"Olması gereken, geciken son. Dostlara elveda hıyarlara elveda, kazmalara da anguslara da elveda. Ayrı yazılan deyi hala anlayamayanlar size de elveda. Öyle kırgınlık v.s gibi edebiyatlar parçalayan arkadaşlar saçma sapan bi ortamda kırmak gücenmek nedir ya, size de elveda.tarafımca zarar gördüğünü düşünenler, size zarar vermedim. Tarafıma zarar verdiğini düşünenler sizi acayip sallıyorum emin olun:) hülasa elveda dostlar. Esenler otogarinda ki camii ye dikkat edin köpeklere yem olmayın bu size son uyarım olsun. Sonuç olarak; nankorkedi kaçar. "
Yukarıdaki satırları barındıran silik olmadan önce yazılan son entrysidir.
ibni arabi nin belirttiği üzre müslüman ahlakında da geçen şudur: Günde bir öğün sıdıkların yemeği, iki öğün müminlerin yemeğidir.
kimse kimseden sıddık olmasını beklemiyor lakin insan olmanın sonrada müslüman olmanın gereği olarak 2 öğünden fazlasının yenmemesinin gerekliliği aşikardır.
en azından afrikada açlıktan ölen insanlar varken, ve bir numaralı sömürücüleri amerika da ise obezlikten ölümler artmışken, kapitalizmin krallarına benzememek adına da bu öğüt dinlenebilir.
tamamaen farklı olarak saglık açısından da 2 öğün yeterlidir. alşam yemeği mümkün olduğunca iptal edilmeli, kahvaltı ve ikindi vakitleri civarında bir yemekle idare edilmesi halinde saglıklı yasam da kendiliginden gelecektir.
kedi teşhisini koymuş ilacını da bulmuş kör cahilin söylemidir. bari o kadar kendine güveniyorsun git eczaneden de al ilacını en azından katkı payı vermezsin muayene için denilesi adamdır.
unutmayınız yarım doktor candan eder, bu ilaç sana olmaz zarar verir dersiniz yine de kötü doktor olursunuz.
sheldon karakterinin söylemleri ile doruğa çıkmıştır. hele ki son sezonun tüm bölümlerinde insanı yaran esprilerin konusu kadınlardır. haksız mıdır sheldon? bence sonuna kadar haklı.
Espri yapamayan ama deneyen insanların başarısız espri girişimlerini hicvetmek için kullanılan kinaye içeren cümle. Sözlük yazarlarının bakınızları arasına dahil olması kuvvetle muhtemel.
Birisinde devletin malı çalınır direkt olarak ve çaldığını kaçak elektrik kullanmayanlara yükler devlet(artık özelleştiği için özel şirketler), diğerinde yazarın emeği sömürülür, utanmadan bir de bir kitabın maliyeti en fazla 3lira denilir, sanki yazarın emeğinin maddi karşılığı ölçülebilirmiş gibi hatta emeğinin bedeli yok sayılır, kitap ve fotokopi parasına almak istenir kitaplar. Ve tabi yine vergi verilmediği için (emin olmamakla birlikte ekmekle aynıdır vergisi) devletinde parası çalınır. Velhasılı kelam ikiside hırsızlıktır, yapılmamalıdır, zaruri ise o kitabı okumak kıraathanelere, kutuphanelere gidilmelidir veya ikinci el alınmalıdır. Ama kolay olan korsana sapmak açık şekilde hırsızlıktır.
Kendilerince farklı savunma mekanızmalar geliştirmişlerdir, çok pahalı derler bir kitap yerine 3tane alıyorum derler ama kendilerini kandırırlar, bu açık şekilde emek hırsızlığıdır , dini terminolojide ise kul hakkıdır. Her yönüyle ayıptır. Kimse kendini kandırmasın, kandıranlar da artık bu yanlıştan dönsün. 2.eli alternatif olarak düşünün eğer az para vermek istiyorsanız, hırsızların ortağı olmayın.
Zor ama imkansız değil, hayat anlamsızlastiriyor kavgaları, herkesin kiyametinin kendine özel olduğunu anladığında insan kavgalar değerini yitiriyor, şu ülkede hepiniz kardeş kardeş geçinin en iyisi ci cu eklerini atarak, sadece kardeş diyerek yaklaşmayi deneyin bir de, tek yapmadığımız o kaldı, deneyin bence zararlı olmaz.
faşistlerin dövdükten sonra eşi çocuklarının canını malzeme yaparak tehdit ettiği doktorun son çare olarak mesleği bırakmayı seçmesidir. Yazıklar olsun başka denecek ne var ki, sahip çıkmayana , kalbinde birazcık hüzün olmayana. Ve hala hakedenler var diyebilecek kadar aptal olanlara yazıklar olsun. Kimse bunu haketmez , işini savsaklayanın cezası sabim yani sağlık bakanlığı şikayet hattında.
Çok açık net, sanatçı dediğin üretir, takdirini de halk gösterir. Maaşı garanti sanatçı olmaz. Hiç birşey üretmeyen, beceriksiz insanların kendine sanatçı demesi kanıma dokunuyor, devletten maaş alırken özel sektörde fink atanlara açık soru, tam gün yasası doktorlar için çatır çatır işlerken, bir öğretmen devlette çalışırken dersanede çalışamazken siz kim oluyorsunuz da garanti maaşı bankamatikten çekipte hiç asıl işyerlerinize uğramıyorsunuz. Eğer sanatçıysanız üretirsiniz, ve sanatınız sizi aç bırakmaz çok ta zengin olursunuz. Ama üretemeyen beceriksizlerden ötesi değilseniz, kapağı devlete atarsınız. Bu devletin sülüklere akıtacak parası yok, doktoru ayda 2bin lira alırken, öğretmeni ay da 2bin lirayı zarzor kazanırken sizin gibi sülüklere, para vermesi tek kelime ile emeğe ihanettir. Katma değeriniz ne kardeşim de, para kazanmayı hak olarak görüyorsunuz. Eğer getiriniz varsa zaten tiyatroya giden öğretmenler doktorlar askerler sizin sanatınızı görmek için ücretini öder. Bu ülkenin doktorları öldü, askerleri öldü, öğretmenleri öldü, biriniz de bu konuya değindi mi, biriniz de hergün çıktığı sahneden buna ilişkin bir girişimde bulundu mu, sanat sanat içinse devletin kanını emmeyi bırakın halk sanatınızı değerlendirsin, sanat toplum içinse bu toplum için ne yaptınız, hangi sorununa değindiniz, çok bahsettiğiniz muhalif duruşunuzu toplumun sorunları için hiç gösterdiniz mi, yoksa sadece o küçük kadrolaşmış yapınıza dokunmasınlar diye mi uğraştınız. Siz muhalif değilsiniz kardeşim siz çıkarları zarar görünce öten sülüklersiniz, toplumun hiç bi sorununu konu da etmiyorsunuz. Bu ülkenin emekçisi hakkını alamazken siz şaraplarınızı yudumluyor emekçiye ter kokuyor diye aşağılayıcı gözlerle bakıyordunuz, o yüzden şimdi sıra sizde ve siz de yalnız kalacaksınız, doktorlar, öğretmenler, askerler ölürken hiç kıpırdamayan kıllarınız şimdi de kıpırdamasın çünkü yüzünüz yok. Hoş siz zaten yüzsüz sülüklersiniz. Bu toplum sanatçısını el üstünde tutmasını bilir, mehmet akif gibi istiklal maaşına verilen ödüle tenezzül etmeyen sanatçılarını hayırla yadeder, sizin gibi kan emici sülüklere ihtiyacı yok. Sanatınıza güveniyorsanız yapın sanatınızı halk alakasını takdir eder, bu gariban toplumun sırtında kambur olmayı bırakın artık.
Eğer kendi tiyatrosunu açmış ve kazanıyorsa helal olsundur, yok devlet bu maaşı veriyorsa kusura bakmasın yanlıştır. Tiyatro lükstür, devlet eliyle tiyatro giderlerini karşılamak ayrı olmayan devletin sıçmaya tahteravanla gitmesi dir. Yani zaruri ihtiyaçlar olan eğitim sağlık ve savunma emekçilerinin hakkı verilmezken, tiyatrocu ya bu emekçilerin emeğine kufreder gibi kat kat maaş verilmesi yanlıştır.
ben demiyorum üstad mevlana diyor. karı kız diyerek arkadaşlarını harcayanlara ithaf olunur. onlar aşık değil pusuya yatmış ...lardır.
Aşk, muhabbet, dostluk gibi hususların cümlesi vefâya bağlıdırlar ve dâimâ vefâlı olan kimseyi ararlar. Onlar, vefâsız bir gönle aslâ yaklaşmazlar. (c.5, 1165)
hepsi harikadır. mevlana nın isminden başka birşeyini bilmeyen toplumuza belki bir şeyleri hatırlatır diye buraya yazacağım artık vaktim oldukça.
ki:
Rüzgar ve topraktan korkan damla gibi olma! Zîrâ bu ikisi, damlacığı helâk eder: Rüzgar onu kurutur, toprak da emer! Fakat o damla denize sıçrayabilse, güneşin hararetinden de kurtulur, rüzgârdan ve topraktan da O damlanın görünen varlığı denizde yok olur, ama zâtı ve hakîkati, daimî bir şekilde o denizin bir cüzü olarak kalır!
-buyrun bu size.
+ha bu ne, quantum yazıyo burda.
-bitirince doktora tezi vereceksin
demişlerdi de.
+hee, tamam sen şimdi şu gömleği
bir giy, ben de tezini inceleyeyim
biraz.
- he doktor mu oldum şimdi,
benim beyaz önlüğüm niye
sizinkinden değil, benim ki ters
gibi sanki.
+ doçent olunca bundan
giyeceksin. tamam canım bekle
sen biraz seni alacaklar şimdi.
* tamam vurmayın iğrenç esprilere
aday olsun diye yazdım.
Akli nakis merdudun sebebidir. Reddedilmiş olmak, toprağı unutup ta sahip olduğu eksik akılla hükmedeceğini sananların kaderidir. Oysa dünya da akıl denen şey ancak sevgisizligin kaynağıdır, aklın kölesi değil hukumdari olmak onun basitliğini görmek akıl ile keşfe başlamak ise cevheri kazanmak için güzel bir yoldur. Toprak göğe karşı koyamaz, ondan ne gelirse gelsin teslim olur, insan da atası toprağa bakıp teslim olmalıdır, ne yağarsa yağsın, dertler derya da olsa toprak gibi teslim olan kurtuluşa erer.
olaylar artık her şekliyle mide bulandırıyor, doktora şiddetin her türlü versiyonu yaşatılıyor. Kadın doktor dövmek, bıçakla doktor öldürmek, silahla doktor öldürmek, hamile doktor dövmek, Jiletle doktorun yüzünü yaralamak, bu saydıklarım son 1yılda yaşananlardan bir kaçı.
yakında burnundan kancayla doktor öldürmek gibi değişik fantezileri olan insanlarda türer, ne de olsa meydan boş , doktorlar açık hedef, yaptırım sıfır, can güvenliği yok.
1mayıs ta bir kısım insanın zevkle katılacağını tahmin ettiğim zirve. Cezasıda yok , gidin başım ağrıyo bana hemen bak deyin, sıra falan almayın. Sonra eğer dirayetli bir doktor çıkıp olmaz sıra bekleyenin hakkını yedirmem çık arkadaş derse, bana bakmadı sen benim vergilerimle o masada oturuyorsun deyin ve allah ne verdiyse dalın. Haketmiştir o doktor dayağı, namuslu olmak, orda sıra bekleyenin acil işi olanın hakkını korumak ona mi düştü, bildirin ki haddini bi daha namuslu tavırları yapamasın, o da sizin gibi olsun, mafya ya girsin organ satsın, o zaman ona kimse de bulasamaz, namussuz olan dayak yemez öğrensin bunu.
Girersin acil e, başım ağrıyo benimle ilgileneceksin, bi sonuç gösterip çıkacam (sanki disko ya giriyo), benim işim çok acil diye orda bekleyen gerçekten acil olan hastalar varken, en öne geçmek isteyen şerefsiz isteğini geri çeviren doktorla tartışmaya başlar, belki de dayak olayı karakolda biter ama olan orda bekleyen garibana olmuştur. Açık söylüyorum bu tür kendini bilmezlerin engellemesi olmasa acil de kuyruk filan olmaz, adama herşeyi yapmışlardır git derler, olmaz der, kapıda yatak bulamayan hasta sırf o şerefsizin keyfinin gitmek istemesini bekler.
Yakında bunları göreceğiz, doktor dövmek cahillerin hobisi oldu , ama o kavgaya girip dayak yiyeni göreceğiz, o adam bir de utanmadan aynı servisten darp raporu istemeye gelir, eee böylesini sever misin sabaha mi bırakırsın.
Hemşire hekim işbirliğine pek bir güzel değinmiş yeni yazar. Nesli hakkında malumatım olmasa da sözlüğe orijinal bir bakışın geldiğini görmek iyi güzel.nick i de kış güneşi manasına geliyor zannımca, heralde galiba, büyük ihtimalle öyledir kesinlikle.