ilişkilerinizde mutsuz olmanızın nedeni kişileri hormonlarınızla beğenmenizdir bilin istedim.
nedir bu hormonla beğenmek hadisesi?
kişinin arzulama hormonu devreye girdiginde kanın akış şekli değişir bilirsiniz, beyine yeteri kadar kan gitmez; kanla beraber yeterli oksijen de taşınmamış olur. düşünemeyince var olan kötü yönler görülmemiş olur. ayy ne yakışıklı, off ne güzel kız sözleri söylenmeye başlanmış olur. bu durumda geçmiş olsun boktan bir ilişkiye adım atmak üzeresinizdir. ee hormonlar bi yerde devreden çıkacak tabi halk arasında "cicim ayları geçti" şeklinde tabir edilen durum hasıl olacaktır. sonra gelsin kavgalar, ağlamalı ayrılıklar.
sonra ne diyeceksiniz? tabi ki "hepiniz aynısınız".
ama ne biliyor musunuz? aslında siz aynısınız. ne doğru insanı bulmayı biliyorsunuz ne de ilişki yaşamayı.
not: arzulama hormonu diye adlandırdığım illa sexual arzulama olmak zorunda değil sevgili olunmasını arzulamak vb. de dahildir.
çoğunlukla elde olanlardan vazgeçememekten kaynaklanan istektir.
hani sigarayı bırakmaya niyetlenen kişinin isteğine benzer. "tamam bu son sigara daha da içmicem." tanıdık geldi mi? diyete başlayanlar için de geçerlidir. "bu son pasta artık çıkarıyorum hayatımdan."
insanlar bağımlı olmaya müsait psikolojiye sahiptir. sonlar hep bir seramoni gerektirir biz de. son kez göreyim...
tıpkı son sigara gibi, son pasta gibi o son görüş de son olmayacaktır bilirsiniz. bünye alışıncaya kadar gizli de olsa görülecektir o kişi.
yüreğin soğuması gibi bir gerçeklik var sonuçta değil mi?
ha bana gelince öyle mi? maalesef değil. ben son kez görmek isteyeceğim insandan asla ayrılmam, ayrılık vuku bulmuşsa zaten görmek istemem. tıpkı sigaraya hiç başlamamış olmam gibi bitmesini dileyeceğim şeye başlamam. pastayı severim mesela diyet yapıcam diye ondan vazgeçmem; böreği, pilavı yok ederim hayatımdan.
Şimdi bu çok da sevgili olmayan troll arkadaşlara sormak gerekir ki temennim soracağım şeyin gerçekleşmesidir:
biri afedersiniz sizi domaltıp o pek kıymetli makatlarınıza girip çıkmak suretiyle size zorla sahip olsalardı ne hissederdiniz? yahu hiç anlamıyorsunuz değil mi belki de burda yazar olan kız arkadaşlardan bu kabusu yaşayanlar vardır. siz eksi alıp eğleneceksiniz diye bunu o insanlara hatırlatmaya değer mi?
hani müzisyenler için diyorsunuz yaa lay lay lom yapıyorlar bir sürü para kazanıyorlar diye bir aydır tek beste kaydıyla uğraşıyorum. inanın belki de dünyanın en zor mesleklerinden biridir müzisyenlik.
sevgili hemcinslerime altın değerinde bir öğüt. kadınlar bir erkeği sexy bulmak adına şu detaylara bakıyorlar:
öncelikle saçınızın olduğunu varsayıyoruz yoksa kazıtıyorsunuz ve deri ceket-tshirt imajına giriyorsunuz.
bu kısmı atladıktan sonra;
beyaz dişler
temiz ayakkabı
anlamlı bakan gözler
ses tonu ve diksiyon
temiz ayakkabı
ve en önemlisi güzel bir popo ( hadi len demeyin hanımlar itiraf etmese de erkek poposu güzel olana ciddi ciddi bakarlar.)
not: temiz ayakkabıyı yanlışlıkla iki kere yazmadım. aklınızdan çıkarmayın çok önemli.
hayır beyler yanlış biliyorsunuz bir kadına söylenebilecek en ağır söz "git" dir. çünkü bir kadın bunu asla duymak istemez. duyduğunda ise ya tüm karakterinden onurundan vazgeçer yüzsüzmüş gibi görünüp kalmaya uğraşır ya da parçalanarak gider.
sevgili hemcinslerimden ricam lütfen hiçbir kadına git demeyin. kendinizden soğutun, nefret ettirin bırakın o kendi gitsin.
fazla takılmaması gereken harekettir. bizi de eksiliyorlar nedeni belli. başlık belli girilecek entry belli. mesela ben normalde böyle ifşalara karşı olsam da sırf böyle bilmiş bilmiş atar yapıyolar ya inadına ekliyorum.
uff yaa çoook sıkılıyorumm yarın ne için soyunsam acaba?
geçen hafta kadınların altın gününe dokunma protestosu için soyundum, dün sanat için... bugün pkk için. hmm yarın da minnoş kediler kışın üşümesin diye soyunurum.
hayır o kadar soyunuyorum biri de eve çağırmıyoo...