muslukbasi
412 (örnek şahsiyet)
sekizinci nesil yazar 1 takipçi 4.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    uygunsuz biri

    19.
  1. nickaltında bununla birlikte 23 entry olacak yazar. bu yüzden bıraktım ben sözlükleri. şu herifle çay içebilmek bile ayrıcalık olurdu.
    2 ...
  2. uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

    2189.
  3. muslukbasi

    24.
  4. burada yazdıklarımın bir kısmını aldım, sildim. silmeye de devam ediyorum. uzunca sebeplerle gidişimi yazmayı uygun bulmuyorum. zaman zaman eski entrylere denk gelir, onları okur hüzünlenirdim. komik şeylerde olsa hüzünlenirdim. eski içinde hep bir miktar hüzün barındırır. sonra bu yazıların sahiplerini aradığımda yıllar önce sözlüğe yazmayı bıraktıklarını görürdüm. içlerinden bazıları sözlükte artık yazmayacağını söylemiş olurdu. bazıları hiçbir şey yazmadan çekmiş gitmiş... işte o çekip gidenler için hikayeler yazardım kendi kendime. şifresini unutmuş, ekşi sözlüğe gitmiş, trafik kazasında ölmüş... şaka değil, gerçekten uydururdum. yazı her an duygusallaşacak gibi. derhal son vermeliyim. burada çok güzel insanlarla tanıştım. kimsenin nickini yazıp başka birini eksik tutmak istemiyorum. bunları yazarken amacım yıllar sonra biri benim bir entryme denk gelir de 'kim lan bu nerede?' der belki. eski arkadaşlar falan da vardı. neyse. twitter adresimi yazacaktım ama gerek yok. buradan şey yaparsınız. belki sonra yine buluşuruz sözlük. eyvallah.
    1 ...
  5. uludağ gazoz

    116.
  6. sözlükte yeni bir uygulama. karıştır butonu bir nevi. sanırım sol framenin gazını aldığı için gazoz ismi verilmiş.
    0 ...
  7. villadan şehit cenazesi çıkmaması

    4.
  8. villadan da şehit çıksa ateşi sönecek insan beyanatı.

    bu ülkenin ölüm skalasını değiştirip villadan çıkan şehit sayısıyla apartmandan çıkan şehit sayısını eşitleyince ne olacak? tamam, burada bir haksızlık var, ama öyle bir yazılmış ki; üç beş villadan şehit ailesi görüntüsü alınsa ana haber bültenlerine, olay çözülecek sanki.

    fakir ölüyor zengin de ölsün diye mi yaklaşacağız olaya? fakir de ölmesin zengin de.

    not: apartman insanıyım.
    3 ...
  9. itü sözlük

    1572.
  10. biz de oraya kaçtık. bir süre sonra iplenmeyecek bir veda yazısı yazarız muhtemelen.
    5 ...
  11. komşularını rahatsız eden öğrenci evi

    1.
  12. emlakçı: süper ev.
    alıcı: değil.
    emlakçı: neden?
    alıcı: rahatsız eder bu ev.
    emlakçı: nasıl olur beyefendi. tuğla nasıl laf atsın. demir, çimento... laf atmak...
    alıcı: yüksek sesle müzik dinler bu.
    emlakçı: saçını uzatıp küpe de takar mı?
    alıcı: takar.
    emlakçı: peki.

    çok kötü bir evdir.

    sözlüğe aylar sonra böyle bir entry girdiğim için kendimden utanıyorum. ama enter tuşuna basınca geçer herhalde utancım.

    edit: geçti.
    7 ...
  13. murphy kanunlarını bilmeyen kız

    1.
  14. ben bu yazıyı sana yazdım

    10670.
  15. merhaba, çok yorgunum ve senin nasıl olduğunu merak etmiyorum.

    bir avuç kelimeyi, virgüle, boğasım, var, her, cümle kuruşta, elimi, tuşa her vuruşta, yeniden nefes alasım var. orayı sevmedim, burayı pek özlemedim. yani ben ne orada, ne de burada pek mutlu olamadım. sen sormadan ben söyleyeyim: hiç çatışmadım. aslında bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

    belki de depresyona falan girdim. bu konu hakkında da konuşmak istemiyorum.
    döneli neredeyse bir hafta oldu sözlüğe hiç yazmadım. bu konu hakkında belki sonra konuşurum.

    galiba şu an tüm konular hakkındaki fikrim bu konu hakkında konuşmak istemiyorumla sınırlı. ve yine galiba bu şekilde düşünmemin sebebi; hiçbir konunun hakkını veremeyecek durumda olduğumu düşünmem.normalde ben burada edebli ya da edepsiz cehaletimin edebiyat ürünlerini yeni yeni terlemeye başlamış bir at gibi koştururdum. gidip nal bakayım, olmadı atı vurayım.

    bu kalsın böyle. ben bu yazıyı sana konuşmak istemedim belki de.
    3 ...
  16. türkiye nin suriye ye girmesi

    29.
  17. bazılarının sonucunu düşünmeden arzuladığı giriş girişimidir.

    öncelikle bu yönde düşünen sevgili klavyeşör arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: siz mi gireceksiniz la suriye'ye? megabiteniz yetiyor mu? ekran çözünürlüğünüz suriyenin tepelerini ve çöllerini görmek için yeterli mi?

    gidin bilgisayar oyunu oynayın, ölünce yeniden başlayabiliyorsun onda. hatta strateji oyunu oynayın kanımca. rusya var, çin var, ıran var, amerika var, varoğlu var. bu iş bara damsız girmeye benzemez. sen "bi arkadaşa bakıp çıkacağım" der girersin, fonda yalın'ın 'bi bakmışın ben yokmuşum' sarkisi çalıyor, üstelik amerika armağan etmiş bize bu şarkıyı. bu emperyal güneş batımında şarkı söyleyerek batıya doğru yol alan red kit gibi olay mahallini terk ederken, biz elimizde bezle sizin gibi şakirlerin halıdaki pisliğini temizlemekle uğraşırız.

    orada bir insanlık suçu işleniyor, orada kıyım yapılıyor ve insanın içi acıyor. tepkimizi ortaya koyalım ama dünyayı ve memleketi de düşünelim. sıcak oturma odalarimizda savaşçılık oynamayalım. son bir şey daha; klavye, monitör ve hele avuç içinde terlettiğin mause henüz ateşli silah sınıfında değil.

    türkiye büyük bir ülke, allah'a şükürler olsun, ama o kadar değil.
    2 ...
  18. iki kürdün üçüncü kişi yanında kürtçe konuşması

    19.
  19. kafa karistirmamasi gerekendir.

    iki güzel kızla şahane kahvelerin olduğu şahane bir mekandaki normal bir masada sohbet ediyorduk. ıngilizce öğretmenliği öğrencisi iki kızdan biri, diğerine ıngilizce bir şeyler söyledi. diğeri türkçe "saçmalama" diyerek cevap verdi. sonra diğeri hızla bir şeyler söyledi yine ıngiliz diliyle. bu defa az evvel türkçe cevap veren kız da ıngilizce bir cümle kurdu. masadan kalktım, ikisi birden yüzüme baktı ıngiliz vari şaşkın gözlerle. " eğer yanımda redhouse sözlük olsaydı masaya firlatirdim " dedim ve terk ettim olay mahallini.

    demem o ki kürt kardeşim bunun kürtçeyle ya da ingilizceyle ilgisi yok.

    edit: 3. kişi kürtçe biliyorsa sorun olmayandır. bilmiyorsa ayıp olandır.
    5 ...
  20. muslukbasi

    18.
  21. kendi nickaltına 3. entryi utanmadan, sıkılmadan giren yazar. troll mü lan yoksa bu?

    burası kızıltepe.

    et-balık kurumunun terör olayları sebebiyle terk ettiği binalar kışla haline getirilmiş. tavan yüksekliği en az 5 metre. soğuk hava depolarının dev kapıları hala duruyor. koridorların ortalarında mazgallar var. akan kanı ve suyu tahliye etmek için olsa gerek. aradan geçen 18 yılda çeşitli değişiklikler yapılsa da bir mezbahanede ya da soğuk hava deposunda yaşamak ürkütücü.

    mardin(eski mardin) harika bir yer. tarihi doku bozulmuş diyemem, ama dokuya dokunulmadığını da söyleyemem. diyarbakır tarafından şehre girerken yeni mardin'in yüksek katlı binalar eşliğinde yükselişini görebilirsiniz. kürtçe daha baskın olmakla birlikte, sokakta arapça ve türkçe konuşulan üç hakim dil. halk yardım sever ve sıcak kanlı. bunun parayla ilgisinin olup olmadığını çözebilecek kadar süre geçirmedim sokaklarında o ayrı mesele. taylan, babası ve eski bir asker olan eniştesiyle birlikte girdik kışlaya. nizamiye kapısının hemen yanındaki bankamatiklerin önüne örülmüş kalınca duvar sanki şöyle söylüyordu; burası güneydoğu, hani şu haberlere çıkan. evet, o duvar tsk personelinin bankamatikten para çekerken vurulmaması için inşa edilmiş.

    tamamı uzman askerlerden oluşan özel harekatçılar, aylar süren görevlere çıkan komando birlikleri hep aynı şeyi sokuşturuyorlar insanın gözüne: burası güneydoğu, hani haberlere çıkan.

    yemekhane berbat durumda. bize neden tetanoz aşısı yaptıklarını daha iyi anladım. paslı zemine konulan bardaklar, ve dahası. banyo koğuşlardan ayrı bir alanda. benim gibi biri için burada duş almak sadece hayal. bir an evvvel dağıtım yapıldığım ilçeye gitmek istiyorum. yazarken dikkatli olmak zorundayım. o yüzden izlenimlerimi aktarırken yoğun filtrasyon uyguluyorum.

    ilk kura çekimine göre mardin il merkezinde görev yapmam gerekiyordu. her meslekten bir kişi il merkezine gönderilecekti. 76 kişilik gruptaki tek çevre mühendisi olduğum için görev yerim il merkeziydi. sonra albay bunun haksızlık olduğunu düşündüğü için kura iptal edildi. tek isteğim yeni kurada kardeşim taylan'la aynı yeri çekmekti, olmadı. o gideli üç gün oldu. kendimi kimsesiz ve erken hissedilmiş hissediyorum. içimdeki çocuğa sarılacak oluyorum " ben büyüdüm artık abi, sen de büyü" diyor. (bu sözlüğü sevmemin sebebi iş bu. son iki cümlede şahane bir sezen aksu şarkısına gönderme yaptığımı anlayacak insanların yazdıklarımı okumaları beni çok mutlu ediyor)

    orada internet kafe yokmuş. bir daha ne zaman bilgisayar monitörü görebilirim bilmiyorum. ayrıca bu ilin tamamında çarşı izni yokmuş. bunların ne kadar üzücü olduğunu anlatamam. haftada bir gün de olsa sivil kıyafetler giyip sivil yüzler görmek çok güzeldi.

    sözlüğün mobil uygulamasından ne kadar istifade edebilirim bilmiyorum ama bana yazın kardeşlerim. size cevap yazabilir miyim bilmiyorum ama bana mesaj atın. allah'a emanet olun.
    3 ...
  22. asker arkadaşından ayrılmak

    1.
  23. insanı perişan eden duygulardandır.

    dün, 40 gündür birlikte yatıp kalktığım, yiyip içtiğim kardeşim taylan'dan ayrıldım. eşekten düşenin halinden kader ortağı anlarmış. ey eşekten düşenler; zemin sertti ve eşek bir hayli yüksekti. asker arkadaşından ayrılmak ne zormuş.

    kardeşim, dün sen gittikten sonra kızıltepe aniden soğudu. okuyan yalan sanır ama gerçekten soğudu ve bu asla meteorolojik bir olay değildi. birden bire "derik askerleri valizlerini hazırla! konvoyun geldi, koş koş!" diye bağırdılar ya hani, içim burkuldu lan. sarılamadık bile. sizi gruptan ayırdıklarında göz göze geldiğimiz an, o zaman, of aman... yandım ulan.

    sizin aracın kalkacağı yere tesadüfen geldik kardeşim. bir uzman çavuş beni ve 9 askeri alıp 3 römork çakıl döktürdü. o gece beni oraya götüren uzman çavuşa çok duua ettim. bilirsin normalde küfür etmem gerekirdi. seninle sarılıp vedalaşmama vesile oldu ya; on römork daha taşımaya razıydım. allah kısmet ederse, yine burada kızıltepe'de görüşmek üzere. allah'a emanet ol kardeşim.
    1 ...
  24. kısa dönem askerlik

    39.
  25. uzun dönemlerin sevmediği askerlik türü.

    kendi kendinin kulağına şöyle fısıldadı: "bu çok saçma. ben kimseye çuval demiyorum, ama onlar bana poşet diyor."
    3 ...
  26. muslukbasi

    17.
  27. kot pantolon giyebilmenin kıymeti harbiyesini anlayan yazar.

    bugün yemin ettik ve komutanların deyimiyle asker olduk. kot pantolon konusuna gelince; efendim malumunuz asker kamuflaj dediğimiz üniforma giyer. gece giyer, gündüz giyer. sabah kalkar bir daha giyer. bir süre sonra kendisi gibi kamuflaj giyen 3000 herifi görür ve birey olmaktan çıkıp koyun olur. işbu üniformadan bıkmak için 12 gün gibi kısa bir süre yeterli olur. çok afedersiziniz "anasını sikicem heee" dersiniz.

    yemin töreninden sonra sivil eşyalarımızın bulunduğu valizliği açtılar. koğuş o an, bayramlıklarını giyen 7-12 yaş aralığı insan toplama merkezi gibiydi. kot pantolonumu giydim, allah'ım ne mutluluk! kamuflajdan kurtuldum. allah'ım neler oluyor?! ayrıca kilo vermişim. sigarayı da azalttım. iyi be. hmm sonra g 3 piyade tüfeğiyle atış yaptım ben sözlük. tugay komutanı g 3 için şöyle diyor: "elinizdeki dosta güven, düşmana korku salan g 3 piyade tüfeği." birçok arkadaşın tüfeği tutukluk yapıyor ama olsun. silahın yüzü çok soğuk. kendi de öyle, sevmedim ben. koğuşta çok değişik tipler var. onu belki sonra anlatırım.

    bizim birliktekilerin tamamı kısa dönem acemi asker. onlardan beş tanesiyle çarşıya çıkıp yemek yedik. şimdi internet kafedeyiz. okumak yetmiyor bi de sözlük. mesela hiçbir adama maşrapaya işememesi için verilecek eğitim yok. üniversite mezunu olmasa ne olur o ayrı. "ahmet türkmen 2010-2011 eğitim yılında marşapaya işemeyerek bu belgeyi almaya hak kazanmıştır. ayrıca kendisini mimar kıldık." ben böyle bir diploma görmedim, sen de görmedin biliyorum. göz sürekli saatte. söylecek söz çoktu vakit yok. ben yine yazarım sana.
    3 ...
  28. muslukbasi

    15.
  29. askerdir kendisi.

    selam olsun sana sözlük ben gideroğlu. seninle güzel zamanlarımız oldu. hiç tanıyamayacağım çok şahane insanları tanıma fırsatı verdin bana, eyvallah. bazen sinirlendiğim de oldu ama ayrılığımız sırasında seni güzel anacağıma eminim. insan sevdiğini iyi anımsarmış, sonra gülümsermiş, belki biraz ağlarmış falan filan.

    olayı ajite etmeden askerlik konusunda bir kaç şey söyleyeyim:

    vatan borcu, namus borcu. borcu sevmiyorum, lakin bayıla bayıla gitmiyorum. evet, belki birliğe teslim olunmaz katılınır. ama kimse hayatının baharında, sonbaharında, ya da yaza çalan bir anında, hatta ve hatta kışında dahi evinden barkından, eşinden, eşsizinden, dostundan ya da arkadaşından ayrılmak istemez. bilmiyorum siz dört nala mı gittiniz ama... neyse ferhan abi anlatsın:

    http://www.facebook.com/v...deo.php?v=104604186223154

    eminim; linkini verdiğim videonun başında ve sonunda çalan müzikten dolayı daha sonra utanacağım ama şimdi onu bulabildim.

    bedelli konusuna gelince; kimse kusura bakmasın ama benim dün yaşadığım hadisenin bedelini ödeyebilecek herhangi bir gayri menkul yok. annemin askerliğimin esas kısmını mardin'de yapacağımı öğrendiği an döktüğü gözyaşları var ya hani, işte lidyalılar ona bedel olabilecek bir şey icat etmediler. yani hasretin, acının ve buna benzer bir çok insani duygunun euro, dolar, tl, kenya dinarı gibi para birimlerinde karşılığı yok. zaten bunu açıklayabilecek bir parite de yok. elbette memleketin her karışı kutsaldır. hatta şirin ve mardin barındırdığı etnik ve dini gruplardan ötürü daha bir kutsaldır. ama annem bunu pek anlamıyor. diziler falan çekiliyor diyorum umursamıyor. işinden gücünden sebep askere gidemeyip bedelli yapanlara hakkımı helal ediyorum. evlenip çoluğa çocuğa karışıp askere gidemeyenlere hakkımı helal ediyorum. ama 30*(yaş + bin lira)= bedelli diye düşünen zengin piçlerine helal etmiyorum.

    van depreminde mağdur olan öğretmenlerden biri kaymakama şu sözlerlerle seslendi: "biz, güvenli olmayan binalarda eğitim veriyoruz. güvenli olmayan binalarda yaşıyoruz ama ölmek istemiyoruz. artık adımızın üst geçitlere, parklara, okullara verilmesini istemiyoruz." ne güzel anlattı kardeşim. insanın ölmemek hakkı yoktur. yani bana göre yoktur. çünkü ben allah'ın varlığına ve birliğine, kaza ve kaderin ondan geldiğine iman ediyorum. sadece çatlak bir binanın altında göz göre göre volta atmak istemiyorum o kadar. burada derin bir mesaj var. ben bile tam anlayamadım an itibarıyla ama sonra idrak ederim. orduyu ve askerleri seviyorum. kışla çok güzel, nöbet keyifli, ayrıca karavana çok zevkli hebebebe böö.

    birçok insanla temas kurdum sözlük sayesinde. nicklerini tek tek yazmayı planlıyordum ama vakit dar. bu yüzden kimsenin nickini ayrıca yazmayacağım. nickaltıma yazan, yazmayan, mesaj vasıtasıyla temas kurduğum tüm yazar arkadaşlara ayrıca selam ederim. aynı yerde görev yapan bir arkadaşın söylediğine göre, acemi birliğindeyken internete girmem zor olurmuş. mümkün olduğunca yazmaya çalışacağım sözlük.

    anlatacak çok şey var bebeğim.
    ben, son entrysini 3 yıl önce girmiş witche şurada ağlayan (#13190098)
    ben, mühendislik diplomasını nalbura asan adam başlığına boşalan,
    ben, ağızda bakır tadı bırakan yazılarla bakır ve tadı hakkında en ufak bir fikir vermeyi vaadetmeyen,

    bu ne be sözlük! sıkıldım. beni bununla hatırla;
    http://www.youtube.com/watch?v=phngrn5p8do ehehehee.

    bi' de bununla; http://www.youtube.com/watch?v=2z4m4lnjxky

    ama en çok bununla; http://www.youtube.com/watch?v=eb5yi5r3p7c

    gece yarısı radyoda çıkan, "ulan bunu unutmayayım da yarın bol bol dinleyeyim" deyip sonra unuttuğum şarkıları kardeşlerime armağan ediyorum. sıfır km ekşi sözlük hesabımı çaylak sırası bekleyen kardeşlerime hediye ediyorum. dolunay'da bir mezarlığa batıya bakacak şekilde... durun lan durun, siktredin batıyı doğuyu falan. internetin çektiği herhangi bir yerden gömün entryleri. ta ki şahane bir silik oluncaya kadar aynı işlemi ileri geri tekrar edin... ya da nutella'dan sandalyeler yapın. boş verin ibneleri. döndüğümde dolduracağım ilk başlık bu olsun; nutelladan sandalyeler yapmak.

    öptüm gözünden.
    7 ...
  30. 343 dönem kısa dönem ve yedek subay adayları

    74.
  31. kastamonu 2'nci j.eğt.tb.k.liği/gölköy
    gölköy kastamonu

    akabinde ve detayında mardin. aynısından bi tane daha varsa bana ulaşsın.
    3 ...
  32. ağızda bakır tadı bırakan yazılar

    7.
  33. 9.yazı: kendi kendini aşık etmek, kendi kendini hasta etmek

    güven, hayır hayır bir duygu olarak değil, bir insan olarak 1.89 boyunda, sarışın, mavi gözlü, yakışıklı bir kırıkkaleli olarak güven harmankaya. hayatında devlet yurdu görmemiş bir insansanız ve koridorda ivan dragon çakması bu herife sıklıkla üst kısmı çıplak, alt kısmı havluya sarılı şekilde hamama inerken denk geliyorsanız ürkersiniz. ben de öyle yaptım. geceleri uyuyamadığım için bizim kattaki koridorun pencere önünde otururdum bazen. tanıştık, sohbet ettik. hikayesini şöyle anlattı;

    "şimdi ortaaam ben buraya geldiğimde çok neşeli bi insandım. ilk dönem sınıftan 3 kızla yiyiştim, çıktım. başka başka karılar da götürdüm. bi kız vardı ama sınıfta tamam mı, ben bundan hoşlanıyodum. gittim konuştum beni reddetti. bizim sınıftan birkaç kız bana, kız sana inanmıyo, gerçekten aşık olduğuna inanmasını sağla dedi. ben de nasıl inandırıcam dedim. üzülmüş gibi yap, yalandan tribe gir dediler. ben de tribe girdim 2 yıl önce. yalandan okula gittiğimde suratımı asıp moralim bozukmuş gibi duruyordum. bi zaman sonra kendimi kaptırdım. zaten içiyordum ama daha fazla içmeye başladım. olaylar kontrolden çıktı. sadece hoşlanırken bu defa aşk acısı çekmeye başlayan bi adam oldum. içki dozunu iyice arttırdım. hayatım alt üst oldu. arkadaş çevremi kaybettim. bu beni iyice hırçınlaştırdı. hırçınlaştıkça daha beter oldum. insanlarla konuşmamaya başladım. kendimi defalarca rezil ettim. deli damgası yedim. insanlar bana deli muamelesi yapmaya başlayınca ben de kendimi deli gibi hissetmeye başladım. 2 yıldır bütün ilişkilerimi bunun üstüne kurdum. git şimdi bizim fakülteye kime sorsan psikopat der benim için. bu saatten sonra olayları ya da insanların gözündeki durumumu değiştiremem. hem ben alıştım hem insanlar bu duruma. boşu boşuna şekil oldum kaldım. 2 yıldır girdiğim tripten çıkamadım."

    her insan kendi kendinin delisidir.
    1 ...
  34. ıyyyyy iğrenç butonuna basarken söylenen sözler

    1015.
  35. *ateist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *deist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *agnostik olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *putperest olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *müslüman olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *hiristiyan olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *yahudi olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
    *budist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.

    *forum mu lan burası? ıyyyyy iğrenç.
    *al sepetten bir anketör daha, ıyyyyy iğrenç.
    4 ...
  36. sekizinci nesil yazarların yazar olamaması

    3.
  37. saçma bir iddia.

    + bizim takım sizin takımı yener oğlum.
    - olabilir.
    + nasıl olur ya?
    - futbol oyun kuralları içinde üstün oynayarak kazanabilir, dedim ya olabilir.
    + niye takımını desteklemiyorsun?
    - maçlarına gidiyorum, bazen evden izliyorum. lisanslı ürünlerini alıyorum. sence destek olmamış sayılır mıyım?
    + böyle tartışılmıyo ki ama. q7'nin motoruna martı kaçmış bi kere hahahaha.
    - anladım.
    + rengi bile yok takınızın.
    - evet.
    + benim babam senin babanı döver.
    - peki.
    + sekizinci nesiller mal.
    - anlıyorum.
    20 ...
  38. ağızda bakır tadı bırakan yazılar

    6.
  39. 6.yazı: selam naber iyi senden naber

    eve döndü.

    elini yüzünü yıkayıp kendine geldi. televizyonda izleyecek bi' şeyler aradı ama bulamadı. bir diziye tutkuyla bağlanabilen insanları düşündü. içinden "keşke onlardan biri olsaydım" dedi. izlemese de olurdu. nigar kalfa'nın başına gelenlerden haberdar olduğunda hayatında hiçbir şey değişmemişti, işte bu yüzden ibrahim paşa'ya kin besleyemezdi.
    heh, işte flash tv. bazıları bu kanalla dalga geçiyorlar, alay ediyorlar. ama o seviyordu. bunu çoğu kez açıkça söylemişti. hatta twitter'daki binlerce takipçisine "allah'ını seven flash tv'yi açsın" diye tivit atırdı bazı bazı. yoğurtçu mustafa dede, çok sarkan erdal abi, headhunter, rey misteryo jr. gibi süper kahramanları kendisine armağan eden bu televizyon kanalını seviyordu.

    şansına yoğurtçu mustafa dede vardı. derin düşüncelere daldı. gözlerinden çıkan elektriği hayranlıkla izledi. şu hayatta yoğurtçu mustafa dededen daha havalısı var mı? herif şarapçı görünümlü ermiş. üstelik gözünden ateş çıkarıyor. süpersonik güçleri var. bunun için bir telefon kulubesine girme ihtiyacı da hissetmiyor süpermen gibi.

    http://alkislarlayasiyoru...stafa-dede039nin-intikami

    "eğer süper kahramanlık yapmak için telefon kulubesine ihtiyaç duyuyorsan; ben çekmeyen bir yerde olacağım, boşuna arama süpermen" dedi ve sustu.
    4 ...
  40. ağızda bakır tadı bırakan yazılar

    5.
  41. 4.yazı: her yazıya ayrı bir isim vermek zorda değilim.

    televizyonda izleyecek bi' şeyler aradı. kanalları gezdikten sonra, stv'deki gunuların hikayesini anlatan belgeselde karar kıldı. ve o an aklına o saçma mesaj geldi. şöyleydi;

    "yağmurda avuçlarını aç ve tutamadığın damlaları say, işte seni o kadar seviyorum." bu gerçekten çok fazlaydı. o kızla yürümezdi zaten. özlü söz manyağı, hazır mesaj müptelası biriyle yapamazdım diye düşündü. birinin kendisini çok fazla sevmesi onu hep ürkütmüştü. daha önce 38 defa izlediği gunuların günlüğü belgeseline odaklandı.

    http://video.moralhaber.net/yasam/tam-o-anda/

    "televizyonu aç ve nehirden geçebilen gunuları say, işte seni o kadar seviyorum" dedi sessizce.
    4 ...
  42. uludağ sözlük satıldı

    1.
  43. öncelikle rezerve. ayrıca; uludağ sözlüğün satılması durumunu ifade eden hede.

    sıkıcı bir öğleden sonraydı. zaten öğleden önce de pek eğlenceli geçmemişti. moonlight sonata aradı, "zall'la geliyoruz, dükkandasın di mi?" dedi. evet, gelin dedim.

    2 gün önceki gitti gidiyor.com ilanım:

    --spoiler--
    satılık nalbur. sözlükle takas olur.
    --spoiler--

    dükkandan içeri önce moonlight girdi. peşinden nur yüzlü zall.

    muslukbasi: musluk
    moonlight sonata: sonata
    zall: x5

    (araba esprisini anlayanı gözünden öptüm)

    musluk: hoş geldiniz.
    x5: hoş bulduk.
    sonata: hoş bulduk. burası kaç para eder.
    x5: dur sonata, bi soluklanalım.
    musluk: ne içersiniz arkadaşlar?
    x5: bi çayını içeriz.
    sonata: ben oralet içicem.

    telefon çaldı, izin isteyip konuşmaya başladım: "efendim. merhaba sedat bey. hmm anlıyorum. çok üzgünüm, daha önce de söylediğim gibi ismail beye söz verdim, eğer anlaşamazsak söz veriyorum önceliğim sizsiniz. evet, anlıyorum, hıhı, evet, tabi tabi. zaten ismail bey ve sonata burada. efendim? neden zall'a bey dedim sonata'ya bey demedim mi? nasıl? yok efendim yok, ona da derim bey. yok yok aslan gibi delikanlı. kocaman boyu var. esmer yağız bir çocuk. onlar söylenti efendim, sözlükten arkadaşları öyle şakalaşıyorlar kendi aralarında hop hop sonata top sonata diye. aslı yok. evet ben de kadın nicki sandım başta ama. peki, görüşmek üzere."

    sonata: kim aradı?
    musluk: ssg. illa bana devret nalburu diyor.
    x5: önce biz geldik ama.
    musluk: tabi, biz bi görüşelim hele.
    x5: neden sözlük, neden sözlükleri alıyorsunuz? bildiğim kadarıyla deniz sözlük de devir oldu.
    musluk: evet, deniz sözlüğü pazardaki balık tezgahımız karşılığı devir aldık. bu bende bi tutku sanırım. biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde inci sözlük satıldı haberi çıktı.
    sonata: evet sazan.avi çıktı o.
    musluk: hayır, gerçekten satıldı.
    x5: nereden biliyorsun?
    musluk: ben aldım çünkü. serkan inci'ye tekirdağ'da bi çiftlik sattık. parası çıkışmayınca sözlüğün %35 lik hissesini bana devir etti. sonra tepkilerden çekindiği için sazan.avi bu ehehehe yaptı.
    sonata: hadi hemen alalım nalburu. talibi çok.
    x5: lan sussana, pazarlıkta elimi güçsüzleştiriyorsun.
    sonata: ben dükkanı gezeyim o zaman.
    x5: 10.534.460 entry, 27.619 yazarlı sözlük. nalbur, nasıl desem bira az kalmıyor mu? üstü biraz-
    musluk: lütfen, lütfen beyefendi. istemiyorsanız almayın.
    x5: fakat moonlight sonata benimle kalacak, nalburu birlikte işleteceğiz. eğer istersen onun yerine bir moderatör önerebilirim.
    musluk: gerek yok. ailemden biri yönetimde olsun istiyordum zaten. onun yerine ekşi sözlükte çaylak sırası 90.348 olan halaoğlumu moderatör yapacağım. kadronun geri kalanı aynı kalabilir.
    x5: peki, biz sözleşmeyi yanımızda getirmiştik zaten.
    musluk: peki, atalım imzaları.

    --spoiler--
    uludağ sözlük imtiyaz sahibi ismail alpen tarafından şahin nalbur karşılığı muslukbasi nickli girişimciye devir olmuştur. işbu sözlük, her kime ait olursa olsun asıl sahipleri olan yazarlarındır ve öyle kalacaktır.

    --spoiler--

    edit: entry sözlük yazarlarının ironiyle imtihanına dönüşmüş. yazık, çok yazık.
    11 ...
  44. arkaya takılan var

    5.
  45. (bkz: arkaya takilan var)
    (bkz: aramaya inanmak)
    (bkz: aramaya saygı da duymak)
    (bkz: sözlükten soğumak)
    (bkz: kendini mal gibi hissetmek)

    --spoiler--
    öncelikle t bag nickli arkadaşımıza ve 28.03.2007 02:00 tarihli arkaya takilan var başlığına selam olsun. ama biz burada farklı bir hikaye anlatacağız. aramaya inanmak bizim bu sözlüğe ve bu sözlüğün yazarlarına saygımızdandır. bir cümle önce de söylediğimiz üzere biz başka bir hikayeden bahsedeceğiz.
    --spoiler--

    ayrıca;

    (bkz: abi arkaya takılan var)
    2 ...
  46. bir şey olsun hastalığı

    1.
  47. insanın iliğini kemiğini kurutan hastalıktır.

    iş yerine git.

    mailleri kontrol et.
    penis büyütücü maili gelmiş, sil.
    ayca_22 seninle tanışmak istiyormuş, tanış.
    dur lan dur, yalan o. sene oldu olacak 2012 ayça_22 torun sahibi olmuştur.

    facebook'u aç.
    framville isteğini yoksay.
    mesaj zaten gelmemiş.
    kimse durumunu beğenmemiş.
    zaten sen de bir şey paylaşmamıştın, geç.

    twitter'ı aç.

    rt ? yok. ahh bebeğim, çok yazık sana.
    oranın da mesaj kutusu var onu da kontrol et, cıkk.
    @bahsedenler ? lan kimse benden bahsetmemiş mi?

    gel gel sözlüğe gel, sözlüktekiler kankardeşler.
    mesaj kutusu yanıyor mu ?
    yanıyorsa; ohh ne ala kurtardın bugünü.(1)
    yanmıyorsa; hadi bee. ben butonuna tıkla.(2)

    var mı iyi oylananlarda bir değişiklik?
    varsa; olsun, bu da güzel.(3)
    yoksa; okumuşlardır ama oylamayı unutmuşlardır.

    kötü oylananlarda bir değişiklik var mı?
    varsa; iyi lan ipleniyorsun demek ki.(4)
    yoksa; iyi yok, kötü yok. en azından zarar etmedin topla tezgahı.(5)

    kimbilir belki de? tıkla lan nick altına.
    nickaltıma güzel yazmışlar: süper.(6)
    nickaltıma sıçmışlar: (4)
    nickaltımda değişiklik yok: (5)

    velhasıl insanda beklentiye sebep olur bu internet. ulan bir gelişme, bir değişme var mı diye oradan oraya tıklar durursunuz. unutmayınız ki, bunu siz yaptınız.

    insan hiç tek başına yalnız kalır mı ?
    6 ...
  48. ben bu yazıyı sana yazdım

    7844.
  49. merhaba,

    başlayacağın yeri bilememek ne fena. düşünsenize yanlış yerden başlayıp doğru yöne gittiğini düşünerek yanlış yere varan adamın dramını.
    ahh daha kötüsünü biliyorum, hiç başlayamamak. son bi kaç gündür tam da bu durumu yaşıyorum. madem öyle, ben de yön bulma konusundaki bu beceriksizliğimi ifade ederek başlayayım dedim.

    hmm kötü bi giriş oldu bu. "nasıl başlayacağımı bilemiyorum" daha mı iyi olurdu acaba ? ama ben, ne kadar "nasıl başlayacağımı bilemiyorum" cümlesi gördüysem hepsinin yazarı devamında açık açık yazmış oluyor her şeyi.

    ayrıca üzülerek belirtmek isterim ki; sadece nasıl başlayamayacağımı bilememekle sınırlı değil sorun, bu bilememeyle ilgili durum. nasıl devam edeceğim konusuna da hakim aynı bilinçsizlik. köşesini yetiştiremeyen mizahçının köşesini yetiştiremeyişinin hikayesi gibi, ben bu yazıyı size yazmayı denedim.

    türkçe ne zengin dil.

    düşeyazdım dersek neredeyse düşüyordum anlamına gelir. düşe yazdım dersek bu defa bir düşe yazı yazmaktan bahsederiz. ama sadece yazanın aklından geçen etkili olmaz, yazı ancak okuyanın kafasında vücut bulur. ben düşeyazdım yazarsam bazı okur bunu "mal, düşe yazdım yazacakmış araya boşluk koymayı unutmuş" diye değerlendirebilir. ama bazısı bile bile imla kurallarını çiğneyerek başka bir şey anlatmaya çalıştığımı da düşünebilir. işte tam bu noktada; ben bu yazıyı herhangi bir mevsimi akla getirmeksizin size yazayazdım.

    ne kötü bi yer internet.
    hırlısı hırsızı,
    sapı sapsızı,
    yazılanı yazanı,
    ego arsızı,
    sapığı,
    ve daha fazlası,
    cirit atar burada.

    işte bu sebepten ben size anlatmaya çekinirim. şunu söyleyemem;

    bazen bi' yerde bi' şeyde birine denk gelirsin ve onunla konuşmak istersin. mesela siyasetten, mesela sanattan, mesela yazıdan, mesela dinden, mesela felsefeden, mesela kaldırımda ayarsız yürüyüp insanı akrobat edenden, mesela meseladan...

    şüphesiz ki benim oyum ile çobanın oyu bir olmalıdır. ama yine şüphe götürmeyen bir şey var ki o; benim herhangi bir 'çok güzelsin çok, seni veren allah' a şükürler olsun, çok şekersin çok, ben şekerciden anlarım'cı bir maldan farklı olduğum gerçeğidir.

    internet ne kötü bir yerken, türkçenin ne zengin bir dil oluşu anlamsız. bu, beni anlatırken çok fakir kılıyor.

    not: bu entry sözlüğün şahsi amaçlar için kullanılışına örnek olup, örnek alınmamalı ve çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklanmalıdır. ama yine de bu entry kurallar dahilindedir. ben bu yazıyı ona, son cümleyi moderatöre yazdım.
    6 ...
  50. abi arkaya takılan var

    1.
  51. öncelikle t bag nickli arkadaşımıza ve 28.03.2007 02:00 tarihli arkaya takilan var başlığına selam olsun. ama biz burada farklı bir hikaye anlatacağız. aramaya inanmak bizim bu sözlüğe ve bu sözlüğün yazarlarına saygımızdandır. bir cümle önce de söylediğimiz üzere biz başka bir hikayeden bahsedeceğiz.

    küçük yaştaki çocukların arabanın arkasına takılan arkadaşını şoföre ispiyon ederken sarf ettiği cümle.

    tanım tamam, ustalara saygı kuşağı tamam. entryi okumaya başlayanların yarısını kaybettiğimiz noktadayız. hadi, başlıyorum hasan abi.

    her zamanki gibi sıkıldım ve onun yanına gittim. üç gündür üzerinde çalıştığı masayı paketliyordu. çay iç dedi, reddettim. bilirdim ki; o, kalmış çayı bana itelemekten imtina etmezdi. bu gece seninle dışarı çıkıyoruz taksime akacağız, dedi. önce heyecanlandım, sonra 33 yaşındaki evli, iki çocuk babası, yozgatlı bir marangozla taksime gidecek olmanın tanımsız mutsuzluğu ve yalnızlığı kapladı meme uçlarımı, ürperdim.

    benimle ilgilensin diye çok mutsuzum hasan abi, dedim. koli bandını ver ordan, dedi. koli bandını uzatırken "beklemeden yapamıyorum, ama beklemekten başka bir şey de yapamıyorum, işte bu canımı çok sıkıyor" dedim. yüzüme bakmadan "bütün sıkıntını alacak bi gece yaşayacağız seninle, sus da tut şu masanın ucundan" dedi, tuttum. o tut dediğinde tutar, sus dediğinde susardım. masa, 1996 model kia besta, ben ve hasan abi çıktık yola. bekle bizi taksim.

    arabaya bindikten sonra ne kadar boş bi adam olduğumu bir kez daha anladım. hiçbir planım yoktu geceye dair, eyvallah. ama anam, babam, evim barkım da mı yoktu? ne televizyona hiç bakmayan enteller gibiydim, ne de her hafta takip ettiği bir dizisi olan ortalama bir insandım. her şeyi, ama her şeyi arada yaşayan bi adamdım ben. hasan abi damar fm i açtı. her şarkıda biraz daha daraldı içim. torpidoyu karıştırmaya başladım. torpidosunda kaset olan, hala karışık kaset dolduran nadir adamlardandı hasan abi. müslüm gürses, mahsun kırmızıgül, alihan. "alihan ? hani şu kendini köprüden atmaya çalışan adam mı?" dedim, ses etmedi. kasetleri yerine koydum. trafik sıkışıktı. yanımızda duran arabadaki kızın kucağındaki ipad'e takıldı gözüm. itü sözlük açıktı. 34 jke ... plakalı araçtaki sarışın kız, eğer bu giriyi okuyorsan ve yazarsan bana mesaj at lütfen. yazar değilsen 10 entry gir, cümle sonlarına nokta koymayı unutma yeter. yazar ol ve bana ulaş.

    arabayı park ettik. masayı kucaklayıp bir süre yürüdük. taksime akmak? tabi, elbette. istiklaldeki caddelerden birine girdik. sonra bir iş hanının dar merdivenlerinde masayı yukarı taşımaya başladık. "sen piçsin hasan abi" dedim. pişkin pişkin niye lan, dedi. istiklale akıcaz dediğin bana iş hanının 5. katına masa taşıtmakm dedim, dayan az kaldı, dedi.

    5. kata ulaştığımızda dayanamadım ve hasan abi'ye "götüm ayrıldı çok ağır bu " diye bir serzenişte daha bulundum. bir kadın sesi duyuldu o anda "biraz dinlenin sonra içeri alın isterseniz hasan bey" dedi o ses, afalladım. herhangi bir eşya taşırken götümün aldığı şekili duymuştu kız. ofise girdik, masayı yere bıraktık. hem yorgunluğun hem de utanmanın verdiği kızarıklıkla hatunla göz göze geldim. konuşmaya başladık.

    hasan abi: bildiğin hasan abi.
    ben: düz ben, muslukbasi.
    kız: konuşma esnasında hakkındaki bilgiler güncellenecek olandır.

    mimar kız: hoş geldiniz.
    ben: hoş bulduk.
    hasan abi: hoş buldum.
    26 yaşındaki mimar kız: biraz dinlenin isterseniz, yoruldunuz.
    ben: iyi olur, sanrılar görmeye başladım. bi şey sorucam. bu beni karizmatik yapar mı?
    26 yaşındaki parmağında evli olduğunu gösterecek bir yüzük bulunmayan kız: bilmem, bence yapmaz çok klişe.
    ben: nasıl yani?
    26 yaşındaki parmağında evli olduğunu gösterecek bir yüzük olmayan kumral kız: bi şair düşün mesela, sürekli dehliz kelimesi geçiyor şiirlerinde. yeni öğrendiği kelimeyi yerli yersiz kullanan ergen gibi. sanrılar görmek de böyle. çok klasik. elif şafak biliyor musun?
    ben: evet.
    26 yaşındaki parmağında evli olduğunu gösterecek bir yüzük olmayan kumral orta boylu kız: o mesela bi ara pelesenk kelimesine sardırmıştı, onun gibi.
    ben: çok saçma...

    hasan abi elektronik eşya mağazalarındaki satış elemanları gibi masanın özellikleri anlatırken kızın gösterdiği koltuğa oturdum. sinirliydim. kız masayı yerine yerleştirmemizi istedi, kalktım. hasan abi hala masadan bahsediyordu. fabrikasyon masalardaki ruhsuzluğu anlattı. masaya terini akıttığını söylerken kızın yüzü ekşidi. ikea'ya biraz laf sokup kapitalist düzene de küfürünü ettikten sonra sunumunu bitirdi. kız da çıkmak üzereydi. bilgisayarı kapatayım, dedi. o an ekrana baktım, itü sözlük açıktı. masayı yerleştirik. ofisten çıkarken kıza dönüp ben de mühendisim aslında, dedim. kız gülümsedi bir şey söylemedi. marangoz değilim ben, dedim, tamam, dedi. marangoz olsaydım ondan utanmazdım. benim ekmeğe saygım vardır, öyle bir insan değilim, yanlış anlaşılmasın, dedim. hıhı, dedi ve kapıyı kapattı.

    merdivenlerden inerken sessizce "orospu" dedim. hasan abi "ney" diyince ona da dönüp "piç" dedim. ona kızgın olduğumun farkındaydı. bana hamal lazım deseydi yine onunla taksime giderdim ama beni kandırmıştı. iş hanından çıkarken kolumdan tuttu bana bak, dedi, baktım. güzel kızdı di mi lan, dedi. ben ondan dostluğa dair güzel bir söz, bir özür beklerken o bana "güzel kızdı di mi lan" demişti. "bırak ya artisin teki" dedim.

    istiklale çıktık. yanımızdan tramvay geçerken cümlesini yarım bırakıp koşmaya başladı. tramvayın arkasına sıçrayıp arkasına takıldı. işte o an iç ses benimle konuşmaya başladı.

    + hadi bağır.
    - yapamam çok kalabalık.
    + aptal, bağır !
    - abi arkaya takılan var !
    + tekrar, daha yüksek sesle.
    - istiklal'in ortasındayız.
    + bağır ulan !
    - abi arkaya takılan var !
    + daha yüksek sesle.
    - çok güzel kızlar var etrafta bana bakıyorlar utanıyorum.
    + sana mı verecekler, bağır !
    - abi arkaya takılan var !
    + aferin şimdi bir daha.

    abi arkaya takılan var.
    arkaya takılan var !
    vatman arkaya takılan var !
    27 yaşında koskoca adam, istiklal caddesinin orta yerinde bas bas bağırıyor. utanmadan, kabuğunu kırarak, usanmadan, abi arkaya takılan var.

    işte o gece biz, istiklal' e akmadıysak da damladık, yağmadıysak da gürledik. bir insanın içindeki duvarları nasıl yıktığına şahitlik ettik.

    o gece orada olan, bütün esmer, sarışın, kumral, çinli, melez, siyahi kızlar;

    put the end of the sentence you point. after you make the author.
    contact me. fuck you google translate.
    5 ...
  52. adriana lima ile fotoğraf çektiren türbanlı kız

    5.
  53. çekiştirmeye sebep olan fotoğraf çektirme hadisesi.

    dedi ki: beni neden eksilediler ?
    dedim ki: bence sen saygısızsın.
    dedi ki: ben türbana karşıyım.
    dedim ki: sevmeyebilirsin.
    dedi ki: ben onu boklamalıyım.
    dedim ki: eğer che yaşasaydı seni elleriyle boğardı.
    dedi ki: che ne alaka ?
    dedim ki: ben sana bir şey demiyorum.
    5 ...
  54. ben bu yazıyı kendime yazdım

    2402.
  55. merhaba iyi misin ?
    değilsin.
    dur sakin ol geçecek.
    ışık mı o ?
    hassiktir.
    tünelin sonu değil bu daha yarısı, o gelen fayton değil kamyon farı.
    o da geçecek, her oda bir başkasına kapı açacak, o da görecek, o da geçirecek her geçiren gibi geçip gidenlerden.
    sus, açık etme, bunu bir tek ikimiz bilelim.
    bil, kelime oyunların kurtarmayacak seni.
    daha çok üşü, daha çok ağla, daha çok sus, daha çok yap işte her ne yapıyorsan.
    bu entryde olabildiğince saçmala, sıç sıva, beş paragrafa sığmayacak şeyi tek cümleyle özetle, umursama anlamasınlar.
    kaçını seviyorsun hala evvelce sevdiklerinin, hala kaçına aşıksın ?
    neyse tamam bırak yazma.
    yaz ya da yaz.
    dur ya da.
    ya da sen hep böyle kararsız ol.
    sen, sen sezen' den daha mı iyi söyleyeceksin ?

    --spoiler--
    beni kategorize etme
    benle oynama
    yaftayı yapıştırıp
    bana isim koyma
    karikatürleştirme beni
    ilahlaştırma
    tabulaştırma sakın tabulaştırma
    ben seni öyle sevdim öyle sevdim
    ben seni öyle sevdim böyle mi sevdim
    matematiklaştirme beni çarpma, bölme
    toplama, çıkarma sakın beni hesaplaştırma
    mekanikleştirme beni otomatiklaştirme
    yarıştırma sakın onla bunla karşılaştırma
    ben seni öyle sevdim öyle sevdim
    ben seni öyle sevdim böyle mi sevdim
    sıkıştırıp tıkıştırma beni depolaştırma
    duygularım yok oldu yüreğimi nasırlaştırma
    beni demoralize etme depolitize etme
    her işten kaçar oldum beni illegalize etme
    ben seni öyle sevdim öyle sevdim
    ben seni öyle sevdim böyle mi sevdi
    --spoiler--

    ben bu şarkıyı kendime dinledim.
    4 ...
  56. eti karam

    6.
  57. ednan ziyagil' e hadi len oradan dediğimiz reklam filmine sahip yeni eti ürünü.

    neymiş efendim bitter öyle ısırılmaz böyle ısırılırmış, öyle evrilir böyle çevrilirmiş. küçük küçük ham yapılır, ağızda eritilir...

    iç ses dedi ki: "ednan beeey ednan bey. biz birkaç sezon ve onlarca bölüm boyunca bihter' i kimin küçük küçük ısırdığını, yediğini, götürdüğünü gördük. sen de hiç mi utanma yok ? hiç mi arlanma yok efendi ? bir de çıkmışsın televizyona nasıl yediğini anlatıyorsun. sen bir yediysen behlül bin yedi. sen ısırdıysan behlül çiğnemeden yuttu. bu gözler bunları gördü. geçiniz bunları efendim, geçiniz".
    6 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük