Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!*
cahil, her sorunun muhatabı olarak kendisini tayin etme cüretini gösteren ve bilmediğini itiraf edememesinin ızdırabını ötekine yaşatandır. altan eşsizoğlu
“Psikiyatri servisinde yatan dedeme refakatçi olduğum bir akşam, iki hasta zarsız tavla oynuyor. Onları izliyorum. Baya baya zar atma hareketi bile yapıyorlar, 3-5 diye kafalarından sayı söyleyip hamle yapıyorlar. Sona gelindiğinde, birinin 4, diğerinin 1 pulu kaldı. 4 pulu olan zar atmış gibi yapıp 6-1 tüh ya dedi. 6-6 dese oyunu kazanacak. Demedi ama.
Şimdi siz ‘bu ne anlatıyor ya?’ diyorsunuz. Ben de dürüstlük diyorum, ne elzem şeydir.“*
Her iki davranışın da zaman zaman ters tepkiyle karşılandığı durumlardır.
"Bir erkeğe nazik davrandığında korkak, bir kadına nazik davrandığında ise âşık olduğunu ya da asıldığını düşünürler. Sartre'nin dediği gibi: Toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır."
Ya da Bir röportajında Nuri Bilge Ceylan şunu demiş: “Mütevazılık falan hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz…”
yaşam döngüsünde insan çok sevmekten, kıyamamaktan, kızamamaktan, üzememekten ve hep alttan almaktan kaybeder. Hayat, ilk olarak kendini yok sayanları harcar.
Pişmanlığı kabul, yeryüzünde yanılabilir bir insan olduğumuzu da kabulleniştir. Geçmiş orada durmaya devam ediyor ama yarını, oradan öğrendiğimle, yepyeni bir biçimde inşa edebilirim. Samimi pişmanlık, dünden daha iyi yaşanacak bir geleceği bahşeder.
Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid’at olmaz. Bu övgüden ancak, Allah’ı ve Resulünü sevmeyen rahatsız olur; çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]
Bir de hadisi şerifte de buyurulduğu gibi “Ben bir aynayım, bana bakan kendini görür!” Hz. Muhammed (s.a.v)
Kendinden nefret ettiğin kadar kimseden o denli edemiyorsun. Kendini sevmediğin için de kimseyi içtenlikle sevemiyorsun. Hiç bir şey yapmadan yorulmak tembel olduğunun ve sandığından fazla korkun olduğunun göstergesi. Kınayarak konuşman eksikliklerini belli eder.
Modernite, Yaradan’ın kulu üzerindeki yaptırımının sorgulanmasıdır. “Modern” insan bu ve öbür dünyaya dair “hakikat”ı kutsal metinlerde aramaktan vazgeçen, amentüsü bilimsellik olandır. Şalvarlısı da olur, şortlusu da… Her “Batılı” da modern değildir.
Modernite, kadiri mutlak Yaratıcı kavramının kaybıdır. Duaları cevaplayan tanrı düşüncesi yok olurken, deizm, ateizme evrilir. Günahtan kurtuluş, mutlak bireyselleşmeyi yüreklendirir. Ahlâkın dizginlemediği bilim, şerre evrilir.
Alev Alatlı