bıktım artık bu hayat otobüsünde ayakta gitmekten.
sondurağın belirsizliği ayakta durmam için bir neden sanki
yanlızlıgım bedenimi kavursada ne şoför anlar nede okuyan....
bitmez geceler ağlayışlar sonsuzluğu özledim onu bekliyeceğim yer
biraz sabır ve birazda umuda ihtiyacım var
sevgilerden yorulup artık sevemeyeceğini düşünüp kalbini paramparça edenlere karşı koruma altına almak için sevdiğine vermesi durumu.
kiralık kalpler yorgun gönüllerle birleşir gece hüzün olur gündüz ise bulut olur dağılır sevgiler...
düşündüğünü düşünene kişi bazen düşündüğünün farkında değil aa ben varmıymışım gelebilir bazen içinden hatta yaşadığının farkına düşündğünün farkına vardığında olduğunda görebilir ancak.
düşündüğünü düşenebilen kişi karşısındaki kişinin düşüncesini düşünmekle suçladığında işin içinden çıkılmaz bir hal meydana gelebilir.gerçi düşündüğünü düşünmek ayrı bir erdem denilebilir.ne kadar iğrenç bir entry diyenler olabilir ama buda düşünce dünyasının kaprisi diye düşünebiliriz.ancak düşüncede başlar herşey lafı bu konuya ışık tutabilir.herşey düşüncede başlar düşündüğünüz şeyin başkası tarafından yapıldığını görmek insanı çileden çıkarabilen bi yapıdır.misal bi şarkı sözü yazdınız biri çıktı sizin yazdığınız şeye benzer bişey çıkardı yada özlü söz geliştirdiniz biri onu kullandı size ait olan bi düşünceyi kendi namına kullandı ve bunu tüm türkiye duydu ne kadar zor bir durum değilmi.
aslına bakarsanız sıkıntıdan yazılmış bu entrynin hakkını vermek gerek
kısacası düşündüğünü düşünmekle suçlayan eleman bariz kendi dünyasına hapsolmuş garip kalmış yalnız olan içine kapanık düşlerde varolmuş kişiden başkası değildir...
her ağzına geldiğini çekinmeden konusan ortama uyum sağlamayıp ortamı kendine uydurmaya çalışan kadın tipi.
ağıza alınmayacak lafları çekinmeden söyleyip kalp kırma konusunda çok başarılı kadın tipi.
ya hu terbiye denen edep denen bişey var ama nerde terbiye nerde ahlak düşünene kaldı mı acaba?
herşey bitti ve asla eskisi gibi olamıyacak.
bir şeyin kalmama durumuda denebilir.
mesela seni terkediyorum herşey bitti buna örnek gösterilebilir.
ama biten bişey ortada yoktur bazı şeyler asla bitmez.unutmak için beynin unutmak istediği köşesine saklar aslında hiç bir şeyi unutmayız aslında unutmadığımız gibi bitti artık demekte bu onermeye ne kadar uyuştuğunu söylemek dogru olabilir.
sevdiği kıza acılma sonucları bazen hüsran bazende mutllukla sonuclanabilir.
eger sizi reddetmiş ise kesinlikle susar ama susmak iki anlama gelebilir ya konusmaz sizi üzmemek için söylemez yada susar kabul etmediğimi anlasın diye gerçi bir gün susmak düşüneyim anlamına gelebilir ama susmak uzun süreli ise bu kesinlikle kırmamak içindir.ve bu kabul etmiyorum anlamına gelir.eskide bıraktıgı bir sevgilinin sevgisi halen taze oldugundan yeniden sevmeye korkar ve tekrar acı cekecegim düşüncesiyle tüm olaylara yaklasır.sonucta acı biraz çünkü sevginiz gerçek olsada karsı taraf istemedikten sonra bu sevgi sadece kalpte yasayabilecek bir sevgi olacaktır.
mutlulukla biterse ne mutlu ona ki sevgiye karsılık vermiş.ki mutlu baslayan sevgiler evlilikle sonuclanması muhtemeldir.
kızlar herseyi kendi olurunda düşündüğü için hayır cevabını hakaret olarak algılayabilirler.kapris de sinirden gelir ki hayır demeyi severler ama aynı cevabı alma konusunda basarılı degiller.
gerçekten sevdiğini bilip onun yanlış düşünmesini engellemek için sevgisini kalbinin derinliklerine gömüp onu unutmaya calısan insan.unutmak kolay degil aslında belkide unutmamak en dogru secim hani diyorlarya sonunu düşünen kahraman olamaz.buda oyle bişey.risk alıp konusmak en zor şey olsa gerek.kaybetme riski peşini bırakmasada su zalim aşk adamın peşini bırakmaz durur işte.kalp tasıyamaz bazen kalp çeker hep onu ister.kalp kalbine yakın olanı çeker resmen.ama geçmişin silinmeyen hatıraları zihni meşgul ettiğinden kalp yakınlaşsada uzak durmayı secmek belkide kırmamak için en zor olan karar.
bence söylenmeyen sevgi en güzel sevgidir sonunda terketmek yok acı var ama kaybetmektense o saf sevgiyi kalpte tasımak terkedişlerin ayak seslerini uzaklastırmaya yeter artar bile.
ama ya seviyorsa o zaman ikbal ablanın dediği gibi korkma söyle seviyorum de ne kadar da zor degilmi....
sevmek dünyadaki en güzel şeydir.oyleki herkes kötüler bile mutlaka bişeyleri sever.hele sevgi karsılıklıysa o sevgi baklava tatlısı gibi kat kat artar.her katında cevizli fıstıklı tatlar olur.
karsık beklemeden birini sevmek bence en güzel şeydir.sevgisiz yaşayamaz insan.sevginin önemi işte burda cıkıyor ön plana.sevgi aşktan farklı olarak karsılık beklemez.ucarı degildir.masumdur birinin seviyor olması yetiyodur onun için.heleo sevgi evliliğe donusurse sevigilerin en güzeli oluverir.düşünsenize sevdiğini kızla evleniyorsunuz.bir yuvanız oluyor.ve aksam eve geldiğinizde tanımadan evlendiğiniz biri değilde severek evlendiğiniz biri cıkıyor.eşiniz hiç bişey demese bile sadece tatlı bir tebessümle kapıyı acıp size bakması günün tüm stresini atmanıza yeter artar bile.sevgi emek ister emek harcamadan sevgi kazanılmaz.karsılık beklemeden sevmek ise zaten gönlünüze sevgiyi koyanın veerdiği muhabbetle bütünleşir ve ortaya muazzam bişey cıkar.
sevgizi kimse yaşayamaz.sevgi kişi sevmek le de yeterli görülmemelidir.kişi herseyi sevebilir mesela bilgisayarını agacları çiçekleri gülleri belki arabaları bile sevebilir.ama bir karsı cinten birini sevmek ve onunda seni seviyor oldugunu bilmek yasanılabilecek en güzel şey bence.allah herkese oyle güzel bir sevgi nasip etsin.
dengesini kaybetip dusme olayı.
bir gün body yapmayı cok seven aynı zamanda bi o kadarda sandalye ye oturup kaymayı seven bir genç yasarmıs.en cok sevdiği şey sandalyeye oturup kaya kaya gitmekmiş.yine oyle sandalyeden kayıp surunme olayını ypacakken olalar olmuş.ne oldugunu anlıyamadan yere çuvallamış.karizma yerlerde ve gülücükler havada ucusurken bizim kahraman yerlerde resim cektiren paparazzilere poz vermeyi unutmamış.derken günün birinde bu dususunu hatırlayıp yanaklarını geriye dogru cekip yuzunce hafif ama kocaman bi sırıtma olayı ceryan edivermiş.tabi bu okudugunda yüz ifadesindede bi tebessüm olacagı kesin.
sevdigi ugruna sigarayı bırakan eleman.
cocuk derki ben seni seviyorum ne dersen yapmaya hazırım.
sigarayı bilen bırakırım.
kızda hadi bırak o zaman
cocuk ama ama ama....
önce seninle evlenelim, evlenince bırakırım.
ne bırakması daha cok içer.
ama gerçekten seviyorsa sigara engel degil.
hiç bir dine uyum sağlıyamayan biçare.
aklını kullanamayan yada akıllı oldugunu düşünen sapık fikirlerini herkese aşılamaya çalışan aklı olmayan.gorunurde zeki ama diger taraftan bakınca cahil olmaya and içmiş deli.
Lucius Sergius Catilina (d. M.Ö. 108 ; ö. M.Ö. 62), Daha çok Roma Cumhuriyetini yıkmayı amaçlayan Catilina Tertibi ile tanınan, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış Romalı politikacı.
Roma tarihinin en gizemli figürlerinden biri olan Catilina, çağdaşı tarihçilerin ağır hakaretleri altına özellikle görmezden gelinmiştir. Hakkındaki bilgilerin en önemli iki kaynağının onu en kötü şekilde tasvir etmek için yeterince nedeni vardır. En dişli politik düşmanı olan Marcus Tullius Cicero özellikle Catilina söylevleri adlı eserinde onu suçlaktan çekinmezken, tarihçi Gaius Sallustius ise Bellum Catilinae adlı ahlaki monografisinde ona karşı en aşağılık suçlamalardan bazılarını isnat etmiştir. Böylece, insan kurban ettiği yolundaki suçlama da dahil pek çok suçlamanın eserlerin yazarlarının kendi uydurması olduğu aşikardır. Ancak Catilina'nın tertibi, Roma Cumhuriyetinin karmaşa dolu son yıllarında meydana gelmiş en ünlü olaydır
Catilina, M.Ö. 108 yılında Romanın en eski patrici ailelerinden birine mensup olarak doğdu. Ailesi konsüler mirasa sahip olduğu halde hem sosyal hem de finansal açıdan bu mirası reddetmişti. Virgil daha sonra Aeneas ile birlikte italya'ya gelmiş olan Sergestus'u ataları olarak vermiştir ancak aile yüzyıllar boyunca pek dikkat çekmemiştir. Konsül seçilen son Sergius M.Ö. 380 yılında bu görevi üstlenmiş olan Gnaeus Sergius Fidenas Coxo'dur. Sonradan tüm bu etmenler Catilina'nın, sahip olduğu finansal gücünde yardımı ile ailesinin politik mirasını düzeltme ihtirasını ve gayesini şekillendirecekti.
kaynak:wikipedia.com
Marcus Antonius Pallas Roma imparatorları Claudius ve Nero'nun saltanatları sırasında sekreter olarak görev yapmış olan Yunanlı azatlı köle. Küçük kardeşi Marcus Antonius Felix, Yahudiye eyaleti procurator'u olarak görev yapmıştır. Tacitus'a göre, Pallas ve Felix Arkadia'nın Yunan krallarının soyundan geliyordu.
Pallas aslında Mark Antony'in kızı ve imparatoru Augustus'un yeğeni Küçük Antonia'nın kölesidir. Pallas, özgür kaldıktan sonra Marcus Antonius Pallas adını almıştır. Josephus, ondan Antonia'nın, Julius Caesar Drusus'un Sejanus tarafından öldürülmesiyle ilgili delilleri Tiberius'a gönderdiği köle olarak bahseder. Antonia onu büyük ihtimalle 31 ve 37 yılları arasında özgürlük için gerekli en düşük yaşı geçtiği için azat etmiştir. Mısır'da muhtemelen hizmetlerinin karşılığı olabilecek bir araziyle ödüllendirilmiştir. Antonia 37 yılında ölünce, hami ya da sahibin ölümü durumunda aidiyetin kime geçeceği geleneğine uygun olarak onun oğlu Claudius'un himayesine girdi.
Azatlı bir köle için, Pallas imparatorluk yönetiminde oldukça önemli yerlere geldi. Claudius'un saltanatının başlarında Senato, onu gücü merkezde toplamaya zorlayarak ona karşı açıkça düşmanca davrandı. imparatorluğun yönetimiyle ilgili günlük işler bir adamın altından kalkamayacağı kadar ağırdı ve bu sebeple bu işleri güvendiği azatlı köleleri atasında bölüştürdü. Pallas, hazine sekreteri olarak görevlendirilmişti. Bu görevde, Cornelius Scipio tarafınan Senato'ya ödüllendirilmesi önerilecek kadar etkili ve başarılı oldu. Her ne kadar sahip olduğu konum itibariyle kendi kendini ödüllendiremese de Pallas, Yaşlı Pliny tarafından döneminin en zenginleri arasında zikredilir. Tarihçiler tarafından hiç bir zaman imparatorluk hesaplarından zimmetine para geçirmekle suçlanmamıştır ve zenginliğinin kaynağı olarak finansal zekası gösterilebilir. Bazı tarihçiler bulunduğu konum itibariyle imparatoru kontrol edebildiğini iddia ederler ancak büyük ihtimalle sebep bu değildir. Kardeşi Felix kötü yönetim suçlamasıyla mahkemeye çıkartılmak için Roma'ya çağırıldığında, kariyerinin zirvesinde olan Pallas onun cezalandırılmasını engelleyememiştir. Ayrıca arkadaşı azatlı köle-yönetici Polybius'un da vatana ihanet suçundan idam edilmesini engelleyememiştir. Claudius'un saltanatının ikinci yarısında Pallas, imparatoriçe Messalina'nın düşüşünün ardından yeni imparatoriçe olarak Genç Agrippina'yı destekledi. Tacitus, Pallasın niyetinin bu evlilikle Julian ve Claudian ailelerini yeniden birleştirmek ve bunun yanında Agrippina ya da Agrippina'nın gelecekteki kocasının taht üzerindeki olası iddialarını engellemek olduğu söyler. Ancak antik yazarlar bu seçimin asıl nedeninin Pallas ve Agrippina'nın sevgili olması olduğunu iddia ederler. Modern tarihihçiler ilişkilerinin bir iş ilişkisi olduğunu ve birbirilerine karşılıkları hedefleri için yardım ettiklerini kabul ederler. Her ne kadar Pallas'ın Agrippina üzerindeki etkisi gerçek ve iyi biliniyor olsa da, devlet işlerinde Claudius'a tavsiyelerde bulunmaya devam etti. Pallas, özgür bir kadının bir köleyle evlenmesi durumunda efendisinin izin vermesi durumunda özgür kalmaya devam edeceği hakkındaki kanunun kaynağıdır.
Agrippina'nın oğlu Nero, Claudius'un ardından tahta çıkınca Pallas bir süre daha hazinedeki pozisyonunu muhafaza etti. Gelecekteki konumundan emin olduğunda, Agrippina'ya Claudius'u öldürmesi konusunda yardım ettiği iddia edilir. Bu güvenlik kısa bir süre sonra son buldu. 55 yılında Nero, Agrippina yandaşlarıyla çatışmaktan yorulduğundan dolayı Pallas'ı görevinden uzaklaştırdı. Ardından Pallas'ı kendisini devirerek yerine Claudius'ın kızı Claudia Antonia'nın kocası Faustus Sulla'yı geçirmeye teşebbüs etmekle suçladı. Nero'nun maiyetindeki etkili isimlerden Genç Seneca, Pallas'ı savunmayı üstlenerek onun beraat etmesini sağladı. Pallas Nero'nun gazabını sonsuza kadar ensesinde hissetti ve sonunda 63 yılında onun emriyle öldürüldü.