bizim altınyıldızda eskiden bol bulunan tiplerdir. küçükken aynı sahayı paylaşmaya gittiğimizde sahada sadece kendimizi bulurduk, zannımca ürküp çekiliyorlardı, yine zannımca ayağımızda pahalısından spor ayakkabı olmadığından ve basketbol şortu giymediğimizdendi. ne mi oldu? büyüyoruz onlar özel okullara giderken biz çalışıp didinip puanımızla liseye, üniversiteye gidiyoruz. şartlar eşitleniyor gibi.
hayatta en çok korktuğum olaylardan biridir. başıma geliyor gibi sanki bu aralar çıldıracak gibi oluyorum.
ey sözlük yok mu bir hal çaresi alışırsın diyorlar ama alışamıyorum.
not: daha üç gün oldu.
sinirli bir hocamızın arabasına tozu silerek beni yıka altına da bir arkadaşın ismini yazmak ve sonrasında arkadaşımın daha izah edemeden dayak yemesi.
siyah makyaj ürünleriyle makyaj yapıp beni korkutan insanla aynı kişidir. dinleyen bir arkadaşım var sınıfın ortasında açardı kendinden geçicek diye korkardım.
2001'den 2011'e kadar izlediğim smallville dizisinin chloe sullivan'ı canlandıran çocukluğumun aşkı olan oyuncudur. dizideki rolü, sarışın olması ve gülüşü çok etkilidir bunda.
üç gün boyunca yaptığım eylemdir. üçüncü gün annem dışarı attı oysaki ben kedimle saklambaç oynuyordum tuvaletini bile eve yapmıyordu balkondaki çiçeklerin dibindeki toprağa yapıyordu eğitmiştim.
not: saklambaç oynadığım konusunda ciddiyim önce o kovalıyordu sonra ben ona dönünce benden kaçıyordu saklanıyordu.
öğretmenden öğretmene değişen durumdur. bütün öğretmenlerimizin işini iyi yapan seven insanlar olduklarını düşünerek işlerini eve taşıdıkları sadece öğretmenlik değil ayrıca öğrencilerinin kişiliklerindeki önemli payı hatırlarak saygıder ve kutsal bir meslek olduğunu söylemek isterim.
ramazanda çaysızlıktan biraz sinirli olabilecek yazarlar birliğidir. köyümüzdeki evimizin damında içtiğim çay bir başkaydı alıp götürürdü uzaklara çay sevgisi ordan kalmadır bende.