firavunlaşmak dediğimiz hadise esas itibariyle toplumda yanlış algılanmaktadır özellikle de kendisini inançlı biriyim diye niteleyen kesim bu konuda büyük yanılgı içerisindedir,maddi durumu elverişli yani büyük ya da küçük para akışını elinde bulunduran,patron diye hitap ettiğimiz inançlı bireylerin bu yanlış algısı aynı şekilde toplum üzerinde de hoş olmayan durumlar ortaya çıkarır.konuyu daha iyi kavramak için firavunlardan ve inançlarından kısaca bahsetmek gerek.
firavunların kendilerini tanrı olarak gördüğü ve bundan dolayı şirk içerisinde olduğu söylenir hep.hatta kuranda da bi kaç yerde firavuna(hz musa zamanındaki)hitaben insanlara "ben sizin rabbinizim diye böbürleniyordu" şeklinde bahsedilir. ama rab kelimesinin arapçada sahip olan,yola getiren ve terbiye eden anlamlar taşıdığını düşünmeden firavunların yaratıcı rolünü üstlenmeye çalıştığını düşünürüz halbuki bu yanlıştır.çünkü o tarihlerde mısırın çok tanrılı bir inanç sistemi olduğunu görüyoruz yani firavunlarda başta amon olmak üzere bütün tanrılara inanıyorlardı.örnek olması açısından söylüyorum; tauret adında kadın doğum tanrıçası bile var işte firavunlar bu bütün tanrıların üstünlüğünü kabul ederek onlara dua bile ederler.(ilgilenirseniz christian jacq ın ramses serisini okuyun baya güzeldir) yani burda anlaşılması gereken firavunlar ben yarattımcı bir düşünceyi benimsemiyorlar. onlar "insanların kaderi benim elimdedir,yöneten benim irademdir" düşüncesini benimsiyorlar dikkat edin yaratan değil yönetenim diyor.en önemlisi de bu böbürlenmeyi yaparken neye güveniyordu,olmayan mucizelerine mi. ona bu güveni verip böbürlenmesini sağlayan şey o zamanki en büyük,en gelişmiş uygarlık olan mısırın hazinesi ve krallık makamı. yani basite indirgemek gerekirse parası ve mevkisi.
esas itibariyle firavunların bu durumu çok makro verilerle gerçekleşmişti.neydi o veriler;büyük bir krallık,maddi imkan ve binlerce belki de milyonlarca insan yani köle. şimdiki zamana dönecek olursak aynı hadisenin mikro halini görmekteyiz;küçük bir işletme,iyi denilebilecek geliri olan bir patron yani küçük firavun ve sayıları işletmenin büyüklüğü ile orantılı olarak değişen çalışanlar(patronun gözüyle köleler).bunların da firavunluk taslamalarına imkan veren güçte aynı şekilde para ve mevkiden başka bir şeyden ibaret değildir yani bildiğimiz firavun işte.bugün de insanların maaşlarını sağladığı için iş saatlerinde o çalışanların rabbi gibi davranan,saygı denen kavramın makama göre değiştiğini düşünen nice firavunlar var. ve o firavunlar çok iyi biliyorlar; en aşağı ev kirasının üç yüz-dört yüz tl olduğu şartlarda çalışanların onların verecekleri üç kuruşluk maaşa muhtaç olduğunu hatta emirlerine karşı gelip kapı dışarı edildiklerinde o üç kuruşun belki yarısını bile mumla arayacaklarını.işte bizim böyle kendi çapında firavunlarımız var bugün...
herşey insan yetiştirmekten geçer elbette.ama suç kimde onu bilmiyoruz işte, patronun ebeveynlerinde mi yoksa onların ebeveynlerinde mi yoksa... ama benim çok iyi bildiğim acı gerçek ise;o patronun ebeveyni çocuğunun parası ve mevkisini görünce işte biz böyle evlat yetiştiririz moduna girerler,çünkü o ebeveynin de ne firavunlaşma felsefesinden ne de realitesinden haberi vardır,hele firavun oğulları onlara bir de aynen kendisi gibi yetişecek olan bir torun verdiğinde mutlulukları katlanır,işte en içime sinmeyen gerçek ise toplumun huzurunu bozan kötü tohumları insanlık toprağına eken ve onları üzerlerine titreyerek büyütüp yaptıklarıyla övünen bu ebeveynlerin bile mutluluk içinde ölebilmesi.
çıkıp birisi bu insanlara firavunlaşmayın diye telkinde bulunacak olsa "haşa mülkün sahibi allahtır" diyecekler eminim.mülkün sahibi allahta insanların sahibi siz misiniz?
Darren Aronofsky den yine başyapıt sayılabilecek derinlikli bir film daha.yalnız filmin çok fazla ilgi çekmemiş olması üzücü.
--spoiler--
insanoğlunun ölümsüzlük tutkusunu güzel bir aşk hikayesi ve paralel evrenler yardımıyla anlatan film, yoğun duygularla izlenmesi gerekir. ayrıca evin içindeki kısacık bir tablo sahnesi gerçekten insanı çarpıyor.
--spoiler--
bazen öyle derinden hissettirirki sanki okyanusun ortasında güneşin alnında küreksiz bir sandalın içinde sıcaktan dudakların kurumuş şekilde uzaklara bakar gibi...
doğruyu buldu diye dönek bu adam eleştirilerine maruz kalan pek değerli yazar. bundan böyle yanlış yaptıktan sonra bulduğun doğruya dönme değerli ulu sözlük yazarı çünkü sen artık yanlışı yaptın bile bile! aman sen de dönek falan olursun allah korusun.
-zamanında yaptığı hataları samimi şekilde itiraf edebilen
-70 leri 80 leri iyi bildiğini zannedenler tarafından kulaktan dolma bilgilerle eleştirilmeye çalısılan
-haklı oldugu her durumda karşısındakilerin "biz senin geçmişini de biliriz" ezikliğiyle davranılan
-özel hayatıyla ilgilide bilgisizce ve fütursuzca konusmalara maruz kalan
ne dediğini bilen adamdır. fatih altaylının sazanlığına gayet iyi cevap vermiştir,aynı sazanlığı yapan sözlük yazarları da bu cevaptan nasiplenmişlerdir bence. çünkü onlar da II. mahmut III. selim diyalogunu sadece haber sitelerindeki video kaydından izlemişler ve konusmanın öncesini görememişlerdir. sonuçta buna göre saçma sapan yorum yapmaktadırlar,tabi sözlüğümüzün nadide yazarları en az fatih altaylı kadar tarihi bilgiye sahipler kendilerine göre haklılar tabi.türkönenin yazısını okumadan yorum yapmayın bari sazancıklar:
kesinlikle tutmayan saçma sapan komplo teorileri üretip, düşüncelerini tam olarak anlatmadan "bu bir felaket,bu işin sonu hayır değil" gibi iç karartıcı nitelemerde bulunmaya devam ettikçe 2. değil 3. sınıf gazetelerde yazmaya devam edecek köşe yazarıdır.
Koyverdun gittun beni Allah'undan bulasun
Kimse almasun seni yine bana kalasun
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
aklıma cahiliye dönemi gel yav; hani şu helvadan put yapıp tapıyolar ya sonra acıkınca da yiyolar bu da ona benziyo atatürke ve söylemlerine taparlar ama işlerine gelmeyince onu bile yalancı yaparlar
tanım:olmayanı aramak ve yanlış anlamak deyü hem kurala uygun hem de yumşak şekilde yaklaşayım probleme.
-şimdi ben bi arkadasıma haşa allah kuranda böyle böyle söylüyo diye yalan söylersem allahın sözlerini,ayetlerini değiştirmiş, haşa allahı yalancı çıkartmıs olmam sadece ben kendim ziyan edenlerden olurum. allahın sözleri zaten çelişmez ne önceki kitaplarda ne de son kitap kuranı kerimde, bu entry de (bkz: #5235303) örneklerle açıklanmıs yalnız kurandan önceki kitaplar kişiler tarafından tahrif edildiği için kuranla direkt olarak kıyaslanamaz.
-diğer bi konu olarakta allah kuranı kerimde, kitabı biz indirdik biz koruyacağız diyor(tam ayeti hatırlamıyorum bu saattede bakamam da hakkınızı helal edin) tabi her zaman oldugu gibi kendisinin sözünün değiştirilemeyeceğini söylüyor. incil ve tevratta; bu kitapları koruyacağını söylemiyor değiştirilmi halinde de allahın böyle bir sözü yoktur(benim bildiğim kadarıyla) işte farkta tam burda oluşuyor: tevrat ve incilin indiği uygarlıklar kitapları ile de bir imtihana tutulmuslar fakat kitaplarını çıkarları doğrultusunda değiştirerek bu imtihandan kaldıkları ortadadır. ki bana göre burda müslümanların sınavı daha kolaydır çünkü yeni yetişen her neslin önüne direkt allahın kelamı konabilmiştir yani direkt allahın emirlerini görebilmiştir, fakat kitabı mukaddesi yani incil tevrat ve zeburu görenler ise allahın sözlerinin değiştirilmiş halini görmüşlerdir. yani bundan dolayı kuranı gören ve onunla büyüyenin hesabı ile hayatında kurandan bihaber, allahın sözleri diye önüne yalan yanlış şeyler getirilen kişinin hesabı bir olamaz kuranı göreninki elbette daha katmerli ve ağır olacaktır(doğrusunu allah bilir)
-Onların, Allahı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allaha söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir. enam 108
melek vallahi melek... kul hakkına giren bir melek te ilk defa görüyorum. o kadar garibin ahını almıs ama tabi burs verdiklerinin duaları sayesinde dimdik ayakta heyyy maaşallah.
jitem denen kiralık katil grup gider masum kürt kardeşlerimize yapmadağı o çocuklugunu bırakmaz sonra da pkk çıkıp işte türkler böyle bize böyle böyle işkenceler yapıyo der. akabinde ve detayında pkk gidip masum türk kardeslerimizi katleder. sonra da ergenekonvari örgütler bunları yapan kürtler diye bizleri birbirimize kırdırır, arada tabi ordu prim yapar niye çünkü sözde pkk tehlikesi var oldukça ordunun basımızın üstünde yeri vardır. sonra da başımızın üstünde olan ordu başımız biraz sağa sola bakıp silkinmeye çalıstığı ve ordunun yeri basımız değil yanımız dediği zaman pattt bi darbe yapar; format yemiş pc misali ülke tekrardan demokrasi kurma çabası oyunuyla bi 10-15 sene daha kıvranır. işte bu gerçekleri anlayamayan,kendisini geliştirmemiş,at gözlüklü kardeslerimize ne desen inanır zaten.. bilinçsiz türk kürdü,bilinçsiz kürt te türkü doğustan lanetli sanıp potansiyel hedef olarak görür.
Sevbân radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ümmetimden birkısım insanları bilirim ki, Kıyamet günü Tihâme dağları emsalinde bembeyaz (tertemiz) hayırlarla gelirler. Aziz ve celil olan Allah Teâla hazretleri o sevapları saçılmış toz haline getirir (değersiz kılar, kabul etmez)."
Sevban dedi ki : "Ey Allah'ın Resülü! Onları bize tavsif et, durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz de onlardan olmayalım!" Aleyhissalâtu vesselâm açıkladılar:
"Onlar sizin din kardeşlerinizdir. Sizin cinsinizden insanlardır. Sizin aIdığınız gibi onlar da gece (ibadetin)den nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah'ın yasaklarıyla tenhâda başbaşa kalınca o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler."