fransızca ders veriliyor diye, 600 yıllık galatasaray'ı namı diyar mekteb'i sultaniyi fransızlarla eş tutan bire zındıklar. bu mantıktan yola çıkarsak, ilköğretiminden üniversitesine kadar bütün devlet okullarında bugün ingilizce öğretiliyor, e o zaman şimdi devlet ingiliz uşağımı, bütün türkiye'yi ingiliz olmaklamı suçluyorsunuz yani, sadece dil meselesinden yola çıkarak, hayır madem aklın yok, sus konuşmada, bişey sanalım bizde seni.
ee sen adaletin tecellisine, yayın gelirleri düşer, vesaire gibi parasal tehditlerle engel olmaya kalkarsan, dünkü bebe de alacağı parayı, senin formanı giymekten üste tutar.
4 gün önce şahit olduğum bir olay, bu kelimeyi ve inandığım birçok şeyi sorgulamama yol açtı. öğrencisi olduğum üniversitede(koü), geçen pazartesi saat 03:00 gibi derse verilen arada sigara içmek için arkadaşımla fakülte kapısına çıktık. o sırada üniversitede eğitim fakültesi arkasında bir grubun allahu ekber nidaları attığını duyduk ve ne olduğunu merak edip o tarafa doğru yöneldik( biz mühendislik fakültesi b kapısı önündeydik) arkadaşım oradan birisine sordu ne oluyo diye, eleman; faşistler bildir dağıtıyordu, kollektifçiler geldi, burda bildiri dağıtamazsınız, burda sadece biz bildiri dağıtırız dediler, faşistler bildiri dağıtmakta ısrar edince kollektifçiler bi tane faşisti dövdüler , şimdi güvenlik olay yerine geldi dedi. o anda iki grup karşı karşıyaydı, faşistler! dağıtmakta ısrarcı, kollektifçiler dağıttırmamakta ısrarcı idiler. o elemana sordum kollektifçi dediğin kimler, solcular dedi, faşist dediklerin kim dedim, mhp'liler dedi. yanımdaki arkadaşım, kendisi bir solcudur, öyle şey mi olur , bu herkesin hakkı dedi, ben de onayladım. ama ben bir şaşkınlık içerisindeydim, çünkü ben oraya giderken sanmıştım ki ülkülücüler, solcuları tekme tokat dövdüler, şimdide sevinç tekbiri getiriyorlardı. ama o da ne, siz insanların bildiri dağıtmasına engel olacaksınız, onlar ısrarcı olunca onları döveceksiniz, sonradan birazcık bile tereddüt etmeden, azcık olsun utanmada onlara faşist diyebileceksiniz. yazıklar olsun, hergün o yol üzerinde özgürlük diye bildiri dağıtan siz, kendi görüşünüze ters bir eylemi engellemek için hiç utanmadan kaba kuvvete başvurabildiniz. demek ki sizin de farkınız yok diğerlerinden, siz de yalan ve hoşgörüsüzlük üzerine kurmuşsunuz düzeninizi, demek ki sizinde eliniz de yasalardan kaçacak güzünüz olsa, bahçelievler türevi katliamları düzenlemekten bir an bile sakınmayacaksınız. yazıklar olsun!!!
türkiye'ye teşvik primini öğretmekle suçlanan kulüp. öğrencileri yeteneksizmiş zaar, baksana herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, gerçekten hayal kırıklığı.
az önce van der sar'ın kurtarışı için "SKORA ETKi EDECEK BiR KURTARIŞ" dedi. türkçesi mi kıt futbol bilgisi mi? C ikisi de. skora etki edecek kurtarış ne yaa, kurtarışın futboldaki manası ne? yapılan her kurtarış gole giden topun engellenmesi değil midir. skora etki etmeyen bi kurtarışmı var ?
türk medyasının acizliğinin ortaya çıkmasını sağlamış site. zira koskoca! türk medyası bir taraftar sitesinde yer alan kolpa videoyu kaynak belirtip internet sitelerinde haber yapmışlardır. ulan lig tv den görüntüleri alıp incelemek çok mu zordu. hangi akla hizmet ruh hastalarının uğrak yeri olan bir sitedeki saçma sapan bir montajı haber diye yayınlarsınız. gerçekten skandal, rezalet, utanç verici bir durum!
cumhuriyetimiz 86 yaşında. kuranların kemikleri sızlıyor mezarlarında. kaderi meçhul ellere düşmüş. demokrasinin anlamı unutulmuş. insanlar kamplaşmaya sevk edilmiş. nerden geldiği belli olmayan bi hastalığın aşısının alımı bile iktidarla muhalefetin kavgasına sebep olabiliyor. milliyetçilik faşistlikle aynı manaya geliyor artık. ülkenin bütünlüğü için iki kelime etmek sizi terörist ilan etmelerinin sebebi olabilir. gerçek teröristlerin elebaşıysa artık ülkemizin nasıl daha demokratik, nasıl daha özgür olacağını yol haritası adı altında açıklıyor. o açıklıyor çünkü ülkenin gerçek yöneticileri ağızlarını açıpta bu meseleyi nasıl halledecekleri konusunda bir kelime söylemekten yoksunlar. büyük atanın arkasından gereken yetersiz yöneticiler ve geldiğimiz nokta. cumhuriyet 86 yaşında kan ağlıyor. ve maalesef umut namına hiçbirşey yok.
bir küçücük zihniyet ki genelleme yapar önce.içinde belki binlerce yazar bulunan bi nesle ver yansın eder. bel altına vurur, hakaret eder, onurlarını hiçe sayar. birbirlerini tanımayan yüzlerce yazarı aynı kefeye koyup üzerlerine sıçar. o yazarlar ki ülkenin dört bi yanından farklı sosyo-kültürel seviyelerle, farklı bakış açılarıyla, farklı zeka seviyeleriyle sözlüğe üye olmuşlar. siz tamam da birader senle bizi ayırt eden farklı zamanlarda yazar olmakmı dersiniz. ya da yüzlerce yazarla aynı kefeye konmamızın sebebi sadece aynı zaman diliminde üye olmak mı? derken birde bakıyoruz bu aciz de aynı nesildenmiş. ve açacak başlığı olmamasında mı, dikkat çekmek istemesinden mi, ben sizden farklıyım, üstünüm demek istemesinden mi bilinmez saçmalamayı boynuna borç bilmiştir. sen ne yapacaksın nesli be şaşkın. yaz yazılarını işine bak. sözlükte neslin ne önemi var be adam. kaç kişiyi tanıyorsun altıncı nesilden. hangisi ile alıp vermediğin var. sen yazılarını yaz, varsa yazarlarda bi problem modaretörler ne güne duruyor be hadsiz. senin üstüne vazifemi. nesilmiş! herkes kendi işine baksın arkadaş. ne gereği var ben bu nesilden olmak istemiyorun diyerek aşağılık komleksini gün yüzüne vurmaya!
11 eylül 2001. dünya için bir dönüm noktası. birkaç arap genci amarikan hava yollarına ait uçakları kaçırır. dünya merkez bankasına ve pentagona girerler. beyaz sarayı hedef alan uçak uçaktaki siviller tarafından düşürülür. yani bu saldırılar sonucu sivil binalar yıkılır,askeri bina kısmen hasar görür, ve amerikanın beyni her ne hikmetse! bir mucizeyle kurtulur. artık herşey hazırdır. amerikanın afganistan ve ortodoğu projelerini gerçekleştirebilmesi için elinde 3 bin sivil ölü vardır. ve başlar plan işlemeye. önce nato adı altında adganistan'a girilir. taliban rejimi devrilir. rusyanın girmesine izin verilmeyen afganistanda artık amerikan yanlısı demokratik bir rejim kurulmuştur. ve sıra ırağa gelir. el kaide destekçisi olduğu söylenen, 11 eylül günü sarayında düğün yapan, ülkesinde nükleer silah ürettiği ve depoladığı iddaa edilen, ırakta yönetimi ele geçirmek için en çok abd den yardım alan diktatör saddama gelmiştir sıra artık.ırağa girilir, ordular önlerine geleni kadın çocuk demeden yer ile yeksan eder. uzun bir süre ulaşılamaz gaddar diktatöre. ve birgün bir çukurda aciz bir halde yakalanır ve elindeki silahı doğrultup ateş etmeye dahi yeltenmez. gözlerindeki yalvarırcasına bakışla,doktorlar tarafından bir hayvan misali muayene edilişiyle kamuoyunun kendisine olan saygısı öldürülür. ve bir bayram günü şii polisler tarafından asılarak adeta ıraktaki şii sünni çatışması körüklenmesine sebep olunur. ırak halkının içine kin tohumları ekilir. ama bu operasyonlarda ne 11 eylülün baş sorumlusu bin laden yakalanır, ne de ırağın işgalinin sebebi nükleer silahlardan bi ses vardır. ama yine de herşey abd'nin istediği gibi gitmez. zira demokrasi götürdükleri ırakta halk tarafından hiç sevilmedikleri gibi direnişçilerin eylemleriyle binlerce askerlerini kaybederler. ve şimdi abd'nin başnda müslüman asıllı bir siyasi var. normal midir? tartışılır ama normal olmayan birşey var ki iranda ki bazı din adamları onun batının yönetimini ele geçirecek olan uzun boylu siyah komutan olduğunu düşünüyor. 11 eylül görünürde amerika için kötü bir gün ama esasında müslüman dünyası için bir felaket. 11 eylül amarika da bir bayram olarak kutlanmalı.nericesinde elde ettiklerine bakarsanız. 11 eylül yeni bir çağın,belki de dünyanın sonunun başlangıcı....
efendim okuldan(koü) memlekete tatile gideceğim. bizim lincolnde takıldı peşime illa da bende geleceğim diye neyse beraber memlekete(alanya) gittik. evde bi öflemer bi sızlanmalar bi nazlar, annem babam soruyo nesi var bu çocuğun diye. bende o öyledir biraz nazlıdır diyorum. sonra mahallede çocuklarla maç yapmaya gidiyoruz. oyuncu sayısı tek sayı olduğu için bi kişinin kenarda beklemesi gerekiyor.ben diyorum lincolne çık oyna ben otururum. nese efendim bizimki sahada dökülüyor. baya bi sabretttikten sonra diyorum ki uygun bi dille sen biraz dinlen bende maçı kurtarayım. neyse çıkıyorum sahaya bir,iki,üç,dört bakıyorum lincoln kaybolmuş. soruyorum nereye gitti diye, ağlaya ağlaya kaçtı diyorlar.ulan sen başla çocuğu aramaya. neyse bari eve gitmiş kardeşimle oturuyor. ne oldu dyorum , gözleri yaşlı küstüm dercesine omuz silkiyor .gönlünü almak için bidereden su getiriyorum. bizzat tarafımdan görülmüştür.hatırlayabildiğim kadarını yazdım.
her tenefüs zilinin çalmasıyla birlikte futbol sahasına koşup maç yapmak. tenefüsüsler yanlış hatırlamıyorsam 15 veya 20 dakikaydı. hey gidi günler hey.
bundan on yıl falan öncesiydi. henüz ilkokuldaydım. yaz tatiliydi.konyadaki akrabaları ziyaretten alanyaya dönüyorduk. neyse efenim yolun sol tarafında yaklaşık 30 metre ileride bi kaç çok anadan doğma dereye giriyorlardı. tabi arabayı kullanan babamda dahil olmak üzere hepimiz başımazı onlara çevirip izlemeye başladık. tabii yol çalışması vardı o aralarda. eski yolu toprakla kapatıp yeni yola yönlendirme yapmışlar. biz çocukları seyrederken büyük bi gürültü ile bu toprak barikata çarptık. arabanın içi tozla dolmuştu, ne olduğunu anlayamadım önce ,ama sonradan çok gülmüştüm, allah'tan ciddi bi hasar almadık.
