doğan, doğan sl, doğan slx, kartal, kartal station-genelde boya badanacılar ve dekorasyoncular kullanır- serçe, gibi araçları kullananların yüzde 80'nin berbat, agresif ve bilgisiz şöför olmaları durumu -bu rakamın gerçekliğini ölçmek de çok basittir ama bence denemeyin-.
bu araçları kullananları sollamayın, onlarla didişmeyin, altınızdaki araç ferrari bile olsa sizinle kapışmaya her daim hazır bir zihniyet vardır içinde. eğer şöförün dışında arka koltukta sıkış tıkış üç tane daha aynı şöföre benzeyen tip varsa ve ellerinde de gazete kağıdına sarılı bira, o gün bokunu çıkarana kadar içecekleri ve yollarda terör estirecekleri kesindir.
gündüz ise bu araçları genelde işleri için kullanırlar. sağına, soluna bakma gereğini asla ve asla hissetmediklerinden dolayı onlardan sakının. yolunuz açık olsun... size demedim kuşçular...
ortaya birşey yazayım da millet birbirine düşsün, yada geyiğin dibine vursunlar kendilerini unutsunlar mantığıyla yazılan başlıklardır. genellikle sadece didikodu aşamasında tartışalabilecek konuları ağlarına düşürürler. özellikle siyaset, futbol, seks ve siyah-beyaz kadar zıt olan konuları yanyana özentisizce ve yüzeysel bir biçimde ele alarak başlıklarını oluştururlar. ayrıca yazılanlara bakılınca popüler olan herşeye acayip bir özentileri olduğunu da görmek mümkün. herhangi birşey duyup hemen başlığını atarlar. nasıl olsa doğrusunu bilen biri yazar da ben de okurum, böylece araştıma yapmaktan da kurtulurum diye düşünenleri de varmış gibime geliyor.
Nâzım Hikmet'in yazıp, Mehmet Avdan'ın yönettiği inek oyunu, istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 24'üncü Genç Günler etkinlikleri kapsamında, geçtiğimiz Mayıs ayında ilk kez sahnelenmiş ve halen de sahnelenmeye devam ediyor.
oyunu halen seyretmemiş olanların, bu oyuna seyirci kalmaması gerekir... naif, masalımsı bir dille anlatılmış güzel bir nazım hikmet oyunu.(zaten nazımdan da daha azı beklenemezdi)
dramaturjisini dilek tekintaş'ın yaptığı oyunda; Anayı, Berna OĞUZUTKU DEMiRER; Kızı, Işıl Zeynep TANGÖR; Çocuğu, Can ERTUĞRUL; Şoförü, Zafer KIRŞAN; Öğretmeni, Ozan GÖZEL; Doktoru, Cem URAS başarıyla oynamış.
reji anlamında kimi sahnelerin absürt biçimde ele alınması oyunu daha da keyifli bir hale getirmiş. ekibin sadece gönüllülük esasıyla yürütülen bu projede, tüm enerjisini ortaya koyarak oyunu hak ettiği yere getirmesi gerçekten takdire şayandır. darısı diğer tüm tiyatro gönüllülerin başına...
öküz altında buzağı aramayı amaç edinmiş kimi -magazin gazetecilerinin- oyunun sadece afişine bakıp tüm cahilliğiyle -aaa nazım hikmet'e inek demişler... diyerek haber yapmasına vesile olan oyun, aslında bu tip magazin gazetecilerine olsa olsa tren olmuştur. haydi iyi seyirler...
yabancı dil öğrenmenin ne kadar pahalı bir bok olduğunu ve üniversitelerde de bu eğitimin ortaokul düzeyinde verildiğini bilmeyen andavalların delik dondan düşer gibi düşüp "hala ülkemizde ingilizce bilmeyen salaklar var" diyecek cesareti bulmuş olması durumu...
"velev ki mini etek siyasi bir simgedir ne olmuş yani" benzeri bir açıklama yapılmadığı sürece mini eteği bir siyasi simge olarak değerlendirme çabası gereksizdir, boştur, saçmadır, ahmakçadır, hödödür.
erkek yobazın boyunduruğu altında yaşamayı kendine hayat felsefesi edinmiş,ayakları üzerinde duran kadınlara şıllık gözüyle bakan, özgürlük kavramını da gene yobaz bir erkeğin görebildiği kadar anlayıp gören,sinikliğini sadece dini inancıyla kapatmaya çalışan insan evladı.bir osursalar rahatlayacaklar...
beynin çok düşünmekten yada düşünememekten kaynama noktasına geldiği ya da ruhun küplere bindiği anlarda vücudun acilen ihtiyaç duyduğu soğuma serinleme ihtiyacını ancak ve ancak ölerek sağlanabileceği gerçeğini idrak etme hali.yok ben ölmeyeyim sadece serinleyeyim diyorsanız enseye vurulacak soğuk su da iş görür. hangisi işinize gelirse haydi bakalım hop hop hop.
bir karadeniz küfürü. bu küfrü bana söyleyen karadenizli arkadaşım da anlamını bilmiyor.
-nedir bu muncurlarını toplarımın anlamı?
-küfür daa babannem dedeme bağrırdı gelirsem mucurlarını toplarım diye.
-peki ama muncur ne yahu?
-küfür dedik ya daa annamadın mı?mucurlarını toplattırma bana şimdi daa.
-peki ben gideyim.
öğrenciyken ev arkadaşınızla son paranızı denkleştitip sosis ve iki de bira alıp sosisi mutfağa koyduktan sonra ev arkadaşınıza "ulan gel soğuk birer bira içelim" diyip eski siyah beyaz tv karşısında biraları içtikten sonra "ulan gel sosisi yapalım yiyelim sonra da miyam miyam diyip yellenelim" diyerek mutfağa yöneldiğinizde sosis yoksa o gün zor geçecek demektir.hemen arama kurtarma çalışmalarına başlanır.sosis çok uzağa gitmiş olamayacağından dolayı hızlı hareket edilir.arama sonucunda suçu işleyen kedinin tek tırnak hamlesiyle sosisin poşetini açtığı ve kırıntı bile bırakmadan sosisleri yuttuğu öğrenilir.bu durum karşısında küplere bindikten sonra güzel kardeşim polat "o zamanı da ben bisikletle yeniden sosis alır gelirim sen üzülme kardeşim" demese ben belki de kedi katili olabilirdim ozamanı da bu başlık farklı olurdu zannedersem.miyam miyam.
yıllar sonra bu anıyı hatırlarken sanatı puştlara salaklara ahmaklara deli olamamış normallik yanlısı amerikancı ahmaklara bıraktık "yani sosisi kediye kaptırdık" dedi polat.aynen öyle oldu ama olsun biz gene alırız sosisi kimse üzülmesin.sen biradan haber ver?