nada
294 (zehir gibi)
dördüncü nesil silik 2 takipçi 82.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    suc isleyen cocugun ruh hali

    1.
  1. çocuk bu, koşanı, kıranı, dökeni makbuldür.
    ne o öyle ben gibi anne " arkanı dön, gözünü kapat, uyu" dediğinde korkup hemen uyuyan, uyumasa bile sıkıla sıkıla yatan çocuk mu olur.
    korkudan anacım.

    ben bi kere kızartma tenceresindeki yağı bildiğin devirdim halıya. annem ki elim yağ olduğunda elimi döven bi tip, halıyı o halde görse ne yapar...

    düşünmek isteyen var mı? varsa kabus görmeye de hazırlansın uyuduğunda.

    neyse ben devirdim, alel acele siliyorum deterjanlı suyla, su kaynar ama elim yanmıyo, yanıyosa da hissetmiyorum o biçim. halı ıslak halde tabi, ben sanıyorum ki sildiğim için ıslak, bildiğin yağ ıslaklığı...
    hemen ütüyü getirdim, kurutcam aklım sıra... halı ütüye yapıştı.

    tek seçenek kaldı kendini intihar etmek... yani nasıl anlatılır o duygu bilmiyorum, bilemiyorum.
    o an samara saçlarını önüne düşürüp üstüme yürüse o kadar korkmam.

    araya babam falan girdi, bişiler oldu ama yeminle hatırlamıyorum filmin sonunu. öyle silmişim beynimden...

    bide bunun matrak olanı var. benim deli kuzen koştur koştur teyzemin yanına gitmiş;

    -anne gel anneağğ çok kötü bişi oldu ühüü.
    +oğlum n'oldu, ağlama anlat.
    -ühüüü anne gel de gör, çok kötü.
    +yangın mı çıktı?
    -daha kötü.
    +su mu bastı evi?
    -daha kötü.
    +hırsız mı girdi?
    -daha kötü.

    benim yukarda ki korku halim var ya... hıh aynısı teyzeme olmuş, tansiyon düşmüş falan, bi acele gitmişler eve.

    teyzem bir de ne görsün, kuzen müzik setinin- ki o zamanlar az bulunan bişiydi- bi yerindeki vidayı çıkarmış, vida çıknca orda bi yay fırlamış. yay kaybolmuş... kaybolan yayın yerine tükenmez kalemin içindeki yayı çıkarmış yerleştirmeye çalışmış, o da olmamış. bu arada nası becerdiyse müziksetini paramparça etmiş...

    yangından, hırsızdan, evi su basmasından daha kötü olan şey de buymuş...
    tabi kendini en kötü şeye hazırlayan teyzem hiç sinirlenmemiş.

    teyzem yerinde annem olsaydı mı?
    bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.
    19 ...
  2. sözlükte voltranı oluşturmak

    1.
  3. voltran nedir, yenir mi?
    ya da bu voltran kaç kişiden oluşur, bi alt ya da üst sınır var mıdır?
    voltranı oluşturmak için gerekli nitelikler nelerdir ve voltran ne zaman oluşturulmalıdır?
    voltranın bir rengi var mıdır?
    farklı görüşte ki insanlar voltran oluşturabilir mi,
    voltran oluştururken objektif olunmalı mıdır?

    istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, başarılar.

    voltran oluşturmadan önce bilgi sahibi olmak isteyen yazar başlığı.
    2 ...
  4. onlugun vedasi

    1.
  5. onlukten kast ettiğim şey tabii ki çalışırken ya da temizlik yaparken kullanılan üstünde çilek resmi olan mutfak önlüğü ya da firma ismi yazan iş önlüğü değil.
    bahsi geçen önlük artık unuttuğumuz okul önlüğü.
    az önce gelen bir maille fark ettiğim... unuttuğumu bile fark etmediğim.
    önce siyah olanını unuttuk. ben mavi olanını hiç giymediğim için kendimi hep şanslı hisseden bir çocuktum, mavi önlük "çakma" gibi gelirdi nedense, sevmezdim mavi önlük giyen çocukları. havalı gelirlerdi...
    peki ya şimdi?
    mavi önlüğü bile göremez olduk.
    etek- ceket şeklinde olmuş artık okul kıyafetleri.
    siyahı da mavisi de artık fotoğraflarda kalmış...
    2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren hiçbir okulda giyilmeyecekmiş önlük.
    bizim çocukluğumuzdan kalan birçok şey gibi bunu da yitirdik.
    artık kimse yaka takmayacak, bembeyaz yakaları...
    gögsümüze takılan kırmızı& beyaz kurdela devri kapanalı zaten çok olmuştu...
    "boynuna silgi yerine flash bellek asıyor artık öğrenciler" diyor önlük...

    "ben çok biz'dim" diyor ve gidiyor.
    5 ...
  6. keep your hair on

    1.
  7. bayramda ilk kimin ailesi ziyaret edilecek

    1.
  8. (bkz: once hangi kaynana ziyaret edilecek sorunsali)

    böyle bir başlık var aslında ama ben işin içine bayramları da katıp, yalnızca kaynana ile sınırlandırmak istemediğim için benzer bir başlık açtım.

    Bayramdan yaklaşık 10 gün önce stresi başlayan durumdur.
    Bayram temizliğiyle eş zamanlı başlar. Erkek eşinin yorgunluktan surat düşürdüğünü zanneder;
    "yardımcı alalım hayatım" der.
    Derdi başkadır hatunun, dillendirmek de istemez, belki eşi kendiliğinden fark etsin ister, anlasın.
    Bilmez ki karanlıkta göz kırpmıştır.
    Evlenmeden önce her bayram tüm yakın akrabalar birinin evinde toplanırdı, yine öyle ama fire verilmiş işte. O curcuna, eğlenceli ortam aklına geldikçe daha bi düşüyor suratı, daha bi soğuyor erkek tarafından. bayramın bayramlık hali kalmıyor.
    Zaten her bayram kendi ailesi ziyaret edilsin demiyor ki... gayet adil; bi bayram kendi ailesi, bi bayram eşini ailesi.
    Olmaz diyor, biz böyle gördük. Her bayramın ilk günü ailemin yanında olmalıyım ben.

    Ben öyle burukken mutluysan sen, o bayram senin için hala bayramsa benden yana bayramlığı bitmişken...
    6 ...
  9. yasadigim salakca seye surekli guluyorum

    ?.
  10. Aslında gülmem de, elimden başka bir şey gelmiyor diyen insan cümlesi.
    Bir şeyler oluyor, çok anlamsız.
    Önceleri bakakalıyordum, şimdi gülüyorum.
    Yeterince pozitifim galiba...
    Sürekli oluyor ama, öyle arada bir değil.
    Beni mi buluyor yaksa herkese mi oluyor derken
    Anlamsızca gülen birilerini fark ediyorum.
    Öğretmenler der ya;
    "neye gülüyorsanız söyleyin de biz de gülelim"
    Bazen ben soruyorum neye gülüyorsun diye, bazen onlar uyarıyor anlamsızca gülmesene diye.
    Öyle ki, gülmekten yazamıyorum.
    4 ...
  11. modifiye edilmis maco

    ?.
  12. gerçek bir maço ile ömür geçmeyeceğini düşünen ama her dediğine olur diyen erkekten de hoşlanmayan günümüz hanım kızlarının hayallerinde yarattığı erkektir.
    nasıl mı olur?
    mesela;
    sizi belli bir süre tanıdıktan sonra yemeğe çıktığınızda menüyü aldığı gibi siparişi verir. öküzlük gibi görünse de hanım kızımız "ay ne sevdiğimi biliyooo" şeklinde mutlu olur.

    kızımız gece dışarı çıkmak istedi arkadaşlarıyla, ama kız kıza.

    "bi de bu geyik vardır;
    -aşkııom evlenince sen arkadaşlarınla gezicen ya, ben de gezerim dimii kendi arkadaşlarımla.
    +nassı yani?
    -yani ne biliiim bara gideriz, bi cafede oturur muhabbet ederiz falan.
    +gün yaparsın. Altın alırım ben sana...
    -aşkım pırlanta günü olsun."

    Neyse konuyu saptırmayalım. En son kızımız gece dışarı çıkmak istemişti ya "ne işin var o saatte dışarıda" şeklinde çemkirmez modifiye edilmiş maço. Akıllı davranır ve " o saatte gerçekten senin için endişelenirim, nasıl döneceksin eve " der ve bi şekilde sevdiceğini ikna eder gitmemeye.

    Kızımız yazın askılı giymiş gelmiş. Modifiye edilmiş maçomuz burada yine benzer bir tepki verir;
    "çok yakışmış, mükemmel olmuşsun ama etraftaki öküzlerin bakışları ne kadar da rahatsız edici. Dimi aşkım?"
    Giymeyeceksin deseydi ona inat her gün farklı bir askılı giyecekti.

    evlenmişler...
    ikisi de işten gelmiş. kızımız yemek yapmak için koşturuyor... bu noktada erkek kişimiz her türlü oturup televizyon izleyecek ama tvyi mutfakta izler de arada eşine laf atarsa kızımızın suratı düşmez.
    yani maçosun mutfağa girmezsin, modifiye maçosun mutfağa girersin ama televizyon izlemek için. *
    Böyle işte...
    Kavga etmeden, hem sevdiğini düşündüğünü hissettirecek hem de bunu tatlı dille yapacak.
    Ben pek görmedim, istemem de...
    Ama bekleyenler var biliyorum.* *
    Bana göre çakma maço ona göre modifiye edilmiş.
    *
    6 ...
  13. dort yakin arkadasin yemekteyize katilmasi

    1.
  14. yayınlanmaz ama yayınlansa acaip ayar olacak programdır.
    dört yakın arkadaş ya da dört kuzen. erkenden gelip yardım etmeye çalışan tipler düşünün.
    her şey bi şekilde hazırlanıyor, elbette kusursuz değil.
    belki üstünkörü.
    ama "bu et pişmemiş" "çatalda çizik var" "masa örtüsünün sol tarafı hafif kırışık gibi"
    " salatatalıklar 2,5 santimden kalın" şeklindeki bahanelerin yerini övgüler alır.
    "oy kurban olurum, ben ömrümde böyle çorba tatmadım."
    örtüde leke mi var, hemen peçeteyle kapatılır.
    çatal mı eksik kalmış, elle yenir zaten bu yemekler der devam eder.
    "ay zaten bu et fazla pişince saman gibi oluyo, tam kıvamı bu işte"
    "canım sen dur servisi ben yaparım, yoruldun tüm gün zaten."

    birinci yoktur zaten.
    herkese benden on puan.
    7 ...
  15. biz birbirimizin hicbir seyi

    ?.
  16. ahmet altan'ın kristal denizaltı kitabında ki ilk deneme.

    "ben senin her şeyin olacağım açgözlülüğü, sevdiği insanı kendi varlığınla sarıp dünyadan kopartarak, yalnızca kendine ait, başkalarının girmeyeceğinden emin olduğun bir kapalı bahçe haline getirme arzusunun boğuculuğu, kimse kimsenin 'her şeyi olmayacağından' sonunda insanı sıkıntıyla bunaltarak, karşısındakinin ' hiçbir şeyi olmama' isteğine sürüklüyor herhalde."

    "her şeyi olmaktan başlarsan,kısa zamanda gideceğin yer "hiçbir şeyi olmamak" oluyor."
    2 ...
  17. atıp çözdüğümüz düğümler

    ?.
  18. Bazen aldığımız ama hiç uygulamadığımız kararlar...
    Güven mesela, kaç kere kaybettik de bulduk.
    Kaç kere yok artık hayatımda o kavram dedik de deli gibi güvenecek birilerini aradık.
    Umut ya da...
    Nietzsche'nin sözlerini defalarca tekrarlardık;
    "umut kötülüklerin en kötüsüdür, işkenceyi uzatır."
    Umut ettikçe beklentiye girdik, bekledikçe hayal kırıklığı oldu başta umut dediklerimiz.
    Düğüm attık güvenmedik, düğüm çözdük umut ettik.
    Aşk var bide...
    Her duyguyu yaşattı, iki dakika önce dünyanın en mutlu insanı yaparken sizi çok değil beş dakika sonra kalp çarpıntısıyla bırakmadı mı?
    Her seferinde bu sefer farklı dedik düğümü çözdük, sonra ben bi daha böyle sevemem ki dedik düğüm attık tekrar.
    Hep tekrar.
    izlerken başkalarının attıkları ve çözdükleri düğümlere anlam veremedik. Eleştirirken onları içteniçe kim bilir kaç tane düğüm vardı içimizde.
    Kördüğüm...
    Çözüp açamadığımız. Açılmayacağını bildiğimiz...
    Ölüm.
    Ölen birini izlemek zorunda kalmak... zincirleme gibi geliyor düğümler onun ardından. Sadece kavramlar, kelimeler, cümleler değil de boğazın, kalbin, hayallerin de düğümleniyor. Çözülmemecesine...
    Yarım kanatla kalmış gibi...
    boğaza takılan, yutulamayan.
    Kısırdöngü, at ve çöz.
    4 ...
  19. kestirme yolu secip trafige takilmak

    ?.
  20. zamanını yollarda geçirmek istemeyen yer& yön bilgisi iyi olan kişinin şanssızlığıdır.
    hedefine doğru ilerlemekte olan sürücü ani bir kararla sağ sinyalini verir ve sağa doğru suratında hafif ukala bir gülümsemeyle gitmeye başlar. suratındaki bu gülümseme yerini birazdan kırışık bir alına bırakacaktır. seçtiği kestirme yolda inanılmaz bir trafik vardır ve seçecek başka bir yol da yoktur.
    uyuşmuş bir beden, berbat bir ruh hali ve bir saat geç gideceğiniz yer umarım evinizdir.
    1 ...
  21. cop arabasinin pesine takilmak

    ?.
  22. Çöp toplama işleminin bitmesini zorunlu olarak beklemektir.
    Peşine takılmak eylemi istemli değildir, öncelikle onu belirtmek isterim. Bu olay genelde gece ve nedense hep sokak aralarında gerçekleşir ki, bekleyen çöp arabasını geçemeyin.
    Gece geç saatte sokağınıza girdiğinizde içinizi saran mutluluk bir anda hüzne dönüşür. Çöp arabası belirli aralıklarla durmakta ve belli bir süre beklemektedir. Ne kadar uzayabilir ki? Taş çatlasa 10 dakika sürecektir o sokaktaki iş ama size saatler gibi gelir.
    Bi yandan sabırsızlanır bi yandan kendinize kızarsınız " insanlar bu saatte , bu soğukta çöp topluyorlar bense 10 dakika bekledim diye sinirleniyorum."
    Yanınızda birde kuzen mevcutsa * ve en büyük hayali çöp arabalarının kenarlarında ayakta duran işçiler gibi oraya asılıp gitmekse yandınız.
    Gecenin sessizliğini " nadaaa ben de asılcaaam oraya" naraları bozar.

    (bkz: gece gelen cop arabasi)
    2 ...
  23. sözlük yazarlarının kurmaca yazıları

    1.
  24. yaşamadığı şeyleri, yaşamış gibi, belki fazla motivasyonla belki de güzel bir dille yazan, çoğu kişiyi de inandıran kişilerin yazdığı yazılardır.

    örneklerini aşağıdaki linkte görebiliriz;

    http://ahmet-yildiz-olmedi.uludagsozluk.com/
    3 ...
  25. uzun sure gorulemeyecek birini surekli opmek

    ?.
  26. daha çok öptüğünde, daha sıkı sarıldığında, tam otobüse binerken inip tekrar sarıldığında ve otobüs gözden kaybolana kadar el salladığında daha mı az özlersin gideni.

    (bayık bişi yazcam sandın bu cümleden sonra dimiii)

    "ay canııım gel ya gel, bi daha öpücem"

    "gel kız, bi daha sarılayım, güzelim benim"

    Bizim milletimiz böyle abi, öpmeyi seviyo. Kemal sunal filmleri tadında öperiz sürekli birbirimizi.

    Otobüse binene kadar 8 ayrı çeşit tükürük yanaklarınızın farklı bölgelerinde yerini alır.

    Sarılan kişilerden dolayı saçlarınız horon tepmiş gibidir.

    Biz böyleyiz abi, öperiz.

    Diğer ülkelerde yok bu. Bi ispanyol filmlerinde gördüm ama tarzları farklıydı. Muck muck sonra bi daha muck oluyo. Üç kere... sağlı sollu.

    Mesela ben uzmanlık alanım çin'den örnek vereyim. Hayatta öpmezler, he öpmesinler zaten zira pek çekici gelmiyor.

    Gayet mesafeli bi şekilde sevgimizi sadece aldığımız hediyelerle gösterirken bu insanlarda bir öpme sevdası baş gösterdi.

    Bir hafta türkiye'de kaldılar, çok değil. Havaalanına bırakmışım "hadi eyvallah" modunda elimi kaldırmış gidicem ki o da ne. Bildiğin bana doğru geliyo " ooooh nişaaa" * şeklinde. Bildiğin öptü, bildiğin sarıldı. Sonra gitti bi daha geldi. Yeminle öyle oldu, bu konuda türkiye'de bi sıkıntı var ama hadi hayırlısı.

    Öpüyorum öpüyorum özlemiyorum.

    Neyse öptüm pepeeeem. (Emolara benden selam olsun)
    5 ...
  27. kultur seviyesine uygun komsu

    ?.
  28. Annelerin hep hayatlarında olsun istedikleri komşudur.

    Peki nedir bu kültür seviyesinin kriteri? Mesela annem nam'ı diğer Bahtışen #4656204 öyle çat kapı gelen, geldimi gitmeyen, çoluğu çocuğu toplayan, hatta çocuğu olan komşu istemez. Bu sebeptendir ki bizim yıllarca hiç komşumuz olmadı. Anahtarımı evde unuttuğumda dışarıda bi taraflarım titreyerek beklemek yerine teklifsiz girip oturabileceğim, evde şeker kalmadığında elimde fincanla kapısını tıklatabileceğim bir komşu... bir hatçe teyze, bir nuriyaanım...

    Evet bu kültür seviyesine uygun komşu muhabbeti genelde çalışan annelerde olur, çalışan, üniversite mezunu insan kültürlüdür şeklinde bir inanış vardır onlarda. Eğitimin yeri çok ayrı ama üniversite mezunu olup ağzını açtığı anda kendini rezil eden tipler bilirim.

    Neyse konuyu saptırdım yine...

    Şimdi nedir bu kültür seviyesi durumları... pardon sormuştum dimi yukarda.

    Bi kere gelmeden telefon açacak, karşı komşu ise çocuk göndersin "Bahtışen teyzeeaa müsaitsen annem sana geliceeak"... olmadı çocuk gönderemez, çünkü çocuğu olanlar başlıkta geçen hedef kitleye uymuyor.

    Neyse canım arasın işte uygun musun diye. Burada önemli olan çat kapı gelmemesi, istiyosa güvercin yollasın, duman yöntemi olmaz ama... titiz de olmalı çünkü bu ideal ve kültürlü komşu.

    Ondan sonra arada jestler yaparsa fena olmaz. Mesela bi geldiğinde tabağa 4 dilim kek koyup getirsin... (dilim sayısı dikkate alınmamalıdır, örnek amaçlı yazılmıştır)

    Dedikoduyu öyle dozunda ve çaktırmadan yapıcak ki, sanki dedikodu değil de fikir alışverişi var sanıcak kulak misafiri olan birisi. Gerçi kadınlar genelde dedikodu yapmazlar, zaten fikir alışverişidir onlar.*
    Süperman olmalı yeri gelince;

    "geçen mehtap ablanla bize yaprak sarıyoruz, ay yaprak bitmesin mi... hemen koştu evinden bir sarımlık* yaprak getirdi"

    Yaa yaa, bir mehtap kolay yetişmiyor.

    Günde 3 kere arayıp her seferinde minimum yarım saat konuşan annem artık beni aramıyor. Ben ararsam konuşuyoruz işte.

    Kültür sahibi komşu iyi bi'şi. Her eve de lazım.

    *düdüklünün bir sırasını dolduracak sayıda.
    5 ...
  29. kumaş pantolon ütülemeyi beceremeyen kız

    1.
  30. öncelikle yapmam gereken tanımı aradan çıkarma konusunda kasıyorum. çünkü tanımsız, tarifsiz bir eylem bu, sanırım en iyisi konuya balıklama atlayıp entry sonunda formalite/ format icabı alakasız bi tanım yapmak.
    yaa böyle de kendimi ele veririm.
    neyse ben severim abi ev işini, ütüyü, temizliği, yemek yapmayı...
    annem de titizdir, alakasız şeyleri bile ütületirdi bana. zoruma gitmez yani. hatta ortaokulda defterlerin kırışan yapraklarını bile ütülerdim. O derece ...

    yazar burada üşengeç birisi olmadığını anlatmaya çalışıyor.

    Neyse, ben bunu kısa sürede başarabilenleri tebrik etmek istiyorum ki babam da bu gruba dahil. Ama ben beceremiyorum. Hayalimde hep babam gibi kumaş pantolon ütüleyebilen biriyle evlenmek var, başka da bir kriterim yok zaten. *
    Bi kere çift çizgi olmaması lazım ki bence çok zor. Hadi çizgiyi yaptım, o iç kısımdaki kırışıklık nası gitcek, hadi gitti, bu sefer çizgi bozuluyo. Ben bi pantolonu 1,5 saatte falan ütüleyebiliyorum ve o pantolon 1,5 dakikada kırışıyor.

    Yaprak sarması gibi. Saatlerce uğraşırsın sarmak için, 10 dakikada biter. bereketsiz bi'şi.

    Belki de devlet dairesinde çalışmak istememe nedenim de budur.

    Tanım: o kadarcık kusur kadı kızında da olur denilesi kızdır.
    *
    15 ...
  31. hayalleri en cesur renklere boyamak

    1.
  32. Çocukken resimler yapardık ya, tek rengin hakim olmadığı, gerçekleri, sayıları, kuralları ikinci plana atan güneşi yeşil, ağaçları kırmızı, dağları mavi yapan çocuklar...
    Uçsuz bucaksız bir hayal gücü, gökyüzü gibi...
    En sağlamımız, en gerçekçimiz, içindeki çocuğu en kötü şekilde öldürenimiz bile hayal kurar, umud' eder. Ama bazen öyle olur ki, hayal kurarken bile gerçeklerden kopamaz bazılarımız. ama'larla kirletir, gereksiz ayrıntılarla...
    Farz et ki bir masal bu. Denizkızları, prensesler, cadılar, canavarlar... hangi çocuk sorgulamış masalları, hangisi kendini avutmuş canavar diye bir şey yok, korkmamalıyım diye...
    Hayal kurmaktan bile korkan insan sadece başkalarının uygun gördüğünü yaşamaz mı,
    Risk alır mı peki hiç?
    Siyahla beyaz dışındaki renkleri bilir mi?
    Güneşi maviye boyamak aklına gelir mi?
    Gökkuşağında yediden fazla renk olabileceği ihtimalini düşünür mü?
    En çılgın, en yaratıcı fikirler cesur hayallerden beslenmez mi?
    Tıkandığım yerde karıştırmazsam sarıyla maviyi, beyazla siyahı çıkamam ki bilinenin dışına.
    Bombaların simsiyah yaptığı hayatımda, hayallerim rengarenk kalsın dersem bu benim hayalkırıklığım olur mu peki?

    Tanım: sıradanlıktan ve kurallardan sıyrılıp içimizdeki çocuğun yaratıcılığıyla baş başa kalmak.
    22 ...
  33. vitrinde sergilenen kadehler

    ?.
  34. evet genel olarak yalnızca sergi amaçlı kullanılan kadehlerdir. kristali, kesmesi, üstü çiçeklisi, düzü, uzunu, genişi, kısası...
    likör bardağı, viski...
    içki kültürü mükemmel bir milletmişiz gibi, sanki günlük bir kadeh bi şeyler muhakkak içermişiz gibi vitrinlerimiz içki bardağı ile doludur.
    sorsan hangisi kırmızı şarap için ,hangisi beyaz şarap için "nassı yani" derler.
    annem de der, halam da, teyzem de, hatçe teyze de...*
    bu kadehlerin kullanım alanı da doğumgünlerinde ve iftar davetlerinde kola ikramıdır.
    gereksiz kalabalıktır.
    geçenlerde byaram için memlekete gittiğimde annemle aramızda bi dialog geçti;

    +anneağ şu kadehlerden hangisini kullanmıyosan!! bana versene, su bardağıyla şarap içmek pek keyifsiz oluyo.
    -bok iç.

    konuşmaya kulak misafiri olan ve belki de ilk defa bu kadar large olan baba araya girer;

    +ben yarın sana alayım. kırmızı şarap için mi beyaz için mi?
    -ahuah kırmızı.

    yaa böyle işte dostlar. kullanmayacak olanda her çeşit kadeh mevcuttur, kullanacak olan da böyle yalvar yakar edinir. üstelik mutfak dolabında muhafaza ediyorum... *
    bu arada evlenecek genç kızlarımıza tavsiye; vitrin hiç estetik değil. * *
    3 ...
  35. olmeye hazirdi oldurdum

    ?.
  36. bir annenin kızı için kurduğu cümle. aklımın almadığı bir soğukkanlılık var cümlelerde.
    ahanda link;

    http://www.hurriyet.com.t...ndem/10924635.asp?gid=229
    1 ...
  37. bence seninki psikolojik

    1.
  38. en sevdiğin insan söylediğinde ondan bile soğutabilecek "çok bilmiş" cümledir.
    bir şey söylersin, gözlem sonucu edindiğin bir şeydir ya da direkt yaşamışsındır.
    ama karşındaki kişi seni ikinci plana atar ve;

    "bence seninki psikolojik." der.

    -ya ben çok üşüyorum.
    +yok yok, sen iki gündür üşüyosun. bence seninkisi psikolojik.

    ya kardeşim * belki iki gündür hava soğuk, neden psikolojik olsun, herkesin bünyesi bir mi, üşüyorum işte.
    ben manyak mıyım psikolojik olarak kendimi mutlu hissetmek varken üşüycem.

    -ya bu ahmet semiha'ya çok ters davranıyo, ayrılmak mı istiyodur nedir.
    + yok yok, mücahit geçenlerde seni terk etti ya bence seninki psikolojik. herkes terk edilcek sanıyosun.
    -çık hayatımdan.

    artık ne yapsanız psikolojiktir, psikopata bağlamanız için ilk adımlardır.
    çıkarın bence hayatınızdan, acımayın.
    27 ...
  39. ne be

    ?.
  40. çocukken sık sık kullandığımız, sonda bulunan "e" harfini hafiften incelterek uzattığımız yakarış.
    daha çok kendimizi savunmak istediğimizde ama çaresiz olduğumuzda hem isyan, hem çaresizlik içeren hem de hafiften yardım isteyen ifadedir.
    çocuklar yapar bunu, suratlarında kırmızı renk görmüş boğa ifadesi vardır, omuzlar hafif düşmüştür, gözler ateş saçar.
    "ben bi büyüyüm var yaaa" ifadesi vardır, ama yalnızca ifade. kelimeye dökülürse bilirler ki işin içinde dayak olacaktır, susmak ve en iyi zamanı kollamak gerekir.

    -anneğaa ahmet vurdu banaa.
    +aaa ama ahmet bu kaç oldu, kardeş kardeş oynasanız ya. hep böyle yapıyosun.

    ahmet burda arkadaşına haklı yere vurmuştur, çünkü o da ahmet'in kardeşinin saçını çekmiştir. ama ahmet bunu ispiyonlamak istemez, olayı söylemeden de kendini savunamamaktadır.

    hızlı hızlı nefes alıp verir, etrafa bakınır, çaresizliğini bir kere daha fark eder ve beklenen tepkiyi verir;

    "ne beee"
    *
    3 ...
  41. aseren anneden bir seyler istemek

    1.
  42. hamile annenin canının her istediği şeyi alan babayı gören küçük çocuğun canı bir şey istediğinde annesine söylemesi ve annenin de sanki kendi canı istiyormuş gibi babaya aldırmasıdır.
    son 5-6 aydır evden eksik olmayan binbir çeşit abur cubur, meyve, pasta vs.
    yalnızca karnı değil her tarfı kilo alan bir anne...
    ve bu yiyeceklerden faydalanan bir çocuk.

    -anne canın toybox istiyo mu?
    +toybox mu istiyosun?
    -babama canım istiyo desen alır.
    +sen dersen de alır.
    -yok anne sen söyle.

    akşam baba eve geldiğinde heyecanlı şekilde etrafa bakınan çocuk ve gülmemek için kendini zor tutan bir adet anne...

    -bey, * bana bi toybox alsan ya, canım çekti.
    çocuğa bakarak;
    +eşoğleşek bana desen almıyo muyum, ne annene söyletiyosun.
    *...
    +al şu parayı ne istiyosan al, bi daha da bana söyle bi şey istediğinde. sanki ne istedi de yapmadıysak... *
    baba o an için kızsa da, sonra anlatıp gülersiniz. hoş'tur.
    2 ...
  43. anti selulit terlik

    1.
  44. Harvard üniversitesi'nde yapılan araştırmalara göre normal terliklerin tersine ön kısmı yüksek, arka kısmı daha alçak olan ve selüliti engellediği iddia edilen terliktir.

    http://www.haberturk.com/...ite-dur-diyen-terlik.aspx

    yerli üretim ankara'da bir terlik firmasında başlamıştır.
    2 ...
  45. visnelly

    ?.
  46. yeni bir yazar.
    hoş geldin genç! genç olduğunu nerden mi bildim?
    (bkz: veli)
    2 ...
  47. kiraathane muamelesi goren ofis

    ?.
  48. özellikle şu kriz günlerinde misafir trafiğinin yoğunlaşması ile ofisin dönüştüğü son haldir.
    gelen gitmez, çaylar gider kahveler gelir, sigara dumanı sis halini alır, böyle gereksiz bir samimiyet hali başgösterir gelenlerde.
    hanım, bey takıları kalkar.
    "ışığı gören geliyo kıraathanesi ltd. şti." şirketin gelecekte ki muhtemel ismidir.
    zamanında tepki koyulmazsa bu duruma, sonradan müdahale zorlaşacaktır.
    tecrübeyle sabittir volume 2.
    1 ...
  49. kardeşin emo olduğunu fark etmek

    1.
  50. ergen kardeşte oluşan değişiklikleri fark ederek başlayan, abla bünyesinde müdahale isteği oluşturan durumdur.

    abla kişisi başka bir şehirde olduğu için ergen kardeşi uzun süredir görmemiştir. en son gördüğünde pembeler içinde- barbi bebek gibi- bıraktığı kız kardeşi siyahlar içinde, alnını kaplayan ve o güzel yüzünü kapatan bir kahkülle, sürekli yere bakan bir suratla otogarda ablasını beklemektedir.

    önceden doğallığı abartıp saçını bile taramayan bu bünye artık ablasına baskı yapmaktadır kuaföre gidip saçını bonus yapmak için.

    derken kardeşin birkaç fotoğrafı dikkat çeker. siyah ruj, gözlerin etrafı simsiyah. dehşete düşen abla soluğu internette alır ve artık emolarla ilgili araştırma başlamıştır.

    emoturkey, star emo gibi sitelere "marsıq" "pisliq" gibi mahlaslarla üye olunur, onlar gibi davranılır, kardeşle de başka biri gibi iletişime geçilir.

    "yokh artıq pepeem, aşqito kaçhalım buralardn" şeklindeki konuşmaları öğrenip kültürüne kültür katan abla kardeşine minnet duymaktadır yeni bir dil öğrenmesine vesile olduğu için.

    saçını başını, elini yüzünü , tarzını, konuşmasını bi garip yapması değil de, "emotional" dan gelen "emo" hissiyatını benimsemesi üzmüştür en çok o ablayı.

    bardağın boş tarafını gören,
    sebep yokken kendini mutsuz hisseden,
    her şeyi anlamsızlaştıran,
    kendini beğenmeyen,
    özgüvenini kaybetmiş,
    gülmeyi ayıp sayan,
    umutsuz... mutsuz
    bir kardeş, kalbinin en solunda ki...

    şekilden ziyade, bunalım takılma modudur kötü olan, dehşete düşüren.

    neyse ki içindeki hayatdolu kız daha fazla dayanamadı o karanlık dünyaya da, en son "ablacım şu türkçemizi bi düzeltelim" dedi. *
    24 ...
  51. fatih1981

    ?.
  52. beşinci nesil çaylak.
    bende bi uğursuzluk olduğunu biliyordum. başlığını ben açtım ya. *
    1 ...
  53. nefesetaryen

    ?.
  54. oruç tutan, sadece havayla beslenen kişiler için kullanılan kelime.

    not: uydurma olabilir, googleda çıkmıyor ama sinestezya isimli romanda tanımı yapılan bir kelime.
    1 ...
  55. nesve

    ?.
  56. arapça kökenli bir kelime olup sevinç, keyif, neşe gibi anlamlara gelmektedir.
    2 ...
  57. sanat terapisi

    1.
  58. sözcüklerin kişinin kendisini ifade etmesinin önünde bir engel olabileceği, akıllarından geçenleri dışa vurmalarını engelleyebileceği ve yaratıcı sanatın kişilerin kendilerini sözcükleri kullanmadan ifade etmesine olanak tanıyabileceği fikrine dayanmaktadır. hastalar birtakım sanat eserleri yaratarak ve bir sanat terapistiyle o eseri ortaya çıkarma süreçleri hakkında konuşarak " kendileriyle ilgili farkındalıklarını artırabilir, semptomlarla, stresle ve travmatik deneyimlerle başa çıkabilir, bilişsel becerilerini güçlendirebilir ve sanatsal yaratıcılığın hayatı tasvip eden zevklerinin keyfini sürebilirler."
    *
    3 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük