Her iki davranışın da zaman zaman ters tepkiyle karşılandığı durumlardır.
"Bir erkeğe nazik davrandığında korkak, bir kadına nazik davrandığında ise âşık olduğunu ya da asıldığını düşünürler. Sartre'nin dediği gibi: Toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır."
Ya da Bir röportajında Nuri Bilge Ceylan şunu demiş: “Mütevazılık falan hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz…”
yaşam döngüsünde insan çok sevmekten, kıyamamaktan, kızamamaktan, üzememekten ve hep alttan almaktan kaybeder. Hayat, ilk olarak kendini yok sayanları harcar.
çiçeğe şiir yazanlar nerde, herkesin sureti farklı iken sözler niye aynı
putları kıran ibrahimdi de kalbini kişi kendisi kırınca ne oluyordu sonrasında
kulum burdayım demiyor muydu yoksa yaratan
ya orda olmayı da yok etti isek
varlığımızı kanıtlayacak nefes nerde
Bu ülkenin asıl sorunu bize dair olan ne varsa bunlarda -mış gibi olmamız; düşüncelerimizde, ideolojilerimizde, inançlarımızda, dostluklarımızda, eleştirdiklerimizde, sahip olduklarımızda...
Hal böyleyken solcu olsan ne çıkar sağcı olsan ne yazar,
Bir etiket yapıştırılmış bize, o istikamette gidiyoruz doğru sanıp ezberlediklerimizi harita belleyerek.
Şirazemiz kaymış ne olduğumuzu, nereye gideceğimizi unutup daha hazcı yaşam çeşitliliğini arttırma girişimlerine yenilerini ekleyerek...
insan kendisi hariç herkesi tanıma yetisine sahiptir, trajedisinin farklı bir açıklamasıdır.
-herkesi ısrarla memnun etme çabası,
-her türlü güçten feragat etme isteği,
-sahte bir masumiyet çabası,
-güç ihtiyacını yanlış yollardan karşılama gayreti,
-sorumluluklarından kaçınma girişimleri,
-geçmişinden tamamen soyutlanmaya çalışma.
hayretini kadın-erkek, spor, cinsellik, marka, siyaset, küfür vs. gibi yarına ve şu ana etkisi olmayan konularla, geçmişte cahillğimizin bir tezahürü olması gerekenlerle vakit harcayan nesildir. Başlıklara bakmak bile ülkece neden gelişmediğimizin bir özeti değil mi?
Sadece ânı tüketme gayretiyle yarınımızın da bu geçen ana benzerliği içinde bir döngü yaratıyoruz. Bilgiye dost olmak yerine eksikliğimizi arttıracak mevzuulara talep olmaktayız. Ceddimiz su içsinler mukâbilinden yaptırdığı çeşmeyi misâl verebilmek mümkün, işe yarama derdine. hayretimiz bilgimizin sınırlarına bir set oluştururken; zaman, her zamankinden daha şiddetli geçiyor. ne inandığımız değerlere ne de hayal hayal ettiklerimize sadık bir yaşam mevcut elimizde. çözüm ise cahilliğimizin farkına vararak âlemde her birimizin bir manayla yer edindiğini bilmesi. Hangi işin çırağıyız ve yarınlarda hangi işin ustası olacağımıza dair o işe talip olmaya başlamakla vira diyebiliriz.
kedi yavru da yaşça büyük olsa da hep oyuncu olduğundan başlarına gelecek tehlikelerdir.
-içi su dolu temizlik kovasını ortalık yerde bırakmayın *.
-ses kalitesi iyi diye yeni aldığınız kulaklığı kedinin ulaşabileceği bir yerde bırakmayın *.
-uyandınız mı, eve işten yeni mi geldiniz; hemen mamasını verin yoksa kokunuzun sindiği bir yere ya da kıyafet üzerine sinirlenmesinin işareti olarak işiyiverir *.
-tuvaletindeki kumu da çok sık temizleyin, yoksa canım parkelerin arasındaki o çatlaklara yapıverir de büyüğünü küçüğünü * .
Cemre nereye düştü? başlığı altında Bir Gökhan Özcan yazısıdır:
Gözlerimizde teşhisi konmamış tehlikeli bir bozukluk var. Hayatın içindeki birçok şey aslında olduğundan çok daha büyük, birçok şey de önemiyle kıyaslanamayacak kadar küçük görünüyor gözümüze. Dikkatli bakarsak; büyük görünen şeylerin aslında kısa ömürlü, gelip geçici şeyler olduğunu görebiliriz. Bunun aksine, küçümseyerek önemsiz saydığımız şeylerin kahir ekseriyetinin de hayatın seyri içinde yerlerini kaybetmeyen esaslı şeyler olduğunu hayretle fark ederiz. Nereye, nasıl baktığımızla ilgili kendimize sormamız gereken sorular var demek ki!
“Bir karınca gökte turna avlıyor/ Örümcekler kurt peşine havlıyor/ Fare gitmiş balinayı avlıyor/ Su içerken bir fil düşmüş kovaya” diyor Aşık Şeref Taşlıova, 'Hayal Şehri' isimli ilginç eserinde.
Bütün gün konuştuğumuz şeyler, bir gün sonra yerini konuşulacak başka şeylere bırakacak ve neredeyse tümüyle unutulacak. Oysa hayatın kendi aslî düzeni içinde bize sürekli tekrar ediyormuş gibi gelen birtakım şeyler daha var ki; aslında hakikat onların bu seyrüseferi içinde gösteriyor kendini.
Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, “Üçüncü cemre de düştü mü?” diye sordu sağda oturan. “Evet düşmüş! Ama o kadar sessiz düşüyorlar ki fark etmiyoruz!” dedi solda oturan.
Büyük sandığımız şeylere ayırdığımız vakitler küçük sandığımız şeyleri hissetmemize mani oluyor. Gelip geçici olana yaptığımız zihinsel yatırım, tabiatı üzere bizi sürekli sermayesiz bırakıyor, insanlığımıza büyük mahrumiyetler getiriyor. Buna karşılık, aslî olana karşı o kadar ihmalkârız ki, kendi tabiatımızla bağımız kopacak hale geliyor, farkına bile varamıyoruz.
Yelkenini üfürükçüler şişiriyorsa senin gemin sittin sene bir sahile varamaz, hayat böyle!
Modern zamanların en büyük felaketi zihinsel köksüzlük! Herkesin ismiyle isimsiz, kimliğiyle kimliksiz, sözüyle sözsüz, yönüyle yönsüz kılındığı, anlam değirmeninin onca yorgunluğa rağmen sürekli boşa döndürüldüğü acayip bir zamandayız!
Her gün takipçilerimizi saymakla bu kadar meşgul iken, kimin ayak izlerinin takipçisi olduğumuzu idrak etmeye nasıl olsun da vaktimiz kalsın?
Biri o tarafı gösteriyor, topluca o tarafa doğru koşuyoruz. Biri bu tarafı gösteriyor, topluca bu tarafa koşuyoruz. Biri gülün diyor, gülüyoruz. Biri surat asın diyor, asıyoruz. Biri gerçek budur diyor, inanıyoruz. Biri gerçek bu değildir diyor, inanıyoruz. Rüzgâr esiyor, savruluyoruz. Fırtına kopuyor, sürükleniyoruz. Her şeyin başında neredeydik, artık hiç bilemiyoruz.
Her kaybolan sabırla bir şekilde yolunu bulur, olan kaybolduğunun farkında olmayanlara olur.
“Düşüncensin sen, kardeş, düşüncen/ Düşünceyi düşünce et-kemik kalır senden./ Gül bahçesisin, düşüncen gülse;/ Kütüksün külhana sürülen yok eğer dikense.” buyuruyor Hazreti Mevlânâ irfan ve ibret membaı Mesnevî'sinde.
Ömür sermayesinin her bir akçesini güzellikler bedesteninde harcayan, kalbinin bir tek heyecanını zayi etmeyen insanlar da var.
“Hep alıyor, alıyor, alıyorsun” dedi meczup, “sermayen azalıyor ama sen hiç çoğalmıyorsun!”
her erkekte bulunması gerek özelliklerden biri. gençler annelerinden, beyler hanımlarından fırça yememek adına öğrenmelidir:
Geçen gün, marketteyim, alışveriş yapıyorum. Meyvelerin olduğu
bölümün önünde dikilen küçük bir kız... Elinde tuttuğu kocaman
karpuzun arkasından kafasını uzatıp utangaç bakışlarla insanlara bir
şeyler soruyor.
Kulağımda kulaklık, ''Pearl Jam’ dinliyorum. Küçük kız karpuzla birlikte
yanıma geldi. Kulaklıkları çıkardım.
Abi dedi, "karpuzdan anlar mısın?"
Ahan da bilmediğim yerden sormuştu.
"Vallahi bilmiyorum dedim, uzaklaştı. Elindeki karpuzla birlikte
kasadaki çocuğun yanına gitti. Kasiyer çocukla birlikte sırasıyla karpuzu
tokatlamaya başladılar. (çocuk 5000 Kelvin ışığın altında evirdi cevirdi
karpuzu; çizik attı, dişledi, hoplattı, zıplattı, dinledi, kokladı...
"Vay be, doğuştan yetenekli dedim.
Kasiyer çocuk küçük kıza dönerek kendinden emin bir ses tonuyla "Bu,
tamam! dedi. Karpuz iyiydi.
Peki nedir bir karpuzun iyi olduğunu gösteren işaretler; iyi bir karpuz
nasıl seçilir?
Diğerine nazaran daha yuvarlak, şekil itibarı ile düzgün bir karpuz
seçmeye özen gösterin,
• Karpuzun sararmamış olmasına dikkat edin.
• iyi bir karpuzun altı (yani toprağa değen kısmı sarı olmalıdır.
Dolayısıyla karpuz seçerken bu kısmın beyaz veya yeşil olmamasına
dikkat edin.
• iyi bir karpuzun sarı kısmı (yani karpuzun toprağa değen kısmı)
görece daha küçük olur. Güneşi gören yüzü ise çizgilidir. Karpuzu
seçerken sarı kısmın küçük olmasına da dikkat edin,
• Karpuzun üzerindeki pijamayı andıran açık yeşil çizgilerin beyaz
olması kırmızı olduğu anlamına gelir. Karpuz üzerindeki açık yeşil çizgiler
ne kadar beyaza yakınsa karpuz o kadar kırmızı ve tatlı
olacaktır.
• Bir diğer sık kullanılan yöntem ise karpuzun tokatlanmasıdır.
Karpuza vurulduğunda tok bir sesin gelmesi o karpuzun iyi
olduğuna işarettir (Adanalı işin uzmanı satıcı abiye 'Karpuzun iyisi
nasıl seçilir?" diye sormuşlar: ''Karpuza vurun, pat pat ederse içi
boş, yani tın tın ederse içi dolu, yani iyi karpuz" demiş).
iyi bir karpuz satın almak için markete giderek yukarıdaki kriterlere uyan
bir tane seçmeniz yeterlidir.
Kimi anlarda* bekarlığın canına tak eden hatun kişinin nidasıdır. Aynen de şu şekilde ise hemen evlendirilmelidir:
Ya ben artık biriyle "bu bayram önce sizinkilere değil, bizimkilere gidelim" kavgası yapmak istiyorum ya...*
karşındaki mertse anlaşma yaparsın. böyle kurşunu sıkan , pusu kurup yola bomba döşeyen korkaklarla değil her gün biraz daha namertliklerini arttırıyor bu insan asalakları.
e ticaret sitesi. sitesinde yazan ne adres ne de telefon numarası ulaşılmazdır. ünlü bir markanın tenceresini aldım. Yaklaşık bir buçuk ay oyaladılar. ürün kargoya verildi deyip oyaladılar. sonunda kardeşim sahibinin numarasını bulup aradı. kenaradeğiltamortaya'nın avukatıyım diyerek on dakika içinde ücretin yatmasını sağlamıştır. ne mutlu bana. ben yandım başkası yanmasın.
tekrar uyarıyorum. dekoryon.com adlı site sizden parayı alıp siparişini ya teslim etmez ya da memnun olmayacağınız bir ürün yollar. ispatı: (bkz: https://www.sikayetvar.com/dekoryoncom)
facebook sitesindeki profil fotoğrafı aracılığıyla alınan öneridir. ayrıca yeni bir göz hastalığı ortaya çıktı galiba dememe sebep tekliftir. **
--spoiler--
Merhaba kenaradegiltamortaya bey .BAŞKA YERDE SÖZLEŞMENiZ VAR MI??.Yeni başlıyacak DiziFilm için,Profil Resminize istinaden Yazıyorum..4 Bölüm Canlandırılacak bi karakter için Başka Ajanslarda Sözleşmeniz yoksa , lütfen ( 0 5 3 2 )2 4 0 2 1 -- )nolu REJiDEN FULYA HANIMI arayarak detaylı bilgi alın LÜTFEN BURADAN GERi DÖNÜŞ YAPMAYINIZ..Sıradan Ajans hizmeti vermiyoruz Genel anlamda managment MENAJER olarak çalışıyoruz .internet ortamından bu mesajı attığımız için görüşme gününe eşiniz dostunuz abiniz ile gelebilirsiniz kaygınız olmasın ..... managment-------
--spoiler--
bekar ve öğrenci evlerinin vazgeçilmezidir. marketçiyle aynen yaşanan diyalog:
+ abi bunlar ne kadar?
- he onlar mı üç buçuk.
+ nasıl? o kadar ucuz mu? *abi kediyi öldürmeye değmezdi be.
- ne kedisi? iyi misin sen?
+ üç buçuğa halis muhlis et sattığını söyle de kıçımla güleyim ahmet abi. bir de hindi yazıyor bunu üzerinde. pehhh.
