murat bayram
-57 (sokaktaki adam)
on birinci nesil silik 2 takipçi 25.77 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ateizm diye bir şeyin olmadığı gerçeği

    3.
  1. aslında doğrudur ateizim diye birşey yoktur. asıl olan materyalizm'dir. mö. 460'lı yıllardan bugüne denk, tanrıyı inkar edenlerin hemen hemen hepsi materyalisttir. ( demokritos'tan, stephen hawking'e kadar, bu böyledir. ) 19.yy da big bang teorisiyle materyalizmin çöktüğü yanılgısı insanları, "ateizm" kelimesine itmiştir.

    ikinci nedense, iletişim çağındaki tenbel insanların çoğu artık okuyarak değilde dinliyerek bir şeyler öğrenme isteğinde olduğu için " ateizm" kelimesi daha çok kullanışlıdır.
    0 ...
  2. condillac

    3.
  3. milli eğitim bakanlığı tarafından "batı klasikleri " adı altında türkçe'ye çevrilmiş iki kitabı vardır. ikisini de okumak oldukça zordur. ( övünmek gibi olmasın ama ben bunu başarmışımdır.) kendisi john locke'nin izleyicisidir, ama onlada bazı konularda anlaşamaz.

    kendisinin amacı, bilgilerimizin kaynağının nasıl ve nerden geldiğini bulmaktır. ( ki ona göre herşey duyumlardan geliyor.) büyük bir filozoftur. vülger materyalizme büyük katkısı olsa da materyalist değildir. türkiye'de bu kadar az değer görmeside üzücüdür.
    0 ...
  4. ilhan arsel

    31.
  5. çok ama çok büyük bir bilim adamıdır. cahil türk milleti onu pek fazla tanımaz, tanıyan da yanlış tanır. tüm eserleri mükemmeldir. özellikle, "arap milliyetçiliği ve türkler" adlı kitabı mükemmel ötesidir ve alanında da tektir. ayrıca şu ana kadar da türkçeyi ondan daha iyi kullanan birine hiç rastlamadım. kısacası tek kelimeyle büyük insan'dır. ve onunla kıyaslayacağım tek kişi de belki orhan hançerlioğlu'dur.

    not: her kitabını iki-üç defa okumuşumdur. keşke ölmeden önce onla tanışma imkanım olsaydı. ya da youtube'da video'ları falan olsaydı. abartmıyorum ama bu adam kesinlikle türkiye'nin emanuel kant'ı, türk aydınlanmasına çok büyük katkısı olmuştur. ve daha da olacaktır.
    1 ...
  6. bertrand russell

    59.
  7. albert einstein'ın en yakın arkadaşıdır. einstein dahi onunla felsefe konusunda tartışacak kertede olmadığını söylemiştir. türk aydınları ve üniversite hocaları tarafından çok sevilse de, genç nesiller tarafından tanınmaz bile. tüm eserleri türkçeye çevrilmiştir. ve söylemesi ayıptır ama ben de russell'in tüm eserlerini okumuş biriyim. orhan hançerlioğlu bile onu idealist ilan ederken hataya düşmüştür. çünkü o kensini bir kitabında " ben materyalist değilim ama idealist hiç değilimdir." demiştir. kendisi hem bilimde hem inançta bilinmezcidir.

    ayrıca kendisi wittgenstein'nın hocasıdır. bir başka özelliği ise marksizim'i çok sert eleştirmesidir. bu yüzden solcu aydınlar tarafından hiç sevilmez. kanımca en önemli eseri "anlam ve doğruluk üzerine" dir. ayrıca rahip copleston ile tartışması youtube'ta vardır. bu tartışmayı izleyin sonra dönüp bizim ateist-müslüman tartışmalarına bakın. (bizdeki entellektüel seviye yerlerde.)

    eğer ingilizce bilmiyorsanız, bu tartışma russell'in " neden hıristiyan değilim" kitabında türkçe olarak yayınlanmıştır.

    not: sözlükte o'nun hakkında çok yalnış bilgiler girilmiştir. kısa zaman sonra bunlara mukabil buraya iyi bir reddiye yazıp bu yalnışlıklara bir son verme niyetindeyim...
    0 ...
  8. orhan hançerlioğlu

    14.
  9. orhan hançerlioğlunun 9 ciltlik felsefe ansiklopedisni okudum. bunun yanında ticaret sözlüğü, ekonomi sözlüğü, felsefe sözlüğü, ruhbilim sözlüğü, toplumbilim sözlüğü, dünya inançları sözlüğü, islam inançları sözlüğü'nü de okudum. kendisi en sevdiğim türk yazarıdır. ilhan arsel ile birlikte türkiye'nin yetiştirdiği en büyük aydınlardan biridir. maalesef türkiye de hak ettiği değeri görmemiştir.

    ayrıca sadece marx'ı, lenin'i, engels'i sevmez. başka bir çok sevdiği düşünür de vardır. örneğin kendisine göre yeryüzüne gelmiş geçmiş en büyük bilim adamları şunlardır. 1) einstein 2) darwin 3) galilei 4) pavlov'dur. özellikle yazar pavlov'un üzerinde inanılmaz durur. sebebi pavlov'un insan beynin de yaptığı çalışmalarla ruh tözüne son vermesidir. ve bu da ona göre idealizmi çökertmiştir.
    1 ...
  10. tanrı

    707.
  11. ockham'lı william der ki: " en az varsayım yapan kişi doğruya en yakın olan kişidir. eğer çok fazla varsayıma sahipseniz gerçeğe asla ulaşamazsın. her zaman en az varsayım senin teorin olsun." der. ve teolojiye bakacak olursak varsayımlarla kaynıyor. ve müslümanların elinde "allah" diye bir "joker" var, her sıkıştıklarında bu maymuncuk anahtarıyla her kilidi açacaklarını düşünüyorlar.

    aynı şekilde karl popper der ki: " yanlışlanabilir olmayan hiçbir şeye inanamazsın." tanrı nasıl onaylanır ki ? tanrı bilimde hiçliğin, matematikte sıfırın karşılığıdır. tanrı sadece bir hipotezdir ve ebediyen öyle kalacaktır. tanrı görünmezdir, yoklukta öyle. tanrı tanımlanamaz , yoklukta öyle. ne yaparsanız yapın tanrı'nın her karşılığı ancak yokluğa denk düşecektir. hatta tanrı'yı var saysak bile onun varlığı yokluğundan pek farklı değildir.

    tanrı madde olarak yoktur, mana olarak vardır. varlık olarak yoktur, kavram olarak vardır. ruh olarak yoktur, simgesel olarak vardır. somut olarak yoktur, soyut olarak vardır. zat olarak yoktur, sıfat olarak vardır.

    tanrı, tasarımı olmayan bir tasarım, düşüncesi olmayan bir düşünce, varlığı olmayan bir varlık, cismi olmayan bir cisimdir. kısacası tanrı boş zihinlere kök salmış bir virüstür. tanrı bizim çocukluk hastalığımızdır.

    eğer tanrı'nın asli doğasını bilmiyorsak ( - ki bilmiyoruz ) o zaman onun yetkinliği ve mükemmelliği hakkında da bir fikir sahibi olamayız. o zaman tanrı'nın ezeli ve ebedi olduğunu da hiç bir vakit söyleyemeyiz. eğer söylersek o zaman maimonides'in dediği gibi tüm tanrı kavramı insana özdeş olacaktır. (nitekim muhammed'in tanrısı ancak böyle bir tanrı'dır.)

    şunu unutmamak gerekir ki, iki şey arasında hiç bir ortaklık olmadığı zaman biri ötekinin nedeni olamaz . bir şey başka bir şeyin nedeni olabilmesi için, bu iki şeyin arasında ortak bir şeyin olması gerekir. oysa tanrı ile bizim aramızda ortak hiçbir şey yok.

    peki düşüncenin kaynağı nedir ? fikirler nereden gelir ? bunlar bize tanrı'nın bir armağanı mıdır ? kant, sokrates, platon, leibniz, descartes, bergson gibi tipler bilginin doğuştan geldiğini söyleyip ortaya "a priori" gibi saçmalıklar atmışlardır. örneğin sokrates efendi ahlakın bize doğuştan geldiğini söyleyerek, yıllarca bu saçmalıkla milleti kandırmıştır.

    oysa 17.yy da büyük bilgin john locke bunun böyle olmadığını tüm dünya'ya kanıtladı. ve bu düşünüre göre insan zihni boş bir levha'dır ( yani tabula rasa'dır. ) ve ona göre insanlar dünya'ya geldiğinde hiç bir değerden haberdar olmadan gelip bunu maddeyle doldururlar. bu doğrudur ve tek gerçek yol budur. düşüncede bilgide doğa'nın bir parçasıdır, gökten inmiş değildir.

    şuraya dikkat ! örneğin ben bir elma görüyorum. bu elma benim zihnime yapışır. biri artık ne zaman elma dese, benim aklıma küçük, yuvarlak kırmızı yada yeşil bir meyve gelir. ama bunun gerçekliği "elma" kelimesinde değil, elma nesnesindedir. çünkü doğada prototipi vardır. onun varlığı ( duyu organlarımın sayesinde ) bende düşünceye dönüşür.

    ama bana birisi şöyle söylese " xxyy" bu bende hiçbir şey hissettirmez. zihnim çalışmaz. çünkü bunun doğada hiçbir karşılığı yok. doğada karşılığı olmayan şeyin zihin de bir karşılığı yok. zihin de bir karşılığı olmayan şeyin ise fikirde bir karşılığı yoktur.
    o zaman pratikte "xxyy" kelimesi ile "allah" kelimesi arasında bir fark yoktur. çünkü ikisininde doğada bir karşılığı olmadığı için, ikiside zihinlerde hiçbir anlam ifade etmez. bunlar sadece bizim kelimelere yüklediğimiz sanal anlamlardır.

    son olarak şunu söyleyebilirim ki, her şeyde bir niyet, bir maksat, bir tasarı yoktur. o kadar çok metafizik düşünçeye alışmışız ki, her türlü gevezelikleri yapıyoruz. hayat soyuttan somutta değil, somuttan soyuta dönüşür. başka bir değişle bizler hiçlikten varlığa değil, varlıktan hiçliğe doğru gidiyoruz. umarım bunu ölmeden önce anlarız.
    0 ...
  12. big bang

    83.
  13. bu saçmalığa inandığınız sürece gerçeği asla göremeyeceksiniz. 2003 yılında ünlü fizikçi philip m. kanarev, einstein'nın görecelik kuramını eleştirir. ve bu teoriye en büyük dayanak sağlayan "big bang" ve " kara delik" gibi fikirlerin sadece birer saçmalıktan ibaret olduğunu bize kanıtlamıştı. ayrıca ünlü fizikçi, genç beyinlere böyle abuk-sabuk fikirlerin öğretilmesinden de inanılmaz rahatsızdı. bir başka ünlü fizikçi halton arp'da, "big bang" gibi bir saçmalığın hiçbir zaman yaşanmadığını söyleyerek philip m. kanarev'e hak vermiştir.

    bu teori (big bang) ateizmin temeli olan materyalizmi "çökerttiği" için islam dünyasında çabuk ve ani kabullenmeye mazhar olmuştur. ateizme karşı, yaratılışın zaferi olarak üniversitelerdeki "molla"lar tarafından okutulmuştur.

    birincisi, patlama ve kaos perişanlığı doğurur, güzelliği ve dengeyi değil. ikincisi, bu teoriyi ortaya atanlar allah'tan bahsetmezler. yani olayın altında şeriatçıların sandığı gibi allah yoktur. üçüncüsü, patlamaya göre evren, o an olmuştur. kutsal kitapların dediği gibi altı aşamada değil.

    bize sürekli diyorlar ki: " big bang, yoktan bir yaratmadır. evren hiç yokken bir anda 'puff' diye meydana geldi. " peki bunun neresi bilimsel ?

    bir şeyin patlaması için enerji lazım, yok olan birşey nasıl patlayabilir. bu enerji nereden geliyor.? patlamaya sebebiyet veren güç nedir ? patlamanın olması için mekan ve zaman gerekli değil midir. ? eğer evrende hiçbir şeyin olmadığı bir "zaman" olmuşsa, o zaman yokluğu da var edecek hiçbir şeyin olmaması gerekmez mi ?

    bize sürekli diyorlar ki: " uzayda 'kara delik' adında sönmüş bir yıldız var. bu kara deliklerin yoğunluğu ve çekim gücü oldukça fazla olduğu için, diğer yıldızları da, kendine çekip yok ediyor.

    bu suretle kara deliklerin yoğunluğu artıyor. yoğunluğu arttıkça çekim güçü artıyor. çekim gücü arttıkça diğer varlıklarıda kendine çekme hızı artıyor. ve bu suretle evrende ne varsa bir süre sonra hepsini içine çekip yok ediyor."

    bunun neresi bilimsel ?

    oysa bu teoriyi savunan en büyük bilim adamı stefan hawking bile, otuz yıl sonra bir "u" dönüşü yaparak, aslında kara deliklerin herşeyi yutmadığını, bazı şeyleri geri dışarıya püskürttüğünü söylememiş miydi ? ( irlanda'nın başkenti dublin'de )

    bu konu hakkında söyleyecek çok şeyim var ama bu kadar yeter. daha fazla bilgi isteyen astro fizikçi le smolin, wolsgang priester, hans blome, martin bojawald gibi isimlerin söylemlerine bakabilir.

    not: bu arada big bang, materyalizmle çok ilgili bir konu. malesef materyalizm konusunu bizim ekşi sözlükçüleri de hiç bilmiyor.
    1 ...
  14. tanrı

    706.
  15. önemli olan birşeye inanmak değil. önemli olan o şeye nasıl inandığınızdır.

    isa'nın kundaktayken konuştuğuna, ya da ölüyü dirilttiğine nasıl inandınız ?

    ya musa'nın denizi yarmasına ...

    ya salih'in devesini kayadan çıkmasına...

    ya meryem'in erkeksiz çocuk doğurduğuna...

    ya ibrahimin ateşte yanmadığına...

    ya adem'in 950 yıl yaşadığına nasıl inandınız ? sizi bunlara inanmaya iten güç neydi ? bilim mi ? deney mi ? gözlem mi ? tecrübe mi ? yoksa korku ve cehalet mi ?

    ne deyim size bilmiyorum... sizi görünce aklıma fontanelle'nin şu sözü aklıma geliyor: " bana bir grup aptal insan verin, ben onlara üç ay içerisinde ayın aslında küflü bir peynir olduğunu anlatacam ve onlardan kendilerinden daha aptallarına bunu anlatacak ve bir zaman sonra göreceksiniz ki, dünya'nın yarısı ayın küflü peynir olduğuna inanacaktır."

    şimdi sizin yukarda inandıklarınız ayın küflü peynir olmadığından daha mı mantıklı..
    0 ...
  16. tanrı

    705.
  17. tanrı sadece bir hipotezdir. ve işin kötü yanı ebediyen öyle kalacaktır. asla kanun olmayacaktır. yani siz bir hipoteze tapıyorsuz ona kulluk ediyorsunuz. aslında ben bol keseden söyledim tanrı bir hipotez bile değildir.

    hipotez denilen şey laboratuvar'a girer. üzerinde gözlem ve deney yapılır. oysa tanrı bilimde sadece bir hiçtir. bir sıfır gibidir. hiçbir anlamı yoktur. sadece bir takım gerizekalılar ona anlam yükledi ve bu gerizekalılardan daha gerizekalı olanlar da ona taptı...
    0 ...
  18. tanrı

    704.
  19. olsaydı bilirdin...
    olsaydı bilirdin...
    olsaydı bilirdin...

    bak bilirdin diyorum. inanırdın demiyorum. ortada bir gizem, bir sınama, bir ölçe, bir biçme yok. bunlar uydurma şeyler. hiçbir şey tanrının olmadığından daha gerçek değil. tanrı eşittir yokluk. yokluk eşittir tanrıdır. istiyorsan tanrıya yokluk, yokluğa tanrı de, bunlar aynı şeydir.

    yokluk görünmez. tanrıda öyle
    yokluk tanımlanamaz. tanrıda öyle
    yokluk varlığın dışındadır. tanrıda öyle

    o halde tanrı eşittir yokluk. yokluk eşittir tanrıdır. okey
    0 ...
  20. tanrı

    703.
  21. marques de sade, tanrı ile ilgili şöyle der: " hayal mahsulü işe yaramaz varlık, adın bile yeryüzünde hiçbir politik savaşın dökemeyeceği kadar kan akıttı. insanlar çılgınça umutları ve gülünç korkularıyla seni yarattı. keşke geri girsen o hiçliğe. sen insan soyuna eziyet etmek için çıktın ortaya yanlızca. senden söz etmeyi aklından geçiren ilk sersem boğazlansaydı, dünya feraha ererdi.

    ey sen, dünyada mevcut herşeyi yarattığı söylenen: hakkında en ufak bir fikrim olmayan sen, ancak lafta tanıdığım ve hergün yanılan insanların bana söyledikleri kadar bildiğim sen; tanrı denen acaip hayal mahsulü mahluk. kesinlikle, gerçekten ve herkesin önünde ilan ediyorum ki, sana en ufak bir inancım yok. ve bunun nedeni de gayet basit: akla aykırı olan herşey varoluşa aykırıdır."
    0 ...
  22. kuran ı kerim

    1636.
  23. insan aklı, kuran gibi tutarsızlıklarla dolu bir kitabın tanrı'dan gelmiş olamayacağını anlayacak güçtedir. şimdi sizlere bu "kutsal" kitaptan bir demet sunacağım. hadi başlayalım.

    **kuran kime gönderilmiştir: bazı ayetlere göre; " mekke ve çevresine"; bazı ayetlere göre "arap kavmine"; bazı ayetlere göre "gönlü islama yeni açılmış olanlara"; bazı eyetlere göre ise " tüm insanlığa" gönderilmiştir.

    " ey muhammed ! bu kitabı şehirlerin anası mekke ve
    çevresini uyarman için indirdik." (şura 7)

    " ey insanlar ! rabbinizden size apaçık delil geldi. artık
    bu kurana uyun. (nisa 174)

    gibi, ayetlerdeki çelişkiler muhammed'in güçlenmesiyle doğru orantılıdır.

    ** öğlenleyin kuşluk uykusundan kalkmak istemeyen muhammed: muhammed'in öğlenleyin yatmak gibi bir geleneği vardı. ve uykusundan kalkmak istemezdi. muhammed'i de, peygamber sanan zavallı cahil insanlar muhammed'in kapısının önüne toplanır ve onu çağırırlardı. bu durumdan çok sıkılan muhammed kuran'a şu ayeti koymuştur.

    " ey muhammed ! sana dışarıdan seslenenlerin
    çoğu cahil insanlardır. eğer onlar senin dışarı
    çıkmanı bekleselerdi, şüphesiz ki bu çok daha
    hayırlı bir iştir." (hucurat 4-5)

    **kendi sesinden yüksek sesle konuşulmasını istemeyen muhammed: artık muhammed giderek öyle bir hal almıştır ki, kendi sesinden biraz daha yüksek sesle konuşanları dahi tehamül edemez hale gelmiştir. bu yüzden kuran'a şu ayeti koymuştur.

    " ey inananlar ! seslerinizi peygamberin sesinden yüksek
    tutmayın. seslerinizi peygamberin yanında kısın
    bunda sizin için bir çok mağfiret vardır.(hucurat 2-3)

    **camide kendisine yer açılmasını istiyen muhammed: günlerden birgün muhammed camiye gider. halk camiyi doldurmuştur.
    ve muhammed minber'ine gitmekte zorlanmıştır. ve bunun bir daha olmaması için kuran'a şu ayeti katar.

    " ey inananlar ! camide size 'yer açın' denilince hemen
    yer açın ki, allahta size cennette yer açsın."(mücadel 11)

    **muhammed'in yanına gelenlerden sadaka istemesi:

    " ey iman edenler ! peygamberin yanına çıktığınız
    zaman ona sadaka taktim ediniz."( mücadele 12)

    **misafirlerini kovmak için bahane arayan muhammed:

    " ey inananlar ! eğer peygamberin evine yemeğe
    cağrılmadıysanız, sakın yemeğe kalmayın. lafa
    dalmadan hemen dağalın. bu haliniz peygamberi
    çok üzer. " ( ahzab 53)

    ** alehine konuşulmasını önlemek maksadıyla muhammed, tanrı'nın herşeyi işittiğini ve gördüğünü söylemesi: gizli konuşmaları ve fısıldaşmaları kendi huzuru ve güvenliği için tehlikeli bula muhammed, kuran'a şu ayetleri koyar.

    " ey iman edenler ! aranızda gizli konuşacağınız zaman
    sakın peygambere karşı gelmeyi fısıldamayın."(mücadele 9)
    "gizli konuşmalar şeytandandır. sırf iman edenleri üzmek
    içindir." ( mücadele 10)

    ** muhammed'in bizzat kendisinin büyüye inanması:
    "ey muhammed ! de ki: yarattığı şeylerin şerrinden
    karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere
    üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı
    vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın rabbine sığınırım."
    (felak suresi 1-5)

    görüldüğü gibi, muhammed'in bizzat kendisi büyüye inanmış bir kimsedir. bu yüzden şöyle demiştir.

    "... düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden ... tanrı'ya
    sığınırım. "

    ** kendisini peygamber olarak kabul etmeyen amcasına hakaretler yağdıran muhammed:

    " ebu leheb'in elleri kurusun, yuh olsun ! ona, o alevli
    bir ateşe atılacaktır. karısıda ona odun taşıyacaktır.
    (tebbet 1-4)

    ** muhammed'in içkiyi yasaklaması:
    " ey inananlar ! sarhoş iken namaza yaklaşmayın"( nisa 43)
    " sana içkiyi sorarlar. deki: onda hem fayda, hem de zarar
    vardır." (bakara 219)

    " ey müminler ! biliniz ki, içki size haram kılındı."(maide 90)

    kuşkusuz üç ayette bir biriyle çelişiyor. çünkü bu ayetler muhammed'in günlük siyasetinin ürünüdür. muhammed'in içkiyi yasaklamasının asıl nedeni; 1) sarhoş insanların emre itaat'te aciz oluşu 2) savaş sırasında gerektiği gibi savaşılmaması...

    hatırlanacağı gibi birinci dünya savaşında, ingiliz askerleri savaşın şiddetinden kaçmak için bol bol içki içer ve cepheye öyle giderlerdi. bu içkinin içilmesinin asıl nedeni savaşın biraz daha kolay geçmesidir. yani bir nevi afyon görevi üstlenmesidir. işte arap topraklarında da bu olmuştur. ama muhammed buna izin vermemiştir.

    ** muhammed'in tanrısı çelişkili bir kafa yapısına sahiptir:

    " ey muhammed ! onlara bir iyilik gelirse: 'bu allah'tandır' derler.
    bir kötülüğe uğrarlarsa 'bu senin tarafından' derler.
    ey muhammed, de ki 'hepsi allah'tandır. " (nisa 78)

    " ey insan ! sana ne iyilik gelirse allah'tandır, sana ne
    kötülük gelirse kendindendir.( nisa suresi 97 )

    ** korkutucu peygamber gönderen korkutucu bir tanrı:

    " ey muhammed ! sen ancak bir korkutucusun." (araf 184)
    " ey muhammed ! bu kuran'ı sana korkutasın diye
    göderdik." (ahkaf 12)

    ** muhammed'in tanrısı insanları pek sevmez:

    " insan gerçekten pek nankördür...gerçekten o
    menfaat'ine pek düşkündür. ( isra 67)

    " canı çıksın o insan'ın; o ne nankördür." (abese 12)

    "insan tutkusuna düşkün, dayanıksız yaratıldı." (mearic 19)

    " insan acelecidir." ( isra 11)

    " insan gerçekten pek huysuz yaratıldı." ( mearic 19 )

    " insan pek cimridir. " ( isra 100 )

    " insan azgın'dır" ( alak 7)

    ** muhammed'in tanımladığı tanrı, insanlarla küsüşür, sürtüşür; onlara tuzaklar kurar:

    " onlar hile kurarsa ben de, hile kurarım." ( tarık 13)

    " tanrıya huda (dalavere ) yapanlar. tanrıda size huda(dalavere)
    yapar." (nisa 142)

    görüldüğü gibi, muhammed'in tanrısı hileye hile ile dalavereye dalavere ile cevap vermektedir.

    ** muhammed'in tanımladığı tanrı , kaba bir dille konuşan, küfürler ve hakaretler yaratan bir tanrıdır: muhammed'in tanrısı insanlara "odun hamalı", " cehennem odunu", "keresteler", "soysuz", "eşek", "piç", "hain", "nankör", " sapık", "beyinsiz",..

    "allah kahretsin", "helak olasıcalılar", " allah canlarınızı alsın ", "canınız çıksın", "geberin kininizle", "sürünsünler", "kahrolsunlar", "elleri kurusun",
    "öfkenizden çatlayın ", " hoşt defolun oraya", " alçaldıkça alcalın", " zillet içinde yüzün" ...

    "alçak zorba", " rezil", "kof kütük", " dilini sarkıtıp soluyan köpek ", " davar", " yaban eşeği", "deve" gibi hakaretler yağdırır.

    " onlar aslandan kaçan yaban eşekleri gibidir. "(müdessir 48)

    " ... o soysuzlukla damgalanmış kişiye aldırış etme" ( kalem 10)

    " onlar şüpesiz davarlar gibidir. hatta davarlardan da
    aşağıdırlar." ( furkan 44)

    " siz allah'tan başkasına taptıklarınız cehennem
    odunusunuz." ( enbiya 98)

    " ey iman edenler ! müşrikler ancak pisliktir." (tevbe 28)

    " hoşt defolun oraya, bana söz söylemeyin " (mümunum 105)

    " onlar hayvanlar gibi hatta daha da sapıklar. ( araf 176)

    " seni çirkin kötü huylu soysuz." ( kalem 13)

    " canı çıksın onların." (buruç 4)

    " sesini kes, çünkü; seslerin en çirkini eşeklerin sesidir."
    " kahrolası insan o ne nankördür. canı çıksın onun."
    gibi hakaretler savurmasının yanında aynı tanrı şunu da söyler.
    " tanrı dileseydi siz puta tapmazdınız. "( enam 106)

    " tanrı dilediğini müslüman yapar, dilediğini kafir."
    ( enam 125)

    ** savaştaki ganimeti kendine isteyen muhammed:

    " ey iman edenler ! ganimetler allah'ın ve peygamber'indir."
    ( enfal suresi 41 )

    ** eşlerini bir mal gibi ebediyen kendine zimmetliyen muhammed:

    " ey inanalar ! peygamber eşlerini nikahlamanız asla
    caiz değildir. bu çok büyük bir günahtır. (ahzap 53)

    " peygamberin eşleri mümünlerin anneleridir." (ahzab 6)

    ** eşlerinin başka erkeklerle konuşmasını engelleyen muhammed:

    " ey inananlar ! peygamberin eşinden bir şey istiyeceğiniz
    zaman perde arkasından isteyiniz. ( ahzab 53)

    bu ayet, bana bertnard russell'in şu sözünü hatırlattı.( lütfen burayı dikkatli okuyun )
    " viktoria çağının başlarında, bir kadının ayak bilekleri
    insanı baştan çıkarmaya yeterdi. ama günümüzde kadının
    bacağı baldırına kadar açılsa dahi insanlar hiç birşey
    hissetmez.

    bu sadece giyim modasına bağlı, eğer çıplaklık moda
    olsaydı, kadınlar bize daha çekici görünmek için
    giysi giyinmek zorunda kalacaklardı. yani cinsel
    cekicilik ne kadar çok kısıtlanırsa, insanları kışkırtmak
    için o kadar az şey yeter."

    diyerek konuyu burda bitirelim, zira kuran'daki hataları saymaya kalksak bir ansiklopediyi bitiririz...
    2 ...
  24. materyalizm

    34.
  25. " maddesiz kuvvet hayaldir. kainatta mevcut değildir." (ph. spiller)

    "maddesiz kuvvet olmadığı gibi, kuvvetsiz madde de yoktur. (haeckel)

    " madde ile kuvveti ancak fikirlerimizde ayırabiliriz, hakikatte ikisi de birdir." (a. mayer)

    "kuvvet ile madde aynı şeydir. bu yüzden hiç kimse ne kuvvetsiz bir madde görmüştür. ne de maddesiz bir kuvvet." (a. laguel)

    "kuvvet maddeyi, madde de kuvveti halk edemez. bu yüzden evren yaratılmamıştır. o her daim vardır. (büncher)

    "madde'nin kuvveti ancak kendi içindedir." (carl vogt)

    "kuvvet ezeli ise madde de ezelidir. bu yüzden yoktan hiç birşey yaratılmadığı gibi, vardan da hiç birşey yok edilemez." (lucterius )

    " madde ne yok edilebilir, ne de halk edilebilir." (spiller)

    bizler, atom altı parçaçıkların birleşmesiyle atomlara;
    atomların, birleşmesiyle moleküllere;
    moleküllerin, birleşmesiyle hücrelere;
    hücrelerin, birleşmesiyle bedenlere dönüşen bir atom organizasyonuyuz.

    materyalizmin formülü şu: madde (+), beyin (+), hareket (+), düşünce.

    idealizmin formülü şu: ruh (+), düşünce (+), beyin (+), hareket.

    hiç süpesiz aklı başında olan her insan bu formülle materyalizmi savunur. insan varlığı ruha göre değil, maddeye ( yani beyine) göre işler. idealizmin savunduğu ruh saçmalığını, "ruh" başlığı altında irdelemek dileğiyle...
    1 ...
  26. tanrı ya sorulacak tek soru

    2069.
  27. neden kendi ismini semaya yazdırmadın da bu kadar çok tereddütlere, şüphelere, kavgalara, ölümlere sebebiyet verdin ? gönderdiğin dinler de, her şeyi bizim için yarattığını söylüyorsun. peki, milyonlarca sene hiçbir insan gözü görmeden açılan ve solan çiçekler kimin içindi ? peki ya hala ıssız ve kimsesiz dağlarda açan çiçekler kimin için ? hatta sadece insanların değil, balıkların dahi nüfuz edemediği denizlerde açan çiçekler kimin için ? demek ki sen her şeyi bir gayeye göre yönetmiyorsun. bir çok işin lüzumsuz ve gereksiz.

    neden arz üzerinde mühim olan bir çok yerler, ya dağlarla ya da sularla kaplı ? neden arzın % 80'i sularla dolu ve geri kalan yerleride iskan edilemeyecek kadar kötü durumda ?
    herşey insanın menfaati için yaratıldıysa neden kutuplarda insanı bu kadar çok zor duruma düşüren soğuklar var ? ya da neden afrika'da ve arabistan'da gene insanı çok zor duruma düşüren sıcaklar var ? böyle basit birşeyi dahi dengeleyemiyor musun ? üstelik bu iklimler kuraklık, açlık, hastalık, don gibi çeşitli sorunlar yarattığını da görmüyor musun ?

    neden yağmurlar bu kadar imtizamsız yağıyor ? neden bazı yerlere az bazı yerlere çok yağıyor. üstelik bunların büyük bir bölümü denizlere ve dağlara dökülerek ziyan olmuyor mu ? dahası dağlara düşen bu su yığınları sellere sebebiyet verip, bir çok can ve mal kaybına sebebiyet vermiyor mu ?

    niçin bizlere iki göz yerine, her iki tarafımızda bulunan dört göz vermedin ? niçin kuşlar gibi uçamıyoruz ? niçin gözlerimiz şahin gibi keskin değil ? niçin bacaklarımız çita gibi güçlü değil ? niçin çenemiz sırtlan gibi güçlü değil ? niçin ömrümüz kaplumbağalar kadar uzun değil ? niçin uzuvlarımız daha fazla değil ? ya da niçin duyu organlarımız bu kadar az ?

    ya da, niçin bu kadar insan sakat, özürlü, engelli, sipastik, kesik, yarım, başsız, ayaksız, kolsuz, gözsüz doğuyor ? ...

    senin yarattığın bazı aklıevvel kulların zanneder ki , yeryüzündeki tüm sebepler insanoğlu için özel yaratılmıştır. oysa biraz basiretli insan bunun böyle olmadığını bilir. zifiri karanlıkta yaşayan bir sürü hayvan var, ve bunların bir çoğunun çok iri gözleri var. oysa o organ, o hayvan için çok gereksizdir.( tıpkı bir arı'nın iğnesi gibi ) bütün bunlardan anlaşılıyor ki, gözler bize görmek için verilmediği gibi ayaklarda bize yürümek için verilmemiştir. bu suretle akıllı bir insan şöyle der: " bizler sadece gözlere malik olduğumuz için görüyor, ayaklara malik olduğumuz için yürüyoruz. "

    ayrıca sen neden semada eskimiş bir kiriş gibi sessiz sakin bir hüküm sürersin. senin en sadık kullarından martin luther bile sana şöyle der: " görüyoruz ve tecrübe ediyoruz ki, cenab-ı hak bu fani dünyaya asla karışmamaktadır." yani seni var saysak bile sence senin varlığın yokluğundan daha mı fazla ? şu ana kadar insanlık için ne yaptın sen ?

    adın bile yeryüzünde hiç bir politik savaşın dökemeyeceği kadar kan akıttı. insanlar çılgınça umutları ve basit korkularıyla seni yarattı. keşke tekrar girsen o hiçliğe. sen insan soyuna eziyet etmek için çıktın yalnızca ortaya. senden söz etmeyi aklından geçiren o ilk sersem boğazlansaydı dünya çoktan feraha ererdi.
    0 ...
  28. cehennem

    407.
  29. zavallı müslümanlar, kendinden olmayanın herkesin ateşlerde yanacağına inanıyor. oysa kurandaki cehennem ayetlerini yazan kişi dünyanın en ahmak, en sadist kişilerinden biridir. sadizimin kurucusu marquis de sade, dahi bu ( kuran ayetlerini yazan kişiden ) daha merhametlidir.

    ebediyen cehennem fikri ne demek ? hangi günahın karşılığı ebedi cehennem fikriyle bağdaşır ? hitler, salazar, pol pot, mussolini, stalin bile ebedi cehennemi hak etmez. ebedi cehennemi hak etmek için ebedi yaşamak lazım. yoksa tüm cezalar da ödüller de haksızlık olacaktır.

    oysa kurandaki tanrı sadece diktatörlerin değil. hemen hemen herkesin cehenneme gideceğini müjdeliyor. ( araf 179 ) ben yukardaki diktatörleri sayarak çok uç örnekler verdim. çok akıllı olmaya gerek yok. şöyle bir aristo mantığıyla düşünsek dahi bu işin ne kadar saçma olduğu hemen anlarız.

    bir "günahkar" düşünelim ve bu adam ölünce 100 yıl değil. 100000 yıl değil. 10000000000000000000000000000000000000000 yılda değil.
    1000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000 yılda değil. ebediyen yanacağını söylüyor. oysa shakespeare'in dediği gibi, bu kadar yıl ancak insanda cehenneme karşı bir bağışıklık kazandırır ve hepimizi sudaki balıklara dödürür.
    0 ...
  30. © 2025 uludağ sözlük