silvio berlusconi'yi milano'da yumruklayan gösterici. bir anda ülke gündemine oturan saldırganın adına son birkaç saatte Facebook'ta açılan "Massimo Tartaglia personaggio dell'anno" (Massimo Tartaglia yılın adamı), "Massimo Tartaglia Vergogna!" (Massimo Tartaglia Utan!), "Tartaglia: ovvero colui che ha spaccato la faccia a Berlusca" (Tartaglia:Berlusca'nın suratını ikiye yaran adam), "Io sto dalla parte di Tartaglia" (Ben, Tartaglia'dan yanayım) sayfaları altında muhalif italyanlar ve berlusconiciler arasında tartışmalar olmakta.
türkçeye papa'nın tuvaleti olarak çevrilen 2007 uruguay yapımı film. fakir bir sınır kasabası olan melo'nun çoğunluğu kaçakçılıkla hayatını idame ettiren halkı papa'nın kasabalarına yapacağı ziyaret sebebiyle gelmelerini beklediği turistlerden para kazanma hayaliyle elindeki avcundakini köfte, sucuk, çörek, börek ve saireye sermaye ederler ama televizyon haberlerinde söylenegeldiği gibi 50bin-200bin arası turist yerine meydana en fazla 8bin kişi gelir ve onların da çoğu tezgahlarındakileri satmak için gelmiş melolulardır. filmin adı ise papa'nın konuşma yapacağı alana bir tuvalet inşa eden ve parlak fikirlerin adamı olan kaçakçı beto'nun elinde patlayan türk işi taharet musluğuna da sahip umumi heladan gelir. karakterler ve özellikle kıraathane benzeri mekandaki sahneler uruguaylılar ile türklerin aslında birbirlerine ne kadar çok benzediklerini de göstermektedir.
nedendir bilinmez kavga öncesi gergin anların içeriği ezilmişlik, horlanmışlık, itilip kakılmışlık, kötü okullarda okuyup arabesk müzik dinlemişlikle dolu bir geçmişe sahip olmanın gerekliliğini vurgular. kahvaltıda portakal suyu içen çocuk çay içen kadar delikanlı değildir. bowling değil bilardo oynayan, batağı satranca tercih eden bireyin yumruğu daha sağlamdır. daha bi güçlüdür, daha bi rakibine korku salar bu tipler. yazılı olmayan ama herkesin bildiği erkekler arası kurallardan biridir bu.
bundan dolayıdır ki normal hayatında yeni tanıştıkları kişilerle muhabbetlerinde eğitim ve kültürel birikimleriyle piyasa yapan, zevkleriyle beğenileriyle ortamda kendini ön plana çıkarmak isteyen tipler kimi durumlarda kavga etmek zorunda kaldıklarında kendilerini daha bi bıçkın gösterecek yaşam tarzına ihtiyaç duyarlar. bu yöndeki geçmişlerine dikkat çekerler.
- odtü mü ? hmm evet ben de boğaziçi mezunuyum
- yok azizim viskiden pek hazzetmem.. brandy içerim genelde.. master için fransa'ya gittiğim yıllardan kalma bir alışkanlık
- ya evet aslına bakarsan futbol bana pek anlam ifade eden bir spor değildir ama marsilya'da geçirdiğim yıllarda taraftarlık denen olguyu yakından tanıma fırsatım oldu. albert camus'nun futbol üzerine görüşlerine hak verdim
- candan erçetin'in Chante Hier Pour Aujourd'hui albümünü hala dinlerim. Edith Piaf'ın şarkılarını kendine has bohemliğiyle yorumlaması takdire şayan
- evet ben de ingiltere'ye akademik bir çalışma için gittiğimde British Museum'u görmüştüm. boş bir vakit ayarlarsan birlikte de gidebiliriz oraya. sana rehberlik edebilirim
- aa yok ben çoğunlukla klasik müzik dinlerim.. sabah kalktım mı ravel'in carmen'ini dinlemeden kendime gelemiyorum
gayet alafranga, gayet pahalı kıyafetlerin paçasından entellik akan bu cümlelerin sahibi adamlar ne olduysa iki saat sosyo kültürel birikimlerini tokuşturduktan sonra bi noktada anlaşmazlığa düştü diyelim. küçük bi laf sokmayla başlayan sonra harlanan tartışma kavgaya dönüştü dönüşecek. feleğin çemberinden geçmiş delikanlı ruhu, sohbetin başlarındaki kalifiye cümlelerle bi arada düşünüldüğünde pek sallanmayacağı, hadi lan sosyete denileceği için bu beyfendilerin bambaşka birine dönüşmesi gerekiyor. işte bu noktada kültürlü, eğitimli, yaşam kalitesi yüksek jet set'likten sokakların o acımasız yüzünü görmüş, bilardo salonlarınla ıstakayla adam kovalamış, soğanı eliyle kırıp yemiş, tribünden hakeme ibine diye bağırmış, kavgadan gürültüden korkmayan delikanlıya yatay geçiş yapılması lazım.
(rakı içen adam her zaman kokteyl içen adamdan daha iyi dövüşür ve şarabını yudumlarken şiir okuyan, vals yapan, yemeğini bıçak yardımıyla küçük parçalara bölüp yiyen erkek mevzu kavga oldu mu bi halta yaramaz kanısı her erkekte sabittir.)
- boğaziçi falan dedik diye sen bizi hanım evladı mı sandın lan dürrük!! liseyi deneme'de okudum ben oğlum.. kavgamıza polis bile karışamazdı
- gonuşma lan! angaragüçlüyüz biz götün yiyosa gecekonduya gel!!.. marsilyaya benzemez burası.. gel de gör ananın örekesini
- sen jb içerken biz ferdi dinleyip iki 70'lik deviriyoduk lan sosyete bebesi
- fatih lisesinin ordaki zafer bilardoya gel lan erkeksen!!
salaklığı yüzünden aldatılan, kıskançlığı ile salaklığına combo yaptıran, arkadaş ortamlarının bir numaralı geyik malzemesidir. genel izmirli "bilader" profiline uygun bi kankam var. içkisi cigarası o biçim, karı kıza düşkün, sefa pezevengi bi herif. izmir'de sevgilisi olmasına rağmen ankara'da hiç boş durmaz bulduğunu götürür.. herif tam bir rus manyağı ve bi keresinde burada öğrenci olan rus bi hatunu götürdüğünde nasıl olduysa memleketteki sevgilisinin kulağına gitti, baya bi süre küsüşmeler ayrılmalar falan yaşayıp tekrar barıştılardı.. neyse abi bu eleman karı kıza olduğu kadar Sinemaya da düşkündür. oturur ard arda 3-4 filmi izleriz. elemanla yine böyle film üstüne film yardırdığımız bi günün akşamı durduk yerde ortaya çıkan soru-cevap şeklinde bi muhabbet geliştirdik. iki oyuncunun kıyaslanması gibi bişeydi:
- abi Sean penn mi viggo mortensen mi?
+ Sean penn
- niye lan?
+ olm adamin i am sam'deki rolünü oynayacak onun üstüne bi adam daha yok. Hem yönetmen olarak da sağlam işler çıkarabilecek biri. september 11 projesindeki kısa filmini izlemedin mi adamın.. Viggo'nun yüzüklerin efendisi üçlemesi dışında oynadığı en baba film Carlito'nun yolu, onda da 3-4 dakkalık bi rolü var.. carlito'nun yolu dedin mi de akla al pacino ve sean penn gelir zaten, viggo mortensen gelmez.
- naaptın ya. gören de kariyersiz bi herif sanacak elemanı.. şiddetin tarihçesi var abi viggo'nun. al sana film.
+ e anuna koyim sean'ın da gizemli nehir'i 21 gram'ı var
gibi spontane sinema sohbetleri falan feşmekan.
gel zaman git zaman Herif her sorusunda bi seçim yapabilmeme öyle taktı ki tereddütte kalıp ne yardan geçerim ne serden dedirtecek iki oyuncu aradı uzun bi süre.
- julia roberts mı jodie foster mı?
+ Jodie abi
- vin diesel mi jason statham mı?
+ jason
- jack nicholson mı anthony hopkins mi?
+ jack tabiiki olm
vs vs..
artık her sorusuna düşünmeden net cevaplar vermeme sinir olup robert de niro mu kadir inanır mı gibi saçma kıyaslar sormaya başladığı bi gün
+ olm ne alaka lan.. bu şeye benziyor anuna koyim.. oliver kahn mi claudio lopez mi.. dedim herife
Sinemaya olduğu kadar futbola da hasta ve four four two dergisiyle staj vs için görüşme halinde olan bu adamla futbol konusunda sinemada olduğu gibi sidik yarıştıramazdim hiç. aslında amatör kümede top tepüklerken ben de bunun gibi manyaktım.. udinese'nin onbirini ezberden sayardım mesela. şimdi eleman brezilya liginde botafago'da gelecek vaadeden oyuncuların ailevi sorunlarından dolayı form düşüklüğü yaşadığından falan bahsederken ben denilson da manyak topçu bee.. rakibini topla maymun ediyo la pezevenk falan diye cevap verir oldum.
- luca toni miroslav klose ikilisi de çok sağlam işler yapıyo yavv.. bayerni coşturuyo ibneler
+ Cole - yorke ikilisi gibi he?
- bilader senin de her örneğin 90lar futbolundan ha..cole yorke mu kaldı aq
+ ben de o zamanları iyi biliyom lan işte. sor bana 96'da bundesliga'da kimler küme düştü.
- olm bi yürü git la maç izliyoz şurda
yavşağın uzmanlık alanı üzerine ahkam kestim ya sinirlendi ipne.
sonra bi gün yemek yerken alakasız yere kostadinov da iyi oyuncuydu lan dedim. yav bilader gidip internetten isim mi araştırıp geliyon bana.. tamam anladık zamanında izlediğin maçlardan iki üç isim aklında kalmış dedi.. hafife alma oğlum beni. senin adını duysan porno dergi sanacağın futbolcuları benim canlı izlemişliğim var dediğimde elemanla 90ların yıldız topçuları üzerine düelloya girmiştik bile..
artık aklımıza gelen 90larda nam salmış nerde en alengirli topçu varsa birbirimize sayıp durur olmuştuk.
- di biagio
+ amunike
- djorkaeff
+ Davor Suker
- mc manaman
+ laudrup kardeşler
- zamorano
+ omam bıyık
- la yürü git öyle topçu mu var
+ var oğlum kamerunlu
- iyi neyse o zamann.. köpke
kış geldi, adam memleketine gitti. hala biz allahın manyakları aklımıza geldikçe birbirimize sms atıyoruz.
"overmars"
"solkjaer"
"thomas brolin"
"taribo west"
"valderrama"
"hugo sanchez"
"yok anuna koyim pele.. kaç senesine gittin la"
"roy keane o zaman"
o günlerden bi akşam evde oturuyorum canım sıkıldı.. ulan düşün düşün yapcak bişey bulamadım. karnım da acıkmış. mutfağa girdiğim an bi isim aklıma geldi. hemen attım mesajı..
"valery karpin"
on dakka oldu heriften ses yok.. aklı durdu tabi pezevenkin düşünüp duruyo
telefon çalmaya başladı baktım bizim eleman arıyor
- nooldu lan
+ (bi kız) kimsiniz?
- ahhh ananskym (kafayı birden kaldırınca buzdolabının üst kapısına vurdum) eee ben
+ ne yazdı deminki mesajda? ismini mi yazıyo ne yazıyo? yanında mı o kız?
- ne kızı ya
+ anlamayım diye kendi dilinde mi yazıyo mesajları.. bi de başkasına açtırıyo telefonu orospu
- dur yav nooluyo sen kimsin.. okanın telefonu sende ne arıyor? hem bu.. bu benim telefonum
+ okan'ın sevgilisiyim ben!! allaam ya bi de erkek ismiyle kaydetmiş.. anlamiycaz sanki
- valla mı.. ee selam.. okan benden bahsetmiştir, ben yılm..
+ çabuk ver o kızı bana..
- ya ne kızı anlamıyorum ki
+ o orospuyu ver telefona çabuk.. hala mesaj atıyo ya.. söyle ona bıraksın okanın peşini (sinirden sesi titriyo)
- hey allahım ya.. sen telefonu okan'a versene
+ (ağlamaklı bi sesle) allah hepinizin belasını versin.
sonradan öğrendiğim kadarıyla okan sevgilisiyle muhabbet ederken konu bu hıyarın ukraynalı hatunla olan vukuatına gelmiş dayanmış. tartışmanın en alevli anında benden gelen "valery karpin" mesajını rusça bişey sanan okan'ın sevgilisi mesaj bu kızdan geldi sanıp allah ne verdiyse giydirmiş elemana.. elinden de telefonu alıp mesaj atan numarayı aramış.
- ahahahahhh ver telefonu konuşcam o orospuyla diyip seni aradı abi yaa.. konuşurken suratını görmek isterdim. ahyhhhhh ne güldüm bea
gelin itiraf edelim * özellikle bayram seyran günleri anne baba bayram ziyaretine gittiğinde evde yalnız başına pijamalı, şortlu, baksırlı veya coştuysak baksırsız takılırken kapı çalınınca rahatsız oluruz hepimiz. demin de öyle oldu abi evde oturmuş msn sözlük winamp üçlüsüyle takılıyoruz. he unutmadan winampın eski sürümü baba bendeki.. video açmıyor. tera patrick.avi yazısı çıkıyo.. hata veriyo sonra
neyse kapı çaldı ulan üstüm müsait değil açamam şimdi kapıyı ama kim geldi öğrenmem lazım. şimdi kapıya kadar yengeç gibi götün götün ilerlicem ama pijamanın paçaları hışır hışır ses çıkarıyo.. hayır kapıdaki ses çıkarmadığına göre kesin beni tanıyan yavşak biri.. hah çaktırmadan kapıya kadar geldim diyip kapının üst deliğinden baktığım anda şrannkk diye el hareketi de çekebilir. ulan hiç ses de çıkarmıyo ki bi tahmin yürütelim..
ay çok baklava yedin necmi burda ikram ederlerse yemiceksin falan sesi duysam 12 numaradaki münevver teyzegil geldi diyecem.. değil.
hehe oğlum burda salak bi abi var şeker kutusunu mal gibi önümüze tutuyo beşer onar tane alıyoz dese aşağı mahallenin veletleri diyecem.. o da değil.
ulan teres.. bi ses çıkar öksür aksır sümkür belki tanıdık birisin don gömlek sorun olmayacak açacam kapıyı gel baba kusura bakma ev hali diyip konuyu değiştircem ama yok anuna koyim herif çıt çıkarmıyo.
neyse sittir et çaldı çaldı gitti.. herifin yavşaklığı da öyle bi korku salmışki ulan arkasından bakmaya bile tırstım sesimi duyacak diye. göremeden gitti adam. neyse salla ya önemli bişeyse telefon falan ederdi heralde. o aşağı mahallenin çakallarını da bayram bitsin yakalayıp dövücem.
çok yanlış bi yoldur.. en beğenilen entrylerin okuyucuda bıraktığı izlenim çoğu zaman yanıltıcı oluyor abi. sözlük içinde yaptığım gezintiler esnasında yazarın bi entrysi dikkatimi çekiyor mesela. adam cidden tespitin, analizin ya da bilmemne yaptıysa işte onun kralını yapmış. o an fellik fellik aradığım şeyi yazmış, cuk diye oturtmuş. beğeniyle beraber ister istemez o yazarın nickine bi sempati oluşuyor. ne biliyim lan seviyosun işte o adamı. yazısını gördükçe artı oyluyorsun falan. aklında yer ediyor işte..
56. mülkiyet teorisyeni olduğu söylenir.doğal haklar arasında özellikle, özel mülkiyeti vurgular. locke bize hobbes'unkinden farklı bir egemen güç verir. hobbes, egemenin yargısı, sual olunmaz tanrı'nın yargısı hükmünde görürken; locke, halk yargılamalı, der.
bu daha ziyade rousseau'da karşımıza çıkar.
iç ses: vay vay vay vayy.. olm adam ne güzel anlatmış lan olayı. valla iki saatir sittiğimin kitabında bulamadığım şeyi herif sözlüğe yazmış valla helal olsun. dur ben bunu bi şuraya yazayım finallerde işime yarar.
sonra bi gün sözlük üzerine msnde, evde, zirvede, otta veya bokta şu diyaloglara giriyorum
+ ulan beşinci nesil geldi sözlüğün eski tadı kalmadı harbiden
- içlerinde iyi adamlar da var ya
+ yok be oğlum hepsi aynı.. her başlığa anket lan bu, ne diyem mahmut mu diyem yazıp duruyolar
- şey var abi bi.. rükneddin uranüs ölmedi var beşinci nesil adam okumuş yazmış birine benziyo.. arada görüyorum entrylerini de iyi yani. hem geçen siyaset bilimi finaline çalışırken onun bi entrysini gördüydüm sınavda falan kullandım. kafalı bi adam heralde.
+ rükneddin uranüs ölmedi mi? yok lan bi skime benzemiyor onun yazıları. bakınız yazarı oğlum o..
kazık bir sınavdan alnıın akıyla çıkmama destek olan kahramanıma yapılan bu niteleme beni üzmüştü.. sözlüğü açtığımda detay ara'ya rükneddin uranüs ölmedi yazıp istatistiklerine girdim adamın..
deep, vaudeville for vendetta, deatly, pulp fiction gibi karması 400-500leri aşmış, ortak özellikleri yaran entry yazmak olan birkaç hayvanı tenzih ederekten söyleyim büyük bir çoğunluğun en beğenilenleri tek cümlelik, okuyan uuserin ahıuahhahah diye gülerken artı oy verdiği, genel manada bi boka benzemeyen sadece yapıldığı anda komik olan espriler. yani yazarların bi manada etiketini oluşturan şey olan en beğenilen entryleri bizim ciddiyet içinde ders çalışırken osurunca güldüğümüz, osurmaya devam ettiğinde eee yeter anuna koyim dediğimiz elemanın cozurtularından farksız. bunun sebebleri yazarların zaman zaman girdiği üretim kıtlığı, dönemsel angutluklar, can sıkıntısı esnasında girilen entryler olduğu kadar uuser ahalisinin beğeni kriterleri ve sözlük içi kankacılık kurumudur kanımca kanaatimce.
üstteki örnek diyalogtaki göt olma durumunun asli sebeblerinden olaraktan bir de bilgi/birikim içerikli bir enrtynin haftanın en beğenilenlerine girmesinin imkansızlığı olayı var. adam üzerinde kafa yormadan, kitap karıştırmadan tek kelime edilemeyecek bir konuda oturup mevzuyu merak edene ışık tutmak açısından tatmin edici ve güneş görmeyen uzuvlarından ter akıtaraktan hayvani bir yazı yazar..
alacağı artı oy sayısı, kankalar + konuya özel ilgisi olan birkaç kişi + uzun bişeydi okumadım ama uğraşmış abi insanlarının vereceği oy kadardır.. yani bu tür yazarların popülaritesi kıt olduğundan kankası da kıt olacağı için en fazla 5-6 artı oydur. kimseyi rencide etmeden, sadece çeşit olsun maksadıyla örnek vermek gerekirse şukelaya tıkladığınızda şu entrylerle karşılaşabilirsiniz
sonuçta herkesin beğenisi kendinedir de, aabi sözlük foruma döndü, ay ben yazamıııcam burdaaa, doğru düzgün yazar yok anacım diyenlerin fark edemediği değerde yazı ve yazarların olması biraz da onların ve kullandıkları oyların suçudur. yani..
zordur, bir örnekten yola çıkarak dürüstler de var aralarında dersiniz, dürüst olamayanlar biz ne kadar kalabalığız %47 oy oranımız var der. anlayamazlar kullanıldıklarını. bilmezler ki aslında böyle söyleyerek inançlarını istismar eden hükümet ve onun ihya ettiği eş dost yakın akrabasının ekmeğine yağ sürerler.
sömürülen mutlu, sömüren mutlu. ne diyebilirsin ki.. beygire ne kadar arpa yedirirsen serçe sürüleri de o oranda beygirlerin dışkısına bağımlı olurlar ve beygirlerin ardından giderler.
farsçası kuvvetli, 18 yaşından beri bir kez sinekkaydı tıraş olmuş yeni bir 5. nesil. son zamanlarda ispanyol bi konstrüksiyon hebehübesi firmasında işe başlamak için gün sayıyor, boş vakitlerinde bobiler.org a monte yapmakta.
turan dursun'un henüz müslümanken yazdığı nurculuk ve said-i nursi üzerine sağlam bir eleştiri.
kitabın kapağında said-i nursi'nin istanbul'a son gelişinde tüm engellemelere rağmen basının piyer loti oteli'nde çekebildiği fotoğrafı bulunmaktadır. http://img215.imageshack....nmuslumanlikvenurcqc0.jpg
dursun, eserin önsözünde yazma gerekçesini şöyle açıklamış:
"bugün halkımızın büyük bir kısmını meşgul eden ve tesiri altına almış olan, said-i nursi'nin eserlerine karşı bende bir tecessüs belirdi. gerek risale-i nur talebeleri (nurcular) ile yaptığım temaslardaki intibalar, gerekse elime geçen bazı eserlerini karıştırmak suretiyle edindiğim bilgiler beni bu mevzuda derinliğine bir araştırma yapmaya sevk etti. böylece risale-i nur'ları kuran-ı kerim ayetleriyle mukayese etmek suretiyle onun kuran-ı kerim'e zıt düşen taraflarını ortaya koymaya çalıştım. bu araştırmalardan edindiğim bilgilerden hayretten hayrete düştüm. büyük bir halk kitlesini arkasından sürükleyen ve bugün devletin karşısına umulmaz bir yara olarak çıkan nurcular hakkında şöyle düşünmekten kendimi alamadım: bu kadar ağdalı, müsbet ilmin zıddı, gramer hataları ile dolu, aklı selime zıt düşen fikirleri benimseyenler ya körü körüne bir inanç içerisine girmişler veya kuran-ı kerim ve hadis-i şerifleri hiç karıştırma lüzumu duymadan okudukları saçmalıkları hak olarak kabul etmişler, onun esiri durumuna düşmüşlerdir."
bir başka yerde ise: "allah ve onun resulünün söylemiş olduğu hususları said-i nursi kendi çıkarına nasıl tevil etmiş, bu eserde görmeniz mümkün olacaktır. bu kitap özellikle saf müslümanların uyarılmasına yararsa ne mutlu bize. çalışma bizden başarı allah'tan." demiş.
bu işlere öss'ye hazırlandığı dönemde gel sana kaynak kitap verelim, abilerle ders de çalışırsın ile başlayan kumaş pantolonlu, ince bıyıklı şakirt arkadaşlara kitabın en azından ilk 50 sayfasını (abilere çaktırmadan) okumalarını salık veririm. arada kendilerinden farklı düşünenleri okumak iyidir. neden farklı düşündüğünü anlarsın.
1.ya laure hobouki
2.beny ou benak eih
3.ana hina
4.la shou el haki
5.black is the color
6.le teetab alayi
7.la vida callada
8.hayati inta reprise (hayatak ana)
9.el asil
10.lammebada
11.he hesitated
12.el nowm.
1. Etheric Messages
2. Dawn Bayati
3. Zitherbell
4. Sobek On The Prowl
5. Therapeutic Space
6. Simun
7. Power Of Vibrations
8. Damascus
9. Yeranos
10. Meetings With Reconciliation
11. Solace.
natacha atlas'ın 2001'de çıkmış albümü.
1. Shubra
2. I Put A Spell On You
3. Ashwa
4. Ayeshteni
5. Soleil D'Egypte
6. Ne Me Quitte Pas
7. Mish Fidilak
8. Rah
9. Lelsama
10. Fakrenha
11. Manbai.
gsm operatörlerinin şebeke içi kampanyalarından yararlanıp fatura/kontör giderlerimi bir nebze azaltayım diye birden fazla hat kullananların, iki telefon taşımaktan bıkanların imdadına koşan, daha doğrusu teoride koşması gerekirken pratikte hiçbir derde derman olmayan, çoğunluğu tırıvırı uzakdoğu markalarının ürünü telefonlardır. nokia, sony ericsson, motorola, siemens gibi markaların çift simkart olayına şimdilik itibar etmemesi ve samsung'un d880duos'tan başka bir çift simkartlı telefonu türkiye pazarına getirmeyeceğini açıklaması bahsi geçen teknolojiden hoşnutsuz gsm operatörlerinin -özellikle turkcell- lobi çalışmalarına bağlanıyor ve bu devlerin olmadığı yerde çoğunluğu rusya, çin, hindistan üretimi anycool, piranha, TWINSIM, General Mobile, NG Mobile, Superfone, NEOX, Verson, Phoenix Mobiles, TWINGS, Wentto, trident ve türk firması olduğu söylenen DRV Mobiles tutturabildiğince telefon satıyor. tv izleme, mp3, radyo, dokunmatik ekran, ses değiştirme, ütü yapma, bulaşık yıkama, banka kuyruğuna girme gibi binlerce fasaryaya sahip ve pek çoğunda yazılım problemleri olduğu ürünün kullanıcılarınca forumlarda belirtilen telefonların kullanıcıları şu noktada ikiye ayrılıyor.
1.tüketiciler büyük bir iştahla bu çekikgözlü kapitalist mantığının "içinde bi sürü ıvır zıvırı da olan ucuz mal yaptım kullan at" düşüncesiyle ürettiğini 150-200 lira vererek alıp artık şansına ne kadar dayanırsa 1 ay, 3 ay, 6 ay kullanıp çöpe atıyor.
2.kvk gibi şirketlerin getirmeye yanaşmadığı yerde getirir bunun garantisi benim der satarım diyen abidik gubidik distribütör firmaların 750 ile 1500 ytl arası, fiyatını her duyduğumda kibar feyzo filmindeki "ben o paraya öküz alırım... öküz" diyen adile naşit'i gözümde canlandırmama neden olan çinli telefonlarını alanlar birkaç hafta kullanıyor, eşe dosta bak şimdi atv'yi açacam falan diye takılıyor, yavaştan bozulma emareleri göstermeye, durduk yere sorun çıkarmaya başladığında malı tamir ettirecek firma teknik servisine telefonlar ediyor, bilgi/ ilgi bekliyor ama sonunda pes edip eski telefonuna dönüyor.
uzun lafın kısası şu an için emekleme safhasında olan bu teknolojinin ilk ürünlerine ohh tam aradığım telefon diyip atlamamak lazım.
Münafıklarca Medine'de inşa edilen mescit. Ebû Âmir Fâsık ve teşvik ettiği yandaşlarınca Kuba Mescidinin cemaatını bölmek niyetiyle yapılmış ve Hz. muhammed'e suikast düzenlemek üzere içi silahla doldurulmuştur.
Hz. muhammed (s.a.v.), Medine'ye dönünce, gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirildiği Dırar mescidini görevlendirdiği birkaç sahabe vasıtasıyla yaktırarak ortadan kaldırmıştır.
Kur'an-ı Kerîm'de bu mescidden şöyle söz edilir:
Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Resulune karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak üzere bir mescid yapanlar; "Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar" (et-Tevbe, 9/107). "Ey Muhammed! Bu mescidde asla namaz kılma. Şüphesiz ki, başlangıcından itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba mescidi) namaz kılman daha hayırlıdır. O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenmek isteyenleri sever" (et-Tevbe, 9/108; bk. 109, 110).
demokrat parti'nin, chp'nin 27 yıllık tek parti iktidarını yıktığı 1950 seçimleri sonrası kazandığı zaferin halk tarafından ve kan dökülmeden yapılmış bir devrim olarak görülmesiyle ortaya çıkan niteleme.
aynı isimle can dündar'ın hazırladığı bir belgesel de vardır.
sözlükte nasıl olmaz hayret valla. türk özel televizyonculuğuna damgasını vuran saadettin teksoy ve sağ işaret parmağının beraber sunduğu, aralıklarla 12 yıl boyunca star ekranlarına bizleri çivileyen program. hatırla ey sözlük ahalisi neler neler izledik, ne sırları keşfettik biz bu adamla... https://galeri.uludagsozluk.com/r/30413/+
d smart'ın fx kanalında yayınlanan ve ilk sezonu 10 bölümden oluşan, türkiye'de ilk defa online olarak da izlenebilen +18 dizi.
matrioshki; Kıbrıs, Litvanya ve Belçika olmak üzere toplam 3 ülkede çekilmiş. 10 bölüm boyunca 120 aktör/aktris rol almış ve bu oyuncular Belçika, Rusya, Litvanya, Moldova, Yunanistan, Kıbrıs, Büyük Britanya ve Hollanda'dan gelmiş. +18 olmasına sebeb olan konusuna gelince dizi, Rusya'da dansçı olacakları vaatleriyle kandırılan 10 kızın farklı ülkelere götürülüp zorla striptiz yaptırılması, erkeklerle beraber olmasının hikayesiymiş. http://www.fxtv.com.tr/detay.php?b=2&pid=178
Teknik üniversite. ilk kez Karl Marx tarafından kullanılan terimin amacı öğretimin üretim ile birleştirilmesidir. Çok yönlü teknik ve beceri anlamına gelen politeknik yaklaşımına göre insanlar ilk gençlik yıllarından itibaren hem zihinsel hem de fiziksel bir çalışmayla yetiştirilmelidirler.
sözlüğün moderatörel sırlarına vakıf olmayan, moderatör ekranında ne dalgalar olduğunu, neler döndüğünü bilmediği için de sakata gelmeyelim lan diyen sağlamcı yazar hareketidir. sevgili patronun her yapılan oylamayı gördüğüne kanaat getirip ona göre davranmaktır. zall'ın az entry girmesi ve modluğa uygun bir tavır göstermesiyle de açıklanabilir gerçi ama bi tırsma da söz konusu galiba.
(bkz: zall in anlasilmamis entry si olmamasi)
