daha ilkokul 1 e gidiyordum. daha o zamanlar her ne kadar mükemmel olsam da bu kadar mükemmel değildim tabii. okulda çok sıkışmıştım. ve daha, yabancı bir yerde hiç işemediğimden dolayı çekinip tuvalete gitmeden eve kadar sabrettim. hatta derste sıkıştığımda bacaklarımı koşarcasına sallıyor, böylelikle bir müddet idrar tazyikini engelliyordum. ama dayanılacak gibi değildi. çıkışta koşa koşa eve gittim. kapıya kadar vardım. açın kapıyı diye yumruklamaya başladım. açılmadı. bi koşup geldim, tazyiki giderdim. tekrar yumruklamaya başladım "açııınnn kapııyıı donuma siyecemm açıınnn."
kapı açıldı. bendeki durumu gören annemin ve ablamın çığlık çığlığa "koş koş aman yapma" sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. alnımdan terler boşanıyor ben kendimi sıkıyordum. ben pantolunumu indirip tuvalete koşacakken, henüz pantolonun düğmesini çözmek için karnımı içime çekmemle birlikte sarsıla sarsıla siğdim. evet siğdim. ılık ılık.
yapılmış mıdır bilmiyorum ama, yatağın içinde fark edilmeyen bebeğin üstüne uçarak yatmak pestilini çıkarmak. düşündükçe elim ayağım titriyor ulan, allah korusun.
hastalıklı bir düşüncedir. o zaman ülkede bazı şeylerden memnun olmayan herkes kendini düşünsün, ki herkesi memnun etmek imkansızdır. kısaca bu laflar ülkede vatanın kıymetini bilmeyen dingil beyanıdır.
bu vatan hepimizin ve bizler bu vatanı güzelleştireceğiz. memnun olmayan hazırı tüketip kendini düşünen buyursun siktirip gitsin.
lise döneminde (sevgili açısından) o kadar doluydum ki, lan sürekli kızlar tarafından cinsel meta, ekonomik güç, sosyal hayat ve popülarite tatmin aracı olarak kullanılıyordum. kullanılmakla yetinmiyor bildiğin beni yalıyorladı taciz ediyorlardı ulan. benim ise bu durum başlarda çok hoşuma gitmesine rağmen zamanla, beni ben olduğum için sevecek birilerine ihtiyaç duyduğumu içten içe hissetmeye başladım.
beni; ne harika vücudum, ne ne baş döndüren dolgun saçlarım, ne göt cebime sığmayıp diğer ceplerimden dolup taşan eurolarım için değil; yalnızca mukemmel erkek olduğum için sevecek (bunda bile mukemmelim amk.) , benimle halısaha maçlarına gelecek, pes kapışması yapacak, street fighter da iddiaya girecek bir sevdicek arıyordum. ama bütün kızlar gözlerimde eriyorlar beni tatmin aracı olarak kullanmakta ısrar ediyorlardı. bu nasıl adalet diye yakınıyordum. yanık yanık peşimdeki kızlardan bu kriterlere uygun bir sevdicek elemeye çalışıyordum. uzun süre seçemedim.
yalnız o ara gözüme bir kız takıldı, adı ayşenur. hatunun fiziki özellikleri harika. çekik gözlü, 1.70 boyunda, dolgun kalçalı, kıvırcık saçlı, taş gibi memeleri var falan. hatunun bir de kankası var. ancak bu eleman tam bir hilkat garibesi, kurşun atsan geri döner evlat olsa sevilmez. hesap et öyle bir tipsiz. içimden "ulan bu hıyar ne zaman banyoya girse bu kızı düşünüp osbir çekmiyorsa bende eurolarımı ceplerime sığdıramayayım" dedim. sonra izlemeye devam ettim. nasıl kankalarsa halı saha maçlarına gidiyorlar, bilardo oynuyorlar, jeton alıp street fıgher oynuyorlar. aha dedim. uzun zamandır beklediğim kız. buna bir şans vermeliyim. onu, yanındaki hıyardan kurtarmalı, benim narin ve para kokan avuçlarıma almalıyım dedim. kızı takibe devam ettim.
bunlar belli bir süre sonra enseye tokat göte parmak olmaya başladılar. kız bu oğlanı bildiğin mıncıklıyor ama oğlan hatuna dokunamıyor. ben oğlan hakkında "edepli adammış" demin yanlış düşünmüşüm diye hüsnü zan beslemeye başlamışken , oğlanın abazanlıktan gözlerinin nevrinin döndüğünü, önünün kabardığını, neredeyse kulaklarından duman, burnundan döl fışkıracak vaziyete geldiğini görünce "tüh senin amk" dedim. o sıra ceketinin yan cebinden taşan porno dergiyi görmem de bu kızgınlığıma tuz biber ekti.
artık kızı tavlamak için, ertesi gün ferrarimi alıp, okulun önüne çektim. kızı beklemeye başladım. nihayet onu uzaktan yaklaşırken gördüm. gözlerini arabadan alamıyor sürekli arabayı inceliyordu. ta ki arabanın içinden kendisine bakan beni görene kadar. bu sefer her şeyi bırakıp gözüne fener tutulmuş tavşan gibi kaldı. hayran hayran beni izlemeye başladı. dudaklarını ısırıyor gözbebekleri büyüyordu. siyah gözlüklerimi indirip işaret parmağımla gel gel işareti yaptım. hatun hipnoz olmuşcasına ritmik hareketlerle kapıyı açıp direk içeri bindi.
hafifçe yanaklarını tokatlayıp kendine gelmesini söyledim. biraz biraz kendine gelince lütfen beni bırakma diye yalvarmaya başladı. tamam dedim bunları sonra konuşuruz. bu arada ben mukemmel erkek.
gözlerini benden alamıyordu. "heyy diyorum ben mukemmel erkek sende ayşenur olmalısın."
evet ben ayşenurum, ismin musa mı demiştin?
hayır kızım mukemmel erkek, musa değil.
musaa, musaa....
he amk tamam musa. hadi evine bırakayım da sonra gene görüşürüz dedim. kızı evine bıraktım. beni görmek aşırı doz geldiğinde bir süre görüşmemeye karar verdim. kız 3 günde anca kendine gelmiş. okula da gitmemiş.
sonradan anlattığına göre bu hıyar o hafta benim hatuna, aşık olduğunu söylemiş. bizim ki de ben musa ile çıkıyorum demiş. mukemmel erkek dememiş mal. neyse bunu postalayıp yanıma gelmiş.
hülasa kıssadan hisse bu kızlar insanın ismini doğru öğrenemiyor azizim dikkat etmek lazım.
şaka lan;
asıl kıssadan hisse
o dönem anladım ki kız kanka olayı bildiğin ibnelik olum.
ayıdan post, kızdan kanka olmaz. bi mukemmel erkek gelir kapar kaçar kızı.
erkek için en büyük imtihanlardan biridir. o yüzden mutlu bir evlilik için karı koca anlaşması kaçınılmazdır. efendimizin damadı hz ali, hayırlı bir eş mutluluğun yarısıdır diye boşuna dememiştir.