natylover
221 (ilaç gibi)
altıncı nesil yazar 0 takipçi 27.13 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    japon edebiyatı

    1.
  1. Olurda seçmeli olarak alırsınız, biraz yardımcı olması için kısaca

    japon tarihi ve edebiyatı

    - japonların nereden geldiği tam olarak bilinmiyor. japon toplumunda dikey bir sistem var. çocuklar ailelerine her zaman saygı göstermek zorundalar.
    - japonlar için adalar çok önemli. 4 tane ana ada var. önemli adalardan bazıları: kyüshü, honshü, shikoku ve hokkidö, okinawa.
    - japon dilinde 3 tane yazım sistemi var.
    1- hiragana: syllable scripts; her ses bu system kullanılarak yazılıyor.
    2- katakana: yabancı kelimeler için kullanılan yazım sistemi
    3- kanji: orijinal olarak çin karakterlerinden oluşan her bir harfin bir anlama geldiği alfabe çeşidi.

    - kanbun: çin alfabe karakterlerinin japon seslerini tanımlanabilmesi için kullanımı.

    8nci yüzyıl japonyası

    heian'ların olduğu dönem:

    aristokratik bir toplumun hakim olduğu dönemdir. anlamak çok zor çünkü çok farklı.
    the imperial court/the emperor japon adalarını yöneten. kyto o zamanlar başkent.
    kültürel ve dini güçleri var.
    bu dönemde fujiwara ailesi var. emperor'ın bütün gücünü para ve kadınla ellerinde tutuyorlar.
    heian japonyasında 4 çeşit aristokrat sınıf var.
    imparator ve geniş ailesi
    aristokratlar: sıralama aile statüsüne göre belirleniyor.

    buddism ve shinto (native japanese religion) birbirine karışmış şekilde gidiyor.
    rank çok önemli. sıralamanı ailenin önemine göre alıyorsun. sırf aristokratlar içinde 10 tane sıralama var. ve bu sıralama giyimlerinden, sahip olacakları arabaya, oturacakları eve, hatta dış kapılarının uzunluğuna kadar karar veriyor.

    bu dönemde japonya da kişisel gizlilik denen bir şey yok. bu toplum çok katı kurallara sahip. the rule of taste kuralı var. good taste veya bad taste e göre her şey sıralanmış. good taste anlayışları da çok garip.

    - beyaz diş çirkin, çıplaklıktan nefret ediyorlar, üst üste bir sürü kıyafet giyiyorlar, kadınlar 1 kere de 6 kimono giyiyor. doğru renkleri doğru zamanda giymek çok önemli. renkleri mevsim mevsim ayırmışlar.
    - üniversite olmasına rağmen gitmeyi reddediyorlar fakat bi şekilde eğitimliler.
    - parfüm onlar için inanılmaz derece de değerli ve sadece aristokratlar için çünkü çok pahalı. parfüm yarışmaları bile düzenliyorlar.
    - bakirelik iki cins için de asla kabul görmeyen bir şey.
    - birçok edebiyat eseri kadınlar tarafından yazılmış.
    - onları en çok üzen şey ise geçicilik. mujo (impermenant - geçici) ve mono no aware (tatlı bir üzüntü) bunu çocuklar bile öğreniyor. yani hayatın bir sonunun olması onlara üzücü geliyor fakat yaşadıkları için de mutlular.
    - edebiyattaki önemli mecazları:
    - cherry blossoms, maple leaves, ölüm imageleri çok önemli.

    Küçük Hikayeler (Koan)

    - düşünmeye yardım ettiğini düşünüyorlar, bir şeylerin farkına varmaya ve ruhlarımızı uyandırmaya yaradığına inanıyorlar.
    - mantıklı bir açıklaması olmuyor, Zen-buddism meditasyonu kullanıyor.
    - mistik panteizm(tüm tanrıcılık) her yerde ve her şeyde.
    - metafizik sitemidir.

    budist inancı

    - insanların evrenin bir parçası olduğuna inanıyorlar, sonsuz ve edebi olan bu evrenin kati varlıkları olduğunu düşünüyorlar.
    - dünyada sadece geçici birer vücut olduklarını ve ölseler bile hala var olduklarına inanıyorlar
    - endişeler, günaha teşvik, acı, sorun, hastalık, ölün, imrenmek
    - karma: denge
    - nirvana: cennet; sadece meditasyon yaparak ulaşıldığına inanıyorlar.
    - satori: aydınlanmaya ermek
    - buddism milattan önce 500'lerde hindistan'dan gelmiş.
    - siddhartha gautama adında bir prens varmış. her şeyi varmış fakat hiç mutlu değilmiş. ailesini terk ediyor çünkü ölümden, hastalıktan ve yaşlanmaktan onu hiçbir şeyin koruyamayacağını anlamış. dindar insanlara gidip nasıl mutlu olunacağını sormuş. her hangi bir cevap bulamayınca meditasyon yapmaya karar vermiş. ve sonunda yükselmenin varlığını fark etmiş. meditasyon yapmayı bırakıp öğretmeye başlamış. bu budizm felsefesinin başlangıcıdır.

    ortaçağ japonya'sı (medievel japan) 1190-1600

    feodal sistem var. lord daimyo diye adlandırılmış. bu zamanda da dikey bir sınıftandırma vardır.
    1- emperor neredeyse tanrı gibi. çok fazla dini özelliği var. kyto'da yaşıyor.
    2- köylüler, çiftçiler - pirinç en önemli yiyecek kaynağı
    3-daimyo
    4 - sadık ve eğitimli askerler - samurai
    5-caftsman
    6-merchants
    7-eta
    para kazanmak çok önemli.
    *samurai'nin daima yanında kılıç taşır ve istediği gibi köylüleri veya çiftçileri öldürme hakkına sahip.
    *the shogun means magnificent barbarian conquring generalissimo: görkemli, barbar fetheden, başkomutan. ailenin lideridir.
    *emperor bu görevi zorla veriyor.
    *kendi ordularına sahipler.
    *shogun ailede ve bölgede en önemli kişidir.

    early modern japonya 1600 - 1868

    - bir çok sistemin olduğu bir dönemdir. bütün ülke de uygulanan kanun sistemi, politika sistemi, eğitim sistemi; halkın büyük çoğunluğu yazabiliyor ve okuyabiliyordu, ekonomik sistemi, popüler sanatlar vb.

    1476-1599 sengoku jidai period of warring states

    - 1338: ashikaga ailesi var. emperor'la hoyo'lardan kurtulmak için anlaşma yaparlar. shogun saraya girmiştir. emperor ashikaga'ları çok seviyor çünkü onlar zayıflar.
    - daimyo günden güne gücünü arttırdı çünkü emperor ve ashikagalar diğerleriyle uğraşmakla çok meşguldük. - 1476
    - 260 tane bağımsız şehir vardı ve bu 260 şehir arasında velayet tartışmaları da vardı. bu velayet tartışmalarından dolayı savaşlar oldu. 1476 ve 77 yılllarında onin savaşı oldu. savaşın sonunda şehirde hiçbir şey kalmadı. harikawa savaştan sonra da ashikaga ailesinden canlı kanlanları öldürdü.
    - savaş sona erdi. toyotomi hideyoshi 1560-1595 geldi. shogun değildi ama en az onun kadar önemliydi. mevkisini ordu stratejisiyle edindi ve bazı daimyo'ları öldürdü.
    - 1599'da sakigara yine velayet tartışmalarından dolayı oldu
    - sakaku nun yaptığı ilk şey hıristiyan japonlardan kurtulmak. yahudiler tarafından hıristiyanlar doğrandı.
    - sankin kotai: geçici olarak atanan - her iki yılda bir değişiyor. lords kanunlara uymak zorunda yoksa shogun orduyu üzerine salıyor.
    4 ...
  2. a bend in the river

    1.
  3. 2001 yılında Nobel Ödülüne layık görülen A Bend in the River - Nehrin Dönemeci V. S. (Vidiadhar Surajprasad) Naipaul'un en iyi romanı olarak değerlendirilir. Salim karakteri romanın anlatıcısıdır ve bu karakterdeki yabancılaşma Naipaul'un kendi kişisel hayatında da tecrübe etmiş olduğu bir duygudur. 1932 yılında Triniad'da doğan yazar ailesinin Kuzey Hindistan'dan Hindu göçmeni olmasından dolayı çocukluk dönemlerinde yabancılaşma duygusunu o da hissetmiştir. En sonunda ise düzensizlikten kaçmak için ingiltere'ye yerleşir ve burada yaşamaya karar verir. Roman boyunca Salim karakterinin kendisini asla evinde gibi hissetmediği kolaylıkla gözlenebilir. Bunun sebebi de tabiî ki roman da bir türlü sone ermeyen karmaşa ve güvensizlik ortamıdır. insanlar sürekli can ve mal varlığı endişesi taşıyorlar.

    Roman o kadar kötümser bir havada yazılmıştır ki kısa sürede bitirebilmek gerçekten başarı sayılabilir. Romanda gösterilen şudur ki Afrika'daki insanların hayatta tek bir amaçları vardır: hayatta kalabilmek. Salim karakteri kendi geleceğini, kaderini belirleyebilmek için göç etmek ister ve bunu yapar ama onun da Afrika'nın diğer kayıp insanlarından bir farkı yoktur. Nehrin dönemecindeki kasabaya göç eder ve burada bir hayat kurmaya başlar ama kendini hiçbir zaman tam olarak oraya ait hissedemez. Hayatında hep bir şeylerin eksikliğini duyar.

    Bu insanlar Afrika'daki kargaşanın birer kurbanlarılar fakat Salim dahil hiç biri bunun farkında değiller. Yeni Başkanın gelişi işe düzenin geleceğini düşünenlerse yanılıyorlar. Yeni Başkanın gelişi ile bütün ülkeye yayılan fikir DISCIPLINE AVANT TOUT: Her şeyden önce disiplin. Bütün insanlar bunu kabullenmiş gibi gözükseler de bu düşünce doğrultusunda davranmazlar. Romanda herkes kendi çıkarlarını düşünmektedir ve çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir ahlaki değeri göz önünde bulundurmazlar.
    0 ...
  4. we real cool

    1.
  5. THE POOL PLAYERS.
    SEVEN AT THE GOLDEN SHOVEL.

    We real cool. We
    Left school. We
    Lurk late. We
    Strike straight. We
    Sing sin. We
    Thin gin. We
    Jazz June. We
    Die soon.

    gwendolyn brooks amerikan edebiyatının önemli siyahi şairlerinden biridir. kendisinin hayatı boyunca ırkçılığa ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele ettiği bilinir. gençliğinde çok zorluklar çekmiş biri olarak brooks, we real cool şiirinde siyahi gençliği anlatan bir şiirdir. şiir çok kısa olmasına rağmen çok şey anlatır. "we" kelimesi tahmin edileceği üzere siyahi gençliği temsil ediyor. şiirinde siyahi gençliğin seçtikleri yaşam tarzının sebebini açıklamaktadır brooks.

    we / left school." (1) şiirin ilk mısrasında bu insanların okulu bırakıp sokaklara gittiklerini görebiliyoruz. ayrıca şiirde sokaklarda neler yaptıklarını da öğreniyoruz: lurk late, strike straight, sing sin vb. okulu bırakmak bir çeşit isyan olarak yorumlanabilir. okulu bırakarak düzenli hayatı reddediyorlar ve kendilerince özgürlüğü seçiyorlar. düzensiz hayat onları için özgürlüğü temsil ediyor. sokaklar tehlikeli ve ölüm tehditi var fakat oyuncular bunun farkında, önemsemiyorlar çünkü özgürlükleri var.


    sokağın tehlikelerine karşı kendilerini koruyabilmek için her an tetikteler. brooks'un da dediği gibi: "we lurk late" (line 3). özgürler ama tehlikeler yüzünden rahat değiller. başlıktaki "shovel" kelimesi de önemli çünkü ölümü ve define temsil ediyor. son mısrada yazdığı gibi sonlarının ne olabileceğini biliyorlar: "we / die soon" (8).
    0 ...
  6. nehrin dönemeci

    1.
  7. 2001 yılında Nobel Ödülüne layık görülen A Bend in the River - Nehrin Dönemeci V. S. (Vidiadhar Surajprasad) Naipaul'un en iyi romanı olarak değerlendirilir. Salim karakteri romanın anlatıcısıdır ve bu karakterdeki yabancılaşma Naipaul'un kendi kişisel hayatında da tecrübe etmiş olduğu bir duygudur. 1932 yılında Triniad'da doğan yazar ailesinin Kuzey Hindistan'dan Hindu göçmeni olmasından dolayı çocukluk dönemlerinde yabancılaşma duygusunu o da hissetmiştir. En sonunda ise düzensizlikten kaçmak için ingiltere'ye yerleşir ve burada yaşamaya karar verir. Roman boyunca Salim karakterinin kendisini asla evinde gibi hissetmediği kolaylıkla gözlenebilir. Bunun sebebi de tabiî ki roman da bir türlü sone ermeyen karmaşa ve güvensizlik ortamıdır. insanlar sürekli can ve mal varlığı endişesi taşıyorlar.

    Roman o kadar kötümser bir havada yazılmıştır ki kısa sürede bitirebilmek gerçekten başarı sayılabilir. Romanda gösterilen şudur ki Afrika'daki insanların hayatta tek bir amaçları vardır: hayatta kalabilmek. Salim karakteri kendi geleceğini, kaderini belirleyebilmek için göç etmek ister ve bunu yapar ama onun da Afrika'nın diğer kayıp insanlarından bir farkı yoktur. Nehrin dönemecindeki kasabaya göç eder ve burada bir hayat kurmaya başlar ama kendini hiçbir zaman tam olarak oraya ait hissedemez. Hayatında hep bir şeylerin eksikliğini duyar.

    Bu insanlar Afrika'daki kargaşanın birer kurbanlarılar fakat Salim dahil hiç biri bunun farkında değiller. Yeni Başkanın gelişi işe düzenin geleceğini düşünenlerse yanılıyorlar. Yeni Başkanın gelişi ile bütün ülkeye yayılan fikir DISCIPLINE AVANT TOUT: Her şeyden önce disiplin. Bütün insanlar bunu kabullenmiş gibi gözükseler de bu düşünce doğrultusunda davranmazlar. Romanda herkes kendi çıkarlarını düşünmektedir ve çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir ahlaki değeri göz önünde bulundurmazlar.
    0 ...
  8. the american dream

    1.
  9. edward albee oyunlarından biridir.

    1928 doğumlu oyun yazarı albee amerikan drama tarihinin en önemli şahıslarından biridir. oyun yazmadan once biraz roman biraz da şir yazmıştır ve sonrasından oyun yazarı olmaya karar vermiştir. yazdığı oyunlar absurd tiyatronun eserleri arasından yerlerini almışlardır. a delicate balance (1967), seascape (1975), three tall women (1994) oyunları ile pulitzer ödülü almaya da layık görülmüştür. american dream oyunu albee'nin dikkat çekici meşhur oyunlarından biridir. absurd tiyatronun özelliklerini çok iyi bir şekilde yansıtmaktadır oyun. oyunda gördürdüğü üzere hiç bir geçmiş bilgisi verilmeden direk başlar. karakterlerin yaşı, işi vb hakkında hiç bir bilgi vermez.

    bilindiği üzere realist oyunlarda her şey hayatın ta kendisini yansıtmalıdır. buna setting de dahil. absurd tiyatro ise böyle bir kaygı taşımaz. her şeyle ilgili mümkün olduğunca az bilgi verilir. america dream oyununda da görgülüğü üzere odaların detaylı tanımı yapılmaz. oyunda karakterlerin gerçek isimleri bile yoktur. sadece mrs. baker karakterinin adı vardır, diğerleri mommy, daddy, grandma ve youngman olarak geçer.

    oyundaki mommy karakteri gerçekten eşini seven bir kadın değildir. kadın kocasının parası ile güçlü olmayı seviyor. oyun bir yandan da american dream'i eleştiriyor çünkü zengin olmak ve yaşlı ebeveynlerden kurtulmak bu insanlar için çok önemli. mommy rolündeki kadın oyun boyunca grandma'dan kurtulmaya çalışıyor. daddy pısırık, pasif bir karakter. mommy oyun boyunca daddy'i kendi çıkarları için kullanıyor ve kendi fikirlerini kocasının fikriymiş gibi gösteriyor.
    0 ...
  10. milda

    1.
  11. evliliğinin üçüncü yılında doğan bebeğinin ismini daha o ortada hiç yokken yıllar öncesinden belirleyen arkadaşım bu isimde karar kıldı. biz de anlamını her dilde araştırdık ortaya bunlar çıktı.

    milda isminin anlamları:

    1 -deniz dibindeki kırmızı renkli değerli taş,
    2- aşk, özgürlük,
    3- nazik, kibar, tatlı, ılımlı,
    4- kıymetli.
    1 ...
  12. no soporto

    ?.
  13. natalia oreiro'nun üçüncü albümü olan turmalinadaki ilk şarkısı:

    quiero escapar
    de tanto sufrimiento
    y de tanto dolor
    soportar
    no ms engaos ni mentiras entre tanto rumor

    comenzar
    a buscar en cada espacio
    dentro del corazn
    si hay algn lugar
    por el que pueda yo encontrar
    tal vez alguna verdad.

    no soporto un minuto ms
    cuando ests aqu
    cuando ests all
    no soporto un minuto ms
    slo quiero que te vayas ya
    de este lugar.

    quiero escapar
    de falsas ilusiones
    por tu intensa ambicin
    soportar
    tus mil palabras ya no ms
    no valen, no valen la pena
    comenzar
    a encontrar lo que no haba dentro de mi razn
    si hay algn lugar
    por el que pueda yo escapar
    de tanta injusta maldad.

    no soporto un minuto ms
    cuando estas aqu
    cuando estas all
    no soporto un minuto ms
    solo quiero que te vayas ya
    de este lugar.

    çevirisi:

    katlanamıyorum

    bu kadar çok acıdan ve ıstıraptan kaçmak istiyorum
    daha fazla yalana katlanamıyorum
    söylentilerin doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorum
    ve kalbin içinde biraz doğruluk bulabileceğim bir yer olup olmadığını

    buna bir dakika daha katlanamıyorum
    sen orada veya buradayken
    buna bir dakika daha katlanamıyorum
    hemen bu yerden gitmeni istiyorum

    senin yanılsamalarından kaçmak istiyorum
    binlerce sözüne daha fazla katlanamıyorum
    buna değmez
    doğru olan hiçbir şeyin olmadığını bulmaya başlamaya
    adil olmayan kötülüğünden kaçabileceğim
    bir yer olup olmadığını
    0 ...
  14. vengo del mar

    1.
  15. natalia oreiro'nun aynı adı taşıyan albümündeki me muero de amor şarkısından sonraki en romantik şarkısı:

    tantas cosas perdí
    muchos sueños olvidé
    tanto me arrepenti
    por no aprender a querer
    dispuesta a partir
    sola me quedé y después sin pensar
    se que me escape...
    luego en soledad muchos sitios caminé
    era así la verdad tan vacía y tan cruel
    me anime a volar y volé, volé
    y ahora quiero encontrar todo aquello que soñé
    vengo del mar, vengo de lejos
    vengo para cambiar
    una pena de amor por un beso
    vengo a buscar el sol
    me trae el viento
    cambio desilusión por un sentimiento.

    çevirisi:

    denizden geliyorum

    birçok şey kaybettim
    birçok hayali unuttum
    çok şeyden pişmanlık duydum
    sevilmeyi öğrenmeyerek
    gitmeye hazırım
    sonunda yalnız kaldım
    ve sonra, hiç düşünmeden
    biliyorum kaçtım
    sonra, yalnız başıma, birçok yeri ziyaret ettim
    gerçek böyleydi
    çok boş çok zalim
    uçmaya cüret ettim ve uçtum, uçtum
    ve şimdi hayalini kurduğum her şeyi bulmak istiyorum
    denizden geliyorum
    çok uzaklardan geliyorum
    aşkın acısını bir öpücükle değişmeye geliyorum
    güneşi arayarak geliyorum
    rüzgar taşıyor beni
    hayalkırıklıklarını bir duygu ile değişiyorum.
    0 ...
  16. major barbara

    ?.
  17. Major Barbara from the perspective of social Darwinism:

    . Social Darwinism basically the effect of Darwin's theory into the society.
    . The logic is the big fish eats the small fish.
    . Money and materialism are important. It means that the powerful one survives in the society.
    . The development of society from the morality point of view.
    . Money : society, religion, politics. Survive if you have financial security in society.

    The play:

    . Setting: London
    . Characters: Major Barabara, Andrew Undershaft (her father), Sara (her sister). Sara's fiance Charles Lomax, Stephen. (her brother) Lady Britomart Undershaft (her mother) and Adolphus Cusins (her boy friend)

    . Major Barbara works at the Salvation Army. The play starts at Lady Britomart's house. Lady Britomart wants his son to run the jobs of his father's factory. In other words she wants position for her son. That's why she calls her ex-husband.
    . The idea of Andrew's coming again disturb Stephen and Barbara, because they know that their father makes his money from bad ways.
    . When Andrew meets with Barbara he wants to save his daughter from the religious beliefs.
    . He does not want to make his son as an heir for the factory because he is doing an immoral job. Also the aim of the factory is to educate foundlings and make them run the job. In addition to these Andrew understands that his son is not capable of doing his jobs.
    . Adolphus Cusins is a boy friend of Barbara. He is not really interested in Salvation Army. He goes here because he loves Barbara. Major Barbara starts to speak with her father. They are betting to each other to visit their places. The aim is to attract each other, and the one who becomes successful is going to win the bet. First of all they go to the Salvation Army which does not create a good impression on Andrew. The place is old and poor. On the other hand, the factory is a good looking place and everybody seems to work very happily. He is not a religious man, he does not earn money from moral ways but he is rich. He has money and order in the factory on contrary to Salvation Army.
    . Adolphus gets impressed so much from Andrew's job. Barbara becomes aware of that.
    . Barbara does not want any foundation comes from illegal ways but Mrs. Baines accepts the money. That's why she leaves the army.
    . Religion can survive if it is supported by its customers. Religion belongs to money too.
    When Barbara understands everything is related to money in society, even religion, she gives importance to materialism more.
    . It is also important to know that people who come to Salvation Army have only one aim: to eat. They do not really care about the souls of themselves which means that they pretend = there is a benefit relationship.
    . Religion loses its importance in the play for Barbara. Money becomes important.

    (bkz: george bernard shaw)
    0 ...
  18. a chaste maid in cheapside

    ?.
  19. Chaste maid in the cheapside Thomas Middleton tarafından 1613 tarafından şehir komedisi olarak yazılmıştır. sosyal sınıflar açısından çok önemli bir oyundur. Çok fazla sınıf vardır. Middle classes, low class, servant characters, religious characters, uppper classes olarak toplum birbirinden ayrılmıştır. Oyunun başlığıyla başlayayım. Chaste maid namuslu bakire kız demektir, cheapside da prostitute'ların olduğu kötü basit bir yerdir. Zaten oyun şehir komedisi olduğu için, daha başlığında bile bir dalga vardır. Ayrıca iki tane zıt sosyal statü yerini bu başlıkla birleştirmiş. Chaste maid yüksek sınıftan cheapside is ayağı sınıftan olan bir yerdir. Oyundaki şehir Londra'dır ve şehir sosyal karışımın bir yansımasınıdır.

    Upper class oyunda evliliğe ve cinselliğe çok önem veriyor ki soyları devam etsin ve evlilik oyunda sınıf atlamak için bir basamak olarak gösterilmiş. Middleton bu oyunla sosyal sınıf ayrımlarını eleştirmek istemiştir. insanlar sınıf atlamak için birbirlerine yalanlar söyleyip oyunlar oynuyorlar.

    Oyunun teması: social climbing, differences and conflict between social classes.

    ilk sahne Maudlin'in kızı Moll'a konuşmasıyla başlıyor, kızına ders veriyor ve yanlıklıklarını söylüyor. Kızının evlenmek için yeteri kadar çaba göstermediğini söylüyor. Kendisinin daha evlenmeden iki yıl önce hamile kaldığını ve kızının çok çalışması gerektiğini söylüyor. Yellowhammer kızın babası içeri girer ve karısına ne yaptığını sorar, o da kızlarına hataları hakkında ders verdiğini söyler. Yellowhammer da ona kendisinin eleştirecek biri olmadığını çünkü onun da çok hataları olduğunu söyler.

    Daha sonra Sir Walter Whorehoundadında bir şövalyeden konuşurlar. Moll'un babası kızının bu şövalye ile evlenmesini ister. Ayrıca Sir Walter zengin yiyenini de oğulları Tim'le evlenmesi için getirir. Maudlin and Yellowhammer kazanacakları zenginlik karşısında çok mutlu olurlar. Kızın tam oğullarına uygun soylu bakire, candan biri olduğunu düşünürler.

    Fakat aslında olay hiçte böyle değil çünkü Sir Walter aslında asil bir şovalye değil ve yiğeni diye tanıttığı kişi de prostitute olan Welsh Gentlewoman'dır. Aslında Sir Walter'un metresidir. Sir Walter bu kadına bakirelik testini geçmesi gerektiğini söyler. Sir Walter Moll'la konuşmaya çalışır ama Moll istemez, odasına kaçar. Maudlin de kızı adına açıklamalarda bulunup bahaneler bulur. O sırada Touchwood Junior gelir bu insan Moll'a aşıktır Moll'da ona aşıktır. Moll'a kimse görmeden bi not bırakır ve ona 3 kelime olarak cevap vermesini ister.

    Touchwood Junior Yellowhammer dan kendisi için evlilik yüzüğü yapmasını ister. Touchwood da evleneceği kişiye de yapılması gerektiğini söyler. Gelinin yüzük parmak ölçüsünü sorunca da Junior bilmediğini söyler. Ve o sırada Moll gelir ve Moll parmaklarının gentelwoman parmaklarına çok benzediğini söyler. Yellowhammer ise onun gentlewoman olmadığını söyler ama Junior itiraz eder. Ve Moll'dan izin ister ölçü almak için o da kabul eder.

    Yellowhammer junior'ın söylemiş olduğu "love that's wise, parents' eyes blind" lafını garipser ve eğer bir kızı ailesinin gözü önünde kaçırabileceğini düşünüyorsa onun deli olduğunu söyler. Touchwood gittiğinde Moll'da onunla gidebilmeyi diler.

    Oyun Moll Yellowhammer'ın evliliği etrafında merkezlenmiştir. O Touchwood Junior a aşık ama babası onun Sir Walter'la evlenmesini istiyor, çünkü adamı zengin sanıyor, halbuki adamın gözü de Moll'un çeyizinde (wealthy-dowry). Hatta pazarlık için de güya zengin yiğeniyle de Moll'un abisi Tim'i evlendircek. Sir Walter ayrıca Allwit'in karısıyla da ilişkiye giriyor. Ve adam bunu biliyor. Walter'ın karısına verdiği parayla yaşıyorlar. Tim Cambridge üniversitesinden Londra'ya Latin öğrencisiyle gelmiş bir öğretmendir.

    Touchwood Senior da Moll'un gerçek aşkının abisi karsından ayrılmaya hazırlanıyor, çünkü başka bir kadını hamile bırakmış. Kurtuluşu ise Kixes'lerin elinde, oların çocukları olmadığı için uzaktan akrabaları olan Sir Walter onların mirasına konacak. Hizmetçi Touchwood'un çok özel doğurganlık iksiri yaptığını söyler ve Touchwood Lady Kix'le ilişkiye girer.

    Evlilikten önceki gün Moll evden kaçar, amd çok fazla ıslandığı için hasta olur ve eve geri getirilir. Touchwood Junior and Sir cadde de kavga ederler ve ikisi de yaralanır. Walter öleceğini hisseder ve Allwit'lerin evinde bütün günahlarını itiraf eder, ve Allwit'in kendisini ona vermekle suçlar. Lady Kix'in hamile olduğu haberleri gelince, Allwits onu kovarlar ve Walter'ın bütün hediyelerini satarak The Strand da ev almaya karar verirler.

    Moll Touchwood Senior'ın kardeşinin öldüğü haberini getirince daha da hasta olur, bayılır ve o da ölür. Yellowhammers üzülerek Touchwood Senior'ın aşıkların beraber cenaze töreni yapılmasını kabul ederler. Ama cenaze de Moll ve Junior tabutlarından kalkarlar ve üzüntü sevince dönüşür. Hem onlar hem de Tim'le Welsh evlenirler, Kix Touchwood Senior ailesine destek olacakğına söz verir. Son olarak Sir Walter'ın borçtan hapse girdiği duyulur.

    Göründüğü üzere toplumdan bir çok sınıf hepsi bir arada ve hepsi birbirini etkiliyor. Bütün bu sınıf farklılıkları dalga geçilerek yazılmış ve birbiriyle etkileşim içinde olmalarının sebebi de bu.
    0 ...
  20. the father

    1.
  21. August Strindberg'in oyunu olan The Father'daki Laura ve Captain oyunun iki ana karakteridir.

    - ikisinin arasındaki sorunun sebebi Captain'ın kızı Bertha'yı şehirde okutmak istemesi, anne Laura'nın ise buna karşı çıkması. Oyunun en önemli çelişkisi da incentive need: yani Captain'in çocuğunun babası olup olmadığını öğrenmek istemesi. Ayrıca oyunda karı koca bir yarış içindeler sanki birbirlerine karşı.

    - Captain kızının evdeki kadınlar içinde yaşamasını istemez, eğitimli ve elimde bir mesleği olmasını ister. Annesi buna tamamen karşı çıkar, kızının özellikle de serbest düşünür olan the solicitor'ın yanında kalmasını hiç istemez. Annenin kızı üstünde hiç hakkı olup olmadığını sorar, baba da kanunlara göre hayır der. Kadın bu sefer adamın aklına şüphe düşürür. Bertha'nın babası olup olmadığını nerden biliyorsun diye, ayrıca herkese Captain'ın deli olduğunu söyleyip durur. Sonunda adam gerçekten delirir, çocuğunu falan öldürmeye kalkar, deli olur ve ölür.

    yani kısaca;

    - kinayeli bir oyundur,
    - evlilik kadın ve erkek arasında bir savaş gibi yansıtılmıştır. kadın sırf kızı şehirde okumasın diye kocasının aklına kızları hakkında şüphe düşürür.
    - Captain "everyman"i, Laura'da "everywoman"ı temsil ediyor.
    Laura "unwomanly" kadındır.
    0 ...
  22. the bloody chamber

    1.
  23. Kısaca:

    Bloody Chamber Angela Carter'ın feminist hikâyelerinden biridir. Hikâye Charles Perrault'un hikayesi olan bluebeard'den esinlenerek yazılmıştır.

    Fakir olduğu için zengin ve kendisinden yaşça büyük daha önce üç kere evlenmeiş bir adamla evlenen anlatıcımız 17 yaşındadır. Eşi Marquis anlatıcımıza kalenin anahtarlarını verir ve ona bir tek oda hariç bütün odalara girebileceğini söyler. Kendini "lovely prison" diye adlandırdığı koskoca şatoda yalnız hisseden anlatıcımız annesini arar ve ağlamaklı bir şekilde konuşur. Merakına yenik düşen anlatıcımız girmemesi gereken odaya girer ve orada Marquis'in daha önceki 3 eşinin ölü bedenleriyle karşılaşır. O anki dehşetten dolayı anahtarı düşüren anlatıcımız ne kadar yıkasa da üzerindeki kanı bir türlü yok edemez. iş seyahatinden erkenden dönen Marquis'in anahtarı ister ve onun odaya girdiğini anlar. Anlatıcımızı tam öldüreceği sırada annesi gelip Marquis'i silahla öldürerek onu kurtarır.

    Hikâyedeki ölüm sembolleri:

    -kan, çiçekler, aynalar, düğün odası, bekaretin kaybolması, anahtar üzerindeki kan.

    -Düğün odası tamamıyla zambaklarla doludur. Zambak ölümü sembol ederken aynı zamanda yeniden canlanmayı, saflık ve masumiyeti de temsil eder.

    Bluebeard'deki gelini ağabeyleri kurtarırken, Carter'ın kadın bir kahraman seçmesinin nedenleri:

    -Anlatıcının annesi hikayenin kahramanıdır. Hikâyede bir baba sembolü yoktur fakat Marquis anlatıcımıza bir eşten çok babadır ve kendini tanrı gibi görmektedir. Kızının ağlaması anneyi harekete geçirmiştir (maternal telepathy). Marquis'i öldürerek sadece kızını kurtarmakla kalmayıp onun ayinlerini sona erdirmiştir. Marquis'in ölümünden sonra anlatıcımız kör biriyle evlenmiştir. Bu da önemli bir unsurdur. Önce kendisi Marquis'in oyuncağıydı ve ona bağlıydı şimdi ise kendisine bağlı olarak yaşamak zorunda olan birini seçmiştir.
    0 ...
  24. zil sesi

    1.
  25. en ideali "zır, zır" diye çalanıdır arkadaşım. kuş sesi gibi çalan zil sesi nedense sinirlerimi bozuyor. bi de oyun havaları olanları var tabi onlara değinmek bile istemiyorum!
    0 ...
  26. absurdist drama

    ?.
  27. * varoluşçudur. sürekli sorular vardır; mesela hayatın anlamı nedir? sürekli bu soru bizim karşımıza çıkıyor.
    * karakterler birbirleriyle iletişim kuramıyorlar ve bu kasıtlı bir şekilde yapılıyor. sürekli tekrarlar vardır.
    * hayatın monoton olduğunu anlatan oyunlardır. hayatın anlamı olmadığını, hayata anlam verenin insanların kendilerinin olduğunu söyler existentiaslist ler.
    * ahlak hakkında her hangi bir endişesi yoktur, açığa çıkan ethical konular yoktur.
    * karakterlerin geçmişi hakkında çok fazla şey öğrenilmez.

    * Abdurdist Drama'nın en önemli amacı hayatın anlamsız olduğunu ve monotonluklarla dolu olduğunu insanlara anlatmak ve sorgulamalarını sağlamaktır. Bunu yaparken de karakterler hakkında geçmişlerine dair bir bilgi vermez, aralarında iletişim sorunu vardır; broken of language kullanır. Exposition, conflicts ve complications, climax veya resolution yoktur. Çok fazla karakter yoktur ve setting çok sadedir.
    0 ...
  28. carol ann duffy

    ?.
  29. genelde şiirlerinde erkekleri yerden yere vuran lezbiyen şair bir tek erkeğe (shakespeare) hayranlık duymuştur. hatta onun karısı için de bir şiir yazıp ne kadar şanslı olduğundan bahsetmiştir.

    anne hathaway

    the bed we loved in was a spinning world
    of forests, castles, torchlight, clifftops, seas
    where we would dive for pearls. my lover's words
    were shooting stars which fell to earth as kisses
    on these lips; my body now a softer rhyme
    to his, now echo, assonance; his touch
    a verb dancing in the centre of a noun.
    some nights, i dreamed he'd written me, the bed
    a page beneath his writer's hands. romance
    and drama played by touch, by scent, by taste.
    in the other bed, the best, our guests dozed on,
    dribbling their prose. my living laughing love -
    i hold him in the casket of my widow's head
    as he held me upon that next best bed.
    0 ...
  30. y tan contenta

    ?.
  31. paco ortega'nın söylediği, natalia oreiro'nun başrolünde oynadığı film cleopatra'nın soundtrack'idir. şarkı filmin konusuna ve ruhuna son derece uyar.

    ispanyolcası:

    "como un sendero del bosque
    que poco a
    poco se va borrando
    así se me va la vida, buscando...
    buscando en la espesura
    buscando a tientas
    buscando una salida
    ay, toda una vida,
    sin darme cuenta...
    buscando la salida
    buscando mi destino
    buscando a tientas,
    soñando un bosque abierto
    y un cielo inmenso
    que me sorprenda...
    ay de dentro a fuera
    me espera otra mujer
    que soy yo misma,
    me espera un corazón,
    mi propio corazón
    y tan contenta...
    y tan contenta
    y tan contenta
    ay que momento
    ay que momento
    para que a mi me estallen
    mis pensamientos
    ay que momento
    vaya momento mi alma
    buscando fuerzas
    que tire para arriba
    toda la vida, que me estremezca,
    buscando en la espesura
    buscando a tientas,
    buscando la salida
    toda la vida, sin darme cuenta..."

    çevirisi:

    ufukta kaybolan orman patikası gibi
    yaşamında kayboluyor, arayış içindeyken
    ağaçlar içinde, biliçsizce arıyorum.
    hayatım boyunca çıkış yolu arıyorum...
    ...farkında olmadan
    çıkış yolu arıyorum, kaderim için arıyorum.
    ağaçsız orman ve göz kamaştıran,
    engin bir gökyüzü hayal ediyorum.
    içimde, bir kadın bekliyor.
    o kadın bizzat benim, kalbiyle bekleyen.
    sevinç dolu kalbim...
    tamamiyle sevinç dolu.
    bir an geliyor, duygularım meydana çıkıyor, özgürce
    çıkış yolu arıyorum latin ruhumla, biliçsizce.
    hayatın, ayaklarımı yere bastırmasını istiyorum.
    ağaçlar içinde, bilinçsizce arıyorum.
    hayatım boyunca çıkış yolu arıyorum...
    ...farkında olmadan
    0 ...
  32. we are seven

    1.
  33. bir william wordsworth şiiridir. basit bir şiir gibi görünse de aslında wordsworth'un basitleştirmek istediği ölümün de yaşam kadar kabul edilebilir olduğu düşüncesidir. ölümün bir küçük çocuğun bile kabulleneceği kadar basit olduğunu anlatmak istemiştir bu şiirle. 1973 yılında goodrich castle'da karşılaştığı ve 'kahraman' olarak tanımadığı küçük kız bu şiiri yazmasında wordsworth'a ilham kaynağı olmuştur. bu şiiri ilginç bir şekilde yedi kez düzelttiği de bilinir. şiir kısaca küçük çocuk ve şairin kardeş sayısında inatlaşmasından ibarettir. "two of us at conwey dwell, and two are gone to sea, two of us in the crurch-yard lie..." sözlerinden sonra şair kızın iki kardeşinin ölmesinden dolayı onların artık beş kardeş olduğuna dair ikna etme çabası, çocuğunsa şiirin sonuna kadar "nay we are seven" diyerek diretmesidir.
    0 ...
  34. lycidas

    1.
  35. lycidas john milton'un boğularak ölen arkadaşı edward king için yazdığı bir ağıt şiirdir, fakat içinde mitolojik, politik, doğa ve dini figürler de vardır. anlamakta baya zorluk çektiğim, üzerine essay yazdığım, dili çok ağır bir şiirdir.

    şiirde ölen arkadaşı için konuşan bir çoban vardır ve çok üzgündür. çoban lycidas ile doğayı birbirine özdeşleştirerek anlatır üzüntüsünü. doğanında lycidas'ın ölümü için çok üzgün olduğunu anlatır. çobanın dışında şiirde başka sesler de belirir; mesela yunan mitolojisinde şiir, bilgi ve güneş tanrısı olan apollo. daha sonra 'river of camus' belirir ki o da lycidas'ın ölümünden dolayı üzüntüsünü dile getirir. milton'ın arkadaşı boğularak öldüğü için, şiir sürekli su görüntüleriyle doludur. şiirin en önemli beliren seslerinden biri ise saint peter'dir. st. peter hıristiyanlık dininde isa tarafından verilen cennetin anahtarlarına sahip olduğu inanılan, hırıstiyan kilisenin baş rahibidir. bu bölümde st. peter'in de lycidas'ın ölümünden dolayı çok üzgün olduğunu görülüyor. kilise için lycidas'ın çok büyük kayıp olduğunu belirtiyor. ayrıca 'blind mounths' tabirini kullanarak kendin başka bi şey düşünmeyen rahiplerden de yakınıyor. şiirin bu kısmı sembollerle dolu. st. peter ayrıca haçlı seferlerinden duyduğu rahatsızlığı da dile getiriyor. izgiliz meclisinesilah metaphorunu kullanarak 'two-handed engine' şeklinde tarih ediyor. çiçekler de duygularını ifade etmek için fazlasıyla şiirde kullanılmış ve kişileştirilmişler.

    görüldüğü üzere milton arkadaşına ağıt yakarken politik düşüncelerini de dile getiriyor.
    2 ...
  36. all my sons

    ?.
  37. arthur miller'ın yazmış olduğu bir drama oyunudur. kate, joe keller, oğlu chris ve ann oyunun baş karakterleridir.
    öncelikle oyunun büyük kısmında kate'in ismi mother olarak geçer. yani aslında bir eşten çok anne gibidir kate kocasına. aralarındaki açık bir sorun yoktur aslında. keller'ın yüzünden oğulları larry ölmüştür. ikisi de bunu biliyorlar fakat bilmiyormuş gibi davranıyorlar. kendi ilizyon dünyalarında yaşıyorlar. kate keller'ın en büyük destekçisi bu konuda, fakat en sonunda ann artık larry'nin mektubunu okutunca, desteğini çekiyor. hiç kimsenin desteği olmadığı, herkesi kaybettiği için de keller intihar ediyor. oğlunun ölmüş olması kesinleşince kate artık keller'a destek çıkmıyor, aslında en başından beri oğlunun öldüğünü biliyor fakat yaşamaya devam etmek için bu yalana ihtiyaçları var. eşi için oğlundan vazgeçmiyor.

    joe keller karakter analizi:

    *şimdi bu oyunda herkesin bildiği fakat açığa çıkarmaya korktuğu bir sır vardır. joe keller'ın oğlu larry onun yüzünden intihar etmiştir. baba oğlunun ölümünden sorumludur, fakat kendilerini onun ölmediğine ve bir gün geri döneceğine inandırıp yaşıyorlar.

    *ikinci dünya savaşı sırasında keller bilerek defolu uçakları cepheye yollar ve bir sürü insanın ölmesine sebep olur. bunu fark eden oğlu larry bu utançla yaşamak istemez ve intihar eder. ama karakterlerin hiç biri bu gerçekle karşılaşmaz istemek. oyunda sürekli böyle bir diretme vardır. özellikle de anne kate bunu en çok savunanlardandır. chris'in ann ile evlenmesini istemez, çünkü ona o abisinin sevgilisi olduğunu söyler. ilerleyen bölümlerde artık dayanamaz ve oğlu chris'e şunu der: 'your brother's alive, darling, because if he's dead, your father killed him. god does not led a son be killed by his father.'

    *joe'nun amerikan kapitalist hayali oğlunun ölmesine neden oldu. geçmişte işlemiş olduğu bu hata kendisinin intihar etmesine de sebep oldu. çünkü ann sonunda dayanamayıp onlara larry'nin kendisine intihar etmeden önce yolladığı mektubu okuttu. chris de babasını affetmeyince, suçlu bulunca diğer oğlunun da ona arka çıkmamasına dayanamadı ve intihar etti.
    0 ...
  38. viktorya dönemi

    ?.
  39. Bu dönemi anlatan Richard D. Altick'in Victorian People and Ideas kitabının önemli noktalarını özetliyeceğim:

    -Chapter II-

    An Evolving Society

    - Victorian literature talks about the social conditions of its time. There are so many novelists who write about the conditions of the workers. What is going on in the factories, and how they are suffering under bad conditions?
    -There are three classes: Upper, middle and worker class. People are divided according to their jobs and wealth. These classes are very strict and people have to behave according to its class.

    Aristocracy:

    The government governed by aristocracy. They control the politics, and there are families who try to protect their positions by making marriages within family.

    - Aristocracy controls the politics.
    - They marry within family to protect their positions.

    The gentry and the middle class:

    - The gentry' people are the gentlemen. The concept of gentleman was born in this era.
    - The middle class itself divided into lots of groups according to their region, occupation and income.

    Factory and Slum

    - The worker class has no chance, they have to work to survive and there are no laws to protect them or social insurance. Their conditions are worst even than the slaves. 16 hours a day, six days a week.
    - They have lots of health conditions too, because of the stream voice, or poisoned because of the dust.
    - While the increase of industries and factories benefit for the country, it makes the poor people's conditions the worst.
    - There are lots of industrial towns born for laborers.

    The weaker sex:

    - It is believed that woman has no intelligence.
    - No any other chance, has to wok, has to devote herself into her husband and children.

    Chapter III

    - Railroads bring commerce and crowd. There is an increase of population.
    - Cities become crowded, noisy and dirty, and they have their own dialect, own cultures.

    Chapter VI:

    - Victorian people are religious people and the religion is extremely important for them.
    - There are some scientific inquiry occurred by scientists, rationalism occurred and Darwinism. Rationalists try to explain the religion with the logic. They believe mind is the most authorized thing to solve and make comment on the religion. Intellect is the only thing that humankind needs to develop, so they should give up the superstitions.
    - No superstitions or miracles.
    - They all deal with bible as a text.
    - The German Scholars' examined the bible as text too. They try to find the historical backgrounds.
    - They suggested that bible is a human document.
    - Darwin: There is no existence of god the difference between ape and human is the only intelligence and the ability of think. This is the evolution theory of him. The rejection of God and asks the question what makes human different forum animal.
    - They are all thought to be good Christians, but those things attacked their beliefs.
    -People got confused; they start to have religious and moral doubts. They couldn't socialize.

    Türkçe olarak madde madde viktorya dönemi:

    * 1837'de tahta çıkmasıyla başlayan çağ 1901'de kraliçenin ölmesiyle sona erer.
    * insanların saygıdeğer görünmek için ikiyüzlü davrandıkları bir dönemdir.
    * paraya çok düşkün oldukları için parasız insanların hiçbir değeri yoktu.
    * yüce ruhlu görünen insanlar olmalarına rağmen sanata veya güzel olan her şeye karşıydılar.
    * cinsellik ve kadına karşı olan bir devir. muhafazakâr bir dönemdir.
    * başlıca uğraşları para kazanmaktır.
    * birçok yazarı ve düşünürü devirlerini acımazsızca eleştirmişler ve tüm gerçekleriyle yansıtmışlardır.
    * ülke çok zengin, çünkü ingiltere'nin sömürgelerine sömürge kattığı dönemdir, fakat bu zenginlik sadece küçük bir kesimin elinde.
    * ekonomik düzensizlik, sınıf ayrımlar ve eşitsizlik.
    * evlilik kutsal olarak bilinir ama şehir açlıktan ölmemek için fuhuş yapan kadınlarla dolu.
    * din çok önemli ve darwin ve bazı bilim adamlarının hıristiyanlıkla ilgili tezleri ve buluşları insanların kafalarını karıştırmıştır.
    * insanlar kadın erkek çoluk çocuk demeden madenlerde veya fabrikalarda kölelerden bile daha kötü şartlarda çalışıyorlardı.
    * sanayinin artması ülkeyi zenginleştirirken fakir insanların toplumdaki durumunu daha da kötüleştiriyordu.
    *tiyatrolarda ve evlerde roman okuyucular vardı. ailece roman okumak o dönemin en önemli aktivitelerinden biriydi. bunu özellikle orta sınıf insanları yapardı.
    0 ...
  40. the penelopiad

    ?.
  41. margaret atwood'un yunan mitolojisindeki odyssey'nin hikayesini, kültürel bir ikon olarak kabul edilen penelope'yi problemli bir hale getirerek yeniden yazmış olduğu romandır, ayrıca drama oyunu olarakta yazılmıştır. klasik hikayenin penelope'nin gözünden anlatılmasıdır. penelopiad patriarchal (ataerkil) bir toplumda ideal eş, kadın sembolünü temsil ediyor.

    en başında oyunun penelope'nin kocasını bekleme süreci içinde aslında tam anlamıyla sadık olmadığını görüyoruz, başka erkeklerle beraber olmak istediğinin imasını görüyoruz. olaylar tamamen penelope'nin bakış açısından anlatılıyor, kendisi ölmüş ve hikayeyi öbür taraftan anlatıyor. mutlu değil çünkü 12 hizmetçi ona sürekli haklarını korumayı ölümlerine sebep olduğu için söylenip huzursuz ediyorlar.

    daha bebekken oracle'ın babasının kefenini dikecek sözü üzerine babasının onu öldürmesi istemesiyle başlayan kötü bir kaderi var. daha sonraları ise henüz 15 yaşındayken ona eşini seçme hakkı tanınmadan odessey'le evlendiriliyor. insanların düğün gecesi beklediği beklentiler, acı çekmesini istemeleri. erkek çocuk doğurması bekleniyor. kendi çocuğuna bile dilediği gibi bakamıyor, büyütemiyor.
    0 ...
  42. no te importa

    ?.
  43. natalia oreiro'nun sos mi vida dizisinde söylediği duygusal bir şarkısıdır.

    sözleri şöyledir ki:

    no te importa si te llamo mio
    sólo por hoy
    sé que voy a estar bien
    si yo sé que vos sabés que puedo
    necesitar tu amor....ohoh...
    no te importa si te pido
    que me abraces fuerte
    en la noche fría
    puede que venga un día gris
    y yo quiero decirte que puedo
    necesitar tu amor....ohhh..ohh...
    ohh...ohhh..

    çevirisi:

    benim diye çağırmamı önemsemiyorsun seni...
    bense sadece bugünlük iyi olacağımı biliyorum ki
    sen benim bunu yapabileceğimin farkındaysan eğer.

    senin aşkına ihtiyacım var...

    senin beni soğuk bir gecede sıkıca sarmanı istememi önemsemiyorsun.

    gri bir gün geldiğinde,
    aşkına ihtiyacım olduğunu söyleyebildim sana...
    0 ...
  44. ethical relativism

    ?.
  45. türkçe de ahlaki görecelik anlamına gelir. bütün dünyada kabul edilen ahlak kurallarının aksine, hiç evrensel kurallar olmadığını, ahlak kurallarının göreceli olduğunu savunan etik kuramıdır. bazı toplumlarda normal karşılan şeylerin, kendi toplumumuzda kesinlikle reddedebilir veya garip gelebileceğini savunur. yani ahlak kuralları toplumdan topluma değişir felsefesini benimser. bu yüzden de diğer toplumların ahlak değerlerine saygı durulması gerektiğine inanır. bu durumda ortaya çıkan sonuçta diğer toplumları kendi toplumumuz özelliklerine göre yargılamamız gerektiğidir. tabii ki her toplumda farklı ahlak değerleri olabilir ama bu felsefe akımına tamamen katılmıyorum; çünkü evrensel ahlak kuralları da vardır ve dünyanın her yerinde geçerlidirler.
    0 ...
  46. © 2025 uludağ sözlük