Bir kere kotonda çarşaf satılmıyor ki ne işi var o ninjanın orada? Ben güvenlik olsam içeri bile almam sana göre birşey yok der mahmutpaşaya yollarım. Az bile yapmışlar.
Kuran'ı kerim neden hiç harfleri değiştirilemeyen mucize bir cisme yazılmadı da bizim gibi bir insan olan muhammed tarafından kağıtlara yazılarak insanlığa ulaştı. Madem o kadar mucizeler olmuş ay ikiye bölünmüş bu kadar değerli olan kuran da değiştirilemeyen bir cisme yazılarak el değmeden, yorum katılmadan indirilebilirdi. Böylece insanlar bunun sıradan olma ihtimaline fırsat bile vermeden inanabilirdi. mesela hiç bir parmak izi bırakmayan özel bir cisim, hiç bir harf değiştirelemiyor. Hatta atsan kırılmaz, yaksan yakılmaz. kaybolsa camilerde tekrar ortaya çıkan özel bir cisim....Allah bunu düşünmedi mi acaba? Kuran kötü insanların eline geçer ve değiştirilebilir diye? Birşeylerde terslik var.
Trafik cezalarından sıklıkla yakınanlar şu gerçeği bilmiyor:
Para cezalarının toplandığı adres Trafik Vakfı.
Peki vakıf aldığı paraları ne yapıyor?
AKP`nin dağıttığı kömür makarna parası için kullanılıyor.
Yani şimdi anladınız mı, neden trafik cezaları bu derece çok kesiliyor?
Radar cezası parası yarım ton kömür!
Bizler Evde yemek yaparken makarnadan pilava en kaliteli suyu kullanmaya çalışırken en lüks restaurant bile en pahalı yemeğe dahi çeşme suyu kullanıyor, hem de herhangi bir arıtmadan geçmeden....içler acısı.
Öyle standart bir kız yok geçin onu. Herkez hakettiği kişiyle evlenmeli. Davul bile dengi dengine. Engelli biri engelli biriyle, pezevenk biri orospu biriyle, şerefsiz biri namussuz biriyle, çirkin biri apaçiyle, fırlama piçler de best kaşarlarla evlenirlerse hayat daha güzel olur.
Bu lafı söyleyen pezevenk kim ya??? mide bulandırıcı laf. Bir de utanmadan her yerde paylaşılıyor. Kadına doymuş diyor dikkatinizi çekerim. Kadınları sikip sikip bırakan adamın adamlığı mı kalmış? Bi siktirin gidin ya.
Günümü zehir eden video. Keşke izlemeseydin. izledim ve ateist oldum resmen, anlamıyorum gerçekten allahım neden oracıkta başlarına yıkmaz dağları taşları, nasıl izin verir bu işkenceye. Allahım affet bu dediklerimi ama insanlık bunu kaldıramıyor.
Dünya üzerinde eşi menendine rastlanmamış bir uygulama, yurtdışına çıkış harcı. Bilinçaltındaki Yurtdışına çıkıyorsan, sende para vardır güdüsüyle oluşturulan bu uygulama, 1963 yılında dış seyahat harcama vergisi adıyla başlatıldı. Turgut Özal döneminde Toplu Konut Fonu uygulamasına dönüşerek devamlı hale geldi. Harç, 2001 krizinde 50 Amerikan Dolarına çıktıktan sonra 2007de 75 Türk Lirasına sabitlenmişti. Halen 15 lira olarak tahsil edilmeye devam ediyor. Yurtdışına giden vatandaşlarımızın artmasıyla bu stantların yetmeyeceği anlaşıldı ve harçlar, artık internet bankacılığı olmak üzere, her türlü şubeden temin edilebiliyor. Sık sık seyahat eden vatandaşların gayet iyi bildiği gibi arka sayfalara yapıştırılan pullarla bakkal defterine dönen pasaportlar, yabancı polislerin alay konusu da oluyor. 2011 yılında, bu ilginç uygulamadan kazanılan paraların nereye sarf edildiği sorusuna Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek, Yurtdışı çıkış harcından elde ettiğimiz gelir TOKiye gitmeseydi, merkezi hükümete gelseydi ben bu uygulamayı kaldırırdım. diyerek paranın adresini beyan etmişti. Harcın kalkması için zaman zaman mecliste önergeler verilse de kimse bu altın yumurtlayan tavuktan vaz geçmiyor.
MEHDi VE DECCAL SAVAŞI ARTIK BAŞLADI, BUGÜNDEN SONRA TÜRKiYE iKi KAMPA BÖLÜNECEK, BiRi MEHDi YANDAŞLARI DiĞER iSE DECCAL OLAN BASKICI REJiMiN YANDAŞLARI OLACAK..
Bir bardak içki içene Alkolik, ülkenin kurucularına "iki ayyaş", demokratik hak arayanlara "Çapulcu" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın devrim pastarları Atatürk havaalanında karşılama yaptı.
Atılan sloganlara baktığınızda bu ülkenin AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'la asla bir daha eski huzurunu ve mutluluğunu bulamayacağını oldukça net görüyorsunuz.
Sloganlar şöyle;
"Azınlık şaşırma sabrımızı taşırma", "Recep Tayyibin askerleriyiz", "Bir işaretin yeter", "Mücahitler burada çapulcular nerede", "Yol ver gidelim, Taksimi ezelim".
Aslında Osmanlı imparatorluğunun salam dilimi gibi parça parça bölünmesinden sonra emperyalistlerin işgal girişimine karşı çıkan ve direnen bir avuç "Kuvayı Milliye" denen yiğit, vatansever ve gözüpek insan vardı. Halkın yine ekseri çoğunluğu Yunan askerini, "Padişahımızın askerleri" diye karşılamış, ingiliz askerine "Müslümanların dünyadaki en büyük koruyucusu" demiş, Mustafa Kemal Atatürk için "Başıbozuk ve halife düşmanı", Kuvayı Milliye için "Çapulcu sürüsü" demişti.
Bunu diyenlerin yüzde 90'ı kendisini o dönemin muhafazakarları olarak niteleyebileceğiniz "Şeriatçı dindar" ve kendi tabirleriyle "Muhammedi"'ydi.
Nitekim düşman Polatlı'ya gelinceye kadar ; muhafazakar ve Müslümanlığa sıkı sıkıya bağlı halkın Kuvayı Milliyeye hiçbir biçimde destek vermemesi de bunun başka bir örneğidir.
Ne zaman ki Afyon, Kütahya, Uşak'ta Müslüman halk camilere doldurulup toplu olarak yakıldı, ne zaman ki buradaki Müslüman çoğunluğun karısına ve kızına Yunan askerleri tecavüz etmeye başladı o zaman millet "kerhen" de olsa Kuvayı Milliyeye destek verdi ama hesabından vazgeçmeyerek kinini ve nefretini saklı tutmayı sonraya bıraktı.
Yine o dönemin medyasında baş üstünde tutulan "Ali Kemal"'ler ve halkın çok yaşa dediği isimler ise "Damat Ferit"'lerdi.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları önce kendilerine "Kafir" diyen bu Müslüman çoğunluğun ırzını ve namusunu düşmanın elinden kurtardı. Ardından ülkeyi kurtardı.
Ve bu köhne imparatorluk artığı, kültürü, kimliği, sosyolojisi belli olmayan topluluğa elleriyle modern ve çağdaş bir Türkiye hediye etti.
Avrupada katolikler ve protestanlar yüzyıl boyunca savaştı onbinlerce insan öldü ve halk gerçeği görüp "Aydınlanma devri ve Rönesansı" yaşadı.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk; hem de çok da fazla kan dökülmeden, hem de yüzyıllar boyunca sürebilecek özgürlük ve demokrasi mücadelesi verilmeden genç ve pırıl pırıl bir cumhuriyeti, bunun için alın teri dökmeyen, bedel ödemeyen ve hatta elinin tersiyle iten "Muhafazakar ve Muhammedi" çoğunluğa hediye etti.
Kurtuluş savaşı biter bitmez Atatürk'ü yok etmek için bütün tarikatlar, cemaatler, mollalar, softalar ve din adamları fırsat kollamaya başladı.
Atatürk'ün inadı ve bitmek tükenmek bilmeyen yurt sevgisi bütün bunların üstesinden geldi ama Osmanlıdaki tekke, zaviye ve medrese artıkları için hesap kapanmamıştı. Önce Adnan Menderes sonra Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan. Tüyü diken ise Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Demokrasi ve özgürlükler için bir damla kanını döküp bedel ödemeyen bu halkın çoğunluğunu oluşturan muhafazakar kesim, her zaman için Cumhuriyete ve onu kuranlara karşı kinini saklı tuttu.
Genç Cumhuriyeti kuranlar da bu arada boş durmadı. Kendi kuşaklarını yetiştirdi, onları modern, çağdaş ve ilerici batı toplumlarına dönük biçimde eğitti.
Bugüne geldiğimizde artık bu ülkenin geçmişten gelen ve bir elmanın kesilmiş iki yarısı gibi ayrı tarafa düşen bu iki uzlaşmaz toplumun artık hesaplaşma günü.
Bu hesaplaşma ne yazık ki sanıldığından daha yakın ve sanıldığından daha acı bir biçimde gerçekleşebilir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın başından beri toplumu germesinin ve sürekli biçimde kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyen insanları ötekileştirmesinin tek ve gerçek nedeni geçmişten bugüne taşıdığı, saklı tuttuğu kin ve nefretinin gereği olarak artık hesaplaşma arzusudur.
Kimse Erdoğan'dan yumuşama beklemesin, kimse Erdoğan'dan uzlaşma beklemesin. Çünkü onun amacı gerginlik, çatışma ve sonu islami bir yönetime kadar gidecek büyük bir mücadele.
Beline bomba sarıp kendisini havaya uçuran bir marjinalliğin atmosferinden ve o iklimin kenarından geçmiştir Erdoğan.
Kimse kimseyi kandırmasın, aldatmasın!
Türkiye'nin karanlık yüzü ile aydınlık yüzü mutlaka ama mutlaka hesaplaşacaktır
Recep Tayyip Erdoğan'ın hocası Erbakan'ın dediği gibi soru sadece şu;
"Bu hesaplaşma kanlı mı olacak kansız mı olacak acı mı olacak tatlı mı olacak"
Türkiye'nin bugünlerde yanıtını aradığı soru ne yazık ki bu..
Yahu şu akpartililerin yazdıklarını okuyorum sinirleniyorum arkadaş...Osmanlı tarihini sözde çok iyi biliyorlar maşallah ama sadece fetih dönemini.. Padişahları say desen sayamıyorlar... Gerileme, yıkılma dönemi dersen tık yok.. Varsa yoksa Atatürk'e küfür etmek.. Ulan o çok savundugunuz padişahlar bitirdi Osmanlıyı. ingilizi, Fransızı, Yunanı bugün oturdugunuz yerleri işgal ettiler. işgal etmekle kalmayıp burdaki halka zulum ettiler. Bir Ankara diye bir yer kaldı, orasıda gidecekken Atatürk gibi bir kurtarıcı geldi.. Senin dedeni babanı yanına aldı bu vatanı düşmandan kurtardı.. Sırf senin özgürlüğün için, sırf kendi kendini yönetebilmen için, sırf dinini,müslümanlığını yaşayabilmen için.... Esaret altında bugün yaptıklarını yapabilcekmiydin sanıyorsun.. iktidara gelebilecegini, camiiye gidip namaz kılabileceğinimi sanıyorsun.. Atatürk olmasaydı, pazar ayininde haç çıkarıyordun papaz efendinin önünde be beyni yıkanmış cahil vatandaşım... Ecdadımız Fatih, Kanuni, Selim demeden önce biraz yakına gelde, Çanakkalede yatan dedene bak.. Biraz hürmet göster, saygı duy artıkk....
bilfiil gerçekleşmemiş bir eylem için bu kadar çemkiren insanlara soruyorum: madem eminenin üstünden geçilmesin diye haykırıyorsunuz o zaman üzerinden geçilen suçsuz masum ve bu vatanın evlatlarına da sahip çıksaydınız ya nerde sizin namus, ahlak anlayışınız???!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
alın size haber. http://gundem.milliyet.co....2012/1548383/default.htm
Herkes Fatih Sultan Mehmet köprüsünün üzerinden geçiyor, hatta bütün Türkiye geçiyor. Burada küfür yok, ahlaksız birşey yok. Ben olaya farklı boyutta bakıyorum üzgünüm. Bu tarz şeylere takılmıyorum. Kaldı ki köprünün adı Emine olsa bile millet eminenin üzerinden değil yine köprünün üzerinden geçecek. Siz olayları abartıyorsunuz o kadar.