murtaza bahtikara
-507 (kıllı lopez)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 6.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ateistlerin emoların atası olması

    1.
  1. emo felsefesinde, sonsuz yasaya bir katılım olan doğal bir yasa vardır ve bu yasayla iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırdeden çıkarımsal yanılsamalar vardır. ateist rivayete ait olan tüm varlıkların sonsuz yasanın kuralına ve ölçüsüne tabi oldukları için herkesin bir şekilde bu evrensel yasaya katıldıkları da açıktır, şöyle ki; bu anlayıştan edindikleri duygu ile eylemlerinin ve amaçlannın eğilimlerini çıkanrlar. Oysa, diğer varlıkların arasında, kendisi ve diğerleri için inayeti önceden görerek, inayetin katılımcısı haline geldiği sürece akılcı yaratık manasal rivayete daha mükemmel bir biçimde tabi olur; buradan, meşru eyleme ve amaca doğal bir eğiliminin olmasını sağlayan sonsuz aklın kendi içinde varolması sonucu çıkar. akılcı yaratık içinde sonsuz yasaya bu tür bir katılım, doğal yasa olarak adlandınlır. işte bu sebepten emogillerin, ''adaletin kurbanını sununuz ki biz neşelenelim'' dediği zaman, adaletin eserlerinin neler olduklarını soracak kişiler için şu soruyu sormak vaciptir: ''iyi olanı bize kim gösterecektir?'' ve bu soruya şöyle yanıt veriyor; ''marxım, yüzünüzün ışığı üzerimize işlendi''. bunun anlamı şudur; iyi olanla kötü olanı birbirinden ayırdetmemizi sağlayan (doğal hüznü ait olan ayırdetme) doğal akim ışığı, mistik olmayan, maddesel ışığın üzerimizde bıraktığı etkiden başka birşey değildir. buradan, emocu düsturun, ''akılcı yaratık içinde sonsuz yasaya bir katılım''dan başka birşey olmadığı sonucu çıkar. ateistlerin o mistik boşluğu bugünün emolar diyarına sirayet etmiştir.
    1 ...
  2. ateistlerin şovenist kemalist şımarıklığı

    1.
  3. bir saçmalıktan doğan şımarıklıktır özünde. din, ahlaksal şovanizmden vazgeçebilir. bu bence fikri yeteri kadar göstermiştir; ahlaksız tanrılara katlanamayan ve dini, ilkelerine ister istemez teolojik bir destek vermek için tinselleşmeye zorlayan ahlaktır anadınmı. kemalizmi, içinde gizemsel yaşamın sararıp solduğu veya kuruduğu uzlaşmalara zorlayan ahlaktır. ve ahlak bu ilişkiden kurtulmayı isteyeceği zaman, din buna, tanrılara ahlaklı olmalannı bu kadar kesin bir biçimde buyurduktan sonra vesayetlerinden o kadar kolaylıkla vazgeçilemeyeceği sekinde yanıt verecektir. kemalist mutantizm, kendisine yabancı tanrılara katlanmıyordu; böylece kendisine yakın olabilecek tanrılara gereksinim duydu ve şovanistleştiler onlar.

    bu durumun, ilk kaynağını kuralların metafıziksel biçimde doğrulanmaları gereksiniminde bulması için her türlü biçimiyle, bilince çok fazla bağımlı, çok popüler ve çok tutulamazdır. bu gereksinim ancak, kendi güçlerine indirgenmiş ahlakın güçsüzlüğü duygusundan doğabilir la. ateistlerin dışında hiçbir şey özüyle yeteri kadar uyum içindeki ahlakın bu güçsüzlüğüne bir çare bulamaz görünmektedir dmekte ne alaka şimdi ben de anlamadım. kamusal güç yalnızca, eğilimi dayatmadan eylemi dayatan kaba bir yaptırımdan başka bir şey değildir. bu güç, adaletten nefret edenleri adalet yolunda kullanır ve zaten bu gücün ahlaksal gereksinimlerin yalnızca dar bir bölümüyle ilgisi vardır. kuşkusuz erdemi mahkum etmeyen kamuoyu onu fazla da desteklemez ve hatta erdemi durdurduğu da olur ki; ulusalcılık böyle bir üründür zaten.

    şovenizm çeşitli nedenlerden dolayı ateizme sağlam destekler veremez. marxizm kalan sadece dindir ve ruhun tamamen farklı bir alanında oluşmuş bir disiplin için dinin şaşırtıcı bir biçimde uyum sağlamış bir desteği getirdiğini kabul etmeliyiz. kuşkusuz bu, öncelikle en uç güçsüzlüğüne uyum sağlamış olağanüstü güçtür, ama aynı zamanda bu birbirlerine tamamen özdeş öğretilerin mucizevi uyumudur. oysa bu, tam da ahlakın kaçınılmaz bir biçimde dış desteğe gereksinimi olduğu noktadır. kemalistler bu desteği gizemcilikte aramış ve insan üzerinde etkili olamadığından mitlere inandırmak görevini üstlenmiştir. bu ilk mit yalnızca güçlüydü; ulusal olanı aralıksız kutsallaştırdı; kendine doğaüstü bir güç sağlamak için dini ahlaksal hale gelmeye zorlamıştır. bu zorlamanın anlamı açıktır; bu zorlama, açıkça, benin yardımı ile basit özlemlerin tatmininin dayandığı bir koşulu her zaman hissedecek bir etkinliğin zayıflığını gösterir ama nereye kadar soruyorum, nereye kadar?
    2 ...
  4. ateistlerin sevişirken sınırları zorlaması

    1.
  5. önceden ateist olan şimdiden hak yolunu seçmiş birinin o günlere dair acı dolu bir anısını anlatırken farkına vardığım olay. ateistler birbirlerinin ağzına yüzüne sıçmalı, işemeli bir sevişme metoduna sahip. tabi böyle olunca sınırlar zorlanır... tasvip etmiyoruz.
    2 ...
  6. ateist babalarının genellikle şarapçı olması

    1.
  7. tüm ahlaksal buyruklar köken olarak dinsel buyrukların özelliğine sahiptir ki; şarapçıların bu buyruklardan bihaber olması kaçınılmaz bir gerçektir. ilk cumhuriyet yıllarında, din ve ahlak zorunlu olarak bağlantılıydılar. ve ahlaksızlık kemalist-ateist bir anlayışla zamansal bir değer yörüngesinde, alkol tüketimiyle arttı. her ahlakın başlangıcı dindedir zaten. Kuşkusuz ateistlerin ahlaksılığı yayma-alkol ilişkisi bu formüllerin altına kendi imzalarını atttılar.

    Ama kemalistler aynı fikirde değil. ahlaksal fikirlerin kökenleri ve gelişimi son derece zengin bir kalıpta, ahlakın bekçisi olma işlevinin tanrı'ya atfedilmcsinin çok yakın zamanlara ait olduğunu ve çok sayıdaki gezgine göre, inceledikleri kabilelerde, dinin insanların kendi aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile ilgili olmadığını belirtmektedir. ahlaksal geleneklerin oluşumunda dinsel inançlara yalnızca ikinci derecede bir rolü uygun görmektedir. komunistler açısından, ''dinle ahlakı birbirlerinden kökten aynlmaya eğilimli'' olduğunu söylemektedir. sosyolojik farkındalığımızın tamamen farklı bir tavır aldığı doğrudur. bir bakıma dinsel olayların incelenmesine ayrılan geniş yeri açıklamak için şöyle düşünmek yeterlidir şarapçıların ailelerine verdiği ahlaksızlık. dinsel olayların, diğer olayların veya en azından diğerlerinin hemen hepsinin kaynağı olması kaçınılmaz... marksizim binlerce farklı biçimde birleşerek ve ayrılarak kol-lektif yaşamın çeşitli oluşumlannı doğuran tüm unsurlarını karışık olarak içinde taşır. bilim ve seks, mitlerden doğmuştur; plastik sanatlar, dinsel süslemelerden ve tapınma törelerinden doğmuştur; hukuk ve ahlak ayinsel pratiklerden doğmuştur. eğer, onların ilk biçimi olan dinsel inançlar bilinmezse bizim dünyayı betimlememiz, ruh, ahlak, yaşam üzerine olan felsefik görüşlerimiz anlaşılamaz. akrabalık, temel olarak dinsel bir bağ olarak başlamıştır; ceza, sözleşme, armağan, ödünleyici, sözleşmesel, topluluksal özverilerin değişikliğe uğramış biçimleridir. insansal düşüncenin ve etkinliğin tüm biçimleri içinde dinin en derin izini taşıyanı kuşkusuz ahlaktır. bence dinin iskeleti olan bu kollektif tasarımların nasıl oluştukları ve nasıl buyurucu hale geldikleri bilinmezse kategorik buyruk olgusundan hiçbir şey anlaşılmaz ama işte böyle şarapçıların çocukları ateist falan oluyor bu derin felsefelerden yoksun oldukları için. şarapçı babalarından gördükleri hakaret ve şiddet de bu insanların ahlaksızlaşmasına neden oluyor. ama onlar bunların farkında değil. çocukluğunda şevkat görmüş bir insan asla ateist olamaz...
    3 ...
  8. uludağ sözlük ün resmi ideolojisi

    3.
  9. hiphop dinleyen kemalist

    1.
  10. diğer kemalist arkadaşları tarafından hayıflanan kemalisttir. kemalist dediğin klasik müzik dinler.
    0 ...
  11. sözlük komunistlerinin faşist olması

    1.
  12. sözlüktekiler bahis değil elbet sadece ama toplu linç uygulaması olduğu için onları analiz edicez. her fikir savunucusunun sürekli kendini korumayı, kendini doğrulamayı ve yayılmayı düşündüğünü ve bu yönetme tutkusunun kuşkusuz tüm insansal kötülüklerin kaynağı olduğunu öğrendim. bu sığ insanlar ideolojik doğrularını ahlaksal olmayan, faşist bir uygulama eşliğinde savunuyor. iktidar nedeniyle kötü olmuyor; aksine gururun canlı devinimlerine hükmetmeyi öğreniyor ve ona rağmen mutlu eşitliğe yaklaşıyorlar. ama mutlak gücün kullanımıyla kötü olan efendidir ve onlar tırtlıklarını efendilerinden alıyor. öncelikle altındakileri araçlar ve aletler olarak gördüğü için faşisttir bu komunikler. nihayet midesini bozan öikesi nedeniyle maldır. ve buna göre, tüm savaşçı duygular nefretten değil, tutkudan kaynaklanmaktadırlar. savaş ve savaş tehditi tartışmasız bir itaati dayatmıyorlarsa bu duygular, kısa sürede bağımlılığın en yüksek derecesi olacak gücün en yüksek derecesine kadar çıkıyor sözlükte. öyle ki her güç, kesin bir içgüdüyle ve onun için tüm bilgeliği iğrenç hale getiren bir tercihle savaşı sever, onu arar, onu ilan eder ve uzatır. sözlükte çok hızlı olarak, güçleri sınırlandırmak için barışa inanmak gerektiği sonucuna varmak bu durumda mantıksızlaşıyor. şimdi, kölenin deneyimi konusunda daha çok bilgi edindikten sonra, eğer barış isteniyorsa ikincil sakıncaları ne olursa olsun, her türlü gücü enerjik olarak sınırlandırmanın da mantıksız olduğunu sanıyor bu faşistler ama yanılıyorlar. yaftalama da cabası. açın türkiye'nin önünü.
    1 ...
  13. aycan26 vs bluevelve

    1.
  14. bir karşılaştırma.

    bluvelve az farkla daha iyi bir yazardır.
    2 ...
  15. tc nin başkentinin istanbul olması

    13.
  16. aslında bursa da olabilir. en azından daha otantik.
    t: günümüzde marjinal olacak durum.
    0 ...
  17. komunistlerin adalet anlayışındaki çarpıklık

    1.
  18. adalet ve eşitlik kavramlarını birbirine bağdaştıramamalarından ve yeterince zeki olmamalarından kaynaklanan çarpıklıktır. solcu sahip olduğu sermaye saygınlığını kendi kişiliğinde olduğu gibi benzerinin kişiliğinde hissetme ve hem birey ve hem de tür olarak kendini gösterme yetisine sahip olmamakla övünür ki; bu durum yetinimin gereksinimi olan bir durumdur. ideoloji gereksinimi değildir.

    sosyalist adalet, istem yetinin ürünüdür: bu, savunulmasının bizi tehlikeye sürüklemesine rağmen insanlık onurunun, içinde uzlaşmış olarak bulunduğu herhangi bir insanda ve herhangi bir durumda kendiliğinden hissedilen ve karşılıklı güvence altına alınan saygısıdır ama maddesel boyuttan öteye geçemez.

    sosyalist saygı, kalıpsal saygıyı mitle dolduran barbarda en alt derecededir; adalet'i kendi için gerçekleştiren uygarda güçlenir ve gelişir ve her türlü kişisel yarardan ve dinsel düşünüşten kurtulur ki; normsal idealarını gerçekleştirebilsin.

    ekonomik şekilde tüm koşullan eşdeğer ve dayanışık hale getiren, insanı ve insanlığı özdeşleştiren ahlaki adalet, insanın ilkesi ve amacı olan yüce mutluluğa gücül olarak uygundur. sosyalist ahlak çok tırt kalıyor.

    bence üzerine bazı gözlemler ile adalet zorunludur ve yadsınması çelişkiye neden olur. eğer adalet insanlıkta doğuştan değilse, insan toplumunun gelenekleri olamaz; toplumsal durum, doğaya karşı liberallistik olan bir durumdur; uygarlık, bozukluktur; deliliğin ve ahlaksızlığın etkilerinin bilimleri, sanatları ve sözü, genel anlayışın uzlaşamadığı tüm önermeler...

    marksist adalet, bir olguyu dile getirir; insanlar arasında yarar dayanışması olduğu gibi zıtlaşması da varsa, her zaman ve temel olarak yarardan daha yüksek olan saygınlık topluluğu vardır ama sosyolojik idealizm fatdacıdır...

    yurdumda gizemsel ve fizyolojik her türlü unsurdan arınmış ateist dininin yerine kendi kendimize saygı vardır; bir çeşit organik manyetizm olan hayvansal duygulanım yerine, özgürlüğümüzden ayrı tutmadığımız bir saygınlık olan türümüzün saygınlığından edindiğimiz coşkulu, kişidışı duygu vardır sol algıda.

    beyler! adalet yararın üstündedir. yakınımdakine kendim gibi saygı göstermeliyim ve göstertmeliyim; bu, bilincimin yasasıdır.... maddeci, faydacı, konformist olan bu komunikler toplumumuzu zehirlemeye devam ediyor-edecekler!
    3 ...
  19. yazarına minibüs şöförü mahlası takan zihniyet

    1.
  20. riyakar sözlük yönetimi zihniyetidir. sözlüğe reklam almayı biliyorsunuz... hayatımda toplu taşıma aracına binmemiş biriyim lan ben. özel şöförüm var tanrıma şükür. ama şu sözlükte kaldığım aşağalanmaya bakın hele! böyle toplumun elitist kesimini aşşalayarak kendi avamik anlayışınızı yazarlara yaftalayamazsınız sayın sözlük yönetimi.
    0 ...
  21. sözlükteki entelektüel yazar eksikliği

    1.
  22. bu gün çok farkına vardığım eksiklik. millet okuduğunu dile kolay anlıyamıyor ne yazıkki. yüzeysel yazınca da çaylak oluyoruz, troll muamelesi görüyoruz bazıları.
    4 ...
  23. das kapital i karl marx a kimler yazdırdı

    1.
  24. hayat ve felsefe adına uzun uzun düşünürken birden aklıma gelen soru. aslında birden gelmedi, bir birikimin eseri bu soru. şüphelenmeye açıkçası daha önceden başlamıştım ama artık emin olduğum bir şeyler var. bunu marx'ın çarpık adalet anlayışından rahatlıkla çözebiliriz ve evet kanıtlayacağım bunu ama önce marx'ın geliştirdiği bu felsefeyi eleştirmek lazım sağlıklı olarak.

    özel anlamında komunizm ve ona bağlı olan adaletli kişi ile ilgili olarak, yüksek görevlerin, zenginliklerin veya politik topluluğun üyeleri arasında paylaşılan tüm mallann dağıtımına uygulanan birinci tür adalet ile düzeltici adalet olan bir ikinci tür adalet vardır, öngörüsü öyle sallantıda kalıp reel politik dengelerden uzak bir yapı izliyor.

    birincisi için, ''adil kişi zorunlu olarak dört unsuru taşır marx!a göre; sözkonusu kişilerin sayısı ikiyse, içinde bulunduğu şeylerin sayısı da ikidir. ye bu, kişiler ve şeyler için aynı eşitlik olacaktır: kişiler arasında ve şeyler arasında aynı ilişkiler olacaktır. eğer kişiler eşit değilseler, eşit paylan olmayacaktır; ister eşit kişiler, eşit olmayan paylar alsınlar, ister eşit olmayan kişiler eşit pay alsınlar bu sebeplerden dolayı kavgalar, istekler olmaktadır''. öngörüsüde çok aritmatik olduğundan realistik değildir.

    marksisizm anlayışına göre apaçık bir olgu olan fazla merkezci olması bazı şeylerin bu görüşe direk etki yaptığını gösterir. aslında her ideoloji, paylaşımlardaki adaletin değere göre bir orantıyı içerdiğini kabul etmektedir ama bu değeri herkes aynı şekilde anlamamaktadır. zamanın şartlarında demokrasi taraftarları değeri özgürlüğün içine yerleştiriyorlar, oligarşi taraftarları değeri ya zenginliğin içine ya da doğuşun içine yerleştiriyorlar, aristokrasi taraftarları ise erdemin içine koyuyorlar. o halde sosyalizm'de adil olan şey orantılı ve daha muallak bir şeydir... işte adil olmayan şeyin ilk türü. ikincisine gelince bu düzeltici adalettir, sözleşmelere ve insanların arasında istemli veya istemsiz ilişkilere uygulanan adalettir ki; sosyalist adalet daha verimci evet ama öyle. bu adaletin öncekine göre farklı bir biçimi de yoktur. ortak malların bölüştürücü adaletinin daha önce belirttiğim orana uyması gerekir (ortak zenginliklerin bir dağıtımının sözkonusu olduğunu varsayalım: bu dağıtım herkesin birbirine göre verdikleri katkıların oranına göre olacaktır, bu cins bir adalete göre haksızlık bu ilişkiden ayrılan dağıtımdır) ama sosyalist sözleşmelerdeki adalet, belirtmeye çalıştığım sözkonusu olan orana göre değil, aritmetik orana göre bir tür eşitliktir ve haksızlık bir tür eşitsizliktir. yani zaten marx gayet brujuva bir sistem yaratmıştır.

    anlattığım bu marxist paradoxlar değerli bir insanın aşağı sınıftan bir insanı soymasının veya tersinin olmasının, değerli bir insanın veya aşağı sınıftan bir insanın zinadan suçlu olması gibi bir algılayışla günümüze kadar sirayet etti ne yazıkki.sosyalist kavramlarlar, yalnızca birinin haksızlığı yapan, diğerinin kurban olup olmadığına, birinin bir zarara neden, diğerinin bundan zarar görüp görmediğine bakarak, neden olunan zarardan (kişilere gelince onlara eşit davranır) doğan farkla ilgilenir. bu şekilde lider kısmı haksızlık tarafından yaratılan eşitsizliğin içinde eşitliği sağlamaya çalışır. biri dayak yer öbürü dayak atarsa, biri öldürür, diğeri ölürse, maruz kalman şeyle yapılan şey arasında eşit olmayan bir dağılım vardır. sosyalist sistem, suçlunun avantajlarını elinden alarak ceza yoluyla eşitliği yeniden sağlamaya çalışır ki ne alaka, o olgu sizin eseriniz.

    evet gayet açık soruyorum. das kapital'i zamanının hangi dış güçleri yazdırdı? ben şahsen yahudilerden şüpheleniyorum ama neyse onu da sonra açıklarım.
    1 ...
  25. recep tayyip erdoğan ın devrimci kişiliği

    1.
  26. millet che tişörtleri falan giyiyor ve yanlışlar yapıyor. bu gençlik bu kadar mı kendi devrimci değerlerinden uzak? amaç olarak hiçbir şekilde devrimci kötülüğün düzeltimi, örneği, onarımı olmayan bir adalet türü yoktur, bunu bilmek lazım ki; rte nin algısını kavrayabilelim. rte adaleti yalnızca, kötü bir eylemin günahını ödeme için belirli bir tatmini isteyen tutarlılığa dayanmaktadır. komunistler, stalin ve diğer başkalarını , öz olarak intikamcı olan ve anarşinin kendine sakladığı, diğerlerini yönetme hakkına sahip kişilere iletilmesine izin vermediği ve tutkuyla değil akılla davranmaları koşuluyla onların araçlanyla yerine getirdiği bu cezalandırıcı adaleti hiçbir şekilde kabul etmiyorlardı ama rte anarşistliğinde bu durum yoktur.

    komunistlerler bu cezalandırıcı adaletin temeli olmadığına inanmaktadırlar; ama bu adalet, yalnızca zedelenmiş olanı değil aynı zamanda onu güzel bir müzik olarak gören bilgeleri, iyi bir yapının iyi yetişmiş kafalan tatmin etmesi gibi tatmin eden bir tutarlılık ilişkisine dayanmaktadır. türk anarşizminde ise hiç kimseyi düzeltmeye yaramadığı zaman bile, gözdağı veren ve bu şekilde bir cezanın olacağını haber veren yasakoyucu bilgenin, eylemi tamamen cezasız bırakmaması onun direşme gücünden ileri gelmektedir. ama öngörü; birşeyin olması konusunda bir söz vermediği zaman, zamansal yalnızca tutarlı olan şey için söz vermesi nedeniyle onu bu sözü tutmaya götüren bir tutarlılığın varlığı yeterlidir. ve eğer ceza, düzeni oluşturmaya katkıda bulunmazsa, burada düzensizliğin zarar vereceği, zihnin belirli bir ödünlenmesinin varolduğunu söyleyebiliriz. rte devrimciliği işte bu algılayışların izahı bakımından dünya'nın en büyük devrimciliğidir ve sadece insanlığa hizmet eder.
    0 ...
  27. ak parti nin piyasadaki en devrimci parti olması

    1.
  28. ak parti icraatlarının eğer gerçekten varoluşundaki özünü önceleyebilirsek, insan oy verdiği partiden ve kimliği olduğu şeyden sorumludur ki; günümüz konjektüründeki açılımların mahiyeti anarşist bir devinimlilikle devrimsel bir yapı izliyor çok şükür. bu şekilde, devrimciliğin ilk girişimi, her insanı olduğu şeyin sahibi olma haline getirmektir ve varoluşunun tüm sorumluluğunu kendine dayandırtmaktır. ve, insan kendinden sorumludur dediğimiz zaman, insanın yalnızca kendinden değil, tüm insanlardan sorumlu olduğunu söylemek istiyoruz ki; türk halkının bu demokratik tercihi önceki kalıplaşmış anlayışa bir isyandır.

    aslında, olmak istediğimiz insanı yaratırken aynı zamanda insanın olması gerektiğini umduğumuz şekildeki bir imgesini de yaratmayan hiçbir eylemimiz yoktur demokratik hakkımızı kullanırken. şunu veya bunu olmayı seçmek, aynı zamanda seçtiğimizin değerini de doğrulamak demektir, çünkü hiçbir zaman kötülüğü seçemeyiz; seçtiğimiz her zaman iyiliktir ve hiçbir şey herkes için iyi olmadan bizim için iyi olamaz, hele ki mevzu bahis recep tayyip erdoğan'sa. diğer taraftan eğer türk devrim sürekliliği özü önceliyorsa ve imgemizi biçimlendirdiğimiz anda varolmak istiyorsak, bu imge hem herkes için, hem de tüm dönemimiz için geçerlidir. böylece sorumluluğumuz, onu var-sayabileceğimizden çok daha büyüktür, çünkü tüm insanlığı kapsamaktadır. eğer işçiysem ve komünist olmak yerine müslüman bir sendikaya katılmak istiyorsam, bu katılımla boyuneğmenin temelde insana uygun gelen bir çözüm olduğunu, insanın krallığının yeryüzünde olmadığını belirtmek istiyorsam yalnızca kendi durumumu ortaya koymuyorum ve ne yapıyorum: oyumu aslanlar gibi ak parti'ye veriyorum. herkes için boyuneğmiş olmak istiyorum, böylece tutumum insanlığın tümünü bağlamış oluyor. tayyip erdoğan kesinlikle che'den veya herhangi bir devrimciden daha büyük bir devrimci olduğunu anlıyorum böylece.
    2 ...
  29. ak parti nin atatürk e sahip çıkması

    ?.
  30. her ne kadar ak parti üzerinden bazı rejimsel ve algılayışsal devşirme-suni problemler yaratılıyor olmasını esefle izliyoruz ki; bazı gerçeklerin de üzeri örtülmeye çalışılıyor yanlı mizah-basın tarafından. olaylar bölgesinde kendimize veya başkalanna atfettiğimiz az veya çok aldatıcı görünümlerden değil gerçek istencimizden sorumluyuz türk siyasetini ve ak parti'nin cumhuriyet algısını unutmayalım. ancak, bir şekilde kendi kendisiyle tartışabilmiş olma ve en azından belirli bir derecede bilinçli ve istenmiş bir ak parti duruşu, kendini ortaya koyarak yapabilmiş olma koşuluyla sorumlu olunur ki chp-kemalist zihniyet farklı bir sonuç çıkarmaya meyilli... recep tayyip erdoğan'ı haklı veya suçlu yapan şey, eğilimlerimizin sistematizasyonundan ve bunun sonucu metafıziksel bütünlüğünden başka bir şey olmayan derin ve göreceli olarak sürekli olan bu istenç olup, bu istencin zıttında eylemlerimizden herhangi birini bazen belirleyen yüzeysel ve rastlantısal ideolojik istenç değildir. tam tersine içindeki atatürk aşkı... zaten genel anlayışın her zaman kabul ettiği de budur ama işte dış güçler de bu durumun lanse edilişinde yanlışlar yapıyor.

    iyi kalpli olarak bilinen bir r.tayy.p e. tarafından söylenen sert bir söz başka birininkinden daha az kincidir, çünkü bu davranış bir sabırsızlık anına, geçici fiziksel bir acıya atfedilebilir ve onun gerçek duygularının bir ifadesi olarak görülmez ki; kemalist görüş eleştiri altındayken kastedilen sadece kemalistlerdir. genel olarak, ak parti'nin oluşturucu unsurları ne kadar güçlü sistematize olursa yani ''devrimci'' özgü istencimiz doğa tarafından ne kadar az zorunluluğa tabi tutulursa o kadar çok sorumlu oluruz biz de ülke adına: ve her özel durumda, sorumluluğumuz, tamamlanmış eylemin, eğilimlerimizin organik sistemiyle az veya çok uyumuna dayanmaktadır. işte bu sebepten biraz önce söylediğimize bir düzeltme getirmeliyiz: ak parti felsefesini düşünmenin eksik olduğu yerde sorumluluk kaybolur. düşünme yetisine kökten sahip olmayan bir özne herhangi bir şeyden sorumlu olamaz; ama bilinçsel olarak ve düşünülmüş istencinin yinelenen eylemi ile doğal bir yapı ve bir karakter edinmiş ve bu karakterin etkisiyle ve onunla uyum içinde kendiliğinden davranan bir özne(rte), uzun sürede kararlaştırmış olduğu eylemlerden olduğu kadar ve belki de daha fazla yaptığından sorumludur. mustafa kemal liberal sağ politikalar bu topraklarda olduğu kadar bu toprakların ürünü olabilir yani.
    3 ...
  31. kürt kapalımı

    1.
  32. yakında çıkartacağımız şok kapalım. bekleyin, görün. kürtler ve türkler, aşk dram ihtiras hepsi yok. bazıları için belkide neden olmasın ama bu coğrafyanın suyunu içip oral seks yapan orospu evlatlarına kapak olsun. ak parti'den bekliyoruz böyle kapalım.
    5 ...
  33. manitasından sevgilim diye bahseden laik

    1.
  34. laikliği abartılı boyutlarda yaşayan laiktir. manita oryantalizm kokan ve bu torpakların üretimi olan bir kelime olduğundan sekülerliği ilişkilere yansıtmak ne derece doğru? halkın vicdanına kulak vermek lazım.
    4 ...
  35. durup dururken çaydanlıktan bahseden insan

    1.
  36. ne biçim bir insandır anlayamadığım insandır. garip işler bunlar...
    0 ...
  37. eskimo milli marşı

    ?.
  38. eskimoların söyledikleri milli marşlarıdır.

    çeviri:

    Silahlarını doldur ve arkadaşlarını getir
    Kaybetmek ve taklit etmek eğlenceli
    O(kız) çok sıkılmış ve özgüvenli
    Ah,hayır,pis bir sözcük biliyorum!

    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?

    Işıklar sönükken daha güvenli
    işte buradayız,eğlendirin bizi
    Budala ve bulaşıcı hissediyorum
    işte buradayız,eğlendirin bizi
    Bir melez,doğuştan beyaz,sivrisinek,cinsel içgüdüm

    Becerebildiğimin en kötüsüyüm
    Ve bu armağan için kutsanmış hissediyorum
    Küçük grubumuz hep varoldu
    Ve sonuna kadar varolacak

    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?
    Merhaba,merhaba,merhaba,ne kadar sığ?

    Işıklar sönükken daha güvenli
    işte buradayız,eğlendirin bizi
    Budala ve bulaşıcı hissediyorum
    işte buradayız,eğlendirin bizi
    Bir melez,doğuştan beyaz,sivrisinek,cinsel içgüdü

    Ve neden tattığımı unuttum
    Ah,evet,sanırım gülümsememi sağlıyor
    Onu zor buldum,bulunması zordu
    Aman neyse,boşver..
    2 ...
  39. kızılderili milli marşı

    1.
  40. yakın coğrafyalarda yaşadıkları için inka milli marşına benzer, yaratıcılıktan uzak milli marştır.

    aşkımda varsa payın söyle neler yapayım?
    sallasana sana doyayım
    gönül salıncağında
    salla beni başım dönsün.
    1 ...
  41. inka milli marşı

    ?.
  42. inkaların bir zamanlar sıkıp, okuttukları milli marştır.

    yanağım yanağında
    dudağım dudağında
    salla beni sevgilim
    gönül salıncağında.
    1 ...
  43. gagavuz milli marşı

    1.
  44. moldavya'da azınlık olrak yaşayan gagavuz türklerinin milli marşıdır.

    bir ağaç gibi hürdük
    bir orman gibi kardeşçesine
    bak yine gelmedi zalim aleme karşı
    madara olduk be!
    1 ...
  45. abaza milli marşı

    1.
  46. abaza halkının milli marşıdır. tabi şu aralar rusya'ya bağlılar ama bağımsızlıkları an meselesi.

    orjinali: http://www.ahakuytra.com/...videodirectlink&id=71

    çevirisi:

    40 yaşına kadar evlenmeyiz biz
    çünkü abazayız biz
    buraların en büyüğü o bir başka
    abaza abaza çok yaşa!
    1 ...
  47. çingene milli marşı

    1.
  48. orjinal dili rumence olan milli marştır. çingenelerin asaletinden ve tarihi başarılarından bahseder. bestesi güftesi, müziği de güzeldir.

    çingenesin sen çingene kal
    ırkına sahip ol, akıllı ol
    çingeneler süperdir
    10 yılda onmilyon çingene olduk
    4 ...
  49. kurt cobain in türkiye de yaşadığı gerçeği

    1.
  50. daha 3 gün önce fethiye kelebekler vadisinde bizzat gözlerimle şahit olduğum gerçeklik.
    dünyaya intihar ederek öldü diye yutturulan kurt meğersem kendisine numaradan bir senaryo intihar ve kurgu bir cenaze töreni hazırlayıp gizlice türkiye'ye kaçıp inzivaya çekilmiş olduğunu öğrenmem de tanrı'nın bir hikmeti hiç kuşkusuz.

    sahilde yürürken farkettim onu. balık tutuyordu. ilk önce gözlerime inanamadım ama yüzüne dik dik bakınca bana ''ne baktın yarram'' demesiyle o çatallı sesinden emin oldum. bu kurt cobain'di. ''abi ya ne yapıyorsun burda allah aşkına, biz seni öldü biliyoduk'' dedim hayranlıkla. o da ecdadıma güzel bir küfür saydırarak güzel marmara şişesinden bir yudum çekti. belliki anlamamazlıktan geliyor, bu büyük oyununun meydana çıkmasını istemiyordu. bende açıkçası üzerine gitmedim ''pardon abi benzettim'' diyerek yanılmışım gibi davrandım ama her yerinden belliydi kurt cobain olduğu. neyse saolsun gece tuttuğu balıkları kızartıp, şarap eşliğinde güzel bir sofra kurdu bana, saolsun çok misafirperver. maşallah türkçeyi çok güzel öğrenmiş, saçı başı dağılmış ama kendine küçük bir kulube yapmış deniz kenarına, balıkçılık yaparak hayatını devam ettiriyor...

    yolu kelebekler vadisine düşeceklere sesleniyorum; orada şarapçı rüstem dedinizmi herkes gösterir rüstem takma isimli kurt cobain'ini.

    http://4.bp.blogspot.com/...Fuab6c/s200/titrektek.jpg
    2 ...
  51. grup 84 ile pink floyd benzerliği

    1.
  52. o isyankar müziklerinden ve anarşist felsefelerinden kaynaklanan benzerliktir.

    grup 84 bugünün türkiye'de grunge görünümlü punk geleneğini yansıtıyor durumdayken, pink floyd zamanında post görünümlü punk geleneğini yaşatmıştı.

    iki grupta gençliği sisteme karşı ayaklandırmakta, gençleri bilinçlendirmekte önemli...

    grup 84'ün sanatsal değeri daha iyi olsada, iki grupta rock müzikte miladtır.
    3 ...
  53. yarmayan videolar

    1.
  54. sözlüğe inancımı sarsan yazarlar var

    ?.
  55. ''sözlük realitesi olan bir sanallıktır'' argümanı nerden baksan çürütülmeye gereksinim duyulmaması gereken bir fikri içeriğe hasıl olmuş sözün anlamdırılamama sorunsalından öte, sözlükte neden yazıyoruza getirilmeye çalışılan bir söz öbeğinden başka bir ifadeye sahip değil midir? diye kendinize soracağınız kanımca bu gereksiz soru, yanıtlayamayabileceğiniz her cevaba sahip sorudan daha kolay çözümlenebilecek bir soru değildir ama dediğim gibi gereksizdir. gereksiz soruların cevaplanması bazen daha zor olabilir. o yüzden sözlüğe anlam yüklemek sözlük üzerinde yazı yazan yazarlarıda anlamdırmak demek olduğundan bir nevi onları somut bir varlıktan sözlük gibi bir soyutluğa çekmekten başka bir şey değildir. evet burda yazan yazarlar soyuttur. burda bir anlam ifade eden gerçekte bir anlam ifade etmiyordur. bu ifade maddeci veya faydacı olan her şey somutturdan öte burda yazılan hiç bir kelam gerçekçi olursak insanlığa artı bir fayda verme konusunda yeterliliğe sahip olmaktan ziyade daha karışık bir psikolojinin ürünü olmalarıdır. eğer sen gerçekçiliği olmayan bir sanallığa inanırsan burda yazı yazanlarıda istinasız kutsamış, bütün erkek yazarları tokat yediklerinde öbür yanağını çeviren, bütün bayan yazarları tanrılara kurban edilmeye meyilli kutsal bakire olarak görmeye başlarsın ki sonra biri gelip kolayca bu saçma kutsallarına saldırır ve sen kutsallarıma salldıran .rrspu çocukları var diye gereksiz kör kuyulara kendini zindan edinirsin. yok sözlüğün ebesi...
    *
    1 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük