17 temmuz dünya emoji günü vesilesiyle yapılan harekettir. Aşağıdaki görsellerde de görüleceği gibi adamın son konuşmaları yalnızca emojilerden oluşmaktadır.
Bugün 3. yaşlarını kutlayan sinema sitesi. Önceleri blog olarak açılan daha sonra yeni bir sürü kategori ve haftalık kısa film gönderileriyle oldukça başarılı bir içerik sitesine dönüştü. ilgiyle takip ediyoruz.
Ambiancé adını taşıyan filmdir. Tam tamına 720 saat (30 gün) sürecek. Filmin tamamı 2020'de yayınlanacak fakat o zamana kadar belli aralıklarla fragmanlar yayınlanacak. ilk fragmanı 72 dk olan filmin 7 saat 20 dk.lık 2. fragramanı ise 2016 yılında gelecek.
Film eleştirilerinin yer aldığı sinema sitesi. eleştirilerin neredeyse hepsi tıp okuyan bir öğrenci tarafından yazılmış. Arada bir başka isimler de görsek de blog daha çok bir kişinin çabasıyla oluşmuşsa benziyor. Sektörü yakın takip etmesinin yanı sıra tıp / sinema zıtlığını da merak etmiyor değilim hani. bir insan hem tıp okuyup hem de nasıl bu kadar çok film izler ki? film festivallerinde filmleri durmadan sıralıyor valla. hayretle izliyoruz.
insanlığın bittiği nokta. Çok uzak değil, bildiğin Küçükçekmece, istanbul. Yıl da 2013. Neymiş efendim çocuk arabasına kartopu attı. Aferin sana, git 11 yaşındaki çocuğu e5'te, hem de diğer araçlardan ters yönde bir şekilde kovala, sıkıştırmaya çalış. Sonra noluyor tabii çocuğa başka bir araç çarpıyor ve ölüyor. Çocuğa çarpan araç da kartopu geldiği için çocuğu kovalayan adam da kayıp. * http://gundem.milliyet.co...detay/1807010/default.htm
akp'nin son dönemlerdeki kızlı erkekli muhabbeti yüzünden 15 yaşındaki bir kızın başından geçen ilginç bir olay. Olayın kahramanları 15 yaşında bir kız, babası ve okul müdürü. Neymiş efendim kız elini yanındaki erkek arkadaşının omzuna atmış. Sonra müdür bunları görüyor, babayı çağırıyor ve o mükemmel soruyu soruyor: kızınız aşka mı geliyor yoksa okumaya mı? Tabii kız intihara kalkışıyor, okula gitmem diyor. Baba ve müdür de davalık oluyor. Allah belanı versin senin müdür gibi. Yerin dibine batasıca.
Ever since I was a child
I've turned it over in my mind
I sang by the piano
Tore my yellow dress and
Cried and cried and cried
And I don't want to see what I've seen
To undo what has been done
Turn off all the lights
Let the morning come, come
Now there's green light in my eyes
And my lover on my mind
And I sing from the piano
Tear my yellow dress and
Cry and cry and cry
Over the love of you
On this champagne-drunken home
Against the current of gold
Everybody see I love him
'Cause it's the feeling that you get
When the afternoon is set
On the bridge into the city
I don't want to see what I've seen
To undo what has been done
Turn off all the lights
Let the morning come
There's green light in my eyes
And my lover on my mind
And I sing from the piano
Tear my yellow dress and
Cry and cry and cry
'Cause your're a hard soul to save
With an ocean in the way
But I'll get around it
'Cause yourre a hard soul to save
With an ocean in the way
But I'll get around it
Now there's green light in my eyes
And my lover on my mind
And I sing from the piano
Tear my yellow dress and
Cry and cry and cry
Over the love of you
Cry and cry and cry
Over the love of you
(I can see the green light
I can see it in your eyes)
Cry and cry and cry
Over the love of you
I can see the green light
I can see it in your eyes
justin timberlake'in suit & tie klibi ve sonrasında saturday night live performanslarında gördüğüm grup. timberlake'in back vokalindeki şişman zenci abinin tavırları çok ama çok sempatik. arkadaki saksafoncu abilerden söz etmiyorum bile. harikalar.
başlığının henüz açılmamış olduğunu görünce hayrete düştüğüm 3 güzel kız kardeşten oluşan Amerikalı yeni nesil indie grup. Albümleri henüz yok ama yayınlanmış 3-5 tane teklisi var. Falling şarkısı en bilinenidir. Sesleri güzeldir. Dinleyin derim. http://www.youtube.com/watch?v=AIjVpRAXK18
You've been acting awful tough lately
Smoking a lot of cigarettes lately
But inside, you're just a little baby
It's okay to say you've got a weak spot
You don't always have to be on top
Better to be hated than love, love, loved for what you're not
You're vulnerable, you're vulnerable
You are not a robot
You're loveable, so loveable
But you're just troubled
Guess what? I'm not a robot, a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
You've been hanging with the unloved kids
Who you never really liked and you never trusted
But you are so magnetic, you pick up all the pins
Never committing to anything
You don't pick up the phone when it ring, ring, rings
Don't be so pathetic, just open up and sing
I'm vulnerable, I'm vulnerable
I am not a robot
You're loveable, so loveable
But you're just troubled
Guess what? I'm not a robot, a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
Can you teach me how to feel real?
Can you turn my power on?
Well, let the drum beat drop
Guess what? I'm not a robot
Guess what? I'm not a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
Guess what? I'm not a robot, a robot
Ryan Murphy yapımı 2012 yılı sonlarına doğru yayına başlayan Amerikan dizisi. 20 dk.lık bölümlerden oluşan dizide hikaye 5-6 karakter arasında geçiyor. Gay bir çift, onlara çocuk vermek için hamile kalan 9 yaşındaki kızıyla yalnız yaşayan bir anne ve onun ninesi temel karakterler.
Henüz 16. bölümü yayınlanan dizi aslında hep sorduğumuz "kime göre, neye göre normal?" sorusuyla türemiş. Her bölümünde normalin dışına çıkan hikaye -aslında ortada hikaye yok, anlatılanlar diyelim- olaylara daha geniş bir perspektifte bakmanızı sağlıyor. Çok komik olmasa da replikleri yaratıcı. *
2000 yılı ispanyol yapımı eşcinsel temalı bir kısa film. Okul sonrası alışveriş merkezindeki tuvalette seks yapan bir çocuğu anlatıyor. Eşcinsel temalı filmler genellikle mesaj vermeye yöneliktir ama bu filmde ne bir mesaj var ne de sanat. Boşa giden bir 17 dk. var sadece.
2 bayram arası ya da kurban bayramından sonra kaybedilen annenin çocuklarının yaşadığı durumdur.
içiniz cız eder, sabah namazından sonra öpecek bir anne eli yoktur mesela. ne yapacağınızı bilemezsiniz. baba, varsa abi kardeş ile bayramlaşılır ve mezarlığa doğru yol alınır. dua dua dua. yapabileceğiniz tek şey budur. onun için dua etmek. varsa annenin vasiyetlerini hatırlarsınız ve kendinize bir kere daha söz verirsiniz. ağlarsınız ağlarsınız ağlarsınız. eve dönersiniz yine ağlarsınız ağlarsınız ağlarsınız. sonra teyzeleriniz arar, bayramınızı kutlamak için. ama konuşamazsınız. karşılıklı ağlarsınız da ağlarsınız. nihayetinde teyze, o da kardeşini kaybetmiştir, tutamazsınız kendinizi. nihayetinde teyzedir, anne yarısıdır ama asla bir anne değildir. olmaz olsun böyle bayram diye isyan edilir ama nafiledir. giden gelmeyecektir.
evde ne yapacağınızı bilemezsiniz. dışarı çıkmak istemezsiniz, oysaki bayramdır, büyükler ziyaret edilmelidir. ama her gidilen evde görülen anne-çocuk ilişkisi sizi biraz daha üzer. dışarda gördüğünüz her anne-çocuk içinizi kahreder. bayram boyunca hep içiniz kahrolur. ya bol bol uyursunuz ya da uyursunuz biraz olsun unutmak, uzaklaşmak için. *
zenginliklerini instagram fotoğraflarıyla gösteren çocuklardır. bir ara instagram'da trend olan zenginlik belirtisi görseller twittera sıçradı. Şimdi de tumblr'da bir blogta topluyorlar tüm görselleri. http://richkidsofinstagram.tumblr.com/
--spoiler--
(Verse)
Symtoms of being spaced
Feeling cold
Feeling lonely
On your own
I can feel this fear
Getting stronger
It's taking over
I'm losing control
(Chorus)
And if you are not religious
Then how will you ever believe
And if I don't know procedures
Then how am I meant to proceed
To make your heart
To make your heart
To make your heart
To make your heart
(Refrain)
I've tried up and to operate on you
Tryin' to let my mechanics of the heart
(Verse)
Broken hearted
Torn apart
What was left on the flor
Has been smashed to pieces
First you heart it
Then she deserted
But I'm trying to save it
Before your heart ceases
(Chorus)
And if you are not religious
Then how will you ever believe
And if I don't know procedures
Then how am I meant to proceed
To make your heart
To make your heart
To make your heart
To make your heart
(Refrain x4)
I've tried up and to operate on you
Tryin' to let my mechanics of the heart
I've tried up and to operate on you
Tryin' to let my mechanics of the heart
I've tried up and to operate on you-u-u
Tryin' to let my mechanics of the heart
I've tried up and to operate on you-u-u
Tryin' to let my mechanics of the heart
(Outro)
To make your heart
To make your heart
To make your heart
To make your heart
--spoiler--
Ee nolmuş? Hala senin çocuğun değil mi? dedirten olaydır.
--spoiler--
Türkiyenin ilk aktivist gay annelerinden Sema Yakar, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra hayatında bir dönüşüm yaşadı. Önce hayatı tepetaklak olan Yakar daha sonra kendisini toparladı ve oğluna destek vermek için herşeyi yaptı.
Türkiyenin ilk aktivist eşcinsel annelerinden Sema Yakar çocuğunun cinsel tercihini öğrendikten sonra yaşadığı dönüşümle Vogue Türkiyenin Ağustos sayısında yer alan Yüzleşme sayfalarında yüzleşti.
işte Yakarın kendi ağzından yaşadıkları:
Biz her şeyini paylaşan dört kişilik bir çekirdek aileydik. Genç yaşlarda evlenmiş bir anne baba; önce bir kız, ondan 7 yıl sonra da bir erkek evlatla tamamlanmış, mutlu bir çekirdek aile.
Hayatımızın merkezi çocuklarımızdı. Onlara iyi bir gelecek sağlamak en büyük amacımızdı. Hayatımız, 2000 yılının Mayıs ayında, oğlumuzun eşcinsel olduğunu öğrenmemizle tepetaklak oldu.
O yıl oğlum, daha önce olmadığı kadar huzursuzdu. Özellikle cinsellik konusunda ağzını bıçak açmıyordu. Halbuki 15 yaşındaydı. Ergenliğe girmişti.
Cinsellik gündeminde hayli önemli yer tutuyor olmalıydı. Ama ne zaman kız arkadaşının ya da cinsellikle ilgili bir sorusunun olup olmadığını sorsak konuyu geçiştirip odasına kapanıyordu.
Tanıdığım oğlum, anlayamadığım bir şekilde değişiyordu.
Birkaç ay boyunca kendi kendimi yiyip durdum: Neden cinsellik konusunda içine kapanmıştı? Ergenliği mi anlayamıyordu? Acaba tatsız bir deneyim mi yaşamıştı?
Daha da fenası, biri bir şey mi yapmıştı? Eşcinsel miydi? Bu soruları kocamla paylaşma konusunda tereddütlüydüm ama sonunda tek başıma altından kalkamayacağımı anladım ve bir gece ona açıldım.
Homofobik insanlar değildik, daha doğrusu hayatımızda eşcinselliğin yeri de yoktu. Etrafımızda açık gay kimliğiyle yaşayan biri de. Kocam kuşkularımı beklediğimden daha soğukkanlı karşıladı. Konuyu benim büyüttüğümü, çocukta bir anormallik olmadığını söyledi.
Ertesi gün işinden erken geldi. Oğlan da okuldan gelince üçümüz salonda oturduk. Önce yine kız arkadaş konusunu açtık. Baktık oradan bir sonuca varamıyoruz, kendi tanışmamızı, flört dönemimizi anlattık.
Yine açamadık. En sonunda ben dayanamadım, oğlum eşcinsel de olabilirsin. Sen bizim evladımızsın dedim. Önce inkar etti ama sonra gözümün içine bakamadan, evet anne ben gayim dedi. Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığını, bir kıza değil de bir erkeğe ilgi duyduğu için hissettiği suçluluk duygusunu, kendisinin durumunu iki ay önce kabul ettiğini ve şimdi buna alışmaya çalıştığını anlattı.
Aylardır kafamda kurup durduğum, en kötü ihtimal olarak gördüğüm şey gerçek olmuştu.
Kalktık, birbirimize sarıldık. Hemen orada bir uzmandan yardım almaya karar verdik. Hatta oğlum gidip odasından bir telefon numarası getirdi. Birkaç ay önce okullarına bir psikolog gelmiş ve ergenlik sorunlarıyla ilgili bir konuşma yapmış.
O da yakın bulduğu için uzmanın telefonunu not etmiş.
Kocam, psikologa gidelim, çözümü neyse buluruz, hallederiz ruh halindeydi..
Psikolog randevusu aldık. Akşam eve gelen kızıma da durumu kısaca anlattık. O da çok şaşırmadı.
Bana gelince Oğlum, anne ben gayim dediğinde, babam öldüğünde yaşadığım kayıp duygusuna benzer bir şey yaşadım. Sanki onu ebediyen kaybetmişim. Halbuki oğlum ölmemişti. Ertesi gün kalktığımda yine karşımdaydı. Yine benim çocuğumdu.
AILECE TERAPIYE BAŞLADIK
2000 yılının Mayıs ayında ailecek terapiye başladık. Psikolog bizimle bazen toplu olarak bazen tek tek görüştü.
O dönem oğlum haftada iki, ben de haftada bir terapi görmeye başladık. Kocamı ise arada bir görüşmeye çağırıyordu. Biz başlarda, çaresi vardır, çözümü bulunur, gelip geçici bir şeydir, diye düşünürken, terapiler ilerledikçe şunu anladık: Bazı çocuklar eşcinsel doğuyor. Biz neden heteroseksüel olduğumuzu bilmiyorsak onların da neden gay oldukları bilinmiyorlar.
Bu bir hastalık değil, dolayısıyla tedavi sözkonusu değil. Daha da önemlisi bu bir eksiklik değil.
Oğlum çok rahatlamıştı. Bize açıldığı için huzurluydu. Kendini buldu, yeni arkadaşlar edindi. Ben ise oğlumun gayliğini kabul etmek için başladığım terapilerde yavaş yavaş kendime döndüm. Bir süre sonra artık oğlumu değil düpedüz kendimi sorgular hale geldim.
Çocuklara endeksli yaşadığım hayatıma dışarıdan bakıp ben kimim, bu hayatta ne istiyorum, sorularını sormaya başladım.
Terapiler sırasında, o güne kadar hep onay almak, takdir görmek; örnek eş, saygılı gelin, aileyi çekip çeviren fedakar anne rollerinin hakkını vermek için yaşadığımı fark ettim. Sonra beni ben yapan o puzzleı söküp kendimi yenden inşa sürecine girdim. Bu çok kolay olmadı tabii. Beni çok sarstı. Ama zaman içinde çevrenin değerlerine değil, kendiminkilere göre yaşamayı öğrendim.
Bunu başarınca oğlumun gayliğini huzurla kabul ettim. Kendimi tanıdıkça, çocuklarımı da daha iyi anladım. Çok araştırdım, çok kitap okudum. Sema olarak eşcinsellikle hiçbir sorunum olmadığını gördüm.
ÇOCUĞUNDAN iĞRENEN ANNELER!
Bu arada oğlum eşcinsellerin buluşma noktası Lambda Kültür Merkezine gidip gelmeye başlamıştı. 18 yaşında çocuk, nasıl bir çevrede merak ettim. Ben de gelmek istiyorum annecim, dedim. O da itiraz etmeyince Lambdayla tanıştım.
Orada ilk defa başka eşcinseller gördüm. Lezbiyen, biseksüel, transeksüel çocuklar tanıdım. Toplumda kendilerine bir yer edinebilmek için konuşup tartışıyorlar, uluslararası baglantılar kurup bilgi alışverişinde bulunuyorlardı.
Çocuğumun orada aktif olarak çalışmasından mutluluk duyuyordum. Herkes oğluma verdiğim desteğe imreniyordu. Lezbiyen bir çocuk, durumunu annesine söylemiş. Annesi, senden iğreniyorum diye cevap vermiş. Çocuklar, keşke biz de anne babamıza açılabilsek, diyordu.
Oraya ilk gidip gelen anneydim ve şunu çok net görüyordum: Bu çocuklar ergenlik gibi çalkantılı bir dönemde bir de kendi cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleriyle ilgili karmaşa yaşıyorlar. Yani işleri çok zor. Peki biz anne baba olarak bu dönemde yanlarında olmayacağız da ne zaman olacağız?
--spoiler--
Australia's Got Talent yarışmasının 5. sezonunda 1. olan 1997 doğumlu genç yetenek. ilk performansı Whitney Houston - I have nothing ile juriyi ve halkı etkilemeyi başarmıştı. Şimdi ise yayınladığı 2 stüdyo albümüyle ünlü olmanın tadını çıkarıyor.