Gezi direnişiNde 30 mayıs, 1 haziran ya da 2 haziran gecesi beşiktaş meydanına yakın çakmak kahvaltı salonuNun Olduğu ya da bir iki paralelindeki sokakta beraber direndiğim yemyeşil gözleriyle zihnimde hala kocaman yer işgal eden güzellik abidesi kız.
O sıra mimar sinan da okuyordum. Ertesi gün finaller vardı. Bir kaç arkadaşımla eve dönmeye karar verdiğimizde ben dönüyorum dediğimde bana dönüp bir eliyle kolumdan tutup diğer eliyle ağzındaki siyah bandanasını ağzından çıkarıp; "okulun varsa git, ben burdayım daha sabaha karşı erkenden giderim ben de." Derken o güzelliğinin sadece gözlerinle sınırlı olmadığını, o güzel sarışın (ya da açık kumral) saçlarının parlak, sık teniyle bezenmiş yüzündeki uyumu... Kelimeler gerçekten ifadesiz ve yetersiz.
Ve ben arkama baka baka taksiye binip giderken ne kim olduğuna dair ne de nereden geldiğine dair bir bilgi edinmemiştim. Sadece zihnime kazınan o yeşil gözler, mermer gibi pürüzsüz parlak cildiyle o yüz ve sol koluma sıcak bir dokunuş...
bir Mimarlık öğrencisi tarafından verilen tavsiyelerdir.
*öncelikle iç mimarlık doye bir lisans programı Türkiye dışında baska hiç bir ülkede yoktur. (italya'da iç mekan tasarımı gibi cart curt bölümler vardır.)
*Yurt dışında örneğin Amerika'da 1.5 yıllık bir sürede verilen sertifikayla iç mimar olabilirsiniz.
*Mimarlar iç mimarlık yapabilir.
*iç mimarlık okurken mimarların yanında ezildiğiniz gibi iş hayatınızda bir projeyi bitirmek için biz mimarlardan imza dilenirsiniz.
gibi gibi..
en önemli tavsiye mimar olun olmayıp da iç mimarlığa girerseniz de çap ya da yatayla mimarlığa geçin.
Son zamanlarda bizim tek basamaklı iq'ya sahip akp'li insanlarımızın dilinden düşmeyen naradır.
Gerçekten tek basamaklı iq'ları israil diye suriye'ye Esad'la savaşmaya gidip terörist olarak ölüp gidiyorlar. Ama Irak'taki Türkmen'ler insan değil onlar ışid terör örgütü tarafından katledilsin müstahak di mi onlara?(!) Arap özentiliğiniz Batsın.
Cumhuriyet tarihimizin 90. Yılında dönen sanatçı, aydın gibi insanlarıdır.
bunların başında akil adamlar gelir ardından okan bayülgen, sonra mustafa balbay içerde yattıktan sonra pes etmiş olmalı derken yılların başarılı gazetecisi uğur Dündar (daha yeni döndü) ekmeleddin diye, diye döndü tıpkı balbay gibi. Sonra kamer genç var yahu nasıl unuturuz o da yeni dönmelerizden oldu ekmeleddin diye diye. Aa dur, dur birde Muammer ince'miz vardı sahi. Ona ne oldu Yalova'nın kahmaran milletvekili. O da döndü. E kim kaldı şimdi?
daha saymakla bitmez bu isimler. Rahmetli Demirtaş Ceyhun'un da dediği gibi zebanilerimizi iyi tanıyalım.
Şüphesizki Din, insanları kontrol etmekteki en büyük araç. işte bu yüzden hz muhammed (sav) bunun farkında olarak;
"benim söylediğim hiç bir şeyi not etmeyiniz gelecekte nasihat olarak kullanmayınız, size en büyük nasihat kuran ve allah'ın bahşettiği akıldır." Demiştir.
Ancak insanlar üstünlük sağlamak amacıyla hadisler uydurup mazlum halkı kendilerine kul ediyorlar. Bunları yaparkende müslüman(!) olduklarından sürekli bahsediyorlar.
ibni rüşt'ün de dediği gibi;
"islam yobazların düşüncelerinin değil, özgür düşüncelerin dinidir. Eğer sorunuzun cevabı kuran da yoksa başkalarına sorarak sizin yerinize onların düşünmesine izin vermeyin, kendiniz düşünün. size mantıklı gelen düşünce zaten doğru olandır.
Ama çok isteyenler hala ramazan programlarında "sakız orucu bozar mı hocam?", "odamda justin biber posteri var günah mı hocam?", "akp'ye oy vermezsem kafir mi olurum hocam?" gibi saçma sapan şeyleri kulluk ettikleri insanlara sorabilirler.
Örnek olarakta iskilipli atıf hoca'nın kurtuluş savaşında yunan ve ingiliz uçaklarından halka "mustafa kemal atatürk'ü öldürmek farzdır." diyerek fetva dağıtması gösterilebilir. Bkz: (#22766774)
Son zamanlarda nedense fenomen olan "yok yalnızım, koy sebastion", "yok Karnım ağrıdı koy sebastian", "yok cumartesi iş mi olur koy sebastian", "koy da koy sebastian..."koydurmaya yer arıyor millet!.
Dünyanın en saçma mantığıdır. Dünyanın koskoca süper gücü amerika'nın işgal edemediği ırak'ın yarısından çoğunun ışid tarafından işgal edilmesi Saçmalığına inanmak... bilemiyorum.
Yani ışid'in arkasındaki devletlerin desteğini görmemek ahmaklıktır. Başta Türkiye olmak üzere (amerika'nın maşası olarak) bir çok ülkenin çıkar çatışması altında orta Doğu projesini gerçekleştirmesi olarakta adlandırılabilir.
Demirtaş Ceyhun'un 23 Mart 2008 tarihinde Aydınlık Dergisi'ndeki Sis Çanı adlı köşesindeki yazısı;
Ekmeleddin ihsanoğlu kimdir, biliyor musunuz?
Bilmem, farkında mısınız? Cumhuriyet Başsavcısının AKP'nin kapatılması için dava açtığı gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül eşiyle birlikte Afrika'da gezideydi. Senegal'deydi. Demek, Tekel işçilerinin özelleştirme adı altında Amerikalılara armağan edilen fabrikalarından çıkmamalarının, onbinlerce emekçinin kazanılmış haklarını yitirmemek için IMF'nin buyruğuyla hazırlanmış Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısını iş bırakıp elde bayrak alanları doldurarak protesto etmelerinin, Cumhuriyet Başsavcısının da tam o sıra türban yaftası altında şeriat devleti kurma provaları yaptığı suçlamasıyla AKP'nin kapatılması için dava açmasının gürültüsü yüzünden Cumhurbaşkanının Afrika'ya gittiğinin bile galiba farkında değildi kimse... Gerçi 1992 yılında bir anlaşma imzalanmışsa da olanaklarının sınırlılığı yüzünden dişe dokunur bir ticari ilişkimizin de bulunmadığı, gerçekten bildiğimiz kadarıyla herhangi bir turistik çekiciliği de olmayan, Atlantik kıyısındaki daha düne dek Fransız sömürgesi küçük ve fakir bu Afrika ülkesine Sayın Cumhurbaşkanı niçin gitmiştir acaba?
TÜRKiYE'Yi TEMSiL ETMEYE GiTMiŞMiŞ ...
Cumhuriyet Başsavcısının, laik Cumhuriyet'in yerine bir şeriat (din) devleti kurmaya çalışmakla suçlayıp AKP'nin kapatılmasını istediği iddianamesinde de islam Konferans Örgütü'nden bilmem söz edilmekte midir? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı da eşiyle birlikte Senegal'e meğer turistik bir amaçla değil, islam Konferans Örgütü Liderler Zirvesi'nde Türkiye'yi temsil etmek için gitmiş. Toplantıda 2009-2014 dönemi Genel Sekreteri seçilecekmiş ve Türkiye'nin yaptığı Ekmeleddin ihsanoğlu'nun bu görevi bir dönem daha sürdürmesi önerisi islam Konferans Örgütü Dışişleri Bakanları'nın Uganda toplantısında kabul edildiği için, Sayın Gül de meğer kulis yapmaya gitmişmiş Senegal'e. Ola ki laik Cumhuriyeti nasıl bir din devletine haline dönüştürdüklerini dosta düşmana göstermek için de, haremini yanına almış ... Senegal'de de doğrusu büyük bir başarı kazanarak, Ekmeleddin ihsanoğlu'nun islam Konferans Örgütü Genel Sekreterliği'ni bir dönem daha sürdürmesini sağlamış.
"LAIK DEVLET" OLDUĞUMUZ iÇiN KATILMAMIŞTIK
islam Konferans Örgütü de, bilindiği gibi Soğuk Savaş'ın dünyayı kasıp kavurduğu günlerde, hiç kuşku yok ki Amerikan emperyalizminin toplumları dinselleştirerek Sovyetler Birliği'ne karşı oluşturduğu Yeşil Kuşak politikasının bir parçası olarak 1969 yılında Fas'ın başkenti Rabarta düzenlenen bir toplantıda kurulmuştur. Türkiye bu toplantıya güya laik bir devlet olduğu gerekçesiyle katılmamıştır, ama Dışişlerinden bir görevli göndererek izlemiştir. Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde ise, önce 1975 yılında ihsan Sabri Çağlayangil Dışişleri Bakanları toplantısına katılmış, 1976'da ıstanbul'da yapılan toplantıda islam Konferans Örgütü'ne üye olmuştur. 1984 yılında Kenan Evren Türkiye'yi ilk kez Cumhurbaşkanı düzeyinde temsil etmiş, AKP iktidarı da 2004 yılında Türkiye Cumhuriyeti adına Ekmeleddin ihsanoğlu'nun islam Konferans Örgütü Genel Sekreteri olmasını sağlamıştır. Gerçekten, kimdir acaba Ekmeleddin ihsanoğlu, yeterince tanıyor muyuz?
MISIR VATANDAŞI
Çünkü 12 Temmuz 2004 tarihli Nokta dergisine bakılırsa, "Atatürk'e karşı olduğu için şapka devrimi üzerine ülkeyi terk edip Kahire'ye yerleşen son şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin yardımcısı Şeyh ihsanoğlu'nun oğlu olan Ekmeleddin ihsanoğlu" 1943 yılında Kahire'de doğmuş, 1966'da Kahire'deki Ain Shams Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Kimya Bölümü'nü bitirmiş "bir Mısır vatandaşıdır" ve "bir süre El Ezher Üniversitesi'nde de çalışmıştır". istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nce 1995'de kendisine armağan olarak yayımlanmış Feza Günergun'un hazırladığı Osmanlı Bilimi Araştırmaları adlı kitapta verilen bilgilere göre de "Kahire'de organik kimya konusunda yüksek lisans yapan" ihsanoğlu "1970 yılında Türkiye'ye gelerek Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'ne asistan olarak girmiş, 1974 yılında organik kimya üzerine doktor yapıp, 1975 yılında gittiği ingiltere'den döndükten sonra da 1978'de Ankara Fen Fakültesi'nde organik kimya doçenti olmuştur.
YILDIZI 12 EYLÜL'DEN SONRA PARLADI
Gene Nokta dergisindeki bilgilere göre, "Türkiye'deki ilericilik o kadar ileri gitmişti ki Kuran'ın böylesine şiirsel bir mealinin varlığı herkes için zararlı olabilir" diyerek 1936'da istanbul'da ölen Mehmet Akif'in "Mısır'da kaleme aldığı Kuranı Kerim'in Türkçe çevirisini" güya "vasiyeti üzerine yakıp yok ettiğini" söyleyen Ekmeleddin ihsanoğlu'nun yıldızı ise, asıl 12 Eylül darbesinden sonra birden olağanüstü parlamıştır. Daha 1980 yılında, Suudi parasıyla Kenan Evren'in Yıldız'da bir köşk bağışlayıp kurdurduğu islam Konferans Örgütü'ne bağlı islam Tarih Sanat ve Kültür Araştırmaları Merkezi (IRCICA) direktörlüğüne getirilmiştir hemen. 1984 yılında da, Kimya Doçenti iken Kültür ve Bilim Tarihi Profesörü yapılıp, istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde YÖK'ün kurdurduğu "Bilim Tarihi Bölümü" başkanlığına atanmıştır. Sanki bu tarihten itibaren "Türk Kültür ve Sanatı" veya "Osmanlı Kültür ve Sanatı" terimleri yerine "islam kültür ve sanatı" terimi planlı biçimde yerleştirilirken, "Türk-islam sentezi" tezi de politikada egemen kılınmıştır.
NE ZAMAN NASIL PROFESÖR OLDUĞU BELLI DEĞiL
Gerçekten, Sayın ihsanoğlu asistan olabilmek için ne zaman TC vatandaşlığına geçmiştir acaba? Kahire'de okuduğu üniversitenin denkliği ne zaman kabul edilmiş, "kimya doçenti" iken birden "kültür ve bilim tarihi profesörlüğü"nü hangi üniversitede, hangi çalışmasıyla kazanmıştır? Bu soruları, taaa 14 Ağustos 2000'de Cumhuriyet'te çıkan "Gerçekten Kimdir Bu Prof. Ekmeleddin ihsanoğlu" adlı yazımda da sormuştum. Nasıl unuturum... istanbul Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Nur Serter de beni arayıp "teşekkür" etmiş ve "yazım üzerine Sayın ihsanoğlu'nun Üniversite'deki dosyasını getirtip incelediğini, ancak nerede ne zaman profesör olduğuna dair dosyada da bir bilgi bulunmadığını ve hemen YÖK'e yazıp profesörlük dosyasını istediğini, gelir gelmez de bir kopyasını bana göndereceğini" söylemişti. Demek, iyi saatte olsunlar buna da izin vermemişler. "Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete" dostlar, bari zebanileri iyi tanıyalım....
Ekmeleddin insanoğlu denen şahsı cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesi üzerine artık ortak nokta chp'de birleşelim diyen güzel yurdumun insanlarının uyanmasına sebep olay.
Ayrıca hulki Cevizoğlu ve uğur Dündar'ın cemaat-chp televizyonu halk tv'den istifa etmesine sebep olan olay.
Atatürk'ün izinden giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak; "Atatürk ilke ve inkılaplarını hiçe sayan, şu an ki cumhurbaşkanı abdullah gül ile birlikte cia'dan eğitim alan, babası Atatürk'e küfürler yağdıran ekmeleddin ihsanoğlu'nu aday gösteren chp'nin bu tutumunun vatanı bölmeye yönelik bir hareket olduğunun kanaatindeyim.
Bu arada ekmeleddin insanoğlu hakkında hiç fikir sahibi olmayanlar sadece aday olmasına sevinenlere bakarak bile fikir sahibi olabilirsiniz.
Sonuç; amerika'nın recep tayyip Erdoğan dışında ikinci planda b planı olarak tuttuğu cemaatin adamıdır ekmeleddin denen bu adam.
israile kolpadan gider yapıp Amerika'nın emriyle başta Suriye sonra Türkiye'nin bütünlüğünü bozmak için Türkiye'den Suriye'ye iki bin tır ile silah (dile kolay 2000 tır silah) göndererek öso, el-kaide, Hizbullah ve pkk'yi beslediği gibi ışid adlı terör örgütünün de kurulmasına yardım eden recep tayyip Erdoğan adlı şahsın, ışid'in Irak Konsolosluğumuzu basarak, büyükelçimiz, onlarca asker ve son olarakta 37 tane akaryakıt taşıyan tır şoförümüzü rehin almasıyla ( (bkz: besle kargayı oysun gözünü)) apar topar telefonlara sarılıp amerika'nın kapısında paspas olması durumudur.
Amerika'dan ise Irak hükümetine çağrı; "Terörle mücadele için size silah satmaya hazırız."
Ne güzelde demiş Obama; "silah satmaya hazırız!" Diye. Siz hala Müslümanım diye geçinip birbirinizi katledin bunu yaparkende amerika da eknomisini büyütmeye devam etsin.
new balance* giyenlerin iyi bildiği içler aynı zamanda çok* çılgın bir durum.
genellikle ayakkabı kullanılmaya başladıktan sonra iç tabanı ayakkabı içerisinde geriye doğru kayarak topuk kısmının arkasından etiket gibi çıkmasıyla sonuçlanır.
Uzun yürüyüşlerde iç taban ensenize kadar tırmanabilir.
Cemaat adı altında amerika'nın desteğini akp'den çekip chp'ye yönlendirmesidir.
evet bunu eski bir chp'li olarak söylüyorum. Sarıgül yıllarca Fetullah'ın yalakasıydı. Yemediği rüşvet, yolsuzluk, mafyalık vb. Halt kalmadı. Bunun gibi onlarca olay var.
peki sadece Sarıgül mü? Hayır pkk ile anlaşıp şu kadar milletvekilini alacağız diye sezgin tanrıkulu gibi 3-4 tane daha pkk avukatlarını milletvekili yaptılar.
bu yüzden de artık yeni kukla chp'nin zamanı resmen başlamıştır. 30 martta Sarıgül kazanınca hepiniz göreceksiniz.
Yeter artık tayyip Erdoğan ve muridlerinin hırsız olduğu zaten ortada. Bize gereken özel hayatı şusu busu değil. Bize gereken amerika ve israil kuklalığını yaparak ülkeyi nasıl sattığının kasetleri ki halkın tamamı bunu görsün.
Ama nerede amerika kendi kasedini ele vermiyor ki. Anca varsa yoksa bu millettin gözünden düşürmek için yatak odası görüntüleri gibi saçma sapan bizi alakadar etmeyen kasetleri yayınlarlar. Sen onu değil ülkesini nasıl sana ve başkalarına sattığını kasetlerle ortaya koysana.
Türk siyasetinin daha fazla iğrençlememesini umarak yatak görüntülerini değil vatan hainliklerinin görüntülerini istiyoruz.
