hayatınızda oturtmaya çalıştığınız raydan sizi çıkartan sevgili modelidir. hedeflerinize ulaşmamanız için elinden geleni ardına koymayacaktır. sizin etinizden sütünüzden faydalanıp,zamanınızdan da cebinizden de çalıp,kendisi hayatına devam edebilecektir. günü geldiğinde de oldukça kolay bir şekilde siktir çekebilecektir. siz de kaybettiğiniz günlerin telafisinin olmamasına yanıp duracaksınız.
günümüz islam anlayışı her ne kadar kabul etmese de varlığını koruyan gerçekliktir. bir bakış,bir el tutuşun bile özellikle çağımızda yol açtığı fenalıklar düşünüldüğünde sert gibi gözüken bu hakikatin manası anlaşılabilecektir.
hayatının bir döneminde herkesin karşılaşacağı acı gerçek. şirketimi kurtar,zararımı tazmin ettir,beni boşa vs..avukatlar olmasa ne yapardık bilmiyorum.
biraz düşünülünce katılmak gereken fikir. yani sağlık için ve hak arama mücadelesi için uzmanlaşmış kimselere ihtiyaç var da,geri kalanlara ne gerek var ? doğa öncesi hayatta bu iki bilimden başka neyi ararız ? mesela bir roma'da. şifayı al davanı gör gerisi tipik aile hayatı. misler gibi.
edit:oylamalardan anladığım kadarıyla sözlükte hukuk ve tıp okuyanlar diğer bölümlerle hemen hemen eşit sayıda. memnun oldum.
en tehlikeli kelime.. verdiğin tavizlerle birileriyle olmak,bir ortama girme hakkı kazanmak mı daha iyi;yoksa aynaya baktığında ''yıllar geçmiş ama ben neysem o olarak kalmışım.'' demenin mutluluğunu yaşamak mı ?
bu kararı vermek zor,fakat ilkini tercih ederseniz ne zaman ödeyeceğinizin hiç belli olmayacağı bedelleri ödeyeceksiniz. ikincisini tercih ederseniz uzun süreler acı çekeceksiniz ama,o yıpranmış haliniz bile sizin olacak. size ait olacak.
ilkinde deri değiştireceksiniz ve acısını küçük küçük ömür boyu hissedeceksiniz. ikincisinde deri sizin olacak,sadece bir süre darbe alacaksınız.ama unutmayın,o darbelere maruz kalsa da,o deri sizin olacak.o ruh da.
Bir hukuk oğrencisi olarak tartismaya ihtiyaç olduğu düşünülen gereklilik. Netice itibariyle kuvvetler ayrılığına yapılan en keskin müdahalelerin bile bir müeyyidesi yoksa,neden bunca şey yazılıyor ve okunuyor ? Düşünmek lazım.
bunu gercekten oturup konusmak istiyorum,her seyin bir anda olmasini bekleyen alginin olusumuna zemin hazirlayan cagdir da ayni zamanda,tanim olarak yani..sporumuza bakiyorum,en cok yorumu yapmamiza ragmen aramizdan teknik direktor cikmiyor,akla su soru geliyor : herkes isin magazininde mi ? yani baktigimiz zaman on tane cok saglam teknik analiz yapabilen antrenor olmaliydi mesela..ya da arda turan gibi avrupada dikis tutturabilmis on tane adam..ilgilendigimiz seylerin özüne ulasmaya calismadan,derinlemesine irdelemeden,salt goruntu kismiyla bağlı kalmak..bu algı var oldukça verdiğimiz ornek de genisleyebiliyor haliyle..olabildiğince objektif yaklaşmaya çalisiyorum,bu algı iktidarlari da belirliyor..başlığın konusunda da belirtildiği üzere hız kavramindan siyasal iktidara girizgah yapalim,hızlı olmak demek sadece yaşanan an ile sınırlı bir insan demektir..on metre once gectigin yola donup bakmazsin,cunku hizli olmak zorundasin,kendince boyle bir zorunluluk belirlemissin..anlık yaşama,hızlı olma durtusu analitik dusunceye temelden zıt bir kavram olduğu için konu siyasal iktidari belirlemek de olsa yaşanan an ile bağlı kalınıyor,one minute çıkışı oncesi ve sonrasi ak parti oy oranlari,muhtıra oncesi ak parti oy oranlari bize bu açıdan fikir verebilir..kimse soylenen sozun oncesinde yapılanların sozle tutarliligini konusmuyor,sonrasinda neler oldugunu da..futbol bahsinde de soyledigim gibi,isin teknik,siyaseten de analitik arastirmasini yapmadan,magazinsel kismina bagli kalmak..nedir magazinsel kismi ? beylik cikislardir,igneleyici sozlerdir..bunlar anlik yasayan insanlar icin icinde bunduklari bunalimdan kurtaracak ilac gibidir,bunalimdan kastim ise su : ben durup dusunmedigim icin siyasal iktidara katilim gibi onemli bir gorevi yerine getiremeyecektim,bu adam dogru seyler soyluyor,ben buna tutunayim,hem kendimi inandirayim bu fikre,kimse de beni oyle bos bir insan zannetmesin..filmlerde hizla giden bir soforun bir yayanin elinden duraksamadan yemek poseti almasi gibi,bireyler de bu hizli ve hazci hayat cercevesinde kendilerine yetecek kadar bir ideolojik soylemi alip hizlarini kesmededn devam ediyorlar..konu konuyu bagliyor farkindayim fakat bana dokunmayan yilan bin yasasin mantigi da buradan geliyor..hizli bir hayatin dogal olarak beslenemeyen dusuncesel yonu baska olgularla tatmin edilmek zorunda..populer kulturun sahte sunularini bir kenari birakacak olursak,teknolojinin getirdigi gorece zorunluluklar bu dusuncesel eksiklikleri kapatiyor..siir okumayan insanlar,facebook'tan nasibini aliyor can yucel ile..en fazla on paragrafin icine sigabilen tarih yazilari,iddia ettikleri yuz paragraf olan,oylece soyut kelimelerle bezeli,bilimsellikten uzak..jean jeacques rousseau dusunmek cogu zaman aci verir demis evet ama herkesin iyiniyetli oldugu,siyasal iktidarin olmadigi bir hayat kurgusu icinde..bu denli dusunce yonunu eksik birakan insanligin 11 gun once yasanan hatay olaylarini unutmasi siyasal tercihi belirlemeyecek mi ? oylarinda kesinti gormeyen dunyanin butun siyasal iktidarlari bu yozlasma karsisinda ferahlayip yeni yeni vahset tablolari mi cizecek,malesef mesru iktidarlar olduklari halde..insanlar ellerinden tuketim haklari alinmasin diye istedigi zaman dunyanin hrrhangi bir yerindeki nefesi iliklerine kadar tuketen,soluyan bu canavar şahine ne zaman dur diyebilecek ? butun problemin,ufak tefek farkliliklari buyuterek birlik olamayan insanligin sucu olarak gormemek mumkun degil..amerikan halki da savas istemiyor,filistin halki da..bu ortak nokta,keske diger nokta degerinde olmayan ayrimlarin onune gecebilseydi de,insanlik bir temiz hava soluyabilmek icin iktidarlarin politikilarina,agzinin icine bakmasaydi,minnet etmeseydi,ettirseydi.gece gece gelen vatan kurtarma hissi,iyi geceler olsun.
2.öğretimlerin ve ezelden vampirlerin kabus dolu saatler geçirmesine neden olan çevre.
sen sabah 9 da yatar akşam 6 da kalkarsın,hayatını bu tip bir standarda oturtmuş devam edersin,ancak insanlar -normal olarak- klasik uyku düzeninde takıldıkları için aslında senin gündüzün olan gecelerde tek takılmak zorunda kalırsın.
diyarbakır lice'de kuzenlerinin tecavüzüne uğradığı için öldürülen 15 yaşındaki hatice'yi hatırlamayıp başörtüsüyle üniversiteye giremeyen kızı hatırlamak vicdansızlık değil de nedir ? hangisi daha büyük zulüm ? hangisi daha büyük onursuzluk ?
hal böyleyken başörtüsünün siyasi emellere alet olmadığına bizi kim inandırabilir ?
bir yerde aniden gördüğünüzde iç acıtan dosttur.hayatınızın aşkı ellerinizi tutarken yanınızda sizin fotoğrafınızı çeken olmasını istersiniz,fakat gerçekten iki kadının bir araya gelecek olgunlukta asla olamayacağını bilirsiniz.beraber kendinize takım elbise baksınlar istersiniz stajınız için,halbuki onların biri bir yerde biri başka yerdedir.biri kalacaksa,biri gitmelidir onlar için.kıskançlık kadına doğmadan yüklenmiştir.bunun için birbirlerinin üstüne çıkmaya çalışırlar,zekaları da sağlamsa bunu öyle güzel yaparlar ki ne yapacağınızı şaşırırsınız.bütün kıvırma yolları (yalan,iltifatlar,jestler ve bilimum gönül alma etkinlikleri) tıkanmıştır artık.iki taraf için de 'bıçak kemiğe dayanmış'tır.
özellikle sevdiceğinize dostunuzun eskide kalan bir anı olduğunu,yaptığı hareketleri kendinizin de tasvip etmediğini söylersiniz,bir raddeden sonra.savunma hakkınız yoktur elbette.bunu yapmak,eğer ciddi düşünüyorsanız sadece sevgilinizi soğutmak anlamına gelir.bu kıvırma vicdanınızı sorgulatır,ama olsun,gece dışında problem olmaz.elbette gündüzü de vardır gecenin,ve geçen bunca gündüzün sonunda bir taraf kılıcını çıkartır.
ve o iş orada bitmelidir.bu bir emirdir,acilen yerine getirilmesi gerekir.kılıçlar (gözyaşları) çoğalmaktadır.dizlerin bağı çözülmektedir sevgilinin.
kafada gezinen son bir ümite dair düşüncelerin kelimeye dökülmesi intihar olacaktır sadece.hızlı da düşünülemez o haldeyken,evet iki tarafın da birbirlerinden soğumak için geçerli sebepleri vardır kendince,karmaşıktır işte.olay olay üstüne.
nihayet beraber geçirdiğiniz onca zaman,onca sırra rağmen dosta veda dersiniz.
hayat keşke bu sefer iki güzelliği bir arada yaşayabilme lüksünü bahşetseydi şu garibe.
hoşçakal..içimde fırtınalar da kopsa,sana çok ihtiyacım da olsa,insanlar beni anlamasa da,sigaranın son demlerindeki iç yakışından daha da çok yaksa canımı yokluğun,
uygulamalı olarak görülebilecek hadise.her insan gündüz daha boş tabir edilebilecek işlerle ilgilenirken gece bütün ciddi meseleleri aklına getirir.
gözlerini kapadığında,gece camdan dışarı baktığında,otobüs yolculuğunda..neleri düşünürsün ? hayatındaki kırılma anları,alışılmışın dışındaki güzellikler ve çirkinlikler,ettiğin ve bulduğun kötülükler..baba söylemler yerini cesur itiraflara bırakır mı sende de ? aslan,ardındaki kediyi inkar etmez değil mi bu zamanlarda ? insan modern çağda sadece gecede kötüyü düşünmez değil mi ?
kırdıklarını düşünür.acaba şimdi ne yapıyordur sorusu takılır aklına.aramak ister ve yüzü olmaz çoğu zaman.kıranları düşünür ve genelde hakkını helal eder.
hayatındaki kırılma noktaları gelir aklına.daha çok para,şartların iyileştirilmesi adına girdiği sınavlar..genelde burası çabuk geçilir,olay örgüsü devam ettirilirse ilerleyebilir de tabi,o başka.
hangisi daha iyi ? bunları sürekli düşünmek mi,bunları düşündürtecek işleri yapmak mı ? aslan ve kedi hep farklı zaman ve mekanlarda mı hareket etmeli ? insan en yakınındakilere bile iki yüzlü davranmak mecburiyetinde midir ? insanı olduğu gibi kabul eden mi yoktur,yoksa insan olduğu gibi kabul edilemeyecek kadar iki yüzlü müdür ?
islama göre bütün bu soruların cevabı kaderde.sanırım bu sırrın keşfi adına hayyam'ın başvurduğu şarabı yanlış anlamamızdan olsa gerek,erişemiyoruz.ve düşünmesinden kaynaklı sancısıyla bile rahatladığımız bu sorunun cevabının bizi ne kadar rahatlatacağının farkında olmadan gündüzlerimizi geçiriyoruz.tarih,en hazin kendini kandırışlara sahne olurken bugün de kararıyor..
linklerden de bilgi alınabilecek kampanya.fakat yine de yazmakta fayda var.99 yılında yunanlılarla girilen bir it dalaşında şehit düşen askerimizin naaşı hala ege suları içerisinde durmakta.tabiri caizse suriye'den çıkarılan naaşlar ege'deki naaşlara nazaran daha dipte.kız kardeşimiz diyor ki nautilus gemisi suriye şehitlerini çıkarttıysa babamı da çıkartabilir,babamın en azından dua edebileceğimiz bir naaşı olsun.
bunun için 10 bin imza gerekliymiş.sözlüğün şu işe bir el atmasını diliyorum.
edit:mail adresinizin kullandığınız bir adres olması gerekiyor çünkü doğrulamayla ilgili sıkıntılar çıkabiliyor.
diyelim ki bir ateistsiniz ve size ekşisözlükteki anesthetized soruldu.cümleye 'credit where credit is due' diyerek başlamalısınız çünkü anesthetized müslüman da olsa dikkat çekici fikirlere ve üsluba sahip bir insandır.
bu deyiş,'yiğidi öldür hakkını yeme' demektir kısacası.
gerçeği olduğundan farklı göstermek anlamına gelen ingilizce deyiş,bir nevi bizans oyunu.gerçek inkar edilmiyor fakat var olan hali suni bir var edene bağlanıyor.
izahı zor bir ingiliz oyunu.bunlar hep ingiltere'nin oyunları falan felan.neyse.
diyelim ki burger king size nefret edeceğiniz bir hizmet sundu.eve getirdikleri patatesler soğumuş eciş bücüş,köfte bir yanda ekmek bi yanda böyle aptalca bir durum.siz de bunun üzerine b u r g e r harfleriyle başlayan kelimelerle burgeri eleştiren bir cümle yazdınız diyelim,işte bu backronym oluyor.ben back'ten aklımda tutuyorum,hani 'burger değil de işte bu' dercesine,bir arka planda kalmış anlam oluşturma işi yapıyorsun sonuçta.
'çelişkili durum' olarak açıklanabilecek ingilizce deyiş.
yuvarlağın köşeleri örnek olarak verilebilir.
edit:conflict'in 'con' unu alıp 'kon' yapalım,terms'in 'ter' ini alalım.hiç terli adamın üstüne konar mı kuş ? konmaz.bu tip çelişkili durumlarda kullanılır bu deyiş.
başlık karakter sınırına takıldı tam olarak 'her seçmen 2 oy verebilse has parti iktidar olur gerçeği' olacaktı.
türkiye şartlarında kesinlikle su götürmeyen gerçektir.sağından soluna din devleti isteyeninden laik düzen isteyenine hatta yer yer bölücü bilinenlere kadar herkesin diline pelesenk olmuş bir cümle var : ''2 oyum olsun biri numan kurtulmuş'a.'' anlamıyoruz ki öncelikli oy verdiklerinden bu zamana kadar ne hayır görmüşler ki denenmemiş bir partiyi denemek adına oylarını bu partiye vermezler ?
