1- birisi "allah" konusunu açmış. oralar başka konular, benim kastım "ilişkisel" bir yalnızlıktan ibaret sadece dostum.
2- gelelim sana, "incelci" kardeş.
kadınlara yaranacağım diye "ködö ölöşömödöğönö möndör dörmöş" diyen tipe bak. oğlum bak anan baban seni eldivenle bile sevmiyordur lan.
Argümanıma cevap getirememişsin, ulaşamadığın falan. burada "yarış" platformu değil ama eminim yaşının 100 katı kadınla konuşmuşum, yaşın kadar kadınla da muhtemelen her boku yemişimdir. artık onu hayal gücüne bırakıyorum.
bu sözlükte kadınlara benim kadar dilini açan 3-5 kişi anca vardır. alayınız 2 nude almak için ananızı satacak kadar karakteri bozuk tiplersiniz, sexting uğruna yemeyeceğiniz bok yok. ben o mevzulara epey tokum koçum. bir ara görmekten sıkılacağım kadar tok kaldığım bile oldu zaman zaman. kime cevap bildiğini bilmediğini anlarım da "meriç" olacağım diye böyle 445 takla da atmayın lan. az duruşunuz olsun
hoş çoğunuzda karakter bile yok. olmayan şeyin nesi bozuk olacak o da ayrı dava.
bir şeyi eleştirmek için illa "ulaşamamak mi gerek?" kafaya bak. sen eleştirdiği veya hoşuna gitmeyen şeyi, sırf ulaşamadığın için mi eleştiriyorsun?
siyasetçileri "vekil" olamadığın için mi eleştiriyorsun mesela? ya da patronunu "ceo" olamadığın için mi eleştiriyorsun? bir fikir sıçıyorsun ortaya, lafın nereye gideceğini düşünür lan insan.
muhattap olduğumuz tiplere bak. yok arkadaş, prezervatif önemli şey gerçekten. korunarak sevişin arkadaşlar sonra bebeleri böyle salak salak fikirlerini argüman dahi sunamadan beyan ediyorlar.
anlamayanlara kısa özet ;
Erkeğin yalnızlığı semserttir. bir erkek yalnızsa gerçekten yalnızdır. bazen tercih, bazen ise mecburiyet.
kadının yalnızlığı yalancı bahar gibidir, pastırma yazı gibidir. mutlaka o kadına bu ülkede ve bizim gibi birçok coğrafya'da kesinlikle talep vardır. yani, o kadın yalnızlığı tercih etse de asla "tam anlamıyla" yalnız olamaz. yalnız bırakmazlar, illa ki mesaj kutusuna gelen, iş yerinde salça olan, mahallede yürüyen, yavşayan ya da görücü ile de oğlunu evermek isteyen birileri kesinlikle ve kesinlikle çıkar.
ona da "yalnızlık" denmez. çünkü yalnızlık canının istediğinde bitirebildiğin bir şey değildir.
1- gerçekten "işkolik" olup, hani böyle "aşk, meşk yok" diyip iskandinav yemini ya da kuran'a falan el basmış olması lazım.
2- erkeklere tövbe etmiş olması lazım.
ancak bunlar bile gerçekten sizi "yalnız" yapmaz. çünkü mutlaka herhangi bir platformda ya da reel hayatta birileri size "yürüdüğü" sadece asla yalnız değilsinizdir.
mesela ben şu an bir tanesine yürüdüm, bakalım neler olacak.. ekşi'de yürünecek "ender" kadınlardan birisi kendisi. muhtemelen sonu belli ama olsun. burada kadınların çoğuyla çay bile içilmez bu arada.
eski bir yazar olarak bunu söylüyorum. çünkü buraya gelenlerin çoğu instagram ya da twitteri aktif kullanmadığı için alamadığı "ilgi bağımlılığını" sizinle alıyor. bir nevi onlar için pakette bulunan tek dal sigarasınız sadece hepsi bu.
kadınların burada samimiyetsizce ağladığına inanmayın siz. onlar erkeklerin gerçek yalnızlığının asla tadına varamayacaklar.
gerçek yalnızlık o gün whatsapp'dan hiç mesaj almamaktadır, telefonu asla aranmayandır, ancak bankalardan ve çeşitli yerlerden gelen kampanya mesajları haricinde hiçbir mesaj almamaktadır.
doğum gününün sadece "bankasının" mail yoluyla kutlanmasıdır. o yüzden kadınlar "bön yölnözöm" falan demesin sakın! haddinizi bilin.
bir varsalar, hatta şu yukarıda olanı en az 2-3 ay yaşasalar 10 kadından en az yarısı intihar eder.
bana burada "kadınlara ulaşılamıyor diye bok atıyorsun" diyecekler, ben zaten birçok anlamda ulaşacağıma ulaştım.
sevdim, sevildim, hoşlandım, hoşlanıldım, flört ettim, sarıldım, sayısız kez öpüşüp seviştim. bana birkaç saat ya da 1-2 gün cevap vermeyen kadını bile engelliyorum ben. hangi platform olursa olsun, siktiri çekeceksin.
çünkü eğer seni önemseyen insan günde sana mutlaka "40 dakikasını" ayırır değil mi en azından?
kadın ise sadece önemsediği erkeğe bunun verir, diğerleri de salak salak cevap bekler.
bu ülkede suçun ciddi bir kısmı da erkeklerdedir. dünyada tek başına kalsanız sevişip dünya'yı kurtarmaya bile tenezzül etmeyeceğiniz kadınların egosunu öyle bir kaldırdınız ki, aynı anda 45 kadına yazıp 5 tanesi cevap yeter kafasıyla.
sonuç bu oldu. özetle "yalnız kadın" falan yoktur. öyleyim diyen varsa gelsin bana, ona yalnız olmadığını ispatlarım.
kimse hakkında "kolay kolay" ucuz ithamlarda bulunmayan yazardır.
bulunduysam %99.99 hak etmişsindir. burada bir tane ismi lazım değil "amukat" hatırlıyorum. muhtemelen bu arkadaş, kendisiyle maalesef aynı takımı tutuyoruz.
eğer o değilsen, özür dilerim
ancak o kişiysen, kendimle bir kez daha gurur duydum. vizyoner bir galatasaraylıymışım.
vizyonerdir, serseridir, alemcidir, neşelidir, afet-i devrandır, delikanlıdır, öz eleştirinden kendi kendini yiyip bitirmektedir.
Maalesef bugüne dek hep güzel başlasa da, sonu hep berbat bitti.
bu ülkenin insanı zaten dert. bu ülkenin kadını ise, bambaşka bir dert.
daha sevgili olmadan tribe girenler mi dersin?
buluşunca her şey mükemmel geçmesine rağmen "yok yea, buluşmayalım tekrar." diyen mi dersin?
son anda 180 derece değişip buluşmaktan vazgeçen mi dersin?
sen ilişkide efendi gibi ayrılınca deli gibi taciz eden ve annene dahi mesaj atan mı dersin?
bipolar veya borderline kadınlar mı dersin?
her model var. bir tek adam gibi seven ya da adam gibi takılan yok.
güzel bir laf var. eviniz camdansa, milletin camını taşlamayacaksınız.
sevmesini bilmiyorsanız sevmeyeceksiniz, çocuksanız büyüyüp geleceksiniz, saygı ve sevgi bekliyorsanız önce samimiyetinizi ispat edeceksiniz.
internet elbette güzel şeylere vesile ama gerçekten güzel şeyler için çok yanlış dönemlerdeyiz. çünkü güzellikler nadirleşirken, kötülükler dörtnala artıyor.
uyuyana dek mesaj kutum açık. özellikle kafa açmayan insanlar ve yalan yok öncelikle kadınlar lütfen.
bu aralar gencim, güzelim, kanı fıkır fıkır kaynayan afet-i devran ve inceden inceden neşeli bir delikanlıyım ve herhangi bir buddylık müessine uyacak seviyede takılmak istiyorum. aramak yok, bağlanmak yok.
zaten bağlana bağlana ağzımıza sıçıldı ya, neyse...
sadece kafa açmasın, güzel şeyler paylaşabilelim ve güzel anlar yaşayabilelim, kâfi. gerisine zamanla bakarız.
çok güzel hatıram yok. genelde anılar da acıtır. şanslıysanız, arada gülümsetir.
ben bu ülkede mıknatıs gibi ruh hastalarını çektim. çünkü zıt kutbu çekersiniz kendinize. özetlersem eğer kendi eski sevgili maceralarımı belli başlıklarla ;
1- saçma sapan nedenlerle ilişkiyi piç edenler.
2- ruh hastaları. (bir tanesinden 2-3 hafta evvel taze kurtuldum)
3- çocuk çocuk hareketle kendilerinden soğutmak için dörtnala çabalayan ve başaranlar.
4- terk edenler.
zaten bir sevgili eğer "eski" olmuşsa, o insan %99 sizin için doğru insan değildir ve üstüne fazla hatıra, anı saklamadan önünüze bakmanız gerekir.
çünkü hayat her şeye rağmen, inadına devam etmektedir. devam edin hayata. hata yapın, öğrenin, sarılın, iyi işler yapın, sevin, sevilin, sevdiğinizle mutlaka sevişin.
doğru insanı bulduğunuzu gerçekten iliklerinize dek hissederseniz, onu asla kaçırmayın ve elinden sımsıkı tutun.
turizmci adam yazın sizi tatile götürür ya da tatilinizin iyi geçmesi için elinden geleni yapar, biz anca "kış ve sonbahar, belki mart aylarında" tatil yaparız.
otelim falan her şey hazır. hayırlı bir eşek sıpası olduğumdan ailemi çalıştığım şirketin oteline 3. kez götürüyorum.
mart ayında belgrad yapıldı. inşallah seneye tekrar edeceğim mutlaka.
kasım ayında da pegasus'un geçen ay olan harika kampanyası ile "arnavutluk" biletleri alındı, otel booking üzerinden kelepir fiyata ayarlandı. otel ve uçak kısmının bana maliyetini söylersem kafayı yersiniz.
ama işte, meslek sırrı ehehehe.
2 kişi gidiyoruz bu arada, kardeşimle. ileride hatun ile de gideceğiz. tabii öyle bir hatun yeryüzünde varsa, ben olduğuna inanmıyorum. ya öldü, ya da dünyaya asla gelmedi ve gelmeyecek ama bunlar daha derin mevzular.
edit ; inadına otel tatili ve her şey dahil konseptinin hastasıyım. kamp falan bana göre değil. zevkler ve renkler elbet tartışmaya kapalı ama insan tatile para veriyorsa, hizmete ve konfora veriyor arkadaş. para ile çile çekmeye değil.
bu ülkede bedavaya doya doya çile çekebilirsiniz zira.
eyvallah kardeşim. kusura bakma buraya nadiren uğradığımdan yeni gördüm.
kadın yalakası yıkık ezik amukat meriçlerle savaşımız, hep cephede sürüyor. Bu meriçlerin egosuyla vasıfsız yere egosu arş-ı âlâ'ya olan egolu kadınlarla da dört bir koldan savaşımız devam ediyor.
zaten bu yüzden ya benim yalnızlığım, neyse.
racon bizim işimiz, 1992'den beri bir yerel markayız. büyüyünce de global marka olacağız inşallah.
oğlum, bu kadınların götünü gerçekten bu kadar kaldırmayın.
ülkemiz öyle "abazan" erkeklere sahip ki, herhalde suriyeliler, hindistan ve afganistan ile gerçekten yarışırız bu konuda.
sonra bu kadınlar bir anda öyle çok seçenek buluyor ki, egosu şişmemesi gereken tipler bile egosunu "Claudia Schiffer, Elizabeth Hurley" seviyesine çekiyor.
Bu hatunları da liseliler bilmez. Şu an bile güzellikleri hakkında saatlerce konuşabilirim. hem doğal güzel, hem de zerafet dolu bu 2 kadın da.
Türk kadınlarının çoğunda bu zerafetin "z" harfine bile denk gelemezsiniz lan.
Zaten erkek seçimlerinden de belli nerede "hasta, esrarkeş, boktan, serseri, sevilmemiş" tip varsa alayını özenle seçerler.
Sonra da "Adam yok" diye ağlak ağlak şikayet ederler yüzsüz yüzsüz.
o yüzden, "sağlıklı" ilişkilerde olun. baktınız kadın cins cins davranıyor. yavaş yavaş efendi gibi uzayın. lafınızı sokacaksanız elbette sokun, diyeceğinizi açık açık söyleyerek diyin ve ceketi alıp çekip gidin.
türk kadınlarına kötü bir haberim var. çok samimiyetsiz, avam ve sığsınız çoğunuz.
azınlık gerçekten hayatına giren erkeğe cenneti yaşatacak harika kadınlar var ama onlar evli ya da sevgilisi olan, mutlu ve sağlıklı ilişkisinde olan kadınlar zaten.
muhtemelen "amım" olmadığı için yazdıklarım dikkatinizi çekmeyecek ama çok da "sikimde" arkadaşlar. içimi dökeceğim.
sikime sorayım, evet değilmiş kendisi de teyit etti. "bak abi dalgana" diye de ekledi kobram benim.
çok şükür ki, bu hayatta tek şansım ailem.
arkadaşlıklarım az ama öz, zaman zaman beni yalnız bıraksalar da güzel arkadaşlıklar kurduğumu düşünüyorum.
ama "aşk" eksik. yalnızlığımla da barışığım ha.
hani sırf yalnız kalmamak için de birisiyle birlikte olacak değilim. şirkette mesela bugünlerde herkes "hep güleçsin" diyorlar, hepsine diyorum "içim gülmüyor, ah bir bilseniz.."
gerçekten de öyle, hani böyle her şey çok sıradan. hayat monotonlaştı benim için. ama ben sevilmeyi seviyorum, sevmeyi seviyorum, sevgiyi seviyorum, işimde saygın birisiyim, çevremde de keza öyleyim.
ama yok, sevgili olunacak kadın yok. sözlükten birilerine yürüdük alayı da pişman etti anasını satayım sağ olsun.
şöyle "dateler" yapayım, seyahatler edelim, bazen yataktan hiç çıkmadan sadece sevişelim ve hep birbirimize ait olalım, sevişme sonrası kadınlığıyla beni adam etmesine teşekkür edeyim sarılmalarımla ve öpücüklerimle, sarılıp uyuyayım, ben erken uyanırım onu uyandırmadan öpüp uyumasını seyredeyim, özleyeyim, özleneyim, merak edeyim, merak edileyim, içelim, yiyelim, arada kavga edip sonra hemen fazla uzatmadan barışalım ve barıştıkça birbirimize daha çok bağlanalım.
ulan "sağlıklı" ilişki" istiyorum. zemin hazır, hava güzel, şartlar en müsait ama yok.
arıyorsun, ülkede "hasta ve karaktersiz" kadın dolu. sorsan çok iyiler...
aramıyorsun, zaten ayağına gelecek hâli yok. zira, nasip gayrete vurgundur.
olmayınca olmuyor. sanırım, harbiden yalnızlık ömür boyu olacak benim için.
doğru insanları sevmesini bilmiyorlar, yanlış tipleri ise severek "adam" etmeye çalışıyorlar.
bu beceriksizleri o kadar yüzsüzlük boyutundadır ki, bir de utanmadan erkekleri suçlayabilir ve sizin "sen çok iyisin" diyerek sizi başlarından kibarca siktir etme çabaları tüm beceriksizlerini ortaya koymaktadır.
ancak kendilerine sorarsanız "piyasada adam" yoktur, yerseniz. yüzsüzlüklerinden son nokta anasını satayım. hayır tercihleriniz hatalı, bari zırlamayın ulan. yetişkin ve olgun olun da tercihlerinizin bedelini yaşamayı öğrenin.
yiyene afiyet olsun. benim karnım tok.
yedirenler de sağ olsun. güzel yediriyorlar zira.
yiyen memnun, yediren memnun ve ortada kocaman bir beceriksizlik mevcut.
güzel ; çünkü özgürsün, kafan rahat, anarşizmin dahi kendine ulan. misler gibi.
korkutucu ; çünkü yalnızlık insana ait bir kavram değil. kısa vadede tamam ama uzun vadede can sıkıcı. evimde yapayalnız ölmek de asla istemem. sevdiklerim, seveceğim bir kadın ve ailem etrafımda hep olmalı.
sadece, seveceğim kadın gibi büyük bir eksik var ve bu eksiklik kapanırsa hiç fena olmaz açıkçası..
bu arada, taliplerimi mesaj kutusuna beklerim.
evim var, arabam var. yok ulan bir dakika! hatlar karıştı, pardon pardon..
mizahım da böyle incedir işte. incelebildiği kadar ince..
olur koçum. gelirken de 2 ekmek, 1 yoğurt alayım mı? argümanın o kadar saçma ki...
bu devirde bunu hisseden insanları anlıyorum. çünkü öyle dertli ve yapayalnız hissediyoruz ki, sanki allah yanımızda değil gibi. allah yanımızda ama imtihanımız bu. herkesin imtihanı bambaşka dostlar.
600'lü yıllarda bir kitaptan bir ayet grubundan bahsedeceğim. inancınız ne zaman zayıflarsa ya da yalnız hissederseniz, bu sosyolojik gerçeğe sarılın ;
"8. işte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?
9. işte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı?
10. Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler...
11. işte onlardır yaklaştırılanlar.
12. Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.
13. Büyük kısmı öncekilerden,
14. Az bir kısmı da sonrakilerden."- VAKiA 8-14.
Bir peygamber, kimilerine göre de muhammed. çıkıp diyor ki ; nesilden nesile iyilik azalacak, kötülük daha da artacak ve bu böyle ilelebet gidecek.
ve yıllar içinde kültürel yozlaşmalar, anormal olan her şeyin talep edilmesine, sevgisizliğin, depresyonun artışına ve iyiliğin, mutluluğun azalışına bakın.
hani oğlum bu adam harem kurmak için yazmıştı bu kitabı? ne alaka lan nesilden nesile iyiliğin azalması, şaşırdın mı sen muhammed?
ayrıca vahiy gelince de kendinden de şüphe etmişsin sen, bak şimdi "hasan mezarcı" yani "isa'ya" hiç şüphe ediyor mu kendinden..
yakışıyor mu sana böyle şüphe etmek falan? bana "cin çarptı herhalde" demeler falan..
"Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış." - Tur 29.
Allah'ın varlığı, Kur'ân ile ispat edilmesi gerçekten çok basit. Ha dileyen inanır, dileyen inanmaz bu özgürlüktür. Kimseyi dini tercihinden dolayı asamez, kesemez, öldüremezsiniz.
saygı, hak edilen bir şey ve karşılıklı güzeldir. daha fazlasını anlatırım ama başınıza şişirmek istemem. meraklısını özele beklerim. ama zaman zaman inişler ve çıkışlar olur bu hayatta, unutmayın.
yani tenden tene değişen bir hormon değildir bu. yaşam kaliteniz ve tükettiğiniz gıdalar ile değişen bir hormondur bu ve cinsellik, sadece bu hormon ile oluşmaz.
cinsellik kişiden kişiye değişen ve subjektif bir kavramdır. aseksüel var, frijit olan var, nemfomanyak olan var, erken boşalan var, iktidarsızlık yaşayan var, kısır erkek var, var oğlu var işte.
o yüzden ; iyi bir cinsellik "uzmanı" olarak (!) abiniz yine ayağınıza geldi.
1- karşınızdaki kişiyle mutlaka cinsellik konuşun. neleri istediğinizi, neleri istemediğinizi, tüm seksüel tutkularınızı açık açık ifade edebilin.
2- ön sevişmeyi cidden uzun tutun. erken boşalsanız bile kadınınızı %80 oranında mutlu edeceğiniz için bunu dert etmeyecektir.
3- herkesle sevişmeyin. sevdiğinizle sevişin. aşık olduğunuzla sevişin sadece!
4- uyku düzeniniz mutlaka olsun ve kendinizi yıpratmayın.
5- cinsellik sabır işidir asla ama asla acele etmeyin.
6- kadınınızı mutlu etmeden sakın ha, uyumayın. (sonra boynuzu hak edersiniz.)
bunlar şahsi tecrübelerimdir ama hiçbirisi %100 garanti içermez. zira cinsellik kişiden kişiye değişir dediğim gibi. ben en genel geçer şeyleri söyledim. çok şey söylerim spesifik olarak ama o tavsiyeler sizde çok ters tepebilir kardeşlerim.
mutluluk isteyen kadınları beklerim. (şaka şaka, ya da şaka olsun mu, bilemedim. bekarlık sıkıcı bir yerde ehehe.)
böyle "sözde" tiplere prim vermeyin. en güzel deneyimleri yaşayarak öğrenirsiniz. abinizden daha güzel deneyimler olması dileklerimle.
bu arada evet her deneyimim misler gibi sonuçlandı ama detayları özelden anlatırım ancak buradan yapamam seks hikayesine döner olay.
ona rağmen neden benden gittiklerini de özelden anlatırım bir gün. malum, bazen her şeyiniz güzel olursa bile terk edilip sonra "geri dönülmek istenen" adam oluverirsiniz.
neyse neyse, konudan saptık.
herkese sevdiğiyle seviştiği bol orgazmlar dilerim. bu aralar kendime de dilerim tabii ehehe.
hayatı keşfettikçe kendinizi tanıdığınız serüvenin size fark ettirdiği şeylerdir.
1- daha "seçici" bir birey olduğu olmanız gerçeğidir.
2- sabrınızın arttığı ama bir kadar da "tahammül" seviyenizin bazen azalmasıdır.
3- eski yılların sahiden hep daha güzel olduğu gerçeğinin surata tokadı vurmasıdır.
4- "aile" kavramının öneminin daha da iyi kavranmasıdır.
5- büyümenin çok iyi bir şey olmadığı farkındalığının da bir kroşe patlatmasıdır.
6- kendi sınırlarınızı çok iyi bilmenizdir.
7- kendinizi tamamen keşfedebilmenizdir.
8- düşüncelerinde sık sık kaybolabilmenizdir.
9- daha sakin, daha vakur ve daha emin adımlar atmanız gerektiğini bilmenizdir.
10- farkındalık sınırlarınızın uçsuz ve bucaksız gelişebilmesidir.
11- bu hayatta asla "entelektüel" olmayacağınız gerçeğidir.
12- cehaletin mutluluk, bilmenin bazen tatlı ama çoğunlukla dayanılmaz bir ıstırap olmasıdır.
13- hassas kalpler ve bünyeler için, bu dünyanın gerçekten çekilmez olmasıdır.
Kısaltma; bir kelimenin, terimin veya özel adın, içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve simgeleştirilmesidir. Kısaltmalarla ilgili kurallar şunlardır:
1. Kuruluş, ülke, kitap, dergi ve yön adlarının kısaltmaları her kelimenin ilk harfinin büyük olarak yazılmasıyla yapılır: TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), TDK (Türk Dil Kurumu), ABD (Amerika Birleşik Devletleri); KB (Kutadgu Bilig); TD (Türk Dili), TK (Türk Kültürü), TDED (Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi); B (batı), D (doğu), G (güney), K (kuzey); GB (güneybatı), GD (güneydoğu), KB (kuzeybatı), KD (kuzeydoğu) vb.
Ancak bazen kelimelerin, özellikle son kelimenin birkaç harfinin kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen de aradaki kelimelerden hiç harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda, kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir kelime oluşturma amacı güdülür: BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi), iLESAM (ilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi) vb.
tecavüze uğrayan her canlının psikolojisi de alt üst oluyor. tecavüzcüleri öldürelim diyenleri anlıyorum, o kadar saf bir öfkeniz var ki ve o kadar haklı bir öfke ki bu. aklı kaybettirici bir öfke.
ancak kısasa kısas yapılması gerekir.
tecavüzcü'nün "erkekliğini" elinden alacaksın ve "penisini" koparacaksınız belli bir oranda. evet bayağı bayağı koparacaksınız ve sonra bunu tüm aleme ifşa edeceksiniz ve bunu da kanunlaştıracağız.
bu konuda kimse insan hakkı demesin, ağzına baltı ile vururum. tecavüzcü'ye "normal insan" hakkı mı vereceğiz lan biz? "normal insan" olsa böyle bir boka yeltenmezdi bile!
nasıl tecavüz haberi ifşa oluyor ya haberlerde. aynı şekilde devlet bugün "bu, şu" isimlerin erkekliğini elinden aldı diye tüm topluma ifşa edeceğiz.
psikolojik olarak bununla kendini yiyip bitirecek ve rezilliği ile bir ömür yaşama mücadelesi verecek ve muhtemelen intihar edecektir.
benzer bir psikolojik travma da kendisi yaşayacak. çünkü tecavüz, bedenden daha çok ömür boyu psikolojik bir işkencedir dostlar.
kimse yaşattığını yaşamadan ölmemeli bu dünyadan. hem de hiç kimse!
hak edene merhamet gösterilir, hak etmeyene sadist olacaksınız bu dünyada. çünkü sonsuz merhamet yalnızca yüce allah'a mahsustur.