arkadaş çevresinde birbirlerine orospu çocuğu* deyip kahkaha atan dallamalarca sorun edilmemesi gerekir. bu dallamalara tavsiye olarak öncelikle onbirli muhabbetinden uzak durmalarını, sonra meal konusunda kullandıkları kaynakları değiştirmelerini önerebilirim.
ekşi'de olan biten elbette buradakileri ilgilendirmez. aile içi meseledir sonuçta. çözümlenir veya çözümlenmez; bu yine bir başka sözlük yazarını ilgilendirmez. fakat..
ekşi'de dile getirilen olay tam anlamıyla bir cana kasıttan ibarettir. burada saf saf ''bize ne?'' çekenlerin konudan haberdar olmadıklarına, merak edip söz konusu protestonun neden başladığına dair en ufak bilgisi olmadığına eminim. bugün bizim başımıza geldi, yarın başkasının başına gelmesin diye sesini duyurmaya çalışmış vatandaş. bir skandalın tam anlamıyla açığa çıkarılması için baba ve anne adaylarına uyarı niteliği taşıyan bir eylemde bulunmuş. akabinde girdisi silinmiş, sözlükten uzaklaştırılmış vs vs. bunu fark edenler de tepkilerini dile getirerek olayın üstünün kapatılmasına mani olmuşlar. sonrası malum.
olanın bitenin farkında olun da, sonra yine mide bulandırıcı bir edayla ''bize ne?'' demeye devam edebilirsiniz. yakışır.
en az 2010 model orta sınıf üzeri bir araç, her daim cüzdanda bulunan 2000 tl ile dünyanın en doğal insanı olacaksınız zaten. piçin önde gideni olsanız dahi bu şartları yerine getirdiyseniz sizden doğalı yok olum.
hiçbir üretici ''güzel kokulu bir içki olarak rakı'' iddiasında bulunmadı zaten şu güne kadar. bu yüzden rakının itici bir kokusu olduğunu yeni bir şey keşfetmiş gibi heyecanlı heyecanlı anlatmak gerzekçe gelmiştir bana her zaman. ne zaman rakı masasına otursam içimizden bir dingil mutlaka rakının kötü koktuğunu belirtir. kötü kokuyor evet. ikinci dubleden sonra hafifleşir kokusu. daha sonra koku falan kalmaz.
muhabbet içkisidir hem rakı. güzel koku içkisi demedik ki.
kötü koktuğu için rakı içmeyenler kakaolu süt içebilir.
yıllardır tartışılan bir konu. Yeniymiş gibi davranılması garip. Profesörler, tarihçiler, din alimleri bir noktada buluşamadı, şimdi bu başlık altında olay çözülecek.
zihniyet samimi değil tabii. Yavşaklık yapayım da, nasıl yaparsam yapayım olayı bu.
''uygulayan, sallayan yok'' demek yerine olayın peşinden gidilirse, başlığı açanın götünden kan aldırabilirsiniz. çocuk oyuncağı zannediyor bazıları kanuna, hukuka aykırı davranmayı. sözlük ortamı sonuçta, okuyan eden yok diye düşünülüyor olabilir.
ulusal kanallardaki tartışma programlarında bu yavşaklara rastlayamazsınız mesela. bırakın alenen hakareti; ucundan azıcık hakarete bulaşmış olsa dahi olayın peşinden gidecek bir sürü sorumluluk sahibi insan izliyor olabilir o esnada kendisini. kuvvetle muhtemel de öyledir.
hadi yavşak falan deyip onun kimliğini, kişiliğini böyle belirliyoruz da; buna göz yumanlara, müsamaha gösterenlere ne demek lazım, bilemedim şimdi.
derdini anlatabilsin, türkçeye hakim olsun, iki cümlesinden birinde de koysun, önemli değil. küfür eden cahildir diyemeyiz, ama anadilini kullanamayana rahatlıkla bu yakıştırmada bulunabiliriz.
Sana kendimi başkasına anlatır gibi anlatırsam, sen de başkası oldun demektir. Başkasına git. Sana kendimi kendime anlatır gibi anlatıyorum. Bu benim sana ait oluşum. Anlıyor musun?
ilk randevudaki nezaketinin, inceliğinin, yıllar sonra öküzlüğe evrilmemesi manen verilecek en büyük hediyedir. şu an için farkında olmayabilir, ama yıllar sonra bu hediyenin farkına mutlaka varacaktır. yoksa 9 değil, 999 tane saat al; 1-2 hafta sonra öküzlük yapacaksan o saati münasip bir yerine sok daha iyi. anlamı yok yani. kalmaz.
sözümüz var çünkü. sene bilmem kaç. biraz zorlarsam saatiyle beraber hatırlarım da, gerek yok. lise yılları, antalya'ya okul gezisi düzenledik. kepez belediyesi önünde indik, bizim grup diğerlerinden ayrıldı; hedef konyaaltı. şehrin kalabalık olduğu bir yerde, iki kişi olarak grubu kaybettik. cüzdanlarımız, telefonlarımız gruptan bir kişinin sırt çantasının içinde, sikko gibi kalakaldık. bende sadece bir kutu kibrit var, başka hiçbir şeyimiz yok.
yana döne grubu arıyoruz ama koskoca şehirde nereden bulacaksın? mümkün değil. can sıkıntısından kibriti farklı şekillerde yakmaya uğraşırken, yanımdakinin ''oğlum, ateş isteyen biri çıkar; biz de ondan sigara isteriz. harcama koyduğumun kibritini!'' dediğini hatırlıyorum. o derece yokluk içindeyiz. hiçbir yeri bilmiyoruz, kimseyi tanımıyoruz, para yok, telefon yok. düşünün işte halimizi.
derken harbiden biri ateş istedi. biz de sigara istedik, verdi. muhabbete başladık. adam kafayı sıyırmış, kendisini çok zengin tanıtıyor. barı varmış kemer'de. balaban adında. ünlüler fink atıyormuş, girenin, çıkanın haddi hesabı yokmuş falan filan. bir sürü zırva. epeyce kendisini dinledikten sonra, kendi derdimizi anlattık. çıkarıp 50 tl para verdi bize. o parayla taksi tutup kepez belediyesi'ne geri döndük.
olayı anlattık bizimkilere. o an 10-15 kişi birbirimize bir söz verdik. bir gün içimizden birisi bar açarsa, adı ''balaban'' olacak. şu ana kadar bar açan olmadı, ama düşünüyorum ilerde.
iyi bir şey olduğu içindir. doğal oluyorsunuz bir süreliğine. hem bunu yaşayan bünyeye faydalıdır, hem de buna şahit olanların ne bok olduğunuzu görebilmesi açısından faydalıdır.
yeni bir türküymüş gibi son 1 saattir tekrar tekrar dinliyorum. her zaman söylerim; daha bir koyacak elbette herhangi bir şarkının, türkünün alkol versiyonu. bu öyle belirli zamanlarda koyan bir türkü değil fakat.
çayla gider, dostla gider, ayrılık acısında gider, yalnızken gider, rakı masasında gider, neşeli bir arkadaş ortamında gider; gider de gider. söyleyen, türkünün sahibiyse bir başka gider.