absürd tiyatro, ironiler ve diyalektiklerin toplamının sahnelerek yansıtılmasıdır.oyun karakterleri hiçbir zamana ve mekana dolayısıyla gördüğümüz oyun sahnesindeki mekana bağlı değillerdir hatta aksine adeta oraya fırlatılmışlardır.absürd bir tiyatro eserine bakarken neden-sonuç ilişkisi kurmaya çalışırsak yanılırız çünkü absürd tiyatroda karakterler arası dialoglar birbirini karşılamaz.Oyun bize sürdürülebilir gibi geliyor olsa da aslında bir oyun dizisine sahip değildir.oyun ilerliyormuş gibi gözüksede dramatik anlamda bir ilerleme yoktur ki bu da modern tiyatrodan absürd tiyatroyu ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Dorian Grey'in portresi kitapta bence en önemli unsur ironidir.Kitap iyilik ve kötülük arasındaki bağlantıyı-ki bu da güzellik ve çirkinlikle bağlatılıdır- bize gösterir.Kitapta dorian'nın portresinin adım adım çirkinleştiğini ki bunun da onun iyi biri olmamasıyla bağdaştırabiliriz.Açıklayacak olursak,Dorian bir insanın iyi olup olmamasını onun güzellik ve çirkinliğine bağlıyor fakat güzelliğin içselliğini özümseyemiyor bu yüzden de portresi çirkinleşiyor.Ayrıca Wilde'ın saf diyalektiğinin en hat safa da ve net işlediği kitabıdır.
alan bennett tarafından yazılmış,kafka'nın "gerçeğini" çarpıcı bir şekilde yansıtan ironik bir kara komedidir.oyun kafkanın can dostu max brod'a eserlerini yakması vasiyetini vermesiyle başlar fakat max brod onları yakmaz ki bundan dolayı kafka bir dünya yazarı olur.oyun kafkanın içsel çekişmelerini ve gerçekliğini ağır bir ironiyle bize sunar.özellikle max brod'un kapının önündeki kaplumbağanın üstüne işemesi ardından kafka yaşasaydı bana teşekkür ederdi demesi ve kaplumbağanın kafkaya dönüşmesi oyunun en güzel ironik sembollerindendir.şu sıralar oyun ankarada tiyatro tam tarafından sergileniyor.bütün oyunculuklar çok iyi olmasına karşın hermann kafkayı canlandıran tuğrul aydemir ve sydney karakterini oynayan ozan evkaya'yı tebrik ederim.
filmin sonunda aynı deadpool gibi beklemezseniz son partı izleyemezsiniz.salonda sadece 4 kişi kalmanın getirdigi gerginlikle,calısanların biraz cabuk olur musunuz demesi üst üste geldi ve part başladı.hâla film bitmeden ısıkların acılmaması gerektiğini öğrenemedik.
aynı kategorilerde değerlendirilmesini doğru bulmadığım,nitelik ve biçem açısından kıyaslanması bile söz konusu olmayacak karşılaştırma.ayrıca türk edebiyatını tek başına nitelendirmek aptallık olacaktır.en azından fars edebiyatı da gözden geçirilmelidir.ancak ve ancak özgünlük tartışılabilir.ilgilenrn olursa diye buraya bırakayım:
(bkz: christopher marlowe)
hayır olmamalıdır.eleştirel bir yeteneğin yoksa nerede duracagını bilmiyorsan ve ancak ve ancak konuyu farklılastırıp hakaret boyutuna getiriyorsan zaten tartısma yapmaman gerekli.sevan nisanyan ne linc yemisti onu aklıma getirdin bak heheheheh.bu arada saygı iki taraflı olur.zaten iki gunluk dunya neyi tartisiyorsan.
yoluma devam etmemden cok beni bu yolda bensiz birakmistir kendisi.bazen bazi anlar olur,zaman durur,renkler,kokular, dusunceler ve siz bile varliginizi yitirirsiniz.bir seyler yazarsiniz elleriniz sanki sizin degilmiscesine sadece hareket eder.konusursunuz ama kelimeler sadece agizinizdan cikar.delirdiginizi dusunursunuz fakat insan nasil fark eder bunu diye daha derin dusuncelere dalarsiniz.oyle kotudur ki en sevdiginiz insanla en sevdiginiz seyi bile yaparken yakalar bulur sizi.en guzel anlarinizda ne oldu?iyi misin? sorularini duymaya alistirir.anlatamazsiniz.
çocuklara tek bir dinin eğitimi verilmemeli ahlak,erdem nedir kavramlarının irdelenmesini sağlayacak şekilde yaklaşılmalı.bir çok dinin temel prensipleri anlatılmalı dediğim olaydır.
eğer bu cümle kurulduysa zaten ortak paydada buluşmanız mümkün değildir.size bir açıklama sunulduysa sadece güzel dilekler dilenmeli ve yaşanılanlar için teşekkür edilmeli,sunulmadıysa, sunması için bir çaba gösterilmemelidir hatta cevap bile verilememelidir.zira yaşanılan problemler olmuş olsa da hala değer kavramının olması gereklidir.