"eğer kabiliyetin olsaydı hangi şarkıyı yazmış olmayı dilerdin" diye bir soru sorulsa hiç düşünmeden cevabım olacak şarkı.
yalın'ın tebrik, takdir teşvik vesaire edilmesi gereken bir kişi oldugunu gösterir şarkıdır.
nokia'nın kibarcık telefonu.
2gb hafıza kartı da alırsanız yanında tadından yenmiyor. 5 ay önce 300 tl civarındaydı taksitli fiyatı.
bu da merak edenler için görüntüsü efem: http://www.cellink.com.au...ucts/images/supernova.jpg
ruhsal sorunlarını saclarını değiştirerek gidermeye calısan, bu sebeple kafasındakı tüyleri turuncuya, sarıya, envaı cesıt kahverengıye, kızıla sıyaha vs boyayan, beğenmeyıp kestıren , saçlarım uzamıyor dıye aglayan, bir turlu tatmın olmayan, ınsanları saclarına göre degerlendıren, büyük ihtimalle de dişi olan insandır.
şarapla beraber alındıgında uyku esnasında konuşmanıza, kavga etmenize, yatakta bağırıp cagırmanıza falan sebep olan ilaç.
demek ki neymiş sakinleştiricileri alkolle karıştırmıyormuşuz. *
bayram günü işe giderken o tıklım tıklım kapısının güç bela açilması, içeriye sokulan bir adet star tv kamerası ile burun buruna gelmeniz, muhabirin o sırada "bu kalabalıkta bile metrobüse biniyor bu insanlar, pis sefil zavallı yaratıklar sizi ıhahaha" tadında bir konuşma yapıyor olması, sinirlenen bünyenin metrobüs hareket edince "lan bütün mecidiyeköy hatlarını kalıdırdılar, metrobüse binmeyeni şaapıolar oğlum" diye söylenmesi, akabinde de muhabir tarafından sefil yaratıklar olarak nitelendirilen metrobüs ahalisinin şahsımı kahraman ilan etmesi. tabi kamera burnumun ucundayken söyleseydim daha şık olurdu o da ayrı mesele.
fındıklı tramvay duragının karısısında, plato film okuluna ve taksime cıkan yokusun basındakı sokakta bulunan, başta türk ekonomi bankası, akbank, aksigorta çalışanları olmak üzere envai çeşit işadamına hizmet veren paraya para demeyen pastanedir.
minicik goruntusune karsın, aslında öldürücü bir virüstür.
ağzında ucuk bulunan annenin bebeğini öpmesi ölümle sonuçlanmaktadır. dikkatli olmak gerekir.
pazarlama hocalarının "hayatınız için önemli kararlar alırken, önce kendiniz için yapın" dedikleri analiz. güçlü yanlar ile fırsatların değerlendirilmesi ve zayıf yönler ile meydana gelebilecek tehlikelerden korunulması esastır ve bireyler için de yapılabilir bir analizdir.
beyaz showda sagopa kajmer, yasemin mori, hayko cepkin ve kolera diye 4 enteresan kılık görüp, bunlara bakarak eğlenen çocuklara iç geçirip "ulan bu gençlik nereye gidiyor" diye hayıflandığın andır bu anlardan biri.
bütün erkeklerde bir şikayet, bir şımarıklıktır gidiyor, türk kızı böyle soğuk gösterir ama vermez sevdiğini söylemez bilmemne. bi söylesin de bak noluyo, cüzzamlı görmüş gibi kaçmıyor musun? bir kadın bir erkeğe sevdiğini söylediği, onu istediğini belli ettiği an bitmiştir, erkek için onu elde etme heyecanı denen şey kalmadığı için çekicilik de o andan sonra sıfır olur. naparsan yap yetmez yani.
sonra da hatunlar evlendikten sonra adam bozuldu triplerine girerler, o da ayrı mevzu tabi. kızım seni eve kapamış, sıra yenisinde, döllerini saçması gerekiyor, doğası bu adamın. olay bu.
butun hafta herkesin işe gittiği saatlerde trafikte işe gitmeye çalışarak yorulan bünyeyi azıcık eğlendirmek adına sokağa çıktıgında herkesin gezmek için gittiği yerlerde de trafikte kalmamak demektir. hafta içi ortalık sakinken gidip gezmek, ortalık sakinken çalışmaktır. belli bir yaşa kadar kabullenilebilir tabi. yaş ilerledirkçe düzen ister insan çünkü.
aynı odayı paylaştıgınız kişileri uykularından uyandıracak kadar yüksek ses ile diş gıcırdatma rahatsızlığı.
tedavisi için verilen plağa verdiğiniz hasarı görünce gözlerinize inanamadığınız, sabahları baş ve çene ağrısı ile uyanmanıza sebep olan garıp durumdur.
türk ekonomi bankasının yeni üniversite gençliği kredi kartı.
Ücretsiz ÜniversiTEB Bonus Card'ın yanı sıra sahıp olacakları ayrıcalıklar ise şunlar:
Yıllık hesap işletim ücreti muafiyeti
Her ay seçilen belirli sektörlerde ve firmalarda ÜniversiTEB Bonus Card’a özel kampanyalar
Bonus Card concierge hizmetleri
Öğrenci hesaplarına yatan paralardan masraf kesilmemesi
Veli-öğrenci arası para transferlerinden masraf alınmaması
Sigorta paketi asistans hizmetleri
CV, Tez yazım danışmanlığı
Psikolojik danışmanlık
Hukuki danışmanlık
Rezervasyon ve çilingir hizmetleri
TEB ve BNPP’de staj ve iş imkanı
Bilgisayar destek hattı
Yurtdışı eğitim danışmanlığı vb
uzun süre görüşmediğimiz, beraber yemek yemediğimiz öncelikle göbeklerimizden belli oluyor insanı. bir süzülmüş, bir zayıflamış somayın gitsin.. iş hayatı yaramamış bize, bol bol kimyadan, bankalardan konustuk, sıkıcı ınsanlar olmuşuz vesselam.. neyse biz açığı kapatır, yine bol bol yer yine göbekleniriz canım zor bişey mi?
kısacası candır, patlıcandır.
aşağıda yazacağım yorumlar, çilekli pastadan itibaren neredeyse kendisinin bütün işlerini takip etmiş, ömrü hayatında ilk bölümünden son bölümüne kadar nefessiz izlediği tek dizi çemberimde gül oya olan, butun filmlerine hakkında bırsey okumadan, fragmanını bıle görmeden sadece "çağan ırmak" ismi gördüğü için giden, ulak filminden cıktıgında keske kapısında sabahlasaydım da su fılmde bı ağaç, bi çöp olsaydım dıyerek haftalarca kendini yiyip bitiren, izlediği şeylerde önceden tahmın ettiği birşey oldugunda gözlerı yaşlı bır sekılde, sankı bana surpriz olsun dıye böyle yapmış gibi üstüme alınarak gülen bir çağan ırmak hayranı olan sahsım tarafından, çok dusunerek yazılmıs satırlardır...
...
7kasımı zor yaptım, bırkac gun aksılıkler oldu, etrafta fılmın lafı dönmeye baslamıstı bu sefer salonda yerımı aldıgımda. herkeste bir "babam ve oğlum" beklentısı vardı, "ağlıcaz sımdı" falan dıye konusuyorlardı ınsanlar. güldüm içimden, ulak dedim.. baska olacak dedim, ağlasanız da beklediğiniz gibi olmaz, şok olursunuz dedim..
...
salon karardı, tanıdık kırmızı karakterle, çağan ırmak'tan ıssız adam yazısı geldi, kalbim atmaya basladı...
sonra, sonrası koca bır bosluk.. her sanıye bekledım, şimdi dedim, şimdi değişecek, ne bileyim, olmadı,çıktıgımda etrafımdakıler ağlıyordu ben sok olmustum.
o saatten berı dusunuyorum, nesini sevemedım bu fılmın dıye. ben yaa, ben nasıl sevmem, mıllet taptı ben nıye anlamadım dıye kendımı yedım bıtırdım..
en sonunda buldum.. yıllar önce mılyon dolar malıyetlı pearl harbor nıcın tutmadı dıye yorum yapmıstı bır adam, "ızleyıcı kımın yerıne kendını koymak ısteyecek bu fılmde, arkadası ölunce arkadasının sevgılısıyle iş pişiren adamın mı, yoksa sevgılısı ölunce sevgılısının kankasıyla yatan kadının mı, ölmeyıp geri geldiğinde arkadasını affeden adamın mı?" diyerek.. hah işte, alper'ler dolu etrafta, en duzgun, en romantık olabılecek ılıskıler (bkz alperın adayı tavlama cabaları, yemek hazırlaması) ilk yakın temasta uzaklaşan adamlar, ağlayarak arkadasını arayan kızlar, buram buram hayvanı durtulerle seks, sıfır romantızm, saplantı, sevdiği kadınla bile sevişirken severek değil de vucuduna bır ödul vermıs gibi iş yapma mantıgıyla davranan adamlar, sonunu bıle bıle atılan aptal kızlar, fahıseler, ter kokusu, bildiğimiz haliyle istanbul, bildiğimiz haliyle güvensiz hayat...
filmde kendine benzer seyler buldugu ıcın ıcı acıyanlar, ağlayanlar var evet, benim de suratıma tokat atılmıs gibi hissettiğim sahneler oldu, ama olmadı sevemedim..
biz yurdanur'la mehmet'i sevdik, eski gazeteleri, bir göz odada mutlu olmalarını; "gizli numaradan arama kabul etmeyen ukala adam"lardan cok var, askerde karısını arayıp bır dakıka konusmak ısteyen mehmet'i sevdik, sadece "o kadın"a yapılmak uzere hergun hazırlanan çilekli pastaya imrendik, "o kadın" olmak istedik, yurdanur'un evini bırakıp evlenmeye karar vereceği, luks restoranda cebınde bozuk para sayarak şarap parası ödeyen mehmet olmak istedik, canan için fedakarlık yapan nejdet'e imrendik, zarife ile ümit olduk, "ya tamam söz sadece uyuruz"lardan çok duyduk, kaçtıklarında bile aralarına yastık koyup yatan zarife ile ümit'le heyecanlandık,sonra onlarla birlikte isyan ettik, uyduk bedenlerin çağrısına, sonra bazen tek çare bir hikayeye inanmaktır dedik, alperin telaşlı mavi gözleri hep ulak olarak kalacak aklımda, çocuk gibi inandık, ulak gelecek, sana gününü gösterecek dedik kötülere, bilmedikleri anlamadıkları için öldürdüler dedik, ada'nın gözleri hep "dudaklar sussa da kalbin yüz dili vardır" dedi bize, yapanlar kadar bilip de susanların günahkar olduğu dünyaya inanmak istedik, arkanı döndüğün an hakkında yorum yapan insanlardan çok var çünkü.. hoşlanmadım alper'in psikopatlığına aşık olan, onu iyileştirme sevdasına kendini kaptırıp masala inanan ada'da kendimi görmeyi, sevmedim seksin romantizm olmayan kısmını yuzumuze yuzumuze carpmalarını, alper'in heyecanına yenık dusup ada'dan özür dilemesini, tek özrünün cinsellikte olmasını, para karşılığı yapılanları, ayrılıgı kabul eden ada'yı.. hep varlar zaten, etrafımızdalar, iyilerin eninde sonunda ödül alacağına inandık oysa biz, hayal kuran tüm çocuklara dememiş miydin zaten?? hayal kurduk, yurdanurla mehmet gibi aşklar var, ölümlere direnmek var, ama adanın vazgeçişi çok gercek, alper'in adiliği de.. ada da bizim gibi, içi gidiyor yaşlı adamla karısını elele şarkı söylerken gördüğünde, o da inanmak istiyor aşka, imrenişi bizim imrenişlerimiz gibi aynı.. ona bakıp da nesine imreneyim ki? adam ayna tutmuş sana! başarı değil mi? elbette ki başarı, o kadar cesur sahnen olsun ama herkes ağlamaktan bahsetsin, magazin programlarına sakız olma, buyuk basarı bu mesela.. kesinlikle filmi eleştirmiyorum, sahnesi, oyuncuları ve müzikleri başarılı ama olmayan birşey var. güzel görünen ama tadında yavanlık olan yemekler gibi.. olmasını istemediklerimizi görüyoruz, acıtıyor, ama aşk acısından değil, hayatlarımızın yavanlığından, oysa ne acıttı bizi yalınayak evinden alınan mehmet, yağmur çişeliyor, asker kepinin altında şah damarı atan, durusmadaki ağlayan haliyle mehmet.. yaşadık mı bütün bunları? hayır, ama hepimiz istedik, bedeli ne olursa olsun şöylece bir aşkın kıyısından geçsem keşke dedik.. tanıdık geldi alper, tanıdık geldi ada, ısınamadım.. çok isterdim izleyenlerine ithaf edilmiştir yazısını görünce gülümsemeyi, ama bu sefer olmadı,ben yapamadım, sevmedim.. o gözler hep sürmeli, hep peçesinin altında kalacak benim için,o hep gelmesi beklenen ulak, ada hep yüz diliyle gözlerine ses veren aşık..
inanmak istiyorum etin vahşetiyle kirletilmemiş, hırlamayan, ter kokmayan, aniden çekip gitmeyen aşka, inanmak istiyorum masallara, ne de olsa bazen tek çare bir hikayeye inanmaktır demedik mi?
...
..
su anda urfanin kimbilir hangi kosesinde bir sinir karakolunda nobet tutan yazardir. agresiftir yine, kimbilir ne yapmakta su an; belki de uykuyla uyaniklik arasindaki o tatli cizgide hep gulmesine alistigim gozleri.. o kadar cok ozleyeni var ki, bilsin diye yaziyorum zaten, bilsin de bir an once gelsin diye sag saglim...
nedense nobel ödüllü bir yazarın değil de sıradan bır yazarın popüler olmak ıcın yazdıgı basıt ask romanı ızlenımı bırakan kitap. basit ötesi. yüzeysel.