Perinçek, onlarca yazısında birbiriyle çelişen fikirler, birbiriyle çelişen tespitler ve tahliller ileri sürüyor. Bu durum onun her dönemde ayrı bir maske takmasından ileri geliyor. Bu maske görev icabı takılıyor.
Amaç derin devletin menfaatlerine göre konuşmak, menfaatlerine göre bir strateji-taktik izlemek olunca maskeler mecburiyet arzediyor.
Perinçek in sadece savunduğu fikirler, tahliller, tespitler görev icabı; olmakla kalmıyor, aynı zamanda kurduğu illegal bir parti ve üç legal parti de görev icabıfaaliyet göstermiş partiler olarak tarihe geçiyor.
ilk parti deneyimi olan (bkz: tiikp) savunsında, atatürk hakkında söylemlerini görmeniz, okumanız yeterlidir.
Buyrun;
Hızla büyüyen ve emperyalizmle uzlaşan Kemalist burjuvazi, toprak ağalarıyla ittifak yaptı.
Toprak ağaları ve Kurtuluş Savaşının önderleri, mücadele sırasında köylülerin ve toprak sahibi olan azınlıkların mallarına ve topraklarına el koyarak güçlenmişlerdi. 1927de çıkarılan bir kanunla dağıtılan hazine topraklarının yüzde 90ını toprak ağaları gaspettiler (Türkiye ihtilalci işçi Köylü Partisi Davası/Savunma, s.166, Aydınlık Yayınları, ikinci Baskı: Kasım 1974)
Kurtuluş Savaşının burjuva önderliği halk kitleleriyle birleşmedi, tam tersine toprak ağalarıyla ittifak yaparak halkı baskı altına alan bir diktatörlük kurdu. Sovyetle Birliği ve dünya halklarıyla dostluğunu sağlamlaştırmadı, tam tersine emperyalistlerle uzlaştı (TiiKP Davası / Savunma, s.167)
Halkın sırtına basarak iktidara geldiler ve halkı ezdiler
Kemalist burjuvazi diktatörlüğünü kurar kurmaz sosyal barış politikasıyla emekçi yığınları kendi iktidarına boyun eğdirmeye çalıştı. imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz sözleri burjuvazinin şiarı oldu (TiiK Davası / Savunma, s.168)
1923 Temmuzunda Kemalist iktidar, Türkiye işçi Çiftçi Sosyalist Fırkası, Beynelmilel işçiler ittihadı ve ona bağlı sendikaları kapattı (TiiKP Davası / Savunma, s.168)
Şimdi de ortaya çıkıp afedersiniz daşşak geçer gibi sloganlarını "Aslanlı yolun bekçileriyiz" yaptılar, haydi canım ikilee.
günlerden beri dinlediğim, melodisi dilimden düşmeyen arapça şarkı.
Mısır'da ki seçimlerdeki düşük katılımı önlemek, sandığa gitmeyi teşvik etmek için yazılmıştır.
bazı olaylar hakkında yorum yapabilmek için, olaya empatisel olarak bakabilmek gerekir. başlığı açan sayın yazarın aile fertlerini bu olayda başrole koyduğumuzda sıkıntı yaratmıyorsa, evet abartılmıştır.
ara sıra yaşadığım durumdur. bir garip olurum. madem vedalaştık neden aynı istikamette yürüyoruz amk. neden beni bu saçma duruma düşürürsünüz. vedalaşıyorsak zıt yönlere gitmeliyiz.
Bir karidese bakın, bir de kendinize. ikiniz de aynı dünyadan geliyorsunuz ama ne kadar farklısınız. Şimdi başka bir dünyadan gelen bir canlıyı düşünün, o size benzer miydi?
Hollywood filmlerinde küçük yeşil, gözleri büyük insan betimlemeleri insana o kadar alışılır hale geldi ki; bir bakterinin, oksijen oranı fazla bir gezegende yaşadığı için daha büyük bir canlının uzaylı niteliğinde olmadığı bilinç altımıza resmen kazındı.Sürekli genişleyen bir evrende yaşıyoruz, başka bir bakış açısıyla bakarsak; böyle bir düzen sadece ve sadece dünyadaki varlıklar için mi yaratıldı?
Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez. (A'râf Suresi 7/31)
Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür. (isra Suresi / 27)
Dinen olayı ele aldığımızda aslında her şey gayet açık. Evrende başka yaşamlarda var. Yüce Mevla, israf konusunda çok ciddi uyarılarda bulunuyor. Koskoca evren sadece dünyadaki varlıklar icin yaratılmış olsaydı Kuran- ı Kerim'le çelişir ve en büyük israfkar olurdu.
Ne gariptir ki yokluğu koyan, varlığı olay olanlardandırlar "uzaylılar..."
zaman geçiyor, dünyaya gözlerini açan yaşadığını farkedemeden göçüyor. 4,5 milyarlık dünyada ne insanlar geldi ne insanlar geçti.Herkesin ortak bir amacı olmadı hiçbir zaman. Kimisi evlatlarına daha güzel bir yaşam sunmak için çabaladı, kimisi iyi bir mevkiiye gelmek için. Bir diğerinin amacı dünyevi güzelliklerin doyum noktasına ulaşmaktı, bir başkasının amacı ise koduğumun dünyasında hayatta kalabilmekti.
Peki kimler bunu ne kadar başarabildi? Kimler artık ölsem de gam yemem diyebildi? Amaca ulaşmak yeni bir başlangıç mıdır yoksa gönül ferahlığıyla bu dünyadan göç etme sebebi midir?
insan yaşamını gayelerine göre oluşturur, seçimlerini bu şekilde gerçekleştirir. Peki ya hayatta gayesi olmayanlar? Sonbaharda ağaç dallarının yitirdiği yaprak misali, bir sağa bir sola... Bu insanlar, her türlü suçu işleyebilecek, karışabilecek hale gelirler.
Benim nesilim 20. yüzyılın sonlarına doğru yeşeren bir nesil. 4,5 milyarlık dünya da kimbilir kaç milyar insan geldi geçti. Yaşantımı bir partiye, bir spor klubüne, bir şovmene ve bunun gibi ipe sapa yaramaz şeylere harcayamam. Özgün olmalıyım, olmalıyız.Hayat senin, kimse senin yaşamından sorumlu olamaz.Reenkarnasyon yoksa eğer geri dönüşü olmayan bir yol bu, keşkelerinin olmadığı bir yol olmalı. Kararlarını özgürce verebildiğin ve pişmanlık duymadığın bir yol...
Hayatını kendi isteklerinle senkronize et, mutluluk ister istemez yanında olur.
önce anons gelir, lütfen koltuklarınızı dik konuma getirin, açık büfe servisimiz başlamak üzeredir.
adamımız hemen moda girer, koltuğunu bir hışımla dik hale getirir, heycanla bekler muavini. çaktırmamaya çalışır heycanını ama kabak gibi belli olur.
muavin yanına gelince şöyle tok bir sesle, kek alayım yavv..
ahmet kaya dinleyen insan derken ötekileştirilen insandır.
hanginizin duygularını en güzel, en anlaşılabilir şekilde anlattı bir sanatçı ? hayata isyan ederken (bkz: nereden bileceksiniz) dedik. yeri geldi annemizi özledik (bkz: şafak türküsü) dinledik, yetmedi (bkz: beni bul anne) dedik. gidenin arkasından sessiz kalıp (bkz: kum gibi) ile dizginledik kendimizi. babamızı kaybettik (bkz: benim babam) ile andık yaktık bir sigara daha. büyüdük eskileri anar olduk (bkz: hani benim gençliğim) dedik sorguladık geçen yılları. çok sevdik olmadı (bkz: olmasaydı sonumuz böyle) açıp mutluluklar diledik.
Toplumda her meslek birbiriyle ilişkilidir. Zincir halkaları gibi...
Bir toplumun kalkınabilmesi için ihtiyaç duyulan en büyük meslek öğretmenliktir. Öğretmenlik sana sadece alfabeyi, matematiği, fen bilgisini vs öğretmez.
Eğitim ve öğretim olarak ikiye ayırdığımız, insanı insan yapan özellikleri aşılar, öğretir. Her şeyden önce, 7 yaşına gelen bir bireyi hayata hazırlar. Aradan 20 yıl geçse de 40 yıl geçse de ben sınıf öğretmeninin adını unutan insan görmedim...
Çünkü o, özenilendir.
Çünkü o, en mükemmeldir.
Çünkü o, en bilgilidir.
Çünkü o, adaletlidir.
Çünkü o, çocuğa sevildiğini hissettirir.
çünkü o, verdiği emeğin karşılığını beklemez.
Ha diyeceksiniz ki, karşılığını maaşıyla alıyor zaten. Polis memurundan, zabıtadan daha düşük bir maaşa tabiidir öğretmen.
Okulda ne kadar üst seviye de eğitim verirseniz verin ne dershaneleri ne de özel ders sektörünü bitiremezsiniz. Sebebi belli, fakirin çocuğu iyi yerlere gelmek için çalışır, zenginin çocuğu aile desteğini bildiği için güle oynaya gider okula. Sonra paaat başarısızlık, sonra dershanesiydi özel dersiydi falan filan...
Hala öğretmen suçludur diyebiliyorsanız ya vicdanınızda ar kalmamıştır, ya da her meyvenin olduğu gibi öğretmenin de çürüğü çatmıştır size.