mümkünse güzel olmak uğruna süslenmeden, kafalarını makyaj setlerine daldırıp çıkarmadan, özgüvendirik özgüvendirik * dolaşmaları kendilerini güzel ve hoş yapmaya yeter efendim. *
ben mi çok detaycıyım yoksa adamlar mı dikkatsiz bilmiyorum ama o devasa nuh'un gemisi tadındaki gemilerin, dev dalgalardan kaçarken everest'in zirvesinde inceden çarparak, camını çatlatması ve yoluna devam ederken bir kaç dakika sonra o çatlak camın hiç bir müdahale edilmeksizin ortadan yokoluşunun mantıklı bir açıklaması var mı? yoksa kıyamete özel, 7/24 hizmet sunan camcılar mı var?
bu zamana kadar edindiğim tecrübeler doğrultusunda, ne kadar dışlayıp, ilgisiz bırakırsan, ne kadar uzak kalırsan, ne kadar soğuk davranırsan o kadar verim alabileceğin ve bir o kadar vazgecilmez olacağını hissettirecek kızlardır. çünkü türk kızları, zor olan için hırs yapmaya bayılırlar. kolay lokma olmadığınızı hissettirdiğiniz sürece sizden iyisi yoktur. *
Atatürk öyle anlatılmaz böyle anlatılır tadında, adından da anlaşılacağı üzere "dersimiz: Atatürk" Atatürk'ün hayatından çok Mustafa filmine yapılmış bir göndermedir. Şahsımca hiç hoş değildir bu durum. zira ben bir emek verilirken, verilen emeğin izleyenlere ithaf edilmesinden yanayım.
sözde 2009 mart ayında gösterime gireceği belirtilen ve ne hikmetse aradan 5 ay geçmesine rağmen hiç bir ses cıkmayan, bizleri ailece heyecanda bırakmış, yalan olmuş film.
Gerek ekşi sözlükte, gerek uludag sözlükte uzun zamandır var olan ve artık bunaltan başlıklar bütünüdür. ne zaman ekşi ya da uludag sözlüğü açıp, biraz zaman geçirmeye çalışalım desek, sürekli aynı türden başlıkları görüp, can sıkıntısına bürünüyoruz efendim. Yok ateistlerin bilmem neleri, yok islamcılar şöyle, yok şeriatcılar böyle türünden bir sürü gereksiz başlıklar. Herşeyin tadında güzel oldugunu bilen bizler, inanan ya da inanmayan insanların sahip oldukları yaşayış tarzlarını, celebrity olmak ugruna bu kadar malzeme konusu yapmamalıyız, bunları yapmaya devam ettikçe sözlükler, sözlükten cok, kutsal bilgi kaynakları olmaktan cok, kutsal malzeme kaynagı olacaktır.
murat çelik - itirazım var
şebnem ferah - saatim çalmadan, hoşçakal, aşk, ben sana hala aşığım
emre aydın - ve gülümse
umay umay - kalbim acıdı
kıraç - sevme
nilüfer örer - sakın söz etme, güldemim
ezginin günlüğü - 1980, aşk bitti
badem - sen ağlama, sensiz olmam
cem karaca - sen de başını alıp gitme, sevda kuşun kanadında, herkes gibisin
erkin koray- aşk oyunu
haluk levent - nerdesin
düş sokağı sakinleri - gayret, acıları bana bırak, ölümler
yaşar kurt - ruhum
metin özülkü - unutulmuşmuydum
haramiler - mavi duvar
gizli özne - kör kuyu (amatör)
vahim - ağlayamazmışım (amatör)
gökhan türkmen - dön, büyük insan.
sözde komedi oldugu belirtilen filmin, komediyle uzaktan ve yakında alakası olmadıgının izleyince farkına vardıgım sıradan, klişe, 3-5 güzel hatunu başrollere koyarak izlenmesini sağlamaya çalıştıkları iğrenç ötesi bir amerikan yapımı film.
Teoman'ın yönetmenliğini yapacağı ve senaryosunu yazmış olduğu yeni filminin adıdır. Aslında filmin orjinal ismi istenmiyen tüyler dir, çünkü filmde konusu gecen punkrockerlar türkçeyi özentisiz kullandıkları için film adında "e" yerine "i" harfi kullanılmıştır. Filmde oynaması muhtemel kişiler ise Hayko cepkin , Şebnem Ferah, yunus günce ve ruhi sarı diye geçiyor şimdilik.
abartılacak bir durum olmadıgı görüşündeyim, zira içimizden kimin malına zarar verilirse verilsin bir şekilde mutlaka tepki vereceğizdir. bu bağırarakta olabilir, taşla da olabilir, sopayla da olabilir, silahla da. Bunu kalkıpta kürt v.b gibi terimler kullanarak çarpıtmaya gerek yok bence.Yeter ki insanların damarına basılmasın.
Çağan ırmak'ın babam ve oğlum filminden sonra beni etkileyen bir diğer filmidir. Çetin Tekindor ise yine muhteşem oyunculuğunu bu filmde konuşturmuştur. Çağan ırmak gibi yönetmenler, Çetin tekindor gibi oyuncularımız var olduğu sürece, ülkemizde sinemaya gitme sebebimiz her zaman olacaktır. tebrik ediyorum kendilerini.
halk arasında seks yapma isteğinin en üst seviyelere gelmesi durumu olarak bilinen libidonun, dolar bazında yükselmesi durumudur ki, global bir krizin yaşandığı, doların tavan yaptıgı şu kritik zamanda, libidonun; -aha dolar yükseldi, toplanın gidiyoruz! tuttugumuzu sikecez! nefes alıp veren tüm canlıları götürün, sikilmemiş bünye istemiyorum! diyerek isyan etmesi gibi korkunc bir durum ortaya çıkar ki, bu da demirden don ile bakkala ekmek almaya giden insan görüntülerini hızla çoğaltabilir. düşman başına efendim. siz siz olun, libidonuzu yatıştırmasını, dolarla sakın aşık atmaması gerektiğini, tavan yapan doların taban da yaptıgı gerçeğini aşılayın.
cenaze merasiminin bir gereği olan öldükten sonra göte pamuk tıkama eyleminden hemen evvel, imamı elinde pamuk ile bir kaç dakika bekletip makata orta parmağı takma eyleminin keyfle gerçekleştirilebilinecek kimseler bütünüdür. bir de eli pamuk gibi yumuşak olan insanlarımız vardır ki bunlar ayrı bir durumdur tabi.
sözde türkçeyi güzel kullandıgını düşünen diva bülent ablanın, bir çok vatandaşımızın hayatında ilk kez kullandıgı yabancı bir kelimeyi agzında sakız yaparcasına memleketimize getirmesi durumudur. eski türkçe diyelim artık * ya da osmanlı türkçesi diyelim. öyle bir şey ki, manası abartmak anlamına gelen kelimeyi bile kendi anlamı içerisinde abart abarta egzajereetmisdir kendileri. buradan koca bir alkış türk dil kurumunun büyük temsilcisi ablamıza.
yanlış bir önermedir, zira aşk sadece elele tutup, göz göze bakmak ya da türevleriyle sınırlı değildir. aşk yaşanılan, yaşanılması gereken tüm benliğiyle aşktır. duyu organları faal olan bir insan ile duyu organları görevini yapmayan bir insan düşünün hangisi hayattan daha cok keyf alabilir? sevişmek aşkın duyu organlarından birisidir bence, sevişmek olmadan aşkı nasıl yaşayabilirsin ki? seni seviyorum deyince aşk mı yaşanılıyor yani?
biz güzel olamadık, sorular soramadık
birbirimizden başka bir cevap bulamadık
biz hiç alışamadık, bir kalıba uyamadık
birbirimizden başka bir dala konamadık
son bir gece daha çirkin olalım
aynalara değil, birbirimize bakalım
bir hayattı tutunamadık
gel ona bir son yazalım
biz güzel olamadık, dikiş tutturamadık
birbirimizden başka bir siper bulamadık
son bir gece daha çirkin olalım
aynalara değil, birbirimize bakalım
bir hayattı tutunamadık
gel ona bir son yazalım
gömleğim beyaz olsun, sen seç kravatımı
eteğin kırmızı olsun, açık bırak saçlarını
son kez giyin benim için ve sen ütüle kravatımı
bir kağıt bir kalem bul, karala son satırlarını
ahtapotlar gibi son defa dolanalım birbirimize
ellerimde ellerin.. elele.. elele..
son bir gece daha çirkin olalım
aynalara değil, birbirimize bakalım
bir hayattı tutunamadık
gel ona bir son yazalım.
(gel ona nokta koyalım)
böyle bir kurum oldugu bile şüpheli aslında! bu zamana kadar hiç duymadım türk dil kurumunun görevini yerine getirdiğini ya da basın organlarında hiç bir şekilde güzel dilimiz türkçeye sahip çıkılması gerçeğini yayınladıklarını ve ya burada görevli amcalarımızın cıkıpta sokaklarda dolaşıp asılan afişlerin, yapılan reklamların ne kadar dil kurumuna uygun olduklarını tatlı bir dille uyardıklarını! 13-20 yaş arasında bir dil benimsenmiş ve türk dili bu şekilde ilerlemeye ve de hızla yayılmaya devam ediyor ne yazık ki. Şimdi kalkıpta bana eee senin nickin ingilizce sen nasıl olurda bunu savunursun diyebilirsiniz kastım ingilizce yazmak ya da konuşmak ve ya herhangi bir yabancı dili bilmek değil tabi ki de. ne ingilizce ne de türkçe olmayan karma karışık bir dilin dillerde yayılması sancım, imla kurallarından bir haber insanların resmi dairelerde üst düzey görev yapıyor olmaları, bağlaç anlamında ki -de ve -da yı ayrı yazamayıp, herkese herkez denilmesi, soru eki -mı v.s birleşik yazılması gibi. Türk dil kurumu görevini yapıyor mu acaba? Bunlar zor şeyler değil mutlaka okulda da öğrenilecek basit konular ama gel gör ki bunun ne kadar basit oldugunun farkında olsak bile hiç bir şekilde aman türkçemize sahip çıkalım, olur yanlış yapılır insandır sonuçta ama biz bir kez daha uyaralım diyenler yok mu?