sahiden bu dönemi hayal ederek planlayan bir adet chp'li arıyorum. arıyorum ama bulamıyorum çünkü hemen hepsi, "hele bir erdoğan gitsin de..." diyerek sonrası için olumlu-olumsuz herhangi bir yorum yapamıyor.
bazen biriyle asla konuşamayacak olmak da, hasretlerin en büyüğü demişti biri, dertleşirken.
özlemek de o hasret anlarına tekabül eden anlarda kalbin en iltihaplı hücrelerinde hissedilen gerekli gereksiz ritim bozukluğu oluşturan duygudur.
insan garip bir yaratık. kelime anlamının 'unutan' olduğuna dair bir yargı mevcut. benim yaşadıklarımsa unutandan çok, 'alışan' olduğumuzu gösteriyor. alışmak unutmaktan daha tiksindirici bir özellik oysa. alışmak bir tür atalet. her alışkanlık biraz daha rahatlatıyor hayatı çünkü. rahatlamaksa çok da bu dünyadan bir duygu değil. rahat bir nefes almak, huzurla uyumak benim gibi ahmaklar için en büyük hata.
korkutucu bir şey alışmak. rutine alışmak, hayatın koşuşturmacasına alışmak ect. belki de en büyük ve en güvenilir yol ölmek için. içimizdeki güzel ruhu kaybetmek için.
önyargılar, kesin yargılar, kestirip atmalarsa alışkanlıkların outputları. hayat newton fiziğiyle açıklanmaz bir halde, peki ya einstein nerede? artık kuantum diye bir şeye yakınsadık hayatı. tüm renkler bizimle, görebilene!
yaklaşık yedi aydır premium üye olarak kullandığım müzik dinleme gurum. bazen öyle alakasız şarkıları öyle güzel harmanlayıp sunuyor ki takdir etmemek elde değil. günlük mixleri de keza son derece başarılı.
"erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya…
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
kadın erkeğe dedi ki:
-baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
ve ben artık
biliyorum:
toprağın –
yüzü güneşli bir ana gibi –
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
kadın sustu.
sarıldılar
bir kitap düştü yere…
kapandı bir pencere…
ayrıldılar…"