insanların yaptığı hareketleri, aldığı kararları, benimsediği tutumları değerlendirmek için esas ölçüt olması farzdır. bir insan davranışıyla harika bir şeye sebep olabilir ancak bu onun harika niyetlere sahip olduğunu göstermez. bazı insanlar hem fesat hem aptaldır dolayısıyla çok kötü niyetlerle istem dışı güzel sonuçlara yol açabilirler.
bunun bir de reddedilince "sende hiç vicdan kalmamış." benzeri cümlelerle kendini düşüren versiyonu vardır. yapmayın arkadaşlar, lütfen. eğer bir kadın duygu sömürüsü yaptığınız için sizi kabul ediyorsa zaten kendisi kalitesizdir. siz duygu sömürüsü yapan taraf olarak zaten doğuştan kalitesizsiniz. iki kalitesizden ne çıkar düşünün. iki kalitesiz bir araya geliyorsanız da lütfen üremeyin, bizimki de can. dünyanın da bir kapasitesi var.
iran'ın ortadoğu'daki komşu ülkeleri, avrupa ve abd tarafından tehdit olarak görülmesinin sebeplerinden biri olan terör örgütü. lübnan'da ortaya çıkmasına rağmen en çok iran tarafından desteklenmektedir. zira iran'ın temel dış politika hedefi şiilik temelli islami rejimi çevresindeki ülkelere yayıp sonra da bu rejim birliğinin lideri olmaktır. hizbullah ise bunu başarması yolunda kullandığı aygıtlardan biridir. zira lübnan'daki hizbullah bir şii oluşumudur.
istanbul'un deprem dolayısıyla daha dağlık ve sağlam bölgelere doğru taşınması durumunda civarına bolca toplu konut inşa edilmesi planlanan memleketim. deprem canımı acıtıyor da güzelim ciğerlerini sökecekler istanbul'un o da ayrı koyuyor açıkçası. çok orman gidecek.
deliğin boyutları kimden korkulması gerektiğini belirleyecek kadar kaderseldir. delik küçükse yine iyi japonlar çok kalabalık değiller. büyükse çok büyük sıkıntı, işin ucunda bütün afrika var. üstüne afro-amerikanları da eklersek sıçarız. öyle önermeye böyle entry.
doğduğum sene oluşundan mütevellit anlatılanlardan hatrımda kalanlar mevcuttur. doğduğum an annemin tansiyonu yükseldiği için yoğun bakıma kaldırılmış ve ben bütün geceyi açlıktan ağlayarak, annem yanımda olmadan geçirmişim. resmen ağır travma. ben hatırlamasam da bilinçaltım hatırlıyor zira. doğum esnasında dahi travma geçirebiliyor olduğumuzdan, ben hayatımın sonraki 28-30 senesini sevdiklerimi kaybetme korkusuyla geçirdim.
iki çeşittir. biri islam dinine göre haram olan "riba" cinsinden faizdir. bu tip faiz, alacaklının kısa süreliğine borç verdiği paraya aylık faiz işleterek parayı geri alırken yüksek miktarda fazlalığıyla geriye alması olayıdır. ikinci tip faizin ise kur'an-ı kerim'de bahsedilen riba tipi faizle pek alakası bulunmamaktadır. zira bu tip faizde siz bankaya bir para yatırırsınız, banka sizin paranızı başka insanlara kredi vs. verirken kaynak olarak kullandığı için karşılığında size paranızın "kirasını" öder. mantıken ev alıp kira geliri elde etmekten hiçbir farkı yoktur. iki faiz arasındaki ayrımı yapmak bir müslümanın ruhsal ve ekonomik sıhhati için oldukça önemlidir.
edit: ayrıca birinden borç alıp beş sene ödemeyip faiziyle ödemesi talep edilen insan da boşuna "faiz haram ama." diye ağlamamalı. zira faiz dediğiniz şey, enflasyonu olmayan para biriminde haramdır. hatta bırakın faizin bu durumda haram olmasını, beş sene önce bir ev parasını yediğiniz insana gelip beş sene içerisinde kuş kadar kalmış parayı aynı miktarda ödemek bildiğiniz hırsızlıktır.
eğer adı altılı masa tarafından ilan edilirse net bir şekilde akp seçimi iptal etmek için her türden yolu yöntemi deneyecektir. ancak bu kadar gergin bir ortamda, statlarda taraftarlar dahi maç için değil hükümet için slogan atmaya başlamışken, eğer seçim iptal olursa ülkede halk hareketi sokaklara taşacak ve bu defa insanları ne polis ne de asker tutamayacak. daha doğrusu tutmayacak.
anlamak istemediğim jargondur. nasıl itici anlatamam. şöyle düşünün, halis mulis türk milliyetçisi bir insan olarak türkiye'de canlı yayında konuşulan kürtçe bile tüylerimi bu derece diken diken edemiyor.
not: gördüğüm kadınları kendimle kıyaslamak yerine kendi içerisinde değerlendirdiğim için kişinin benden daha güzel olması değil gözüme güzel geliyor olması bu tepkiyi vermem için yeterlidir. hatta bazen nazarım değecek diye korkarım.
ha tabi çoğu hemcinsimde gözlemlediğim tepki bu kadar iyi niyetli olmuyor. genelde gözlerini kızın ayak ucundan saçının son teline kadar bir aşağı bir yukarı gezdirmek suretiyle kusur arama seansını takip eden kusur bulamama durumunda beyaza kesen bir suratta nefretten yanan bir çift göz ve o gözlerin altında kemirilen dudaklarla kız ortamdan uzaklaşana dek sapık gibi kızı kesmekle belirti verenler de oluyor. özgüven eksikliğinde klinik seviyeye ulaşanlarda sözlü saldırıya da rastlanmaktadır. bukleli kabarık saçlı bir kıza "leğen kafalı!" diye çemkirdikten birkaç ay sonra maşayla saçını yakan da tanıyorum; aynı kıza "yılan gözlü!" dedikten birkaç ay sonra gözünde lensle dolaşmaya başlayanını da. kendisinden 25 cm daha uzun diye karşısındaki kıza "ayı fizikli, kazulet!" diye saldıranı da gördüm mesela.
modern ipek yolu projesinin hakkını verebildiği takdirde ki -türkistan coğrafyasındaki birçok ülkeyi bu uğurda kendisine karşı borçlandırmıştır.- rusya'nın avrasyacılık ideallerini bozkır düzleminde büküp atabilecek tek güç kutbudur. ancak ben kuşak-yol projesini desteklemiyorum zira türk devletlerine refahtan çok ziyan getireceğini düşünüyorum. kaldı ki bu projenin çin tarafından rahatça yürütülebilme ihtimalini de düşük görüyorum zira çin henüz avrupa birliği ve abd ile rekabet edebilecek kadar güçlü değil. önce rusya'yı mat etmesi lazım onu da doğu türkistan meselesi dolayısıyla pek göze alabileceğini sanmam. zira şangay işbirliği örgütü dağılırsa- ki rusya şangay işbirliği örgütü'nün ağır topudur.- çin doğu türkistan konusunda türk devletlerini mümkün değil susturamaz.
unutmak ile kabullenmek arasındaki ince çizgiyi atlayanların olumlu yanıt verdiği bir soru cümlesi. unutmak diye bir şey yoktur. insan beyni hiçbir şeyi unutmaz, sadece uzun süre kullanmadığınız bütün bilgileri arşivler. eğer unutmak diye bir şey mümkün olsaydı ayrıldıktan beş sene sonra beni mahallemdeki bir köşe başında tesadüfen gören eski sevgilim yolun ortasında gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalmazdı. hadi kaldı diyelim, yüzündeki cerrahi maske yüzünden onu tanıyamayıp yanından geçip gittikten aylar sonra evlendiğini öğrenmezdim. sanırım ben kendisinin gözlerini biraz fazla arşivlemişim ki bakışından da tanıyamadım adamı. sonradan düştü jetonum. iyi ki de tanıyamadım, belki de bu sayede bir yuvası olmuştur hahah...
bazen yazamadığınız için değil yazarken ne kadar kapsamlı bir konu seçtiğinizi farkedip sadede gelmeye zamanınız yetmediği için okulun uzamasına sebep olan bir aktivitedir. tez hiçbir işe yaramasa bile size araştırma yapma ve yazıya dökebilme adabı, analiz etme yeteneği ve en önemlisi hırsızlık, yolsuzluk, yalan gibi şeylerin ne kadar büyük meseleler olduğunu öğretir. ben kendi emeğiyle samimi bir şekilde oturup tez yazarak diploma alan bir akademisyenin kasten intihale başvurabileceğini düşünmüyorum. ben emek harcayarak tez yazan bir insanın hayatı boyunca bir başkasının hakkını kasten yiyebileceğini de düşünmüyorum. zira emeğin ve hakkın anlamını yalnızca emek verip hak eden bilir.
eğer takıntı yapıp fazla darlamadıysanız kalbinizi kırmadan reddetmek için boku kendisine atıyordur. yok eğer takıntı yapıp zorla hayatında kalmaya çalışıyorsanız siktir etmediğine dua edin.
genellikle düşüncelerini farklı bir kadınla gerçekleştirme eğiliminde olur. zira erkekler zeki ve güzel bir kadına aşık olur, onu tutkuyla ister ve dolayısıyla hayatını adamayı düşünür. ancak kolay kolay kontrol edemediği bir kadınla evlenmek yerine kontrol edebildiği fakat aşık olmadığı bir kadınla evlenmeyi tercih eder. erkek doğası hükmetmek ister, hep ön planda durmak ister, yanında pasif hissettiği kadından kaçar.
kişi eğer kendisi başka birine hediye niyetiyle aldığı bir eşyayı başka bir insana hediye etmeye karar vermişse bunun adı özgür iradedir. lakin bir kişi başka bir kişiden gelen hediyeyi gidip başkasına hediye ediyorsa orada kıymet bilmezlik söz konusudur.
hayat üç sene önce kendisi ile ilgili tüm planların, kaygıların, acıların boş vakitlerimizde zihnimizi oyalamaktan başka hiçbir işe yaramayan birer balon olduğunu, aslolanın sadece o an içinde bulunduğumuz "an" olduğunu, yaşadığımızın yanımıza kâr kaldığını 29 yaşındaki kuzenimi hayattan kopararak öğretmişti. bu hayatın ne kadar tel maşa bir yapılanma olduğunu unuttuğum, gelecek kaygısıyla günümü geceme kattığım, ciğeri beş para etmeyecek insanların bana yaptığı haksızlıkları hatırlayıp buhranlar geçirdiğim şu son bir hafta, 29 yaşındaki çocukluk arkadaşımı hayattan koparan bir trafik kazasıyla bitti. tokadımı yedim, kendime gelmeye uğraşıyorum. hayatın elimde büküp savurup atabileceğim kadar kırılgan olduğunu bir daha asla unutmak istemiyorum.
türk milletine sokağa çıkmanın dahi haram edildiği yer. ben türkiye denilince bunu anlıyorum. hala damat karşılamanın telaşında olan yeni gelinler falan var mesela hepsinin telaşını ayrı s... neyse. boğuluyorum, nefes almak çok zor, hiç böyle hissetmemiştim allah beterinden korusun ama ülkenin haline baktıkça ülkenin kime emanet edildiğini görüyorum orada kopuyor film.
ülkede arkadan arkaya işleyen bir mülteci işgali varken, metropollerinin kalbine kadar terörist sızabilirken, ülkenin sokakta oynayan çocuğunun bile hayat güvencesi kalmamışken hala "tatlı telaşlar", "kocişimin aldığı hediye", "düğün dernek ele inat." gibi embesil embesil paylaşımlarla toz pembe bir hayal balonunun içerisinde oradan oraya yuvarlanıp duran milletim insanına baktıkça ağız dolusu sövesim geliyor. evlenmeyin, çocuk doğurmayın, gülmeyin, neşelenmeyin, eğlenmeyin demiyorum da salak salak konular üzerine "gösteriş" yapma ve "gündem" olma çabanız, birileri gelip götünüzdeki donunuzu aldığında mı bitecek? türkiye cumhuriyeti kurulalı 99 sene oldu. 99 sene insan için uzun bir ömür olabilir lakin devletler için insan ömrünün 10 senesi eder etmez. ülkenin sistemi hala oturmamışken terörün her türlüsü toprağına musallat olan insanın bu kadar "rahat" olabilmesi için gerizekalı olması lazım. atatürk bazılarımızın şu halini görse bırakın bize ülke emanet etmeyi, kedi emanet etmezdi kedi.
bombacı storysinin yanında damat karşılama seremonisiyle gündem olmaya çalışan bir embesilin storysini görünce biraz gerildim haliyle. köy yanarken taranan delilere tahammülüm kalmadı. aynı anda on şehit verilen günde davullu zurnalı düğün yapan aygır var.
toplumun bu ülkede yaşamaktan artık iyice duyarsızlaştığını anlamama vesile olan facia. duyar kastığımı söyleyen olursa odunla girişirim. sadece içimi dökeceğim zira artık çatlayacak gibi hissediyorum.
dün gördüğüm o boş ve yan yatmış bebek arabası benim gözümün önünden gitmiyor, akşamdan beri okuduğumu bile zor anlıyorum, hiç uyumadım ve uyuyasım da yok. mal oldum resmen. ama whatsapp gruplarına bakıyorum, etrafıma bakıyorum insanlar sohbette, muhabbette, gülüyor, şakalaşıyor. ulan daha olayın üzerinden 24 saat geçmedi. 81 yaralı ne demek? bu ekonomik krizde pazar gününü yolda yürüyerek değerlendirmekten başka çare bulamayan bir sürü insana, yolda yürümek haram oldu. dün oldu olay. hayır insanlar ağlasın, feryat etsin, karalar bağlasın demiyorum fakat yolda yürüme hakkı elinden alınmış insanlar olarak bu kadar rahat mıyız hakikaten?
ben kestim bu memleketin insanından ümidimi. sanki korku filmi izlemiş de sinemadan çıkmışız gibi bir hava. 30 yaşıma geldim, bombalı saldırı haberleri izlemekle geçti çocukluğum. fakat ben bu kadar adiliğe alışamıyorum. allah beterinden saklasın fakat millet sosyopat olmuş, net.
üstüne söyleyecek tek bir kelimemin daha kalmadığı trajedilerden biri. ülke tarihine bir kara leke daha eklendi. orta doğu'da yaşadığımız gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarptılar bugün de. bu ülkenin vatandaşına sokakta yürümek bile haram. anaların evlatlarını tek başına okula göndermeye korkacağı kadar leş bir bok çukurunun orta yerinde vade dolduruyoruz. doğu sınırını tahliye edip komple ateşe veresim geliyor, bir kere savaşırız, tam savaşırız ama en azından bu orospu çocuklarının ağzından giren götünden çıkar da biraz olsun rahatlarız. ülkemin çoluğunu çocuğunu, insanını bu oynak orospu çocuklarının pususuna kurban etmek artık kanıma dokunuyor.