eskişehir'de; çocuk, ergen, yetişkin, aile ve çiftlere yönelik ve okul/eğitim odaklı konularda danışmanlık hizmeti veren ve hatice çetinkaya, ziya ünlütürk gibi alanında uzman isimlerle grup terapisi, psikodrama, hipnoterapi, psikolojik testler, emdr terapisi *** gibi çeşitli yöntemlerle danışanlarının hayat kalitesini / yaşam standardını yükselten yetkin bir danışmanlık merkezidir. ** http://www.mormaviterapi.com/
huzuru dinlemek...
kimseyi istememek yanında, yalnızlığını sevmek, huzurdan başka içindeki boşluğu hiçbir şeyin doldurmaması.
yağmur damlaları gibi süzülüp inen ezgiler...
sükunet...
size,
bu odanın alacakaranlığından,
okyanusundan, beni boğan dalgalarından,
tenimde kalan tuzundan ve
yastıklarda kuruyan gözyaşından
hiç bahsetmedim.
size,
nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
(garip, tuhaf aslında)
beyaz bembeyaz tabiatımla
'iyiyim' diyorum.
yani aslında korkuyorum
bütün bunlar kıyamet
bütün bunlar cinnet
bütün bunlar cinayet demeye
bir daha düzeltilemeyecek sözler
söylemeye korkuyorum.
telefonla birlikte ışığı da kapatıp
bol şanslar deyişiniz, şanslar deyişiniz, deyişiniz
çınlarken içimde,
bunun beni ne kadar kırdığından
hiç bahsetmedim.
bahsetmediğim çok şey var daha
yaz çiçekleri, cam çiçekleri ölüyor
akşamın altını, gümüşe dönüyor
bunlar da önemli elbette
en az,
bana ihaneti öğrettiğiniz
bana kanatlarımı bıraktırdığınız kadar.
"Hâlâ sevebiliyor muyum insanları?"
"Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey" sana soruyorum...
ya da boşver sormadım say...
"kusursuz" kelimesinde kusur geçmektedir, kusurdan noksan anlamında.
ama süreç odaklı bakarsak;
kusurlarından arınmış anlamına gelmektedir, ki; bu açıdan "kusursuzluk" çok daha kıymetlidir.
yani kusursuz kelimesinde kusur'un geçtiği gibi kusurlardan geçip, onları aşıp mükemmelliği yakalama çabası...
mükemmel diye bir şey yoktur zaten, onu mükemmel kılan ulaşılmaz olmasıdır ve bu ulaşılmazlığı sayesinde hep daha iyiye ulaşmaya çabalamak için sağladığı motivasyondur aslolan.
bazen erkeklikle karıştırılan kavram.
önce insan olmayı gerektirir.
çok duyarsın ; "geçen yine sevişiyorum..." girizgahıyla başlayan cümleleleri, ya da "abi hatun bana kesik, off hasta oldu bana", veya en sakin ve olgun olanı bile ; " akıllı ve özel bir kadın, aşık olmuş bana, ben ne istesem yapar, ama kıyamıyorum" tandanslı kibir cümlelerini, farkında değildir; kendi coşmuş egosunu tatmin etmek için karşı cinsin beğenisine muhtaç olduğunun...
en basit ve en ucuz yönden ifade etmek gerekirse; birbirlerine santim aracılığıyla fark atmaya çalışırlar.
oysa gerçek bi adamla boy ölçüşülmez.
erkekliğini ispat etmeye çalıştığı kadar, adamlığını ispat etmeye çalışanı görmezsin pek, hoş zaten adamsa ispat etmeye de uğraşmaz. dirayet gerektirir, sebat ve pek çok şey... kendine has olmaktır, hakikatli...
niceliksiz * bir nitelik barındırmalıdır içinde, kaypaklığı, yavşaklığı kendine yedirememektir. kişilik, karakterin bütünlüğünü ister kısaca, herkese nasib olmaz.
ilişki bitiminde değil de, her şey düşünüldükten, kendi hatalarını da gördükten, suçlamadan sadece "benim de yanlışlarım vardı ama yazık eden ben değildim" denildikten ve ayrılık sindirildikten sonra atıldığında, ruhu o ilişkinin bütün açmazlarından, ızdırabından, kangreninden arındıran maildir. aylarca yazmışsındır birer cümle ekleyerek, ne yazsan; ne kadar ağır yazsan yetmeyeceğini, zihninin geçirdiği o delilik sürecini yansıtamayacağını anladığında gönder deyiverirsin ve o an farkedersin; okusun diye yazdığın şeyleri okuması bile senin için artık bir anlam ifade etmiyordur. cevap da beklemezsin zaten. ölülerden cevap beklenmez.
"ansızın gelmiş bir cinnet değil bu. usul usul biriktirilmiş bir delilikti. bütün zorlu delilikler gibi. somut bir olay, şiddetli bir şok, bardağı taşıran bir son damla yoktu. günün birinde delirmişti. o kadar."
en çarpıcı cümlelerinden biridir.
