11- Ülkeyi en yüksek faizle borçlandırdım anlamadınız.
12- 2002 deki seçim öncesi dokunulmazlıkları kaldıracam diye yalan söyleyip sonra bi daha lafını bile etmedim anlamadınız.
13- Derdini söyleyen vatandaşa ...iktir çektim anlamadınız. Üstüne üstlük bütün bunları tembel muhalefette size iyi anlatamayınca sandıktan hooop ben çıktım. Şimdi bir 5 yıl daha sizleri ben sevmeyim de kimler sevsin. Bu 5 yılda da yapacagımı yaparım, ondan sonra ister seeeç ister seçme. Nasıl olsa kalkıp yüzünüze sövsem yine %30 alırım.
edit: hatta günlük saat limiti koysunlar bence. mesela 8.30-17.30 arası internete girebilelim, 12.30-13-30 arası öğle tatili olsun, pazar günleri hiç giremeyelim falan. daha adil olur.
ilk setin sonunda filenin sultanları'nın gerçek performansını görme şansını yakaladığımız maç. inanılmaz oynadılar 12-10'dan itibaren ve 25-19 aldılar ilk seti. turnuva boyunca bu performansı görmek istiyoruz.
o değil de spor takımının mc donald's reklamında oynayarak kötü örnek olduğunu düşünülüyor. sponsordur tamam ama ne bileyim, olmamış sanki. süt reklamında falan oynasalar daha iyiydi.
edit: o değil de bu sırplar servis karşılamayı bilmiyor. bütün manşetler tribüne.*
onu kucakladığınızda, öptüğünüzde, sarmaş dolaş olduğunuzda, birlikte yatıp uyuduğunuzda, gecenin bir vakti uyandığınızda, sabah uyandığınızda tam burnunuzun dibinde olan sevgilinizin koklaya koklaya bitiremediğiniz kokusu. doyamazsınız. hiç bir parfüm ya da esans bu kokuyu bastıramaz. onca koku arasından tanırsınız bu kokuyu. o yokken kokusuna hasreti biraz azaltmak için yatak çarşafını dahi değiştirmez bazıları.
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep o'nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
partnerinin, erkek ya da kadın fark etmez, yetersiz geldiği kadındır.
o yatakta deliler gibi kendini kassa bile sonunda coşturabirmeli, becerebilmeli, partnerinin vücudunu iyi tanımalı bir erkek. ya da kadın. (insan)
hemen aşağılayıp ezmeye çalışanlar da nedense erkeklerden oluşuyor. vah vah...
"sevmiyorum artık"kadar ucuz bi kelime...buna lugatımda yer yok...herşeye kabulumm ama buna değil...
demişti...
hani böyle filmlerde olur ya sevdiğini söyleyen insana "acı" çektirmek söylersin o ucube kelimeyi...ve iki gün sonra haberi gelir; alırsın eline telefonu katı bi ses seni senden eder...
"o öldü"
işte nasıl karşındaki sana inanmadıysa sen "sevmiyorum" derken sen de buna inanamazsın...
senin sevdiğin insan ölemez, gidemez sen de ona sevdiğini söylemeden, yaşanacak çok şey varken daha, bırakamaz seni...ama....
bir hafta sonra bi toprak yığının başında da söylesene hadi "sevmiyorum artık seni" diye...
sevmiyorum ne kelime! öylece sadece onun yanında kalmak istersin yatarsın yanına, senin hayattaki suyun yemeğin güneşin yağmurun "o"dur çünkü...
günlerce orada kalsan bile şikayet etmezsin...kalbinin sahibinin yanında kıvırılırsın bi köşeye...
çekersin onun kokusu yerine toprağın kokusunu tutarsın elini tutacağına toprağı...ağlarsın bağırırsın duy ben de seni seviyorum yalan söyledim diye ama...uçan giden kargalar o yumuşak sesin yerine delice öter...aklın nerdeydi? dercesine...
sonra bi şarkı tutturusun içinden -ikinizin şarkısını- o da eşlik edicek diye beklersin ama nafile...bir yağmur başlar oracıkta... bu aşk uğruna dökülen gözyaşlarını karşılamaz belki ama....
bir daha onun o güzel yüzünü göremeyecek olmayı kabullenemezsin...günler önce o nasıl boynunu büktüyse dediğini duyunca, sen de öyle kalakalırsın orada...
sen ona "gitme" diyebilecekken...öyle bi şansın varken...o zaman....
senin tüm şansın tükenmiştir o an....