malatya'dan büyüyerek stüdyolarını ankara'ya taşıyan ve malatyalı iş adamı reşat erdoğan'ın sahibi olduğu ulusal kanal. siyasi çizgisi milliyetçi kanada daha yakın. ayrıca d-smart, digiturk ve turksat üzerinden yayın yapmaktadır kendileri.
lakin ne çok kendini bilmez boşboğaz varmış sözlükte ki, playstation'ı kapat yat demişler. bu bukalemunlar için biraz can sıkıcıdır şüphesiz! ama biz avrupa başarılarını milli başarılar olarak görürüz. playstation'ı kapat diyen vasat beyinler milli maçta kendi oyuncularını yuhalayan hainlerdir. bu zihniyete hain diyerek yaftalamaktan başka ne yapılır ve ya yapılanlara başka ne denir?
avrupa şampiyonluğunu fenerbahçe bir çok branşında gerçekleştirmiştir. gündeme bile gelmeyen amatör branşlarımız türkiye'nin gururu olmuştur; ama amatör branşları dikkate almıyorsunuz değil mi siz? spor kulübü olmak böyle bir şeydir. bahsettiğim vasat beyinlerin anlaması çok zordur. her neyse işte birileri belki birazcık arlanır diye diyorum.
buyrun! kupa'da fenerbahçe'nin büyük başkanı aziz yıldırım'a armağandır!
tarafsız bölge'de 28 şubatta turizm bakanının istifa ettirilmesinde hürriyet gazetesinin oynadığı rolü bizzat şahit olduğunu söyleyerek anlattı; fakat aydın doğan'ın iki cümlesiyle bütün söylediklerini geri aldı sanki. doğan'ın böylesine fevri bir tavırla çıkmasını da anlamış değilim.
can ataklı dünün gazetecisi değil; ama bugün gördük ki, aydın doğan demek medyanın süper gücü demek. ataklı, yarın demirören'in vatanından kovulursa yahut istifa ederse şaşırmam.
şu açıdan bakalım şike soruşturmasını ve ergenekon soruşturmasını başlatan savcı zekariya öz'dür. bu mantığa göre hareket edersek, iki davanın birbirinden çok uzak olmadığını düşünmemiz pekte saçma değil. bir başka anektod verelim, bu iki dava da türkiye'deki en temiz insanları yargılama, içeriye tıkma davasıdır. aslı astarı yoktur bu işin. cemaat yalakası hakan şükür de bunu anlayamamıştır. bu ülkede ergenekoncu olmak onurlu bir iştir.
şike soruşturması kapsamında gözaltında bulunmaktadır, fenerbahçe spor kulübünün asbaşkanıdır. aziz yıldırımla telefon görüşmelerinde 'işçi,inşaat' gibi şifreli konuşmaları iddianemeye delil olarak sunulmuştur. ne tuhaftır ki, kendisi söylemiş olduğum üzere fenerbahçe'nin asbaşkanı olmasının yanı sıra aziz yıldırım gibi onun da asıl mesleği inşaat mühendisliğidir. türk futbolunu ele geçirme operasyonundan dolayı hala gözaltında tutulmaktadır.
fakültemin öğrenci işleri sistemini dönem ortasında yenilemesi dolayısıyla derslere olan bakış açımı tam anlamıyla izah edebileceğine inandığım söz öbeği.
ümit kıvanç'ın 84 dakikalık, sinematografik açıdan başarılı bir görsel anlatıma sahip olan belgesel filmi. serbest piyasa ekonomisinin çarklarının insanlık tarihi boyunca nasıl işlediğini oldukça başarılı anlatmış olduğu kanaatindeyim. ironi yüklü bu belgeseli izledikten sonra tarihimize ve bugün içinde bulunduğumuz kapitalist sistemin mükemmel tüketici insan modeline ulaşmakta epey güçlükler çektiğimizi yüzümüze vura vura anlayacaksınız.
hatun kişilerinin en çok ilgi göstermesi gerektiğini düşündüğüm erkek tipidir. zira hem yakışıklı, hem komik, hem duygusal olmakla beraber opsiyonel seçenekler de elimizde mevcuttur.
şereftir. tavizi yoktur. iftiralara boyun eğmemektir. takımını en kötü gününde yalnız bırakmamak, an be an bütün yüreğinle ona destek olmaktır ve aynı zamanda yapılanların hiçbirini de unutmamaktır.
bir savaş sonrası filmi. boşnakça kar anlamına geliyor. bosnayı anlatan çoğu film gibi sessiz, sakin; ama acıyı yüreklerinize yerleştirebiliyor. kimseye sataşmadan, sessizce. beni grbavica kadar olmasa da oldukça etkileyen bir film oldu.
--spoiler--
nana ve alma reçelleri satmak için köyün öteki tarafındaki yola giderken bir ara duraksıyorlar. sanırım nana üstünü değiştiriyor. orada nana'nın alma'ya söyledikleri benim için en can alıcı noktalardan biriydi, bir de tabiki alma'nın abdest almaya her gidişindeki aynı sahne tam anlamıyla bir şaheser niteliğindeydi.
'burası çok korkunç her an bir çetnik çıkabilir. bir zamanlar hayatımız ne de güzeldi.'
--spoiler--
bu filmi anlatabilmek için kocaman bir ah çekmeli başta. ah sarajevo, kanayan yaramız. annelerimiz, ablalarımız, kadınlarımız oradaydı, biz sıcak yataklarımızdaydık ve onlar her gün bir mezar daha kazıyorlardı. avrupanın gözleri önündeydiler, avrupanın tam ortasındaydılar ve öyle güzeldiler ki...
işte bu film sizi kurşun seslerinin hala yankılandığı bosna sokaklarına götürüyor ve onun küçük bir semti grbavica'ya; ama nice semt var böyle bosna'da. yaraları henüz dinmemiş. insan yüreğine öyle zarif öyle hassas dokunuyor ki bu film, ağlasanız ağlayamıyorsunuz, lanetler yağdıramıyorsunuz, çivilenip kalıyorsunuz yerinizde. tam anlamıyla bir başyapıt olmaya aday, kimseye zararı yok, kimseyle mücadelesi yok. öyle sessiz ve sakin, kendi halinde bir film; ama kimsenin dokunamadığına dokunuyor ve sizi derinden yaralıyor.
esma gibi nice kadınımız vardı, onları incittiler ve bunları hatıralarımızdan silemediler. sarajevo hala kanayan yaramız, annemiz.
(vid:#42030)
kuyumculuktur efenim. kuyumcu süleyman ağabeyden bahseden kim? o da kendi nazarında seksidir. atasaydaki sezin hanım öyle mi? ayrı bir albenisi var, gel bana diyor. beni şu kadarcık sevsen yeter diyor. ya goldaştaki pelin hanıma ne demeli, orasını hiç bilemiyorum.
önemli olan temiz giyinmektir. güzel göreceli bir kavramdır. kime göre, neye göre güzel? orası bir muamma olur. bu sebeple 'insan neden temiz ve düzgün giyinmelidir' olarak sorulursa daha doğru bir soru şekli olabilir. temiz ve düzgün giyinmek hiç şüphesiz beraberinde kendine yakıştırmayı getirecektir. bu da sanırım güzel giyinmek dediğimiz kavram.
rahatlama hissi sınava girmeden çok saatler önce çöreklenir insan ruhuna. bu nedenledir ki son final sınavı eğer kolay bir dersten değilse oldukça düşük not alınasıdır. muhtemelen ff, fd en iyi ihtimalle dd ile sonuçlanır.
fenerbahçe spor klübüne göreve geldiği günden itibaren çok şey kazandırmış, fenerbahçe'yi fenerbahçe yapmış kişidir. adam gibi adamdır. 24 saatini veren fenerbahçelilerdendir ve görülmüştür ki sadece 24 saatini değil hayatını vermiştir bu takıma. karakter ve şeref yoksunları şüphesiz bu sevgiden bihaberdir. fenerbahçe'nin büyük taraftarı, onun fenerbahçe'ye kazandırdıklarını ve onu asla unutmayacaktır. yarası olanda tarih boyunca hep gocunmuştur, bu nedenledir ki sevilmez diğer takım taraftarları tarafından. hatta nefret edilir, kin beslenir; ama biz biliyoruz ki onlar fenerbahçe'den de nefret eder. gözlerini fanatizm bürümüştür. her şeye rağmen bu taraftar onun hep arkasında ve yanındadır. evet doğru omurgasızlar sindiremese de fenerbahçe'nin büyük başkanıdır.
26 şubatta ne mi oldu? nasıl anlatılır, nasıl dile getirilir bilmiyorum; ama 26 şubat arşı titreten o büyük vahşetin yaşandığı gündür. her sene gelmesin diye dua ettiğim, 25 şubat hiç bitmesin dememe sebeptir. yusuf ziya arpaçık, o kara günü şöyle izah etmiş,
bu acıya yer ve gök nasıl dayandı!..
canlı-cansız varlıklar niye hareketlenmedi acaba!..
yıldızlar birbirine çarpıp dünyanın başına niye yağmadı!..
hızarla kollar, ayaklar kesilirken, güneş niye parçalanmadı!..
insanlar teneke gibi katlanırken, gökkubbe niye dürülmedi!..
bebek, boyu kadar bıçakla annesinin memesine şişlenmişken, dağlar niye yürümedi!..
yavrular kazanlara atılırken, denizler niye kaynamadı!..
hazangül karlar üstünde bebeği ile uzanmışken, ay niye sönmedi!..
bir kasırga çıkıp da yeryüzündeki bütün binaları niye temelinden söküp de göklere savurmadı!..
hani özlem ve hasretle beklenen o kutlu gün niye gelmedi!..
kıyamet!..
gözleriniz dolmadan okuyamayacaksınız, ya baştan açmayın ya da hiç okumayın. sesi de kısmadan okuyun, acıyı bütün vücudunuzda hissedebiliyor musunuz? işte o hislerinizi milyonlarla çarpın. 26 şubat nasıl anlatılır, nasıl dile gelir ki...
sabah saatlerinde görüşmelerin başlamış olduğu borsaya bildirilmiş, bu akşam saatlerinde de fenerbahçe'den resmi bir açıklama gelerek transferinin biteceği futbolcu. kendisini sıkça izleyemedim, fenerbahçe'de oynadığı süre zarfında göreceğiz; ama hoşgelmiştir, sefa getirmiştir.
yalan mı söyler doğru mu söyler bilinmez; ama klasik müzik dinlenir. doğru söylüyorsa haklıdır zannımca. günün baş ağrıtan can sıkıcılığını mozart, bach, beethoven, prokofiev dinleyerek atar, huzur insanıdır. huzur arayan insandır. ruhunu dinlendirir. yalan söylerse lakin onu da kendi bilir. klasik müzik dinlemek ne zamandan beri 'hava atmak' diye nitelendirilir oldu orası da ayrı.
