olayı tam anlamak için "metal ezgisi" nin ne olduğunu bilmemiz gerekir. pavır akorların yanyana dizilmesiyse metal müzikten kasıt, notasal bazda ilahiden pek farkı olmaz. işin içine elektrik gitar sokma çabasıysa, elektrik gitarla yapılan her müzik de metal müzik değildir.
işin özünde, incilden ayetler kullanılarak yapılmış, dine gönderme ve yermelerde bulunan da bir sürü rock/metal parçası mevcuttur. bu mantıkla düşününce, metal müziğin içinde ilahi öğeler zaten mevcuttur.
tasavvuf müziği paralelinde düşününce pavır akorların kullanımı pek sağlıklı ve uygulanabilir değildir. arap ve daha genelinde doğu çalgıları karmaşık yapılarıyla bu düz ritimlere uyum sağlayamazlar.
ha, ilahi müzikten kasıt iyi müzikse, led zeppelin zamanında yapmıştır ilahi müziği. metal değildir belki ama ne blues'dur ne de saf bir rock and roll. olsa olsa ilahi bir güçtür jimmy page'e çaldıran, robert plant'e söyleten. hatta daha ilerletip, jim morrison'u öldüren.. hep bu ilahi haykırıştan.
sporu çağrıştıran hareketleri vardır namazın, doğrudur. fakat namaz sporu her zaman futbolun gölgesinde kalmıştır.
çünkü rekabet ortamı yoktur. müsabakası karşılaşması yoktur. en isi namaz sporcusu kimdir? bilemeyiz. belki bizim caminin hocasıdır. takımları, kulüpleri var mıdır? fem dershaneleri var. tekkeler var, yok sanma. evler var.
bir insanı da namaza ısındırmak için sunulucak en aptalca telkin yöntemidir bu herhalde. yüzerim lan ben, halı sahada futbol oynarım. her şeyimizin ucu batıl inanca dayanıyor gibi sanki böyle. inançlarımızın bile.
bilgisayar başında çalışmak zorunda kalan insanlara dolaylı yoldan etkileri vardır.
migren gibi bir illetten muzdaripseniz ve lodosa maruz kalıp bu pis ağrı başladıysa, internet denen olay zehir olur. en ufak bir sorunda modemi kaldırıp duvara vurursunuz. "niye kırdın lan modemi?" diyen insanı da aynı şekilde duvara vurduğunuzda baş ağrınız da geçmez, bağlantı da düzelmez. en iyisi kafayı da duvara vurmak lazımdır. 3-5 darbeden sonra sersemleyen kafa pelte kıvamına gelir, ağrıyı bir süre hissetmezsiniz.
mp3 gibi sıkıştırılmış bir ses formatında dinlenilen müzikten etkilenen bir insanın, ac3, wav ve diğer daha fazla kanallı, daha az sıkıştırma görmüş formatlarda dinlediği müzikle nirvanaya ermesi muhtemeldir.
bunlar, divx formatında film izleyip, sesi, görüntüyü beğenmez, bir de üstüne yorumlar yaparlar.
ortalarda, "kız diye bir cinsiyet yok, kadındır o" diye çemkirmenin hemen öncesinde, sağına soluna "girl", "witch" gibi kız takıları eklenmiş nicklerdir.
televizyona çıkacak şöhreti götle yakaladıktan sonra, o zaman kullanmaya gerek duymadığı uzuvların farkına varılması durumunda söylenir. "mememi kullandım, götümü ve vajinamı da kullandım, bir de zeka dedikleri şeyi deneyeyim" diyen yurdum balon ünlüsü söylemidir.
microsoft'un yaptığı bir butona basmayıp, diğer dijital müslümanlara dini emirleri iletmezse çarpılacağını düşünür. halbuki klavyede elektrik yoktur, ayrıca plastiktir.
taksim metrosu ise bu metro, yürüyen yolda koştuktan sonra, ikinci etapta yapılan eylemdir. zaten özellikle iş saatlerinde koşmazsanız yol bitmez. 3-5 merdiveni de koşarak çıkabilmek için körük gibi ciğer gerekir. ister istemez yürüyen merdivende "dikelmek" zorunda kalırsınız.
koyun modundaki insanlarla uğraşmak sıkılıp otomatiğe başlamış görevlidir.
her sektörde, her iş kolunda, hatta firmada vardır böyleleri. bazıları sadece o makamda yıllardır oturmanın verdiği rahatlıkla ahkam kesmek zorunda hisseder kendisini. bazılar da sırf kendi öz öküzlükleri sebebiyle.
en bilinenleri toplu taşıma araçlarındaki muavinlerdir. herkesin üst üste çıkmasını ve daha çok para kazanmayı hedeflerler temelde. fakat bunun için, koltukları düzenleyelim, camları tamir edelim, tutunacak demirleri yenileyelim, daha kullanılabilir hale getirelim demezler. bir kişi çıksın laf etsin, fütursuzca kavga edelim, herkes evine/işine geç kalsın modunda takılırlar. zaten kimse de bunları yetkili olarak görmez, öyle sürünmeye devam ederiz.
bankaların ve diğer bilindik kurumların durumu malumdur. bütün erkek çalışanlar size "oyuna sonradan girmiş yedek oyuncu muamelesi" yaparlar.
kadın çalışanları ise, kendilerini istemeye gelmişsiniz havasında, siklemez bir tavır takınmışlardır. herhangi bir bilgi istendiğinde çözüme kavuştuğunu bile anlamazsınız konunun, hepsi banka sahibi edasındadır.
hele ki büyük firmaların satış elemanları... kendileri satış danışmanı, ürün yöneticisi gibi isimler takarlar kendilerine. velev ki bir ürünü beğenin.. sıçtınız. tepenizde dikilip aldığınıza alacağınıza pişman ederler. giysi lan işte yiyeyim özelliğini. yok şurada pahalıymış da bunlar da şöyle ucuzmuş. birbirlerine beyli bayanlı hitaplar. ahkamın allahı...
ayrıca hepsinin de kendi ürünleri olan savunma mekanizmaları vardır. sinir sahibi olduğunuzla kalırsınız.
erkek merkezli küfürler ediyorsa hiç bir anlamı yoktur benim gözümde. ne zaman ki küfürbaz bir kız çıkar ve "sikimi yalarım senin", "içime alırım, kaybolursun" gibi kadın merkezli küfürleri ulu orta söyler, o zaman alnından öperim. sadece öperim evet...
yoksa "senin amına koyim" gibi -erkeksi- küfürlerle prim yapıp arıza tipleri götüreceğini sanıyorsa, avucunu yalasın. avucunu evet.
misal;
- "müsait bir yerde inebilir miyim?" diye kaptana* bağırdığınızda ya hemen durur, ya da ileride alacağı müşteri varsa ona yakın bir yerde durdurur aracı.
bazı kendini bilmez yolcularda, aslında tam da hönkürdüğü anda inmek ister. şoför uygun bir yer bulup durduğunda "geçtik kardeşim" diye çemkirir. be dallama! o zaman "burada indir" desene? arada bir şoföre de hak vermiyorum değil hani.
yeni bir sevgili edinme çabasında, sarışınların ve esmerlerin oluşturduğu kurtlar sofrasında bir adım geride kalacak kızdır. ülkemiz beğeni standartlarını göz önüne aldığımızda durum böyledir.
tabii ki bunun kesin doğru olması için, kızların poposundan, memesinden, boyundan posundan önce saçına dikkat edecek adam bulmaları gerekir.
eğer hayvana servis yapıyorsanız, pişirmek için uğraşmaya gerek yoktur. insana servis yapıyorsanız, pişmesi gerekir. kurt yapar mazalah.. öğrenciye servis yapıyorsanız, fazla uğraşmanıza gerek yok, atın önlerine.
kişinin etrafında sürekli askerlik hakkında konuşan, kötüleyen, zorluklarından bahseden ve önünde bir engel olarak görmesini kanıksatan lavuklar olmasının doğal sürecidir.
"bir an önce gideyim kurtulayım" diyen kişiler, en sıkıntılı askerliği yapanlardır. sonra askerden başkalarını fişteklerler.* bu kısır döngü böylece sürüp gider. sözde antimilitarist binlerce genç, okulu uzatıp iyi bir bok yediklerini sanarlar. halbuki kazın ayağı da yenmez. çok açsan yenebilir de, sert olur. öyle işte.
eminim ki, daha sonra açılan diğer sözlükler, popüler başlıkları, hatta fenomen haline gelmiş stilleri kendi sözlüklerine uyarlarken çok düşünmüşlerdir. o da bir şey.
seri halde eksi oylanmaya bile yetmeyecek kadar entrysi olanlar için sorun teşkil etmeyen kızdır.
ayrıca da eksi oy vererek zayıflanmaz. kenara köşeye, belediyelerin yalakalık olsun diye diktiği, uyduruk spor alanları eminim ki daha fazla zayıflatır. hatta başörtüyle yürümek bile daha iyi. o kadar yani.
