anadolu aleviliği diyebileceğimiz inanç ve kültür tarzı konar göçer türk gelenekleri, bektaşi geleneği ve orta asya şaman geleneklerinin bir karmasıdır. yerleşik yaşama geçen türklerde ise sünni inanışın yayılması daha hızlı olmuştur. ama türk ruhu öz be öz sünnidir veya alevidir diyemeyiz (bu zaten çok saçma bir deyiş olur). illa türk ruhunu öz be öz bir inanış ile birleştirip ırk kökenli bir yaklaşımda bulunulacaksa bu göktanrı inanışı ve şamanizm olur. islam bu inanışlardan çok daha sonra türk kavimleri arasında yaygın hale gelmiştir.
Feridun Düzağaç'ın bu şarkıyı şehit olan asker arkadaşına yazdığı ile alakalı bir rivayet vardır. Sözlerine baktığımızda aslında bu duyguyu çok net geçirmektedir.
"Ölüm ayrılıktan da zor senin gibi ölünce
Gözlerin dolacak mı beni görünce"
Sevenler ağlarmış şarkılari çıkalı 44 yıl olmuş. Hala gece vakti bir listede denk gelince insanı mutlu ediyor. Belki yüz sene sonra yine mutlu edecek. Hürel kardeşlerin güzel grubu, iyi ki yapmışlar.
Bu ara yokluktan epey taktigim oyun. Ha gidip sağda solda enayi gibi ölüyorum, hayattaki başarısızlık serimi bu oyunda da sürdürüyorum. Harbiden ben bu oyunu niye oynuyorum ?
Büyük gruptur, büyük muzisyenlerdir kendileri. Kavak yelleri dizisinin etkisini biraz olumlu biraz olumsuz almıştır. Olumludur çünkü o zamanlar Pinhani dinlerken duyanlar Çince bir şarkı dinliyormusum gibi bakıyorlardı. Ama sonrasında diziyle gelen büyük bir popülerlik onları bazı çevrelerde zirveye çıkardı, bazı çevrelerde ise itici bulunmalarına neden oldu. Kavak yellerini bir bölüm bile izlememiş bir insan olarak epey severim pinhaniyi.
Birbirimizin yüzüne bakamaz olduk mu ne
Lan noldu be
Lan ne bu be
Kramp'ın aynı isimli albümünden demir gibi şarkısı. Hatırlıyorum yıllar yıllar önce ilk dinlediğimde de aynı şarkıdaki gibi "lan ne bu be" tepkisini vermiştim.
işsiz ve beş parasız olduğum dönemlerde sigara alabildiğime sevinir sonra Cherokee dinleyip durumu eğlenceli hale getirmeye çalışırdım. Şimdi en büyük korkum diğerlerine benzemek. Her şey sermaye için derken cenk taner belki gülüyordur yavuz abi şimdi.
insanları çok çabuk değiştiren şey. Nasıl anlatayım ben utanırım mesela para hakkında konuşmaktan. insanlar artık hiç düşünmüyorlar böyle şeyleri. Ordan bu gelir burda su daha çok beni kazanca sokar muhabbetini ben yapsam yüzüm kızarır. insanlar bu konuları gayet rahat konuşabiliyorlar. Ve bu insanlar çok da paraya ihtiyacı olmayan insanlar. ihtiyacı olan insanı anlarım, ihtiyacı olan insanın olması zaten bizim ayıbımız. Keşke onlar hepimizin yüzüne tükürseler. Belki o zaman bu muhabbet son bulacak. Paranın yokluğu yüzünden donarak ölüyor bebekler, açlıktan ölüyor insanlar, çok güzel insanlar öyle yokluklardan geçiyorlar ki akıllarını yitiriyorlar. Bazıları ama hala üç ordan beş burdan derdindeler. Yine anlatamadım derdimi ama neyse. Var olmak çoğu zaman bir şey hissettirmiyor.
Son birkaç yıldır Ankara'nın popüler parklarından. Eskiden kafa dinlemeye, kitap okumaya giderdim segmenlere. Kimse olmazdı, kafama göre yayılırdim. Beni çok mutlu ederdi insandan uzak, ağaçların içinde hem de artık doğal bir alan olmuş bu park. Öyle yenileri gibi yapay degil. Ağaçlar koca koca, engebeli arazi, gölgeler, güneş görmeyen yerler, Ankara manzaralı duvarları... Şimdi öyle değil her noktasında birileri var. Sahiden kim moda etti segmenleri?
King gizzard and the lizard wizard'ın güzel şarkısı. Bayağı alıyor insanı kendi alemine. Aşık Veysel'den esinlenildigi üzerine dedikodular var. Böyleyse eğer beni mutlu eder. Memleketimizde bile anlaşılmayan aşık tarzı edebiyatımızın hiç değilse dünyada bir yerlerde değer görmesi güzel olur.
Gerçekten fotoğraf nasıl çekilir öğrenmeniz gereken dönemdi. Şimdiki gibi bir açıdan yirmi sekiz fotoğraf çekip birini Instagrama koyma hakkınız yoktu. Instagram zaten yoktu. Eski fotoğraflara baktığımda açı, ışık çoğunlukla güzel oluyor. Hem de temel fotoğrafçılık eğitimi bile olmayan insanların kadrajindan çıkmış pozlar bunlar. Şimdi düşünelim teknoloji bizi geliştirdi mi yoksa geriye mi götürdü ?
Adalet kavramının kanunen mi yoksa vicdanen mi sağlanacağına dair çok güzel noktalara vurgu yapan film. Kısas mı insanı rahatlatır yoksa kanunlarla verilen cezalar mı sorusu hep aklimizdadir ama buna vurdulu kırdılı, kanlı korkulu değil de sessiz sessiz, normal insanların ürkekliğiyle yaklaşılıyor filmde. Başyapıt diyemem belki ama güzel. Sakin bir akşamda izlemelik.
Bu kitabı bir akrabam sahaftan almıştı galiba ben de ondan hediye almıştım. Benim için ilginç olan yönü tanımadığımız eski sahipleri tarafından kitabın en arka sayfasına yazılmış ibrahim Tatlıses şarkı sözleriydi. Belki de Gabriel Garcia Tatlıses.
Kaç kişi öldü film boyunca sayamadim lakin güzel film. O köpeğe nasıl kiydilar ben hala ona yanıyorum film boyunca ölen bilmem kaç yüz kişi pek umrumda değil de. Ulan çok güzel hayvandi ya..
Ha bir de Marilyn manson müzikleri acayip oturmuş filme.
Californication'da hank moodynin yazdığı kitaptır. ismi aynı isimli slayer albümünden gelir. Turkiyede altı kırk beş yayın evi basıyor. Gayet hoş bir kitap aslında bu tarzı seven için. Bazı ayrıntılar ile aynı şeyleri yaşamak roman kahramaniyla insanı üzebilir.
Bugünlerde çok özleniyor. Karasalın ortasında hiç tadı yok bu ayların. Oralarda olsak barajın etrafında turlardik, sağanak yagmurunda arabada mahsur kalırdık, tepelerdeki çimenliklerde gezerdik, nemli toprağını koklardik. Adana radyosu tabiri ile memleketlerin şahı, memleketlerin padişahı.