Bugün bir arkadaşımla içip sohbet ederken,(geçmişindeki) kız arkadaşının onda yarattığı duyguları ve bunu sonucunda karşı cinse karşı genel tavrını duyduktan sonra çişe gidip geldikten sonra aklıma gelen bir cümle.
Farzedelim ki ki ben ben götümden uydurdum, ama ne kadar doğru değil mi?
Bazı şeyleri kendinde ara demek istedim.
Bütün suçu karşı tarafa atma demek istedim.
Yıkıcı bir sonucun müsebbibi sadece karşındaki insan mı demek istedim.
Hesap etmen gereken şeyleri görmezden gelip sonucu hüsran olunca başkasına yıkılmak günü kurtarmıyor demeyi düşündüm.
“Kendini ne kadar sorguladın? “demek istedim.
“Tecrübe” dediğin sadece kötü olan değil kazanım demek istedim.
Bazen güzel bazen kötü olarak.
Sanırım daha da fazlası var ama şu an yazmaya üşendiğim şeylerimin hepsini düşünüp böyle bir şey saçmaladım.
Son zamanlarda çok fazla dikkatimi çekmeye başlamış mevzudur.
Özellikle ekonomik bağımsızlığını sağlamış, iş hayatına atılmış genç kadınların tornadan çıkmış gibi burunları , aynı şekil verilmiş çeneleri , şişirilmiş dudakları, sosyal medyada sahtelik üstüne sahtelik katmakta.
Kafalarında kime benzediklerini sandıklarını bilmiyorum ama anne olduklarında umarım çocukları kendilerine benzer.
Klarnete merak salmam akabinde alt komşumdan gelen tepki üzerine mecbur kaldığım, 1,40*1,40*1,90 ölçülerinde kendime yarattığım küçük bir odadan ibarettir.
Kiracı olupta aynı evde yaşayacağınız süre belirsizse ve odanızın tamamını sese yalıtıp fazla masraf etmektense, e müzik yapmak gibi de düşünceniz varsa, içine girince hem rahat rahat götünüzü yırtana kadar bağırabilir, çılgınca sevişebilir, hem de bir boka benzemeyen ve sıkıcı enstrüman egzersizlerinizi yapmanız için yeterli bir alan oluşturur.
Müzik dışındaki sesli faaliyetler kişisel fantezi ürünü olmakla beraber kullanıcının hayal dünyasına göre şekillenir.
Yumurta kolileri , inşaatlardan çalınma köpükler, sesten ziyade ısı yalıtımı için kullanılan kaşındırıcı taş yünü ve türevleri malzemeler işinizi görmeyeceğimden emin olun.çok araştırdım.
Fayda / maliyet bağlamında 2000-3000 TL maliyetle ve çıkardığınız ses anlamında (ses kaynağınızın türüne göre desibel aralığı değişir) epey işinizi görecek bir klübeden ibarettir.
Malzemeler;
-kitaplık arkalığı-
-2.sınıf çam kereste-
-ses yalıtım süngeri-
-oto ses yalıtım süngeri-
-Alabildiğine çivi, akıllı vida-
ben ve benim gibi uludağ sözlüğün politikasının farkında olanların düşündüğüdür.
sözlük demek, dayatılan düzenin dışında, dikte edilen davranışların dışında, "bak bizim kendi içimizde kurduğumuz özgür ve rahatça konuşabildiğimiz bir sistem,platform daha var" demektir. bir nevi sistem karşıtlığıdır, özgürlüktür, rahatlıktır en temelde.
ama gel gelelim daha fazla yazılması, aktiflik, canlılık için sözlük yöneticilerinin bilinçli olarak üç temel absürt mevzuyu bilerek ( dolmuşçu muhabbeti am göt meme, din, milliyetçilik) ve isteyerek döndürmesi, bu konuda kişileri görevlendirmesi, görevi olmasa bile bunu yapanlara göz yummasıdır.
akla ziyan başlık açan ve enrty giren insanların aslında ne söylediğini gayet iyi bilmelerine rağmen sırf ortama hareket pompalamak için suni yazar ve başlık yaratmalarıdır.
eleştirdikleri sistemin aynısını kendi içlerinde yaparlar.
muhalif kişliğinizi sikeyim.
bıktık artık.
eski zamalarda çarşamba gecelerimin katili, şimdileri ise baskılardan mıdır, ekrandan kaldırılması tehdidinden midir bilinmez, artık kendisini çokta beğenemediğim abbas güçlü'nün programında yaşanan hadisedir.
genç kardeşimizin biri kalkar ve acun'a yaptığı programlarla alakalı eleştride bulunur ki bu eleştrilerde sonuna ve sapına kadar da haklıdır kanaatimce.
derken, benim de desteklediğim, bize ne amk götünden yılan çıkarabilen insanlardan, bize ne yanık türkü söyleyenlerden, bize ne kurduğun açlık sirkinde kameralar arkasında tıkınıpta kamboçyalı gibi kuru kemçik bırakılıp, sözüm ona ünlü diye tabir edilen zerzevatların kolpa hareketleriyle bu topluma dayattığın çöp programlardan tarzında ama daha erkan-ı usle yatkın düşünceleriyle alır sazı eline.
yetinmez ve devam eder fikri güzel kardeşimiz...
abbas başgana da; "ya kardeşlik burası üniversite, burada bilim yapılır geyik değil, bu adam buralarda ne dolanıyor, niye getirdin çıkardın karşımıza, bize bilimadamı getir, bu ne ayak" vari eleştrileriyle de sıçıp sıvar ortalığı.
bu hengamede tekrar konuşmak ister üniversiteli kardeşimiz ama arkasındaki sözüm ona ülkenin geleceği olacak sığır sürüsü, arkadaşlarının düşüncelerini destekleyip acuna verip veriştirmek yerine alkışlarla sözünü keserler ve yinelemekte de hiç çekinmezler.
alkışları duyunca, sığır sürüsünü arkasına alınca, özgüveni tavan yapan sirk işletmecisi medya patronuysa, elemanı ezmek için tekrar kolları sıvar.
evet.
tam manasıyla kaybolmuş, yitip gitmiş, önem ve değeri ortadan kalkmış, toplumdaki yeri mahvolmuştur.
bir türk kadını düşünün ki türklerin hala şamanizm ve tengri inancını benimsediği zamanlarda ata biniyor,
ok atıyor,
güreş tutuyor,
düğünlerde erkeklerle birlikte eğlenip halay çekiyor,
hiçbir şekilde kısıtlama, yasaklamaya maruz kalmıyor,
giyim-kuşamına, yaşayış tarzına, toplum içindeki hal ve hareketine karışılmıyor,
ev arkadaşlığı, savaşma, avcılık, aile işlerinin yürütülmesi gibi görevlerinin yanında devlet yönetiminde de yer alıyor,
henüz Uygur Devleti kurulmamışken, Uygur reisinin anası Uluğ Hatun, dâvalara bakıyor,
ihtilâfları çözüyor...
bırakın amcası, dayısı, bir akrabası tarafından tacize, tecavüze uğrayıpta susturulması için öldürülmeyi, bir kadın ve bir erkek, 7 kuşak geçmeden akraba evliliği yapmıyor.
Göktürk anıtlarında Bilge Kağanın “Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye babam (ilteriş) Kağanla anam (ilbilge) Hatunu yüceltti” şeklindeki ifadesiyle Han buyruklarının başındaki “Han ve Hatun buyurur ki…” şeklindeki ifadelerle kadının toplum içinde önemli bir yeri olduğunu gösteriyor.
değişen din, kabul edilen islemiyetle beraber devlet yönetimindeki hakan ile yönetimi paylaşan hatun, evlendikten sonra "evin reisi erkektir" değersizliğiyle beraber mirasta bile sözü geçmeyen, tek başına şahitliği bile kabul edilmeyen ciddi bir önemsizliğe maruz kalıyor. üstüne bir de cariye, köle sıfatları eklenip, kocası savaşta ölünce başkasıyla evlendirilmek zorunda bırakılıyor.
yaşı küçükse evlat edinilmesi, kardeş edinilmesi, bakıma muhtaçsa pek akla gelmiyor, sadece evlendirilen kocanın karısından sonra 2.,3., veya 4. kadın oluyor.
bu dört kadına kadar hak tanınması, iyi niyetle değil, sik keyfiyetiyle alakalı olduğu, maalesef pis bedevilerin ahlaksızlığından ileri geldiği, dinin uygun gördüğü bir serbestlik halini alıyor ve bu dine dahil ediliyor. hak görülüyor.
kadının neresini kapatması, hangi durumlarda, ne şekilde kocasıyla cinsel ilişkiye girmek zorunda kalması bile tarife gerek duyulan bir sıfata bürünmesine sebep oluyor.
yıllardır bize de aynı terane yutturuluyor.
"ataerkil toplumlarda..."diye başlayan her cümlenin akabinde, türkler sanki tarih sahnesinde hep ataerkil olmuş gibi bu durum "ataerkilliğe" dayandırılıyor.
ataerkil demek; erkek otoritesinin üstünlüğü, erkeğin üstünlüğü fikri, soyun erkekler tarafından belirlenmesi, hakimiyetin erkeklerde olması ve erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilmesi anlayışıdır.
islamiyetten önceki türk görgü ve geleneklerinde ne böyle bir anlayış ne de bu anlayışa dayalı bir yönetim vardı.
doğuşundan itibaren hak ve özgürlük olarak erkekten hiçbir farkı olmayan eski türk kadını, yıllar içinde arapların dinde yeri var diye sömürdüğü, erkeğin altında bir insan figürü olarak günümüz kadınına bakmamızı sağlıyor.
çünkü yıllar yılı bu ataerkil muhabbeti, en kadına değer veren erkek kafasında bile, babasının anasından üstün olduğu fikrini düşündürtüyor.
şimdi güzel güzel sofralar kurulur.
kimi hurmasını eksik etmez, kimine pide bile lüks.
bütün gün aç kalmış olmanın vermiş olduğu sinir harbi, karın doyurmakla son bulur ve 1 ay boyunca devam edilir.
sonra, sonrası meyşın kompliyt. görevi tamamlamanın vermiş olduğu o tarifsiz övünç.
sağa sola da "ben şu kadar yıldır sektirmeden tutuyorum hacı" denir ki, o da işin gövde gösterisi.
küfürden de uzak kaldım, milletin götüne de bakmadım, yalan da söylemedim, ohhyşş. bonuslar iyice birikti diğer taraf için denir.
ramazan biter, yine milletin anasına sövmeler başlar, kuru ekmek, bir yudum su hayaliyle geçen koca bir ay sonunda yenmeyen bayat ekmekler çöpe...götünü yırtarcasına saatler boyu beklenen bir bardak su hak getire, araba yıkayacağım diye litrelerce su ziyan edilir çeşmeye bağlanan fortumla.
fakirlerin halinden anlayıp açlığı hissetmek mi? sikerler fakiri.
fakir kimin zikinde.
ayda bir olmasa da iki ayda bir, beş ayda bir, mahallenin, sokağın en yoksulu kim, bi' kapısına varayım da, gücümün yettiğince bir şeyler alayım demez kimse.
ama baksan cepte ıphone.
sonra da o telefonla iftar içerikli, oruç, ramazan ve bilimum uhrevi paylaşımlar yapılır sosyal medyada.
işte böyle.
ıos müslümanlığı mübarek olsun.
"siktirin gidin, milletin dikkatini çekecek, sözlükte muhalefet yaratacak saçma sapan konular ve terimler bulun, hiç olmadı am göt memeden klsik başlıklar açın" derdi belki de diye tahmin yürüttüğüm konudur.
tabi tartışılır, mantıksızlığa mantık yürütmek lazım.
iş bu başlık; açtığım bir önceki gece gece sözlüğün amına koyan yazarlar başlığında da belirttiğim gibi böyle adamların açtığı başlıklara hala entry girmeye çalışan arkadaşları görünce tekrar açma zorunluluğu hissettiğim başlığın entrysinden ibarettir.
yine bir izmir li kız muhabbetinden, atatürk vs bilmem ne neden, akp şöyle diyip hızı alamadan araya din ve kürt muhabbeti de sıkıştıran yazarlar...
bravo, yine sözlük kalitesinin anasını z*ktiniz.
buraları iyice çöplük oldu msnkm.
bir de nik altlarına girilip yorum yapılır, troll, şuna takmış, bununla kafayı bozmuş...
adamın amacı zaten dikkat çekmek, bunlar yok sayıla sayıla bitecek. hiç yokmuş gibi davranın. azalarak bitsinler. ilgisizlik içinde ve dikkate alınmama, s*klenmeme duyguları içinde boğulsun i*neler.
dün gece arkadaşlarla evdeki yoğurtları sömürdüğümüzün resmidir.
derken sabah oldu. dedik akşamdan kalmayız, hele getirin bi" soda ayran yapakta ayılak.
içimizden biri dedi ki; aga ayranla ne hale geldik, ayılmak için ayran...biz bir kısır döngüye girdik.
dedim; "haklısın panpa. olmadı biz şaraba saralım. bu iş böyle olmayacak"
yine hayal kırıklığı, yine hüsran, yine hüsran...
dedeler torunlarına, babalar oğullarına milli takımın hangi yılda dünya kupasına çıktığını anlatmaktan yaş hesabı yapar oldu.
bizlerse grup içindeki tüm ihtimalleri hesaplamaktan dört işlemin bokunu çıkardık.
almanya kazanırsa biz de kazanmış sayılıyor muyuz ben hala o işin içinden çıkamadım mesela?
yeni moda ise; macarlar romenlere çakarsa, romenler biraz dişli çıkarsa, hollanda te oralardan bize göz kırparsa, (andora kafasına göre takılırsa ki onlar konuya çok fransız), türkiye yine sidik zorunu zorlayıp en uzağa işerse evet,
artık brezilya dayız.
yoksa bizim matematiği sevmeyen nesiller olarak yetişmemizde milli takımın bir parmağı mı var?
çocuk mu avutuyorsunuz lan. oldu olacak 1 günlüğüne temsilci seçin de başbakanlık yaptırın.
güzel ülkemin gazetelerinde sayfa sayfa kadın cinayetleri yayımlansın yılın her bir günü. devlet devlet olamadığını defalarca kez yine kanıtlasın.
"karı koca arasına girilmez" gibi orta çağ kafasıyla hareket eden güzelim amirler, bakanlar, devlet büyükleri kulaklarını tıkasın her bir feryada.
bugün de utanmadan kadının öneminden bahsetsinler. hatta ve hatta cennet anaların ayakları altındadır diye bir de olayı dini istismarla desteklesinler...
kimi neyle kandırıyorsunuz?
hiç sevinmeden, geri sayım yapmadan, milletin neden sevindiğini anlayamayan yazar düşüncesidir.
keşke hep aynı yılda kalsaydık hatta.
allah belanı versin 2013.
ne yaparlarsa yapsınlar türk insanı nın değer verdiği şeylere oynadıkça kazancaklardır. ya dinden gir ya vatan milletten. modası geçmeyecek ve her zaman prim yapacak iki konu her daim kazandıracaktır.
(bkz: adamlar dindar ama)
kongrelerde onur konuğu diye barzaniyi alkışlayanlar, pkk yı neden bitiremiyorlar diye soru soranlarla aynı olamazlar,
ama aynılar...
bu adama; türkiye seninle gurur duyuyor deniyor. bu kadarı artık çok fazladır. bu ülkede yapılanların farkında olduklarını söyleyerek övünenler... artık üç maymunu oynamakla nereye kadar sürecektir?
nereye kadar uyuyacağız? daha ne kadar gözümüzü kapayacağız...?
ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri, dinine düşkün, müslüman adamlar diye nitelendirdiğimiz yöneticilerin yardımıyla alkışlamaya daha ne kadar devam edeceğiz?
sözlükte koşturup duran, düşüncesini entrylere dökmekten kaçınmayan, bu sözlüğün bir parçası olduğunu kabul eden yazarlara, zall tarafından (ya da kimin tarafından gönderdiği farketmez, önemli olan yetkili bir abi olması) bir kutlama mesajı bile gönderilmemesi durumudur.
bunun yerine sözlüğün kapalı kaldığı süre içinde zall gayet duyarlı davranıp, kapalı kalmasının nedenini bütün sözlüğ açıklamayı kendisine en mukaddes bir görev bellemiştir.
sözlük birkaç gün önce de kapandı, merak ettim, bekledim, açıklamayla aydınlandım.
artık yönetim için neyin daha öncelikli olduğunu idrak ettikten sonra günlerce kapalı kalsa da benim için çokta merak edilecek bir yanının olmadığını anladığım konudur.
çanakkale de sarıklılardan bahseden, bilimi, hakikati, tarihi, gerçeği bir kenarı bırakıp evliyalarla, rivayetlerle bir şeyler elde edildiğini sanan, kafa 5. boyut olmuş, akıl gözü kapalı, "kalp gözüyle görüyorum" diye saçmalayan varlık.
pardon, hz. muhammet le beraber mucizeler son bulmuyor muydu?
şimdiye kadar gözden kaçırdığım ama öğrenince "vay amk. ibret aldım" dediğim tbmm tasarısıdır.
26 haziran 2012 de tbmm den geçen rtük tasarısı gereğince, tbmm rte ye "emirle haber yayınlarını kesme yetkisi" vermiş.
hükümet kanalından belli zamanlarda medyaya; "bu şehit haberlerini bu kadar dillendirmeyin, vatandaş üzülmesin daha fazla" tarzında verilen ayarı da düşününce aslında çokta neden aramaya gerek olmadığı anlaşılıyor.
birkaç gün önce kasımpaşalı eli maşalı başbakanımızın fetvasında normal doğumdan yana olduğunu belirttiği üzere, kanımca artık normal doğumla dünya ya gelmeyen çocukların geleceklerinin tehlikeye girmesidir.
bu çocuklar yarın öbür gün kpss ye girmek isteyecek, polis olmak isteyecek, kamu da görev almak isteyecek.
aranılan koşullarda "sezeyan mı, normal mi?" kutucuğunu görür gibiyim.
halkın vekili; türk milletini ve kendisini seçenleri temsil eden şahsiyet. evet sanırım en kestirmeden böyle açıklanabilir.
kendisine trafik kuralları işlemez. polis dokunmaz, dokunamaz. hukuk sistemine tabi değildirler. en güzel yerde yemek yer, en güzel yerden giyinip en güzel yerde otururlar. en modern hastahanelerde tedavi olur, çocukları en iyi okullarda okuyup eşlerini en güzel giyim markalarından giydirirler. bal tutar, parmak yalar. yakın çevresi bu "en"leri pek yaşamasa da "akmasa da damlar" der. onlarda nasiplenir.
evet, millet vekili halkın vekili değil, kendi nefsinin vekilidir. bu bilinmiyor diye mi yazıyorum? hayır. ne 14 yaşındayım, ne de adım baran.
tepkisizlik. karşıdan izleyişlik. susmak. can sıkıcı olan bunlar işte. siyasetçilerin seçimlerde vaadi yerine vatandaş vaad verse ya. "bak kardeşim seni şu şartlarda seçeriz. yapmazsan da bir daha ki dönemde nah seçilirsin" dese. bir daha ki dönem de bu kadar uzun sürmese. sa...se...dilek şart kipiyle takılırız anca.
acımasız bir fotoğraf olsa da bende farkındalık yaratmak için habertürkün manşeti tadında bi'şeyler yapsam.
gece gece fatih altaylı moduna girdim şimdi bak.
ötv zammıyla ilgili vatandaşa öneriler ve çok akılcı ve mantıklı çözümler sunduğu konuşmadır.
cari açık var diyor, yunanistan gibi mi olsak ya la! diyor ve ekliyor;
"sigarayı içme , alkolü azalt, porşeye binme, vosvosa bin."
bak tamam, bütün eleştirilerden vazgeçtim, caydım. sigara ve alkole hiç değinmeyeceğim. zaten milletin sağlığını düşünüyor başbakan diyen bir sürü sığır var. ağızlarına laf vermeye gerek yok. tamam da ya porşeye ne deyeceksiniz? porşeye işçi, memur, emekli, öğrenci mi biniyor layn! zengin adam biner bu arabaya. peki zengine koyar mı bu zam? benim bildiğim hiç bir porşe sahibi ötv hakkında konuşma lüzmuna girmez.tamam, ferrarri alıp tüp taktıran yine bizden ama bu kadar da göz göre göre millete itelenmez ki! giydirilen yine orta direk vatandaş. madem harcamayı azalt az öde deniyor, her bir bilmem ne bakanının makamına benzin içen son model arabalara ne lüzum var o halde.
bende demek istiyorum; mersedese ne gerek var, vosvosa bin, fiata bin sanki ne olacak! tamam modifiyeni de yaptır, o kadar hakkın olsun.
hani şu dinimizin güzelliklerini sağda solda hafız edasıyla anlatıp ramazan gelince "oruç tutuyon mu sen bakayım" diye ayaküstü sorguya çeken elemanlar var ya...
iki dakika önce "dinimizde zorlama yok bizim, herkes yaradana sorumlu bizde" diyen iki yüzlü ibnelerden bahsediyorum. evet evet, akıllara geldi etrafımızdaki bir kaç kişi, tahmin edebiliyorum.
buyrun işte. kurban bayramı yaklaşıyor. amaç ne; bayram ziyaretlerinden ve büyüklerin halini hatrını sorup onlarla oturup konuşmaktan ziyade maddi durumunun el vermediği insanlara hiç olmazsa bu bayram vesilesiyle et yedirmeyi sağlamak dimi. aynı zamanda allah rızası için kurban kesmek. ama gel gör ki et fiyatları yine başladı artmaya. kilosu yine pahalılandı. fırsattan istifade daha fazla para kazanmaya hevesli ve bu hevesi dini bayramların kutsallığına endeksleyen piç kuruları yine kendini gösterdi, yanıltmadı.
aynen ramazan gelmeden önce her bir boka ve özellikle ramazanda tüketilen gıdalara hunharca yapılan zamlar gibi. be yavşak!koca bir ramazan oruç tutuyorsun, koca bir yıl fiyatları belli bir sabitlikle satıyorsun, tam bayram gelince bu orospu çocukluğuna niye kalkışıyorsun? söze gelince başkasının karısına kızına da bakmak haram amk.
ama gel gör ki arabayla güzel bir hatunun yanından geçerken camı açıp laf atan, geçen cuma öğle namazına giden piç kurusuyla aynı. adamın akşam akşam ağzını bozuyorlar...lafa gelince %98 müslüman ülkeyiz. o halde neden bu kahpe çocukluğu?
ilgi toplayıp dikkat çekmek mi desem, mahrem bir konu olduğu için dikkat çekeceğini düşündüğü için mi desem, ne desem, neresinden tutsam diye merak ettiğim, hangi akla hizmet, ne düşünülerek açıldığını çok merak ettiğim saçma sapan başlıklar açan yazarlardır.
utanmadan hala devam ediyorlar şu sıralarda da...
bir türlü sonu gelecek gibi de değil. zaten genelde bu konuyla kafayı bozan gerzek yazarların bakireliği kutsayıp çok önemli olduğunu savundukları aşikar.tamam savun, önemli olduğunu da düşün, buraya kadar hemfikiriz, eyvallahta insanın "lan pezevenk madem bu kadar önemli bir hadise senin hayatında bu olgu ve aynı derecede önemli olduğu kadar da değerli, o zaman neden ele ayağa bu kadar düşürüp duruyorsunuz?" mahremse, gizliyse, önemliyse nedir bu kadar basitleştirircesine peynir ekmekmişçesine sık kullanmaya başvurmanız ve buna ısrarla devam etmeniz?" demeden edemiyor insan.yok bakire olmayıpta şöyle yapan kız, yok bakire olupta şunu yapamayan kız...
lan bi' siktirin gidin artık. ilişkiye girmeyen elemanlarla da "milli olamamış hala amk" diyen siz değilsiniz sanki yavşak herifler.