gereksiz yere çok para para kazanan vasat insanlara karşı bünyeyi saran canice bir his.
lan bazen bu tipleri televizyonda görüyorum. laak diye audiden mersodan iniyor. böyle işte boğazda falan villada oturuyor. lan sen ne yaptın ya, neden zenginsin sen amk? kimsin lan sen yarraam? ulan ben o kadar çile çekiyorum para kazanmak için orospunun evladı. sen n'apıyosun? kötü espriler, kötü oyunculuk, kötü şarkıcılık, kötü toptepicilik... kötü kötü kötü.
hdp' yi topyekün destekleme kararı çıkmayacaksa, en azından bileşenlerini kendi vicdanına bırakması gerekir. Bunun haricindeki her tavır geriye atılmış bir adımdır.
adama protez yaparsın, protezi tutmaz çünkü kretleri rezorpsiyona uğramıştır yani damakları erimiştir ona ne yapsan da o protez tutmayacaktır. hasta 4 sene içinde bir protez yaptırdığı için yaptıracağı 2. protezi devlet karşılamayacaktır ve bunu protezin tesliminden bir önceki seans öğrenmektedir. söz konusu meblağ 350 lira civarı bi şeydir. son seans için hasta aranır hasta telefonları açmamaktadır. protezi teslim edemeyen öğrenci bu şartlar altında bütünleme sınavına giremeyecektir. mecburen 350 lirayı cebinden vererek hastaya protezi hediye eder.
ders çalışmayı bir anda 2. plana iten hatalardır ki benim en sık yaptığım "bu kelime ne manaya geliyodu ya?" diyerek bilgisayarın başına oturmamdır ve yaklaşık 1 buçuk saat sörf yaptıktan sonra kantır falan kurup olayı multiplayer seviyelere taşımamdır.
neden bilmiyorum, iştahım hiç olmaz bu tip yerlerde, sürekli o parayı boşa harcamış hissine kapılırım. sonradan görme olayının başka bir boyutu sanırım bu. dışarda yemek yemekten çocukluktan beri korkarım yani çekinirim, öyle alışmışım ne bileyim. karnım acıkınca hiç gidip de bir yerde yemek yemezdim.
ucuz bi şeyler yemezdim birinin beni orda görmesinden çekinirdim, pahalı bir yerde zaten yemezdik daha doğrusu yiyemezdik döner gider evimizde yerdik yemeğimizi.
şimdi bu olaylardan yıllar sonra bile hala dışarda yemek yiyemiyorum yesem de zerre kadar lezzet ya da bi haz alamıyorum. bugün yine öğle yemeğine çıkmak zorunda kaldım. yemek söylendi taa en köşedeki bi masada bi bey amca bi tane bira söylemişti ama yanında mezesi yoktu sadece bir bira, saçı sakalı da iyice uzun. o bey amcanın yerine koydum kendimi.
ben de 40-45 yaşlarında olsam gelecekten yana zerre kadar umudum olmasa belki de cebimdeki son paramla gider o mekana oturur daha evvel hiç dinlemediğim charlie parker şarkılarına dalar uzun uzun bakardım boşluğa, çabuk bitmesin diye biram sigarama abanırdım. kaybolmuşluğun bi yansımasıydı belki de. işte o bey amcayı gördüğümde tüm bunlar yeniden aklıma geldi. tam manasıyla fakirlik değil belki ama orta gelirli bir esnaf ailesinde yetişmek böyle bir şey...
1000 km yol tepersin, öğrenci halinle 1 milyar bütçe buna ayırırsın, sevgiliniz annesinden izin alamadığı için yalnızca gündüzleri bir kaç saat görüşebileceğinizi söyler. *
o telefonla neler yapabildiğini yalnızca allah' ın bildiği kızlardır. ne olur ne olmaz arkadaş ben bu kızların ne telefonuna dokunurum ne de onların evinde şişesinden soda içerim.*