arkadaşlarınızın sayfanıza girerek kayıt olmasıyla tişört kazanmanızı sağlayabilen marka. arkadaşınızın linkine girip e-postanızla kayıt oluyorsunuz ve sonra gelen maili onaylıyorsunuz. böylece kendi linkinizi oluşturarak kendi arkadaşlarınıza gönderebiliyorsunuz.
gecen seneki ygs'de turkce'yi fullemis, matematigi az bucuk yapmis biri olarak "cok kolaydi" diyenlere hayretle bakmami saglayan sinavdir. Ben mi yapamadim sadece diyorum fakat birsuru ogrencinin "cok zordu" dedigi guvender sinavinda fena olmayan bir sonuc almistim ve bu sinav guvender'den cok cok daha zordu. En kotu denemem bile bu sinav kadar kotu gecmemisti. Moralim bozuk, ne yapacagimi bilmiyorum gercekten. Hic bekledigim gibi olmadi. En kotu sonucum 360 civarlarinda bir puandi, bu ondan da kotu. Gercekten rezalet durumdayim.
kendisini tanımıyordum, öldürülesiye dövüldüğü ve hastanede yattığını öğrenene kadar.
o an içime oturmuştu acısı zaten ama çok umutluydum. iyileşeceğini düşünüyordum.
fotoğraflarına baktığımda "bu çocuk ölemez ki, uyanacak." diyordum.
olmadı.
öldüğünü öğrendiğim anın üstünden bir hafta geçti. benim onu düşünmediğim günüm, anım olmadı.
sürekli aklıma geliyor.
fotoğraflarına bakıyorum. ne güzel gülüyor, gözleri nasıl parlıyor. nasıl ölmüş olabilir, bu çocuğun gözleri nasıl kapalı şu an diye düşünüyorum sürekli.
yemek yerken bile onun yemek yeme hakkını ellerinden aldıklarını düşünüyorum.
geleceğini çaldıklarını, bir daha hiç yirmi yaşına giremeyeceğini, mezun olamayacağını, ingilizce öğretmeni olamayacağını, bir daha pink floyd dinleyemeyeceğini, hayatının aşkını bulamayacağını...
twitter sayfasına bakıyordum her gün, belki de yeni bir tweet gireceğini görmek umuduyla, bilmiyorum.
ama o son tweet hep duruyordu, hiç değişmiyordu.
şimdi twitter hesabı da kapalı spamlanmış diyorlar.
utanıyorum bu insanların kötülüğünden, içim yanıyor.
keşke zamanı geriye alabilsem de ona "o gece o sokağa girme." diyebilsem, olmuyor.
on dokuz yaşındaki bir çocuğu öldürenler, tedavi etmeyenler, arkasından "oh olsun" diyenler... hiçbirinizi affetmiyorum. umarım bu çocuğa ve ailesine yaşattıklarınızın on mislini yaşarsınız. hepiniz katilsiniz.
seni asla unutmayacağım ali, unutursam kalbim kurusun.
vicdansızlara edit: bu yazdıklarımdan ne gibi bir kötü söylem çıkardınız da kötülediniz?
tek özelliğinin yakışıklılığı, güzel vücudu olmadığını ispatlayan, kendini oyunculuğa başladığı ilk günden bugüne kadar inanılmaz geliştirmiş gerçek oyuncudur. piyasadaki onlarca tip gibi "ben zaten yakışıklıyım, beni her türlü oynatırlar dizilerde." şeklinde bir bakış açısına sahip olmadığı her halinden bellidir. aşk-ı memnu ile kuzey güney arasında geçen o kısa sürede inanılmaz bir ilerleme göstermiştir.
dün gece aslında hiç izlemediğim kuzey güney'i sırf bu adam için izledim ve gerçek anlamda oyunculuğna hayran kaldım. çok daha iyi yerlerde olması gerektiğine inanıyorum.
bunu genel olarak incelemek gerekir. "vatan için ölürüm." "vatanın her bir karış toprağını kanımla sularım." falan gibi gazlı cümleleri bir kenara koyup düşünmek gerekir. orada gencecik insanların öldüğünü düşünmek gerekir. savaş çığırtkanlığı yapmak, saçma sapan ucuz milliyetçilik kokan laflarla ölümü yüceltmek yerine, bu sorunun nasıl çözüleceğini düşünmek, çözüm önerileri bulmak gerekir. aksi takdirde bunun sonu gelmeyecektir. yıllardır gelmediği gibi.
bence bu başlığa konusuyla ilgili yorum yapmadan önce başlığı açan yazara sorulacak bir soru vardır: "sen her gün lisenin önünde ne yapıyorsun?" teşekkürler.
uludag sozluk gibi seksistligin dibine vuran, artik iyiden iyiye midemi bulandirmis yazarlarla dolu bir ortamda mor semsiye gibi bir yazar bulunmaz bir nimettir.
bir tarafta basligi acan yazarin acinasi dusunceleri, diger tarafta da o dusuncelere "izmir'de bakire kadin vardir. izmir'deki kadinlara boyle seyler soylemek cok agir bir ithamdir." seklinde karsilik veren, bakire olmamayi agir itham olarak algilayan guruh. bense sadece akil fikir diliyorum. su kadin bedeni uzerinden geyik yapma olayina bir son vermenizi rica ediyorum ve moderatorlerin artik bunlara mudahele etmesi gerektigi inancindayim. yeter!
allah belanızı versin artık sizi. lütfen versin. bıktık sizden. şu gerizekalı düşüncelerinizi alıp defolup gitmenizi istiyoruz bir an önce. sen kim oluyorsun da beni kendine ait bir mal olarak görüyorsun? kim oluyorsun da nasıl giyineceğime karar veriyorsun? lütfen bir gidin artık. bıktırdınız.
gariptir. tamam zamanında annelerimiz yapmış ama o zaman ne internet varmış ne de italyan erkekleri bu kadar revaçtaymış. şimdi hazır vizeler de kalkmışken bavulları toplayıp italya'ya, rusya'ya veya polanya'ya göçmenin zamanıdır.
kadına yönelik ayrımcılığın başlangıcı dildir. kadınları aşağılamaya onlara bayan diyerek cinsel kimliklerinin ne kadar önemsiz olduğunu göstererek başlıyorsunuz.
kadın "bayan" oluyor, "hanım" oluyor, "kız" oluyor, "hatun" oluyor, "karı" oluyor. ama nedense kadın hiçbir zaman "kadın" olamıyor.
kim ne derse desin, "bayan" kelimesi bütün kadınların rahatsız olması gereken bir kelimedir. ve artık bu kelimenin kullanılmamasını istiyoruz. anlatabiliyor muyuz?
başka bir insan kendisini veya sevdiği bir şeyi eleştirince çirkefleşen, hakaret etmeye başlayan insandır. farklı görüşlere tahammülü yoktur. eleştiriye açık olması gerektiğini öğrenmelidir.
"yolculuk nereye" diye soracağınız insana cinsiyetiyle hitap etmenize gerek yoktur sevgili erkekler. "yolculuk nereye" demeniz yeterlidir. o saçma sapan "bayan" nezaketiniz de sizde kalsın, istemiyoruz.