sonsuza kadar devam etse, bütün saçmalıklarına katlanıp yine de izleyeceğim dizi.
diziydi.
--spoiler--
hannah'nın dexter'ın ölüm haberini okuduğu an nasıl ağladığımı bir ben bilirim.
ayrıca çocuğundan vazgeçmek önemli bir karardı. final başka nasıl bir sürprizle bitebilirdi ki, adam çocuğundan ve aşkından vazgeçti yahu.
--spoiler--
toplumsal sabrın bittiğinin göstergesidir. demek ki dayanma gücümüz buraya kadarmış. içimizdeki düşmanlıklar, ayrı görüşler her şeyi bir kenara bırakıp böylesine bir direnişe geçtiğimiz için çok mutlu oluyorum kendi adıma. ülkeyi oyuncak yapan bir hükümet. istediğini istediği gibi satan, rant peşinde koşan bir avuç insan. ne konuştuğu anlaşılmayan, pot üstüne pot kıran devlet adamları.
nasıl bir ülkede yaşıyoruz ve neden bu kadar sessiz kalıyoruz derken tam da ihtiyacımız olan sabır zorlamasına kavuşan genç arkadaşlarım. asla geç değil, kesilen 3-5 ağaç değil bizim geleceğimiz, sesimiz, yıllar sonra nasıl anılacağımız, çocuklarımız ve torunlarımızdır.
lütfen bir şeyler yapın!
bu yalnızca bir park meselesi değil, sessizliğimizi oyuncak eden hükümete bundan sonraki yapacakları için dur ikazıdır.
karakterli kelimesini öyle güzel tanımlarlar ki, onun dışında başka bir insanda eğreti durur. yaptıklarıyla, insana verdikleri değerle, nezaketleriyle ve her şeyden önemlisi herkesi eşit olarak görmeleriyle gerçek bir karakterin nasıl olması gerektiğini çarparlar yüzünüze.
dürüsttür evet. öyle dürüsttür ki, anlattığı en gerçekdışı hikayenin bile doğruluğuna inanırsın. çünkü yüzünde vardır o yalanın ve sahtenin gereksizliği.
eşcinseldir. çünkü canı öyle istemiştir, çünkü öyle doğmuş ya da öyle şekillenmiştir hayatı sonradan.
ama çok insandır, çok fazla insan.
doğumgününü kutladığımız arkadaşımın yanına gelen bir garsonla arasındaki diyalog:
garson: merhaba gönül hanım, doğumgününüz kutlu olsun.
gönül: teşekkürler
garson: biz sizi araştırdık, neler seversiniz, sevmezsiniz detaylıca öğrendik
gönül: nasıl yani ya noluyo?
garson: duyduğumuza göre sizin çocukluktan beri bir hayaliniz varmış.
gönül: (sinema ile ilgili bir şeyler herhalde) hımm.....
garson: her zaman bir polis arabasında devriyeye çıkmak istiyormuşsunuz.
gönül: ahahahaha öyle mi?
garson: buyurun, dışarıda polis aracımız sizi bekliyor.
gönül: hı? ne? nasıl? noluyo yaa?
garson: ya da biz sizi yormayalım, aracınız burada. (der ve oyuncak polis arabası hediye edilir)
Sempatik garsonları olan, güzel mekan.
fiyat politikasına da saygılarımı sunarım. maaş gitti.
''Bir koltukta beş karpuz olunca, bazen böyle olmuyor işte. insanın eli ayağı dolaşıyor. Bu sabah maalesef canlı yayına yetişme telaşı ve yazı çakıştı. Sallama yazı yazmak beni utandırdığı için bugünlük beni affetmenizi umuyorum. Eylül'den itibaren sadece yazılara ve şarkılara odaklanacağım. Az kaldı!''
Son yazı yazdığı tarih 9 ağustos. yani tam 5 gün geçmiş.
5 günde sadece bu yazıyı yazmış.
bir koltukta beş karpuz konusuna girmiyorum. şu aşamada yoğunluğunu sorgulamak bile nafile. yazmaya zahmet bile etmediği bu işten para kazandığını bilmek çıldırtıyor insanı, bu kadar donanımlı işsiz varken...
karizma kaygısı hayattan elini eteğini çekme yaşına gelmeyen her insanda vardır.
olsa olsa karizma kaygısı yokmuş gibi davranan insanlar olabilir.
ek olarak, karizma kötü bir şey değildir ve olması gerekir.
işsizliktir.
bazen 2 bazen 4 bazen 5 bazen sene üniversite okursun.
sınavlara girersin, çıkarsın, iyi geçer sevinir, kötü geçer üzülürsün.
dersten kalmamak için hocaların kıçından ayrılmazsın, yalakalıktan yüzün kızarır.
stajlarda ezilir, fotokopi çekersin.
okula binlerce lira para harcarsın.
en önemlisi de hayal kurarsın.
sonra mezun olursun ve iş ararsın.
önce beklentilerin düşer, sonra yüzün...
hedeflerin ufalır, teselliler yaratırsın.
ülkeye lanet edersin ama başka yere gidecek cesaretin (ya da belki paran) hiçbir zaman olmaz.
annenin avukat tanıdıkları, babanın üst düzey ahbapları yoktur.
küçük hayallerin ve sen baş başa kalırsın. seneler önce üniversiteye girmek için alnından akıttığın terler, damla damla kıçından akar.
görevini yapmaya çalışan sunucu.
sert ol, acımasız ol, heyecan yarat, süreden bahsedip ger ortamı demişler, ne yapsın adam? siz sinir olmayın diye ılımlı mı olsun? öğrenemedik formata göre değerlendirme yapmayı.
abi, baba, dayı, amca ve dededir.
ama nedense kızlar tarafından duygusal ilişkiler bazında ele alınıp, kendilerine yardırılmaktadır efendim.
candır türk erkeği can.
- neyse çocuklar sessiz olun fazla uzatmayacağım
4dk boyunca konuşur...
- lafı uzatmak istemiyorum
6dk boyunca konuşur...
- sizi sıcakta bekletmek istemiyorum kısa bir hatırlatmayla sözlerimi bitiriyorum
2 dk boyunca konuşur
- ben uzun konuşmayı sevmem lafı uzatmayım iyi dersler diliyorum çocuklar
ilk aşkım,
yengemle eve el ele geldiğin ilk gün erkeklere güvenilmeyeceğini anladım.
5 yaşındaki saf bir kızın hayalleriyle oynadın. oysa o, göbeğine purf yapamayacağın kadar büyüktü ve sırtına alamayacağın kadar ağırdı. her ''dayımla evleneceğim'' dediğimdeki gülüşlerin onun yüzündendi demek ki.
canın sağ olsun dünyanın en yakışıklı ikinci dayısı. birincisi kesinlikle jesse dayı.
yarışma programı ve su gibideki kadın taklidiyle kırıp geçirmiştir. adnan hocayı söylemeye gerek yok. şahandan falan daha iyi olacaktır yakında. bildiğin yüksek sesle güldürüyor. tavsiye olunur.