o biçim, bırakılan izlenim fevkalade, ama sikkolar işte. babamla alakalı azcık hayıflanayım, ulan o adama mı diyorsun bunları, ayıp sana diyorlar. bir iki kız arkadaşım onlarla telefonda görüşürken babamın fondan gelen sesine hayran kalmışlardı. ama yok işte, adamlık pek yok. kanmayın oğlum bunların bu gereksiz asaletlerine.
gayet mantıklı bir şeydir. burası sanal alem, kendi kimliğinle değil, uygun gördüğün bir nickle yazıyorsun. dolayısıyla o kişi her ne kadar sensen, bir o kadar da sen değilsin. özgür olabilmek için, objektif yazabilmek için etrafındakilerin nickini bilmemeleri şart bence.
normal bir şeydir. eğer ki 86 yaşında kulakları çok az duyan ve çok huysuz bir dedeniz varsa, kendi tuvaletini bile yapamayacak hale gelmişse, ona bakmak zorunda olan yengeniz kanser hastasıysa ve kemoterapi gördüğü için kendine zar zor yetiyorsa, evin tek yetişkin erkeği de askerse bir an önce gerçekleşmesini isteyeceğiniz durumdur.
73 yaşındaki babanneciğimle birlikte izleyebildiğim ender programlardan. izlerken attığı kahkahalar içimi okşuyor.
dizileri izlerken oyuncuları alakasız insanlara benzettiğini ,evlendirme programlarına katılıp taliplerini arayan kadınların hanımın çiftliğindeki serap, yaprak dökümündeki sedef olduğunu iddia etmesini ve oylum taluya her seferinde bihter dediğini hesaba katarsak, wipeout oldukça az çene yorduğu bir program. teşekkürler wipeout. *
gözümde saygıyı en çok hakeden mutfak malzemesi.
onsuz bulaşık yıkayamazsın bir kere, kirleri akıtamazsın, temizler tertemiz yapar, ama o kadar emek vermesine rağmen hiç saygı görmez. pislikleri arındırırken yıpranır, büzüşür, çöker, sonra çöpe atarız gider. duygulandım amk.
köpek gibi sevdiğim, gelen akrabalarımın ve arkadaşlarımın getirmişmişler mi diye başına ekşidiğim hollandanın çok meşhur olan ballı bisküvisidir o. türkiyeye ilk starbucks getirmiştir.
böyle bir lezzeti türk halkıyla gayet şukela bir fiyatla buluşturduğu için, bime sonsuz şükranlarımı sunuyorum. büyüksün bim, sen olmasan napardık ya.
elif şafak'ın diğer bütün kitapları gibi önce ingilizce yazdığı romanıdır.
omca koruganın çevirisinden kitabı tekrar türkçe yazmıştır.
saygılar şelale.
keşke yakmasaydılar yhaaa dediğim hatun. ulan ölmüş gitmiş zaten, cesede işkence etmek de neyin nesi.
biz seni unutmayacağız amy, sen de bizi unutma emi! *
bakkalın yolunu öğrendiğim günden itibaren beni ayda birkez elime bir kağıt parçası tutuşturup bakkala yollayan anneme, merakıma yenilip, bakkal amcanın gazete kağıdına sarıp verdiği şeyin ne olduğunu sordum;
'' anne bu ne yaa? ne işe yarıyor bu?''
'' bak nekro, kadınların ayda bir kez karnı ağrır, işte çok ağrımız olduğunda burdaki etiketi kaldırıp bunu karnımıza yapıştırıyoruz, karnımız ısınıyor ve ağrımız geçiyor'' diye cevap vermişti.
bunun üstüne ağrım olduğunda ben de ondan karnıma yapıştırmak istediğimi söyledim, annem de yalnızca kadınların ağrısını geçirdiğini söyledi. büyük bayanlara kadın denildiğini zanneden ham beynim henüz kullanacak yaşa gelmediğimi hemencecik idrak etti.
ben verilen bu bilginin doğruluğuna , taa 4.sınıfta memeleri koskocaman olan bir arkadaşımın adet görmesinden sonra öğretmenimizin bizi bilgilendirmesi için bir kaç yetkili ablayı çağırdığı güne kadar inandım...!
onların anlattıkları şeyler karşısında öyle dehşete kapılmıştım ki, annemin yapacağı açıklamayı sabırsızlıkla bekliyordum.
elime tutuşturulan 4 adet orkidle annemin karşısına geçip ağlayarak ' hani bunu kadın olunca karnımıza yapıştırıyorduk? sibel kadın mı ki? hem bu külota yapıştırılıyormuş! çok yalancısın anne!'' demiştim. annem inanılmaz bir kahkaha atmıştı.. hiçbir açıklama yapmadı, aklına geldikçe güldü durdu!
insanlar sakızı ya mutluyken çiğniyor, ya da çiğnerken mutlu oluyorlar.
kesin olan bir şey var ki; sakız çiğneyen garip bir psikolojiye bürünüyor.
sakız çiğnemenin erkeğe yavşak bir ifade katması da ekstrası.*
kanımca doğru bir tespittir.
zamanında çok sevdiğim bir insanın ilk sevgilisinin adı da cerendi.
sanırım o yüzden hiç sevmem ceren ismini.
ayrıca ceren hep mi veren arkadaş yaa? töbe töbe.
gazetelerin bangır bangır reklamını yaptığı, sıfır kilometre bir elif şafak romanı...
almam lazım, okumam lazım, sabırsızlanıyorum..
tam tamına 24 tl ayıptır söylemesi.
bir de kitap kapağı için erkek kılığına girmeyeydi iyi olacağıdı.
--spoiler--
''şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.. en derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur?
insanın sevdası karakterinin yansımasıdır.
sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.
gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.
şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
en derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız.
budur çözülmesi gereken bilmece...
--spoiler--