insanlara olan inancını bir kez kaybettin mi daha kazanamıyorsun kolay kolay.ve öyle bir geliyor ki; her şey yalan, herkes yalancı, her kedi nankör, her kadın fahişe.. azdan az çoktan çok giderdiyor ya çok seviyorum bu sözü bu ara. güven ve inancım o kadar çoktu ki çoğu değil tümü gitti. iyiniyetlerim namlunun ucunda tetiğe basmamak için direniyorum. her şeye inat yaşatmaya çalışıyorum. ölmesinler.
-sana zamanı geri alma imkanı verseler, bütün bu yaşadıklarını tekrar yaşayacağını bilsen bile eminim onunla tek bir an daha yaşayabilmek için yine o otobüse * binerdin. ve ya bi sihirli değnek olsa sana seç birini deseler yine onu seçersin.. sen onu çok sevmişsin ve seviyosun. onun verdiği acı bile sana onu unutturamamış ben bunu gördüm. *
-hala ondan bahsederken gözlerinin içi gülüyo, sesin değişiyo toz kondurmuyosun bile... sana öyle kıyamıyorum ki o zaman ağlamak istiyorum. o zaman onun tırnaklarını tek tek sökesim geliyo. aklım almıyo böyle bir sevgiyi. her şeyin herkesteki sınırı farklı demek ki... *
-bana bir dilek hakkı verseler yemin ediyorum senin ona kavuşman için kullanırdım. seni bir kez ona bakarken görebilmek için.*
- ben yapamıyorum. *
--spoiler--
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
--spoiler--
taşlıca ilköğretim okulu kars'ın susuz ilçesine bağlı bir köy okulu. okulda 5 yıldır görev yapan öğretmen arkadaşım aracılığıyla bir süredir ben ve çevremdeki insanlar yardımda bulunmaya çalışıyoruz. yardımlarımız daha çok kıyafet ve ayakkabı yönünde. ancak okulun asıl ihtiyacı kırtasiye malzemeleri. bu ihtiyacın giderilmesi için bu yönteme başvurmaya karar verdik.
köyde yaşayıp bana mektup yazan bir öğrencinin gözünden köy; hala eşeklerle suyun taşındığı, geçimin tarımla yapıldığı, kışın kar yağdığında hayatın da durduğu bir yer ve bu insanlar çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumdalar.
çocukların hepsi aynı sınıfta ders görüyor. sosyal çevrelerindeki tüm zorluklara rağmen eğitimlerine devam etmek en büyük hayalleri. bir istekleri olup olmadığını sorduğumuzda ilk sırayı defter ve kitap alıyor. hayatı bizden bir adım geriden takip eden bu insanların isteklerini görmezden gelmemek ve onların bu eksikliklerini bir nebze olsun giderebilmek için sizi bu kampanyaya katılmaya davet ediyoruz.
yardımcı olmayı düşünen yazar arkadaşlarım bana özel mesaj ile ulaşırlarsa konu ile ilgili ayrıntılı bilgi verebilirim.
riyakarım; yüzüne gülmek zorunda olduğum aşağılık insanlar var. ve ben bir zamanlar onlara hayretle bakarken kendimi onların kopyası buldum.
umursamazım; insanlar yanımda acı çekerken kılını bile kıpırdatmayanlara ağzımı açamıyorum. kendi derdim benim ama başkalarını düşünmekten acizim. kendimle öyle meşgulüm ki, dostlarımı bile birer birer kaybetmeye başladım. yokluklarını bile hissetmiyorum. sanki hiç hayatımda olmamışlar gibi.
şükretmiyorum; her günüm bir öncekinden daha iyi olmasa da, bu günüm yıllar öncesinden daha iyi. hep bir fazlası, hep iki fazlası, hep daha fazlası... doymuyorum. hırsım beni yok edecek.
öfkeliyim; hep bi isyan havaları, her şeye ve herkese karşı bir hırçınlık... ne oluyoruz?
nankörüm; yapılan iyilikleri yoksayıyorum.zorundalarmış gibi. teşekkürü, ricayı unuttum. ne sanıyorsam kendimi...
nefret ediyorum; yaşadığım bu hayattan, riyakarlığımdan, şükretmeyişimden, öfkemden, nankörlüğümden. kendimden, komşumdan, köylümden.. bir sınırı yok. bir nedeni yok. bir sonu yok.
grupça oturulan bir ortamda marjinal olduğunu düşünen arkadaşın lafı döndürüp dolaştırıp tanrının varlığı-yokluğu muhabbetine getirip tek doğru şeyin bilim olduğunu, tanrının bilimle kanıtlanamadığı için oladığını vs dakikalarca savunması üzerine kendisine verilmiş en güzel ayar:
-her şeyi bilime dayandırıyorsun iyi güzel. söyle o zaman bilimsel olarak insan oğlu beyninin yüzde kaçını kullanabiliyor?
* %3 olması lazım.
- hah işte sen sadece %3'ünü kullanabildiğin beyninle tanrı'nın varlığını sorgulayamazsın.
üniversitenin ilk yılında en yakın arkadaşının seni ziyarete gelmesi üzerine fazla yatak olmadığı için beraber yattıktan sonra arkadaşınızın horlamasından dolayı gözünüze uyku girmemesi, bu da yetmezmiş gibi arkadaşınızın uyanıp size:
-ya nefertari çok horluyosun!
diye kızması.
(bkz: kendi horlamasının gürültüsüne uyanmak)
sude ve emre 4 yaşında ikiz kardeştirler. annesi emrenin üstünü değiştiriyordur. sude arkadan gelip:
-o ne?
+ne ne yavrum?
-o işte emrede var küçük.
anne şaşkın gülerek:
+ha o mu kardeşinin pipisi.
-bende neden yok?
anne ne diyeceğini bilemez:
+seninki düştü.
sude şaşkın ve bir o kadar üzgün akşama kadar düşüp kaybolan pipisini arar.
sevgili lise öğrencileri..
kızlar aylin'i erkekler mete'yi örnek alsın.
kızlar.. aylin gibi okula gitmeyip her fırsatta sevgilinizle buluşun. aylin o devamsızlıkla sınıfta kalmazsa siz de kalmazsınız.
erkekler.. mete gibi milletin oğlunun ağzını burnunu kırın, okula camdan dalın, öğretmeninize aşık olup işinden edin falan. korkmayın mete gibi bir dilekçeyle okula tekrar kabul edilirsiniz.
iki sevgili ufak ufak atışmaktadır. atışmadan kasıt birbirlerine sürekli laf sokarak susturmaya çalışırlar. ancak hiçbirinin susmaya niyeti yoktur. erkek yaparım ederim havasında, kız ise yaparsan keserim öldürürüm havasındadır. akabinde şöyle bir konuşma geçer:
- hele bir dene gökhan bak o zaman ben seni çiğ çiğ yemiyo muyum!
+ hayırdır sen yutan eleman mısın?
- evet yutan elemanım.
+ yani kocaman bir sıfırsın!
- etkisiz eleman olmaktan iyidir.
başörtülü bayanların ülkede belli yerlere gelemyeceğini savunan kişi sorusudur. bu soruya bir soruyla karşılık verilebilir:
peki o zaman neden kadınlar imam olamıyor?
başkanları yazıcı, yönetim kurulu üyeleri ve teknik adam ertuğrul sağlam dün galibiyeti kutlamak için bir gece kulübüne teşrif ettiler. sağolsunlar kendimizi stadyumda hissettik, zorunlu tezahuratlarla...
tirbişon ve mükremin çıtır iş kurmaya karar verirler. konuyu lütfiye ye açarlar..
tirbişon: bir dükkan buldum içi çiçek gibi.
lütfiye: hayırdır ne dükkanı?
mükremin: tavukçu dükkanı açmaya karar verdik.
lütfiye: aa tavukçuluk mu?
mükremin: ne o beğenemedin mi?
lütfiye: yoo tavuklar kabul etmişse benim için sorun yok.
bir pazar gecesi koltuğuna uzanıp haftanın maçlarının geniş özetlerini izlerkenki hali. kendi kendine söylenirkenki doğallığı, (bkz: ofsayt) (bkz: penaltı lan bu) (bkz: ibne hakem)
bir daha böyle hissedeceğime asla inanmazdım. mideme kramplar girmeyeli yıllar olmuş. aşka küsmemek lazımmış demek ki. insan istese alışıyor, istese dokunabiliyor tekrar. öpebiliyor...
"sen bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım" la başlaması gereken cümle. belki korkup yumuşar. "senden daha mı önemli yavrucağım?" diye bir cümle sarfeder belki. *