ilk kez birini sevdiğinde ayrılık zamanı başa gelen histir. Acemiliktir. Sonra bi daha sevilir, belki bi daha.. sonra belki yine... “seviliyormuş be” denir.
Bi seferindeyse başa gelenin aşkla harmanlanmış bi sevgi olduğu anlaşılır. Ayrılık zamanı geldiğinde his yine ilkindeki gibidir, “bi daha kimseyi onu sevdiğim gibi sevemem”.
Ama bu sefer ilkindeki gibi duygu acemiliğinden değil de, kendini tanımaktan gelen bi histir.
Doğrudur da valla, bi daha kimse onun gibi sevilmez. Yerini yeni bi hisse bırakır, daha korkunçtur, o dA tam olarak şu:
“Bi daha hiç sevemiycem galiba”
“Bütün Türkler bir gün ansızın delirecek, işte o zaman tanrı Türk’ü değil sizi korusun” sözlerini hafızamda canlandıran yiğit yürekli şehit uzman çavuş.
Mekanı uçmağ olsun.
bikaç sene önce kyk’da çaldırdığımda hayretlere düştüğüm eşyadır kendisi. Bi insan bunu neden çalar ya diyordum, fiyatlara bakınca ileri görüşlülükmüş, helal. Saklasaymış bugünlere yatırım olurmuş.
Bir adet taze sarhoş cümlesi. iyidir, kendindedir, siz abartıyorsunuzdur. Bi çeşit “üstüme gelmeyin” uyarısıdır. Böyle beş parmak açık şekilde el uzatılır söylerken.
Sanılanın aksine sevindirmeyen durumdur. Radyasyonun dönüşüyle O mahalledeki sessizlik huzur bir anda kaybolur, ufak bi basınç oluşur sanki vücuda beyne elektriğin gelmesiyle birlikte. Bunu farkeden yalnızca ben olamam.
Basit görünen, ancak ağırlığı zamanla anlaşılan hadis.
3 çocuklu ablama baktığımda çok net gördüm bunu. Karnında taşı, dünyaya getir, emzir, uykusuz kal, altını temizle, karnını doyur, oyna, ilgilen, giydir, yıka, uyut, eğit. Eğit. Eğit. Her yaşta her dönemde eğit. Adam et, efendi et, hanım kız et. Evet eğit. En zor kısmı da bu ya zaten. Ve tüm bunları yaparken kendi keyfinden, kendi uykundan, kendi zevklerinden, kendi hayatından çalıp ver her birine. Cennet asla ucuz ya da kolay olamazdı zaten.
Bağımlılık yapan sözlük. 3 senelik yazarlığımı büyük çabalar sonucu kendi rızamla kapatmışken, 3 ay zar zor dayanıp geri döndüğüm platform, bebekim, stres attığım mecra, cancağzım benim.
Değildir. “Eski” adı altında anıldığına göre, sövülesi bir insan olma ihtimali her zaman vardır. Yaşanmışlık var, medeni insanız ayakları gereksiz birer palavra. istenirse ağız dolusu sövülür efenim, rahatlatır.
Her an patlayabilir, suratınızı evinizin duvarını tanınmaz hale getirebilir. tabi bunların hiçbirini yapmaya da bilir. Yapmıyor oluşu hiçbir zaman yapmayacağı anlamına da gelmez. Güven vermez işte.
Karısını aldatan bir adam, “aman bana ne, kadın oluşaymış da kocasını elinde tutsaymış” diyen bir metres, kocasının peşinde pervane bir kadın, aldatan adama “yürü be helal sana” desteği veren iş arkadaşları, midesizlik...
Türk televizyonu yine her zamanki gibi güzel(!) bir konu ve senaryo seçiminde bulunmuş.